Basın özgür olabilir mi?
Abone olUmur Talu, Türkiye'de basın özgürlüğünün iktidarla medya arasındaki 'ara konum'da olduğunu belirtti. Talu, basın özgürlüğüne yüklenen anlamları tekrar tekrar sorguladı.
Türkiye'deki basın özgürlüğünün kendi başına bir anlam ifade
etmediğini savunan Umur Talu, medya ve iktidarın arasına sıkışıp
kalmış özgürlüğe dikkat çekti. Basın özgürlüğünden diye soran Talu,
derinlikli bir incelemeye koyuldu:
Bugün, Türkiye'de "basın özgürlüğü", iktidarlar ile medya arasında
sıkışmış bir özgürlüktür.
"İktidarlar" diyorum... Çünkü, siyasi iktidar kadar, ekonomik,
toplumsal, bürokratik çeşitli iktidarlar da mevcut.
"Medya" diyorum...
Çünkü, basın özgürlüğüne karşı yaptırımların mağduru gibi görünen
medyanın bizzat kendisi, basın özgürlüğü ihlalleriyle malul.
Ve "sıkışmış" basın özgürlüğü, kim ne kadar farkındadır ve kim ne
kadar umursar, bilmiyorum ama, "sıkıştırılmış" bir toplumdur.
"Bir şiir yüzünden" cezaevine düşen Başbakan ile yol arkadaşları,
"delikanlılık ve karizma" ile soslandırılmış da olsa, yaygın bir
"toplumsal eleştiri ve başkaldırı" üstünde "demokratik" süreçle
iktidar olduklarını asla unutmamalı.
Doğru; "medya sayesinde" iktidar olmadılar; hatta "büyük medyaya
rağmen" oldular ama...
Bunu mümkün kılan, birçok insanın çeşitli bedeller ödemesi de
pahasına, "toplumsal eleştiri"nin ve "demokratik haklar ile
özgürlükler" arayışının topluma nüfuz etmesiydi.
Gökten gelmedi iktidar; tabandan, toplumdan geldi.
Önceki siyasi iktidarların partileri de dahil, çeşitli iktidar
biçimlerine toplumsal eleştiri ve isyanın içinden doğdu.
"Demokratik eleştiri" birilerinin iktidar olmasını
sağlıyorsa...
İktidar olan birileri de "demokratik eleştiri"yi öpüp başına
koymalı, her biçimine saygı duyabilmeli.
Ancak bu, gerçekten akılda, fikirde, vicdanda ve eylemde "demokrat"
olmanın hazmedilmiş olmasını gerektirir.
Yöntemi oysa, Başbakan'ın daha çoook şiir okuması gerekir!
Askeri iktidar biçimlerinin, yapısı gereği de, bu "demokratik
kültür"e mesafesini...
Bürokrasinin, uzantısı olduğu çeşitli iktidarlardan dolayı,
hiyerarşi ve otorite dünyasında, "demokratik kültür"den kopukluğunu
uzun uzun anlatmaya gerek yok.
Ama mesela, "sivil toplum örgütü" sıfatıyla, "ekonomik iktidar"ı
temsil eden TÜSİAD, haklı olarak hükümetin tavrını eleştirirken
olduğu gibi, "basın özgürlüğü"ne içten bir demokratik kültürle
yaklaşabilir mi?
Birtakım "basın mensupları"nın, kendi üyesi olarak, "büyük
işadamları örgütü"nün sesi halinde bulunması, "basın özgürlüğü"nün
neresine sığar?
Buna karşılık, gazetecilerin örgütsüzlüğüne, "basın özgürlüğü"
namına hiçbir "demokratik eleştiri" getiremeyen bir sivil toplum
örgütünün "demokratik namus"u ne kadar içtendir?
Kelimenin gerçek anlamıyla bir "meslek örgütü" bile olmayan, "medya
hiyerarşisi" ne göre oluşan Basın Konseyi çatısında önceki gün Ceza
Yasası'na karşı "iletişim (basın) özgürlüğü" çağrısı yapan medya
yöneticileri...
"Dünyada basın özgürlüğü" nü savunma amaçlı "Uluslararası Basın
Enstitüsü" IPI' ın üyeleri filan...
Siz ne anlıyorsunuz Allah aşkına "basın özgürlüğü" nden?
"Patron çıkarları" ekseninde medyacılık, otosansür gölgesinde
basıncılık, şu ya da bu iktidarı kollayarak muhalefetçilik,
gazetecinin kaderini iki dudağınız arasında tutarak özgürlükçülük,
gazeteci cezalandırarak hukukçuluk, otoriter sistemlerinizi
koruyarak demokratçılık, bazen türbanlıbaşı kapalı bazen kafası
fazla açık gazetecileri kimi mekânlardan dışlayan otoriter düzene
teslim olarak bağımsızlıkçılık oynarken...
"Basın özgürlüğü" nden hakikaten ne anlıyorsunuz!
Yazı: Umur Talu
Kaynak: