-Çevik Bir'e çaktım!
Mehmet Ali Birand'ın bu sözleri, küçük çaplı bir krize neden
oldu.
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, misafir dinlemedi ve Mehmet
Ali Birand'ı tabiri caizse haşladı:
-Sen emekli askerle ilgili böyle
konuşamazsın.
-Ama onlar da şey etti.
-Onlar benim komutanım. Bu nasıl söz öyle, çakmak,
makmak.
Birand, hazırlıksız yakalanmıştı.
Ne diyeceğini bilemez haldeydi.
Fikret Bila dondu kaldı.
Muharrem Sarıkaya küçük dilini yuttu neredeyse.
Ben ise şaşkındım.
Vaziyeti kurtarayım istedim:
-Efendim gazetecilik dilinde çok sık kullanılan bir
ifadedir çakmak.
İlker Paşa, baktı ki misafiri sıkıntılı anlar yaşıyor, kıvrak
zekasıyla espriyi patlattı:
-Olmaz öyle çakmak, makmak. Ha sigara yakmak için
çakmağı çaktım dersen anlarım.
Ohhhh... Herkes derin bir nefes aldı.
Birand yine öyle...
Orgeneral Başbuğ'un bu çıkışı ile Ergenekon, Balyoz ya da adını
sayamadığımız birçok operasyon ve o operasyonlarda gözaltına alınan
emekli askerleri hatırladım.
Başbuğ, "suçu sabit oluncaya kadar herkes
masumdur" sözünü doğrultan çok sayıda adım attı bu
operasyonlar yapılırken. Arkasını dönmedi, eski silah arkadaşlarına
sahip çıktı, onları korudu, koruyor.
Çevik Bir'in Ergenekon'la falan ilgisi yoktu. Onu da diğer
komutanları gibi savundu. Hem de ev sahibi olduğu gecede,
Türkiye'nin en ünlü gazetecilerinden birinin gözünün yaşına
bakmadan.
O gece anladım ki, bu bir askeri duruştur.
Asker, suçlu ya da suç işleyen kişileri savunmak ya da onlara
arka çıkmak gibi bir tutum içinde değil. Asker bir duruş
sergiliyor. Gözaltına alınan ya da suçlanan askerlere sahip çıkan
bir duruş. Ne zamana kadar? O kişilerin suçu sabit oluncaya
kadar.
Doğru olan da bu değil mi zaten?