Basın özgürlüğü sınırsız değil
Abone olYargıtay Hukuk Genel Kurulu, basın özgürlüğünün sınırlarını çizdi. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi bir haber nedeniyle verdiği kararda özgürlüğün sınırsız olmadığını vurguladı.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, basın özgürlüğünün sınırlarını
çizdi. Basının, ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğünün, tüm
özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmadığını vurgulayan Genel
Kurul, yayınların, salt toplumun yararı gözetilerek yapılması,
haberin olduğu biçimiyle verilmesi ve kişisel katkının yer almaması
gerektiğine işaret etti. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, eski
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili, emekli Yargıtay
üyesi Engin Doğu hakkındaki bir haber nedeniyle Bilgin Yayıncılık
A.Ş., Semra Uncu ve Ersin Bal aleyhine manevi tazminat davası açtı.
Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, istemi reddetti. Doğu, kararı
temyiz edince dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne geldi. 4. Hukuk
Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu. Bozma kararında,
Anayasa'nın ve Basın Yasası'nın basının özgürce yayın yapmasını
güvence altına aldığına işaret edildi. Basına sağlanan bu
güvencenin nedeninin toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde
yaşayabilmesi olduğu belirtilen kararda, basın dışı bir olaydaki
davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğu kabul edildiği
durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olayın
hukukaaykırılık oluşturmayabileceği vurgulandı. Basının bu nedenle
ayrı bir konumu bulunduğu belirtilen kararda, ''Ne var ki, basının
bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü tüm özgürlüklerde olduğu
gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki yayınlarda kişilik
haklarına saygı gösterilmesi, gerek Anayasa gerek Medeni Kanun ve
özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına
saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluk ve
gerekliliktir'' denildi. -''İKİ YARAR ÇATIŞIRSA...''- Hukuk
sisteminde iki yarar çatıştığında birinin üstün tutulması
gerektiği, bu yararın belirlenmesindeki temel ölçütün ise ''kamu
yararı'' olduğu ifade edilen kararda, şöyle devam edildi: ''Diğer
bir anlatımla yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmalıdır.
Toplumun çıkarı dışında hiç bir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış
olarak sunulmasına engel olmamalıdır. Haber olduğu biçimiyle
verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse
görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının
gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin
varlığını, konunun güncelliğini ve haber verilirken öz ile biçim
arasındaki dengeyi de korumalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden
yapılan yayın, hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik
hakları saldırıya uğramış olur. Yine basın, objektif sınırlar
içerisinde kalarak yayın yapmalıdır. O an için, o olay veya konu
ile ilgili olan, görünen, bilinen her şeyi araştırmak, incelemek ve
olayları olduğu biçimde yayınlamalıdır. Bu işlev ile gerek yazılı
gerekse görsel basın somut gerçeği değil, o anda belirlenen ve
varolan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimiyle
kabul edilen olguları yayınlamalıdır.'' -DAVA KONUSU YAZIDAN-
Kararda, basın özgürlüğüne ilişkin bu tespitler yapıldıktan sonra
dava konusu haber irdelendi. Kararda, şöyle denildi: ''Davaya konu
'Tantan uyarmıştı' başlıklı yayında, İçişleri Bakanı'nın, Adalet
Bakanı'nı arayarak, 'Oktar Çakır'ın karanlık ilişkileri var'
uyarısına ve suç örgütleriyle bağlantılı kişilerle yakın ilişki
içinde bulunduğunu ileri sürmesine rağmen bunların duyumuna dayalı
olması nedeniyle hakkında soruşturma açılmasına yer olmadığına
karar verildiği, Çakır'ın yakın arkadaşı olan davacının soruşturma
açılmasını engellediği ve oyçokluğuyla Başsavcı olmasını sağladığı,
Adalet Bakanı'nın muhalefetine ve Çakır ile ilgili iddialara rağmen
ısrarını sürdürdüğü ve atanmasında en aktif rolü oynadığı haberde
anlatılmıştır.'' Davada tanık olarak dinlenilen Adalet Bakanı'nı,
İçişleri Bakanı'nın kendisine Çakır ile ilgili uyarılarını dile
getirdiğini, kendisinin de bunu Çakır'ın atamasının yapıldığı
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu toplantısında anlattığı
bildirilen kararda, ancak tanık olarak dinlenilen İçişleri
Bakanı'nın Adalet Bakanı'na böyle bir uyarıda bulunmadığını ifade
ettiği anlatıldı. Adalet Bakanı'nın anlatımının İçişleri Bakanı
tarafından doğrulanmadığı, kaldı ki tanığın Adalet Bakanı olarak
trafik kazasından önce açtırdığı bir soruşturmada bulunmadığı
belirtilen kararda, ''Şu durum karşısında yayının varsayım üzerine
yapıldığı ve gerçekliğinin kanıtlanamadığı gözetilerek davanın
kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu sonuç ve kanaatine
varılmıştır'' denildi. Yerel mahkeme, ilk kararında direnince,
dosya Yargıtay Hukuk GenelKurulu'na geldi. Genel Kurul, 4. Hukuk
Dairesi'nin bozma gerekçeleri doğrultusunda yerel mahkemenin
direnme kararını ikinci görüşmede oyçokluğuyla bozdu. Davalıların
bu karara karşı karar düzeltme isteminde bulunma hakları var. Bu
istem reddedilirse, Genel Kurul'un kararı bağlayıcı olduğu için
yerel mahkeme Engin Doğu'ya manevi tazminat verilmesine karar
verecek.