'Başbakan'ın maaşı benimkinden az'
Abone olBaşbakan'ın maaşı benimkinden az diyen Özkök, milletvekili maaşlarıyla ilgili yazı yazanları pirim sağlamakla suçladı.
Başbakan Erdoğan'ın maaşının kendisininkinden az olduğunu
bugünkü yazısında kaleme alan, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın
Yönetmeni Ertuğrul Özkök, bazı yazarların milletvekili maaşlarıyla
ilgili yazı yazarak bundan pirim sağlamaya çalıştıklarını
yazdı.
İşte Ertuğrul Özkök'ün yazısı:
Başbakan'ın maaşı benimkinden az
Geçen hafta Atina'dayken, Türkiye'de Başbakan'ın maaşı olayı
patladı.
O nedenle geçen hafta yazmam gereken bu yazıyı biraz gecikerek
yayınlıyorum.
Bazı konular vardır.
Bunu herkes bilir.
Ama herkesin bildiği bu gerçeği káğıda döktüğünüz zaman çok farklı
bir etkisi olur.
Mesela, ‘‘İsa'nın sünnetli olduğu’’ gerçeği gibi.
İsa Yahudi olarak doğduğuna göre, bu normal bir şey.
Ama yazıda başka bir etkisi oluyor.
Başbakan'ın aldığı maaşı biliyordum.
Ancak bunu kendisi telaffuz edince kafama şu cümle yerleşti:
‘‘Başbakan benden az maaş alıyormuş.’’
Diyebilirsiniz ki, dünyanın her yerinde kamu yöneticileri, büyük
özel kuruluşların yöneticilerinden az maaş alır.
Yani Amerika'da General Motors'un CEO'su, ABD Başkanı'ndan çok daha
fazla para kazanır.
Ama o ülkelerdeki başkan ve başbakanların hiçbirinin maaşı da
bizimki kadar düşük değildir.
Bir gazeteci için milletvekili maaşları her zaman çok iyi bir
‘‘sömürü konusudur’’.
Sömürü konusu diyorum, çünkü milletvekili maaşlarına ne zaman
çatsanız, okuyucuyu rahatlatır.
Yani bunları yazmak yazara prim sağlar.
Hemen olumlu tepkiler alırsınız.
Ama benim gazeteci olarak bu ülkede elim hiç buna gitmedi.
Çünkü milletvekillerine verilen maaşları hep az buldum.
Hákimlere, savcılara, devlet memurlarına verilen maaşları da az
buldum.
O nedenle kamu yöneticilerinin maaşlarını popüler bir amaçla yayın
konusu yapmak içimden gelmedi.
Çünkü Başbakan'ın söylediği sözleri ‘‘samimi’’ buldum.
Unutmamamız gereken bir şey var.
Erdoğan, bugüne kadar göreve gelmiş öteki başbakanlardan farklı bir
özelliğe sahip.
Kurtuluş Savaşı'nı yapan kadro dışında göreve gelen bütün
başbakanların aileden şöyle veya böyle bir gelirleri vardı.
Erdoğan Kasımpaşa'dan geldi.
Berlin'e gittiği günlerde, Ankara Büromuzdan Şükrü Küçükşahin,
Erdoğan'ın şirketlerini kayyuma devretmek için hukukçularına
danıştığı yolunda bir istihbarat aldı.
Haberin kaynağı sağlamdı.
Ancak ikinci bir kişiden kontrol edemediğimiz için manşet yapmaktan
vazgeçtik.
Erdoğan geçenlerde Tercüman Gazetesi'ne verdiği demeçte bunu
doğruladı.
Ancak hukuki bir yol bulamadıklarını söyledi.
Keşke işini tamamen oğullarına devretseydi.
İngiltere'nin eski Başbakanı Thatcher'ın oğlunun ve eşinin işleri
vardı.
İngiliz basını bunu eleştirdi ama onlar da işlerine devam
ettiler.
Başbakan'ın sahip olduğu şirketler vergi kaçırmadığı, devlet
imkánlarından yararlanmadığı sürece, bu konuyu abartmamak
gerektiğine inanıyorum.
Erdoğan’ın bir gün önce söyledikleri
ATİNA'ya gidişimden bir gün önce Başbakan Tayyip Erdoğan'la
konuştum. Kendisine, ‘‘Yarın Atina'ya gidiyorum. Hem Papandreu'nun
hem de Karamanlis'in seçim gezisine katılacağımı’’ söyledim.
Başbakan Erdoğan, bana seçime giren iki liderle ilgili çok ilginç
bazı şeyler söyledi.
Bunları ‘‘off-the record’’ olarak söylediği için yazamıyorum.
Ancak şu kadarını söyleyebilirim.
Başbakan seçim öncesinde ‘‘Yunanistan'la ilişkileri sıkı
tutmuş’’.
Yani, sandıktan kim çıkarsa çıksın, ilişkileri etkilemeyecek bir
‘‘iklim yaratılmış’’.
Hem bundan önceki hükümetin, hem de bugünkü hükümetin Papandreu ile
ilişkileri gayet iyiydi.
Konuşmadan anladığım kadarıyla, Karamanlis'le de daha
muhalefetteyken iyi ilişkiler kurulmuş.
Dediğim gibi Başbakan olayları çok yakından takip ediyor.
Hatta Karamanlis'in iktidara gelmesi halinde kimin dışişleri bakanı
olacağı hakkında tahminleri bile var.
Kimin olabileceğini, yazmamak kaydıyla bana söyledi.
O konuşmadan sonra bir kere daha anladım ki, Erdoğan, eskiden
Özal'ın uyguladığı ‘‘şahsi ilişki diplomasisini’’ devam
ettiriyor.