Basın üzerinden oyun oynanıyor
Abone olMehmet Altan son günlerde tekrardan basında alevlenen "Kıbrıs Meselesi"nde basının yönlendirildiğini yazdı... Altan'a göre basın bu konuya yönelmede hatalı davrandı...
Son günlerde AB'ye giriş süreciyle birlikte yeniden alevlenen
"Kıbrıs Meselesi"nde basın birileri tarafından yönlendirildi.
Mehmet Altan, başlıklı yazısında bu durumu şöyle ele aldı...
Geçen salı günkü gazeteleri okuyanlar ya da doğrudan televizyon
haberciliğine kulak verenler, AB'nin Türkiye ile ilgili 17 Aralık
karar taslağında "Ankara'nın Güney Kıbrıs'ı dolaylı tanıma şartı"
getirdiğini okudu ya da duydu...
Kamuoyu bu haberi ciddiye aldı, yorumlar bu haber üzerine
yapıldı...
***
"Kıbrıs'ı tanı" manşeti atan gazetelerin arka sayfalarında ise
ertesi gün bununla çelişen küçük bir habere rastlamak mümkündü.
"AB: Kıbrıs şartı yok" başlıklı haber aynen şöyleydi: "AB dönem
başkanı Hollanda'nın basına sızan 17 Aralık Zirvesi taslak
metninde, Türkiye'nin Güney Kıbrıs'ı tanımasına yönelik dolaylı bir
talep bulunduğu yorumları Brüksel'de şaşkınlık yarattı. Taslakta
Kıbrıs'la ilgili hiçbir ifadeye yer verilmediğini belirten
Hollandalı yetkili 'Türkiye'nin Gümrük Birliği Protokolü'nü Kıbrıs
Rum Kesimi'ni de içine alacak şekilde imzalamasıyla ilgili bir
tespit yapıldı. Bu Kıbrıs tanınmalı olarak algılanmamalı', şeklinde
konuştu.
Yetkili, taslakta bu tespitin bir memnuniyet ifadesi olduğunu da
belirterek onay için TBMM kararının gerektiğini açıkladı.
Hollandalı yetkili AB taslağında açıkça Kıbrıs'ın tanınması
talebinin yer alabileceğini ama bunun yapılmadığını da sözlerine
ekledi."
***
"AB, bize Kıbrıs'ı tanı dedi" şeklinde yorumlara yol açan
taslaktaki cümle aynen şöyleydi:
"AB Konseyi, Türkiye'nin Birlik'e yeni giren ülkelerin katılmasını
göz önüne alan protokolü imzalamayı kabul etmesini memnuniyetle
karşılar..."
Medya bu satırı "Kıbrıs'ı tanı" şeklinde yorumladı ya da böyle
yorumlayan birinin peşine, durumu hiç sorgulamadan takıldı...
AB'nin açıklamalarına da fazlaca iltifat etmedi...
***
Halbuki sorulması gereken sorular vardı. Gerçekten yazılıp
söylendiği gibi "protokolün imzalanması" Kıbrıs'ın tanınması
anlamına mı gelecekti? Devletlerarası hukuk otoriteleri, birbirini
tanımayan iki ülke arasında imzalanan protokollerin tanıma anlamına
gelmediğini kitaplarında vurgulamaktaydı.
Ne ki, medya bunları hiçbir şekilde araştırmadı, hem konuya vakıf
olanları hem de AB'yi derinden bir kez daha şaşırttı...
***
17 Aralık taslağında, söylendiği türde bir şart yok ama müzakere
sürecinde Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti sorununu çözmek zorunda.
Müzakereyi AB ile yapacağız... Tanımadığımız Kıbrıs Cumhuriyeti de
AB'nin 25 üyesinden biri... Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımak durumunda
kalacağız...
Tabii, Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıyınca, KKTC'yi tanıma durumu ne
olacak, oluşacak hukuksal zorluk nasıl aşılacak, bunlar önemli ve
zor sorular...
***
Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıma zorunluluğu bir vakıa olarak ortada
dursa da, taslakta böyle bir şart yoktu...
Bunu varmış gibi kim gösterdi? Basın nasıl bunun üstüne balıklama
atladı? Yanıldığını görünce neden geriye dönüp, kendi
özeleştirisini yapmadı? Gerçekten anlaşılmaz şeyler oluyor...
Birileri bir oyun oynuyor ama kasıt ne, hedef ne, şimdilik pek
anlaşılmıyor...
YAZI:Mehmet ALTAN