Basın ve hükümet restleşiyor
Abone olGeçtiğimiz hafta yaşanan "Polisin kadınlara dayak atması" olayı basın ve hükümet arasında çekişmeye neden oldu. Peki bu tartışmada haklı olan taraf kim?
Ekrem Dumanlı, isimli yazısında geçtiğimiz hafta yaşanan basın
ve hükümet arasındaki çatışmayı değerlendirdi.
Basın-hükümet ilişkisi açısından ilginç bir haftayı geride
bıraktık. Dünya Kadınlar Günü’ne iki gün kala yapılan bir eylem, o
eyleme polislerin sert müdahalesi, o sırada AB Troykası’nın
Türkiye’de olması ve ekranlara yansıyan görüntüleri eleştirmesi
vesaire vesaire...
Göz açıp kapayıncaya kadar Türkiye, kendini yeni bir tartışmanın
göbeğinde buldu. AB’den gelen eleştirilere hükümetin tepkisi sert
oldu. Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Adalet Bakanı Cemil
Çiçek, “Benzer olaylar Avrupa’da da yaşanıyor, Avrupa polisi
göstericileri çiçekle mi karşılıyor?” dedi. Başbakan Erdoğan da
benzer açıklamalar yaptı. Medyayı ağır bir dille suçlayan Başbakan,
medya mensuplarının hedefi haline geldi...
Türkiye’de herkes, gerçeğin bir parçasını söylüyor; o yüzden
Nasreddin Hoca dirilip gelse aramıza, konu ile ilgili bütün
taraflara “Sen de haklısın!” diyecek. Kuşatıcı yaklaşım ihtiyacı
tam bu noktada ortaya çıkıyor. Doğrunun bir parçasını ele alıp
bayraklaştırmak, meseleleri çözmüyor; aksine, içinden çıkılamaz
devasa problemlerin ortaya çıkmasına sebep oluyor.
Kimin elinde ne kadar doğru var; önce ona bakalım: Hükümet, bahsi
geçen eylemin bir kısmının provokasyon olduğunu, benzer olaylara
dünyanın pek çok yerinde böyle sert müdahale edildiğini, “aşırı güç
kullanan polisler” hakkında soruşturma yapılacağını; ancak bu
konunun aşırı derecede gündemi işgal ettiğini, dolayısıyla
Türkiye’nin dünya kamuoyu nezdindeki imajını bozduğunu, Türkiye’ye
zarar verdiğini vs. söylüyor. Doğrudur. Bu meselenin ülkenin tek
gündemi haline gelmesi hoş bir durum değil; hele Avrupa Birliği
müzakerelerinin başlamasına ramak kaldığı bugünlerde...
Basının tezi biraz daha farklı. Onlar da diyor ki; Başbakan başta
olmak üzere hükümetin bahsi geçen olayın sorumlusu olarak medyayı
suçlaması yanlıştır. Teknolojik imkanların global bir bilgi akışına
dönüştüğü günümüzde, kapalı toplum modelini çağrıştıracak bir
gizleme yapılamaz. Olayların tamamını fotoğraflama, görüntüleme,
yazma hakkına sahibiz. Başbakan’ın iddia ettiği gibi basının
ülkemizi dış dünyaya jurnallemesi söz konusu olamaz...
Medya da haklı! Çünkü bir sokak gösterisini ve o gösteride
yaşananları medyanın örtbas etmesi mümkün değil. Aslında hükümet
yetkilileri, daha ilk dakikadan “Hadiseler incelenecek, ihmali
görülenler cezalandırılacak” dese, tartışma bu boyutlara
taşınmayacak. Şimdi sormak gerekiyor: Bir haftadır süren gerginlik
en çok kime yaradı? Gereksiz bir polemik, belki de Türkiye’nin AB
sürecini baltalamak isteyen zümrelerin elini güçlendirdi. En
azından şu gerçek çok açık: Basın-hükümet restleşmesinin galibi
arasında her ikisinin de ismine rastlanmıyor...
YAZI:Ekrem DUMANLI
ZAMAN