Basın soytarılarına göre Ecevit
Abone olStar yazarı Engin Ardıç, hem siyaset sahnesinden çekilen Ecevit, hem de onun ardından methiyiler dizen, belgeseller hazırlayan gazetecileri yerden yere vurdu.
Engin Ardıç, "Ecevit’in arkasından yazı yazma modası" başlıklı yazısında, Ecevit'in bugüne kadar altına imza attığı olayları tek tek yazdı. Ecevit'in arkasından belgeseller hazırlayan gazetecileri de yerden yere vuran Ardıç, "‘Şöyle sevimli adam, böyle kibar adam, öyle namuslu ve dürüst adam’ değerlendirmesini de, bizim temizlikçi kadın bile yapabiliyor, köşe yazarı olmaya gerek yok." diye yazdı. Ardıç'ın çok tartışılacak yazısı: Ecevit’in arkasından yazı yazma modası "Tabela partilerindeki başkan değişiklikleri, hele ‘veliaht’ tayinleri bizi ilgilendirmediği için konuya girmemiştik... Üstelik kimi zavallılar gibi ‘sol olmayan sahte sola çıkış yolu bulmak’ gibi bir derdimiz de yok. Ancak baktık ki herkes ağlıyor, bir bildikleri vardır diye düşündük. Koyun sürüsünden ayrı düşmeyelim de kurt kapmasın. Çok kişi, Ecevit ölünce yazmak için hazırlayıp sakladığı satırları, Ecevit başkanlığı bırakınca yazdı. Oysa Ecevit yaşıyor. Kurultayda yaptığı ‘veda’ konuşmasında, ‘Pamukova’ya ‘Pamukkale’ demiş olsa bile, ‘Kıbrıs’a ‘Irak’ dese bile, ‘yuhalandı’ yerine ‘ohalandı’ kelimesini kullansa, ‘koalisyon’ ile ‘devalüasyon’u karıştırsa, partinin yeni başkanı Zeki Sezer’i Mesut Yılmaz sansa bile, nefes alıp veriyor. Üstelik birçok ahmağın sandığı gibi partiyi bırakmış falan değil, çünkü Rahşan Hanım partiyi bırakmış değil. Ben de basın soytarısı değilim, onun için açık seçik yazacağım: Ecevit, Türkiye’yi mahveden adamların önde gelenlerinden biridir. Ecevit, Türkiye’ye büyük kötülükler etmiştir. Kötülüğünden değil, yetersizliğinden. ‘Başarı hanesine’ yazılacak bir tek 1963 yılında yaptığı çalışma bakanlığı görevini ve ülkeye grev ve lokavt hakkını getirmiş olmasını görüyorum, onun dışında atmış olduğu her adım yanlıştır. Artık çay içip şiir yazacağını söylüyorlar, çay demleme tarzını bilemem ama amatör bir şairdir. ‘Kötü şair’ dememek için böyle dedim. Türk şiir sanatında böyle bir adam yoktur, istediğiniz edebiyat tarihçisine ve eleştirmene sorunuz. ‘Eski gazeteci’ derler hep ama, yazılarını hatırlayan pek az kişi kalmıştır. Çünkü elli sekiz ila kırk yedi yıl öncesinde kalmıştır gazeteciliği. Aynı zamanda kötü bir politikacıdır. Başbakan olmuş, batırmıştır. Her seferinde. ‘Köy-kent projesiyle’ yeterince dalga geçildi, üstelik ‘af kanunu’ rezaletine de çok değinildi, ama yaşı uygun çok kişi onun yetmişli yıllarda tutturduğu ‘Yugoslav modeli’ projesini ya hatırlamıyor, ya hatırlamak istemiyor. Bu ne muhteşem modelmiş ki, birbirlerinin kanına ekmek doğramak için Tito’nun ölmesini beklerlermiş meğer... Altmışlı yıllarda uydurduğu ‘ortanın solu’ saçmalığını da gençler hiç bilmiyorlar. Kıbrıs’ta en olmayacak zamanda durmakla, orduyu daracık bir vadiye sıkıştırmakla, sonra da en olmayacak zamanda tekrar yürütmekle komutan olarak da ne büyük bir deha olduğunu kanıtlamıştır. Aynı şeyi kağıt üzerinde Tuzla Piyade Okulu’nda yapsaydı rahmetli Matkap Hakkı onu çavuş çıkarırdı. O zamanlar kendisini yerlere göklere sığdıramıyor ve başımıza otuz yılı da aşacak ne büyük bir Kıbrıs belası aldığımızı da bilemiyorduk tabii... Üstelik bize de çok kötü bir örnek olmuştu: O sıralar üniversiteyi bitirmek üzereydik, ve de o bitirmemişti, lise mezunuydu ya, ‘koskoca Ecevit bile mezun olmamış, biz de diploma almasak ne çıkar’ havasına girmiştik! Çok kişi bunları hatırlamak istemez. Tipik bir ‘pseudo-intellectuel’dir Sayın Ecevit. Tabii en olmayacak adamı böyle ‘ilahlaştırınca’ bol bol Sanskrit edebiyatı ve Berber Haçik geyikleri de yapılmıştı o zamanlar... Ecevit Türkiye’yi bir de değil, iki kez büyük batağa soktu: 1978-1979 ve 2001-2002 dönemlerinde. O acıları yeniden çekmek, o sıkıntıları bir daha yaşamak istemiyoruz. ‘Umarım Sayın Zeki Sezer ya da bir başka sayın kişi bize yeniden yaşatmaz’ demiyorum, çünkü hiçbir sol olmayan solcunun iktidara gelmesi bundan böyle sözkonusu olamayacaktır. Yıl 2004, ve biz artık Demirel, Ecevit, İnönü, Çiller, Yılmaz isimlerini yalnızca tarih kitaplarında görmek istiyoruz. Çoluk çocuk sorsun, biz de anlatalım. Ama ortalıkta dolaşmasınlar. Buna Baykal da dahildir, Bahçeli de. Yıllar önce Sayın Ecevit’e ‘bir an önce çekilin ve anılarınızı yazarak vatana hizmet edin’ demiştim, elbette beni dinlemedi, dinlemesi sözkonusu olamazdı; şimdi artık bu kafayla onu da yazamayacak. Onu bir futbol yıldızını tutar gibi tutanlar da bugün bana elbette çok ağır küfürler edecekler, ancak, bu gerçekleri yazmamak da gazetecilik değildir arkadaşlar... ‘Şöyle sevimli adam, böyle kibar adam, öyle namuslu ve dürüst adam’ değerlendirmesini de, bizim temizlikçi kadın bile yapabiliyor, köşe yazarı olmaya gerek yok. Yazı: Engin Ardıç Kaynak: Star Gazetesi