Başbakan'ın yüz ifadeleri ne anlatıyor?
Abone olBaşbakan'ın hoşgörüyü kişiselleştirdiği gibi sevgiyide kişiselleştirdiğini yazan Nihal Bengisu Karaca, Erdoğan'ın yüz ifadesini okudu.
Başbakan ne kadar hoşgörülü? Bu sorunun cevabını arayan Habertürk gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca Başbakan Tayyip Erdoğan'ın köşe yazarının eliştirisini, karikatüristin mizahını kişiselleştirmesini, kendisine yalakalık yapanların sevgisini de kişiselleştirdiğine dikkat çekiyor.
Bengisu Karaca Başbakan'ın Kemal Kılıçdaroğlu'nun Salih Memecan tarafından çizilen "Dansöz" karikatürü ile ilgili gazetecilerin sorularını cevaplandırırken verdiği kişiselleştirilmiş cevapları sütununda yorumladı.
İşte Karaca'nın değerlendirmesiyle Başbakan'ın ifadeleri:
"Çarşamba akşamı haber kanalları, Başbakan Erdoğan'ın son günlerin ateşli tartışması, "karikatür" meselesi üzerine verdiği beyanatı geçiyordu. Erdoğan'a, Salih Memecan'ın Kemal Kılıçdaroğlu'nu dansöz şeklinde çizmesi hakkında ne düşündüğü soruldu.
"Tayyip Erdoğan kediye benzetilirken bir şey söylemediniz, köpeğe benzetilerek çizilirken bir şey söylemediniz. Hepsini sevimli hayvan yaptınız" diyordu.
BAŞBAKANIN UMURSAMAZLIĞI KEVGİRE DÖNMÜŞ
Başbakan. Keskin bir incinmişlik vardı yüz çizgilerinde. Kırgınlığını saklamak için yedeklediği "Çok da belli etmeyeyim" kararlılığı, sakladığı duyguyu daha burgulu kılıyordu. Bakmayı bilen için, Başbakan'ın kevgire dönmüş umursamazlık zırhının altındaki serzeniş bütün deliklerden görülüyordu.
MASKESİ ÇOK İNCE
Onun en önemli sorunu ve en önemli sihri. "Siyasetçi" maskesi o kadar ince ki, arkasındaki insan çok net görünüyor.
Sevgisi de, hassasiyeti de, duyarsızlığı da, hırçınlığı da, kızgınlığı da, alınganlığı da.
Karikatüristin ve mizahçının özgürlük sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini anlayamadığını itiraf ederken de aynı derecede şeffaf.
(...)
SEVGİYİ TAHLİL ETMEKTE YANILGIYA DÜŞÜYOR
Aynı mantıkla Başbakan Erdoğan'ın, kendisine gösterilen "sevgiyi" tahlil etmekte de zaman zaman yanılgıya düştüğünü zannediyorum.
Karikatüristin mizahını, köşe yazarının eleştirisini kişiselleştirmesi, şimdilerde çevresinde perende atan bazı enteresan karakterlerin, işadamlarının, köşe yazarlarının sevgisini de kişiselleştirdiğine karine teşkil ediyor.
Diğer alanları bilemem ama medyada sevgi, medyada adalet, medyada insaf; içeriden mi gelir, bir kifayetsiz muhterisin verdiği müeccel bir borç senedi midir, bunlar sektörün mensuplarının dahi ayırmakta güçlük çektiği şeylerdir.
(...)
Zira genel geçer his şudur: Güçlü insan şefkat uyandırmaz. İnsafın ibresinin muktedirin üzerinde durduğu anlar çok ama çok sayılıdır.