Başbuğ bu itiraflara ne diyecek?
Abone olGenelkurmay’da görevli 20 subay, memur ve er, savcılara AK Parti ve Gülen’i Bitirme Planı'nı nasıl imha ettiklerini anlatıyor...
Albay Dursun Çiçek ve İSTEK Vakfı Başkanı Bedrettin
Dalan’ın sanık olarak yer aldığı iddianamede, tanık olarak
savcılara ifade veren subaylar ve sivil memurlar, “İrtica ile
Mücadele Eylem Planı”nın Taraf’ta yayımlanmasının ardından
Genelkurmay Başkanlığı’nda belgeleri nasıl imha ettiklerini
anlattılar.
Taraf Gazetesi'nden birbirinden çarpıcı dosyalarla gündeme
damga vuran Mehmet Baransu'nun haberine göre iddianamedeki
ifadeler, savcılığa ihbar mektubu gönderen meçhul subayın
anllatıklarını doğrularken, her seferinde belgeyi inkâr eden
Genelkurmay’ın, kamuoyundan gerçekleri sakladığını gözler önüne
seriyor.
Askerliğin bitmez
Cüneyt Alkan: Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nda
Tümgeneral MUSTAFA B....’nın habercisi olarak çalışıyorum. Dursun
Çiçek olayı olduktan sonra onun habercisi olan Hüseyin Ali
Tezbaşaran beni arayarak Dursun Çiçek’in Mustafa B....ile görüşmek
istediğini söyledi. Bu görüşmeden önce yoğun olarak evrak kırpma
olayı başladı. Bütün sivil memurları topladılar ve evrak imha
edileceğini söylediler. Bunu söyleyenler Hulusi Gülbahar, Dursun
Çiçek ve İlker Ziya Gökalp albaylardı. O günün akşamı sabaha kadar
evrak imha işlemleri gerçekleştirildi. Çalışmalar sonucunda 4-5
araba dolduruldu. Kırpılacak evrakların çoğunu Nuri Yıldırım albay
bize getirdi. Albay Cemal Gökçeoğlu bana “Burada olanların
hiçbirini görmedin, bilmedin, duymuyorsun yoksa askerliğin bitmez”
şeklinde uyarıda bulundu.
Bilgisayarların hafızasını sildik
Erhan Sakallı: Deniz Mühendis Üsteğmen
rütbesinde Genelkurmay Başkanlığı’nda görev yapıyorum. 2008
Ağustos’ta şube müdürlerinin talimatıyla Albay Uğur Berksun’un
makam odasına gittim. Genelkurmay 2. Başkanlığı’na ait yedi adet
bilgisayarın geri döndürülemeyecek şekilde hafızasını sildik.
İhbarda geçen bilgisayarlar da bu bilgisayarlar.
O haberden sonra karargâh hareketlendi
Taha Palulu: Genelkurmay Başkanlığı İç Güvenlik
Harekat Daire Başkanlığı emrinde Onbaşı olarak görev yapıyorum. Söz
konusu belgenin TARAF Gazetesi’nde yayımlanmasına müteakip karargâh
binasında hareketlenme oldu. Güvenlik tedbirleri arttırıldı. Başta
Dursun Çiçek olmak üzere Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nda görevli
bulunan tüm albaylar General M.. B...’nın yanına geldi.
Kırpma makinesinde imha ettim
Albay Ziya İlker Göktaş: Kara Kuvvetleri
Komutanlığı İstihbarat Okulu’nda görev yapıyorum. 19 Haziran 2009
Cuma akşamı bir düğünde iken Albay Nuri Yıldırım beni arayarak
şubeye çağırdı. Gittiğimde işe yaramayan eski belgelerin toparlanıp
arşive konulması söylendi. Ancak ben ocak ayında bu işleri yaptığım
için sadece gazete özetleri ve basın bültenlerini kırpma makinesine
koyup imha ettim. Bu işlem İrtica ile Mücadele Eylem Planı isimli
belgenin basında yer almasından bir hafta sonra yapıldı.
Bana emir verdiler
Meltem Ağırgün: Yaklaşık 10 yıldır Genelkurmay
Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nda veri hazırlama memuru olarak
görev yapıyorum. İrtica ile Mücadele Eylem Planı isimli belgenin
basında yer almasından sonra eski dokümanlarını imha ettik.
Haberden sonra şubeye çağırdılar
Hakan Kaya: 1997- 2009 yılları arasında 2.
Bilgi Destek Şube Müdürlüğü’nde sivil memur olarak görev yaptım.
Söz konusu belgenin medyada yer almasını müteakip 19 Haziran 2009
Cuma günü mesai bitimi sonrasında daireye çağırıldım. Şube Müdürü
bana tüm evrakları ayıklamamı, dosyanın içinde ve fihristlerde
kayıtlı bulunmayan tüm evrakların kaydedilmesini, diğer evrakların
ise imha edilmesini söyledi.
O “abes” soru yine gündemde
AKP ve Gülen Cemaatini Bitirme Planı’nın 12 Haziran 2009’ta Taraf’ta yayımlanmasının ardından Genelkurmay Başkanlığı’ndan ilk açıklama 15 haziranda yapıldı. Genelkurmay Askeri Savcılığı, “İddia edilen belgenin Genelkurmay Başkanlığı’nda hazırlandığına dair bir kanaate varılamamıştır” dedi. 16 Haziran 2009 tarihinde Hürriyet’e konuşan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, “Belge emir komuta zinciri içerisinde hazırlanmış olabilir mi” sorusu karşısında “Bana bu soruyu sormanız bile abestir, hakarettir. Böyle bir talimat kesinlikte verilmemiştir” demişti. 26 haziranda kurmaylarıyla birlikte basın ordusunun karşısına geçen Başbuğ, kendisinden oldukça emindi: “Şu anda elimizde olan hukuki anlamda bir kâğıt parçasıdır.”