Ara sıra Dünya ekonomisinde neler olduğuna bakmakta, bizimle
emsal kategorideki ülke ekonomileri ile kendi durumumuzu
karşılaştırmakta büyük yarar var.
Çünkü medyanın artık milli güvenlik sorununa dönüştüğü ve adeta
iktidarın – IMF’nin ve uluslararası para tacirlerinin sözcülüğünü
yaptığı bugünkü konjonktürde, gerçek durumumuzun ne olduğunu ancak
böyle görebiliriz.
% 4 gibi ülke gerçekleri ile bağdaşmayan, yapısal reformlar
yapılmadan gerçekleştirilmesi adeta imkansız olan hayali ”enflasyon
hedeflemesi” ile Türkiye sadece fiyat istikrarına odaklandı.
Bu yüzden örtülü kur çıpasına dönüşen kur rejimiyle, sıcak para
için en cazip dünya ekonomisi haline getirildi.
2007 yılında Hazinenin ödediği enflasyondan arınmış reel faiz,
örneğin 10 yıl önce 1997 yılındaki %12,4 oranından daha fazla. Yani
enflasyonun nominal olarak yüksek seyrettiği yıllarda bile reel
faiz bu derece yüksek ve fahiş değildi.
Bütün bu gayretlere rağmen açıklanan Nisan 2007 yıllık enflasyon
rakamları TÜFE’de %10,72, ÜFE’de ise %9,68 olarak gerçekleşti.
Bu rakamlar her şeye rağmen hala %10’un altına inemiyor.
Yıllardır sıkılan kemerlere rağmen, yabancı para tacirlerine
ödenen milyarlarca dolarlık fahiş reel faizlere rağmen, enflasyon
endekslerinde keyfi – etik olmayan ve kuşku uyandıran, oynama ve
değişikliklere rağmen, ekonomi daha kırılgan hale geldi. İç ve dış
borçlar arttı, vergi reformu ve sosyal güvenlik reformunu yapamadan
dolaylı vergilerle ayakta kalmaya çalışan bir ekonomi haline
gelindi. İşsizlikte gençler başta olmak üzere hiçbir ilerleme
sağlanamadı, emekliye – çiftçiye - memura insanca yaşam
standartları sağlanamadı.
Tüm bunların anlamı fiyat istikrarı yani enflasyonla mücadele
uğruna, makro istikrar ve finansal istikrarın göz ardı edilmesi ve
ekonominin çok daha kırılgan ve dışa bağımlı hale
getirilmesidir.
%70’i yabancıların elinde olan borsadan da bu rahatlıkla
anlaşılıyor.
Şimdi gelelim dünyada Türkiye ile aynı kategoride olan,
gelişmekte olan ülkelerdeki son uluslararası göstergelerin
karşılaştırılmasına.
Aşağıda Dünyaca ünlü The Economist dergisinde yayınlanan dış
ticaret – cari açık ve enflasyon rakamları yer alıyor;
Ülke
|
Dış ticaret açığı/ fazlası
|
Cari açık / fazla
|
Enflasyon (Tüfe)
|
Rusya
|
+ 134,1
|
+ 95,6
|
% 7,1
|
Brezilya
|
+ 45,5
|
+13,6
|
% 3,0
|
Şili
|
+ 23,8
|
+ 5,3
|
% 2,6
|
G. Kore
|
+ 17,7
|
+ 5,7
|
% 2,2
|
Singapur
|
+ 34,4
|
+ 36,3
|
% 0,7
|
Arjantin
|
+ 11,7
|
+ 8,1
|
% 9,1
|
Endonezya
|
+ 40,1
|
+ 9,6
|
% 6,5
|
Malezya
|
+ 29,3
|
+ 22,2
|
% 1,5
|
Tayland
|
+ 3,4
|
+ 4,6
|
% 2,0
|
Macaristan
|
- 2,4
|
- 6,5
|
% 9
|
Polonya
|
- 5,3
|
- 8,2
|
% 2,5
|
Pakistan
|
- 13,4
|
- 6,5
|
% 7,7
|
Meksika
|
- 9,2
|
- 1,5
|
% 4,2
|
Mısır
|
- 12,6
|
+ 2,7
|
% 12,8
|
İsrail
|
- 7,8
|
+ 6,8
|
% 0,9
|
G. Afrika
|
- 9,5
|
- 16,3
|
% 6,1
|
TÜRKİYE
|
- 53,0
|
- 32,4
|
% 10,9
|
2007 yılı Şubat / Mart sonu rakamlarıyla gelişmekte olan
ülkelerin belli başlılarının rakamları yukarıdaki gibi
gerçekleşmiş.
Her şeyi ithal eden, ihracatı ithalatından en az olan ve en
yüksek dış ticaret açığı veren ülke maalesef Türkiye. Tabii aynı
şekilde en büyük cari açığı da Türkiye veriyor.
Bu ülkeler arasında enflasyonu en yüksek ülke ise 10 yıldan beri
IMF ile yatıp – kalkmasına rağmen yine Türkiye (Mısır hariç).
Şimdi bu tabloya bakıp yanlış giden bir şeyler olduğunu düşünen
ekonomi bilgisine, ulusal bilince sahip aklı başında her insan,
uygulanan ekonomi politikalarında bir şeylerin yanlış gittiğini
görmez mi?
Tabi ki de sadece görmek yetmez. Yanlış – eksik ve nafile bu
ekonomi politikalarının derhal (seçimlerden sonra) değiştirilmesi
gereklidir.
Üretimi, gerçekçi kur politikasını, istihdamı ve sürdürülebilir
büyümeyi esas alan ekonomi politikalarına hızla geçilmesi artık
kaçınılmazdır.