Basın Atatürk'e saldırıyı önemsemedi
Abone olAtatürk büstüne yapılan saldırı Engin Ardıç'ın bazı kesimlere patlamasına neden oldu. Ardıç'ın ilk hedef aldığı birim yine "Medya" oldu.
Önceki gün Atatürk heykeline düzenlenen saldırı Engin Ardıç'a
göre basında yeterli ilgiyi görmedi. Ayrıca saldırganın "Deli" diye
nitelendirilerek olayın bitirilmeye çalışılması Ardıç'ı nü yazmaya
zorladı.
Türkiye'de, başka hiçbir ülkede rastlanmayan bir deli türü vardır:
Çöp delisi!
Televizyonda ara sıra izlersiniz, 'çöp evinden' çıkarılan çöpler ve
leş kokuları içinde bu çöpleri yıllarca saklayan, onlarla yatıp
kalkan akıl hastaları... Sonunda, sızan kokuya artık dayanamayan
komşuların polis çağırmaları, falan...
(Tıpkı 'örgüt evi' der gibi, şu 'çöp evi' lafına da bayılırım
ha...)
Kimbilir, belki de halkımız yoksulluk nedeniyle 'süprüntü
bekçiliğine' eğilimli olduğundan, kayışı koparınca da işi büyütüp
bu boyuta vardırıyor... Ben hiç zengin çöp delisi görmedim.
Türkiye'de, başka ülkelerde pek görülmeyen bir eylem biçimi de
vardır: Heykele saldırmak.
Bu saldırı elbette Atatürk heykeline yapılır. Saldıranın amacı
Atatürk'e duyduğu düşmanlığı kanıtlamaktır. Eylemde çekiç, balta
gibi araç ve gereçler kullanılır. Heykelin ya kolu gider ya
bacağı.
'Dini' açıdan kendi gerekçesi 'heykelin yasak olması gerektiğidir',
ancak hiçbir saldırganın sözgelimi Fatih Sultan Mehmet heykeline,
Cezayirli bilmemne paşa heykeline, onları bırakın Yahya Kemal
heykeline, Sait Faik heykeline bile saldırdığı bugüne kadar
görülmemiştir!
Fakat basın, olayı adlı adınca yazmaya korkar.
'Atatürk düşmanı heykele saldırdı' yazmaya korkar, saldırgan
'meczup' olur. Yani, deli.
Sanırım adlı adınca deli demek de ayıp oluyor da, kelimenin
Osmanlıca'sını kullanınca olay daha bir yumuşuyor. Sanki birine
'merkep oğlu merkep' desen küfür sayılmayacak!
Oysa basın domuz gibi biliyor ki, herif deli meli değil. Cin
gibi.
Fakat bu tür yaratıklar Anıtkabir'de falan da olay çıkarınca gene
'meczup' kabul edilirler.
İşin matrağı, başbakana saldırınca da öyle olurlar. Bir tarihte
böyle birisi Demirel'e saldırmıştı da, bu kadar büyük bir adama
saldırmak 'akıllı işi' kabul edilemeyeceğinden, o da meczup olup
çıkmıştı. Aslına bakarsanız Demirel de heykeli dikilecek adam değil
midir?
Batı ülkelerinde insanla heykel arasında herhangi bir sorun
olmadığından, bu tür saldırılara pek rastlanmaz. Orada
Michelangelo'nun heykeline, Leonardo'nun tablosuna falan kezzap ya
da boya atanlar gerçekten meczupturlar.
İslam ülkelerinde de bu sorun kökünden çözülmüştür: İslam
ülkelerinde heykel meykel olmadığı için onlara saldıran da
bulunmaz!
Demek ki sorun, bizim gibi ya da Irak gibi 'iki arada bir derede'
memleketlerde ortaya çıkıyor. Arkalarını Amerikan piyadesine
yaslamış, Saddam'ın heykeline nasıl girişmişlerdi...
Fakat o 'savaş koşullarının yarattığı' bir öfke saldırısıydı. Dini
boyutu yoktu. Komünizmden kapitalizme geri dönen ülkelerde de Lenin
heykelleri sessiz sedasız helikopterle uçurulup götürülüyor, çoğu
da 'turistik amaçlarla' yerli yerinde bırakılıyor.
İyi ama biz de niçin bizim saldırganlarımızın açık seçik 'Atatürk
düşmanı' olduklarını yazamıyoruz da, 'meczup' deyip suçu
hafifletiyoruz, hatta ortadan kaldırıyoruz? Meczubun 'cezai
ehliyeti' var mı?
Sovyetler Birliği'nde sisteme karşı çıkan aydınları akıl
hastanesine tıkarlardı, biliyorsunuz; rejim o kadar doğru, o kadar
güzel, o kadar iyi işleyen ve o kadar kusursuz bir rejimdi ki, buna
karşı gelmek için olunsa olunsa deli olunmak gerekirdi! Biz de o
kadar adil, o kadar düzgün, o kadar pırıl pırıl bir düzen kurduk
ki, beğenmeyen manyaktır!...
Bir açıklama daha geliyor aklıma: Ülkemizde Atatürk heykelleri o
kadar yeteneksiz kişiler tarafından, o kadar kötü yapılıyor ki, bu
saldırılarda bir 'estetik arayışı' da sözkonusu olamaz mı?
Adamın biri oğlunu hep korurmuş, duvarı çizse 'büyüyünce ressam
olacak', camı kırsa 'büyüyünce mimar olacak', kediyi kesse
'büyüyünce doktor olacak' der geçermiş... Bir gün gelmiş, 'hanım
hanım koş' demiş adam karısına, 'oğlan benim masaya çıkmış, yeni
yazdığım şiirlerin üzerine işemiş!'
'Ne kızıyorsun bey' demiş kadın, 'belki de büyüyünce eleştirmen
olacak?'
YAZI:Engin ARDIÇ
AKŞAM