Başbakanın hedefindeki meslek grubu!
Abone olBir meslek grubu var ki çalışanları sürekli Başbakanla karşı karşıya. Her gün fırça yiyorlar, horlanıyorlar....
Göksel Bozkurt başkanlığında Parlamento Muhabirleri
Derneği (PMD) Yönetim Kurulu üyeleri, CHP Grup Başkanvekilleri
Kemal Anadol ve Hakkı Suha Okay'a iadeyi ziyarette
bulundu.
CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol,
''Demokrasimizi ve özgür basını tehdit eden bir Başbakan ile karşı
karşıyayız'' dedi ve başbakanın gazetecileri doğrudan hedef
aldığını söyledi. PMD Başkanı Göksel Bozkurt ise
"Asıl olan ifade özgürlüğüdür. Halkın
gerçekleri öğrenme hakkı herkes tarafından her koşulda
korunmalıdır."dedi.
ASIL OLAN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜDÜR
Bozkurt, G-9 Gazeteciler Platformu ile imza attıkları ortak
bildiriden, ''Basın özgürlüğüne yönelik, dünyanın hiçbir yerinde
eşi benzeri görülmeyen, gazeteleri, gazetecileri, okurlarıyla
birlikte hedef haline getiren yaklaşım biçimleri kabul edilemez.
Asıl olan ifade özgürlüğüdür. Halkın gerçekleri öğrenme hakkı,
herkes tarafından ve her koşulda korunması gerekir. Yürütme organı,
haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayınlanmasını engelleyici
veya zorlaştırıcı, siyasal, ekonomik, mali ve teknik şartlar
dayatamaz, bu yönde kanun dahi yapamaz'' bölümlerini okudu.
GAZETECİ OTO SANSÜRLE MÜCADELE EDER
"Gazeteci basın
özgürlüğünü, halkın
doğru haber
alma, bilgi edinme hakkı adına dürüst biçimde kullanır" diyen Bozkurt sözlerine şöyle
devam etti: "Bu amaçla her türlü sansür ve oto sansürle
mücadele eder ve halkı bu yönde bilgilendirir.Gazetecinin halka
karşı sorumluluğu; kamu otoritelerine karşı olmak üzere, öteki tüm
sorumluluklarından önce gelir. Buna karşılık; özellikle
yürütme organı, gazetecilerin mesleki görevlerini yerine
getirmelerinde, çok önemli görev ve sorumluluğa
sahiptir."
ÖNÜMÜZDEKİ ENGELLER KALDIRILSIN
Bozkurt "Gazetecilerin iş ve çalışma koşulları açısından
örgütlenmelerinin önündeki engeller de
kaldırılmalıdır. Ekonomik krizin göbeğinde basın emekçilerinin iş
güvencesini tehlikeye düşürücek
önerilerden de herkes özenle
kaçınılmalıdır… Bugün
karşı karşıya olduğumuz engellerin aşılması, ancak basın ve ifade özgürlüğünün önündeki
yasakların kaldırılmasıyla mümkündür." dedi.
5 YILLIK SARI BASIN KARTI
ZORUNLULUĞU
TBMM İçtüzük değişikliği çalışmalarında
önerilerini ilettiklerini ifade eden Bozkurt, basının çalışmasını
düzenleyen 168. maddedeki yasaklayıcı kavramlardan uzaklaşarak,
yönetmelikte yer alan ''TBMM'de görev almak için 5 yıllık
sarı basın kartı zorunluluğu''nun, içtüzüğe taşınmasını
istediklerini söyledi.
BAŞBAKAN BASINI DOĞRUDAN HEDEF ALIYOR
Diğer sayfada!
CHP Grup Başkanvekili Okay, bu bildirinin; basının
değiştirilemez, tartışılamaz düzenlemeleri olduğunu ve yürekten
katıldıklarını dile getirdi.
Türkiye'de halkın; doğru haber alma, gerçekleri paylaşma ve olayı,
basından objektif izleme imkanının kalmadığını belirten Okay, bunun
nedeninin, iktidarın, kendisi için özel, yandaş medya organize
etmesi, gerçekleri doğru aktarmak isteyen medyaya sansür uygulama
çabası olduğunu savundu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, meydanlarda bazı basın
kuruluşlarını hedef gösterdiğini, bu basın kuruluşlarını da siyasi
muhatabı gibi görüp, tartışma içine girdiğini belirten Okay,
sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu, Türkiye'de ilk kez olan bir şey değil ama ilk kez
olan; bir Başbakan'ın, doğrudan doğruya basını bir siyasi muhatap
olarak alması. Bu, son 7-8 aydır kararlılıkla sürüyor.
Basında çıkan kimi haberler nedeniyle, haberin doğruluğu,
niteliğine değil, haber yapan kuruluşa yönelmektedir. Haber yapan
kuruluştan, bunun hesabını soracağını söylemektedir. Şimdi de
meydanlara çıkıp, bu haberleri yapan gazetelerin okunmamasını
tavsiye etmekte, telkinde ve tehditte bulunmakta. O tehditlerin
sonrasında da denetiminde olan bazı kamu kuruluşları, görevinin
gereğini yerine getirmekte.
Bir taraftan basın üzerinde bu baskı oluşturulurken, diğer taraftan
herkes, özel yaşamında güvensizlik içinde. Her an 'benim başıma ne
gelecek, telefonumu kimler dinledi?' düşüncesindeler. Özel yaşamın
gizliliği kalmadı. Bu konuda en son, bir kamu kuruluşu başındaki
kişi ile bir medya kuruluşunun başındakinin konuşmaları maalesef
basında yer aldı. Bunlar, Türkiye için birer utançtır, demokrasi
ayıbıdır.''
Okay, vazgeçilemeyecek özgürlüklerinin başında basın özgürlüğü,
kişilerin temel hak ve hürriyetlerinin geldiğini ancak bunların
örselendiğini sözlerine ekledi.
-''TAYYİP DEMOKRASİSİ''-
CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol da bir kısım iç-dış basının,
AB'den bazı politikacıların son 5-6 yıldır ısrarla, ''AKP iktidarı
reformcudur, AB'den yanadır. Türkiye'nin demokratik şekilde önünün
açılmasını istiyor. CHP veya cumhuriyetin temel değerlerine sahip
çıkanlar, basın ise tutucudur'' görüşünü vurguladığını söyledi.
''Gelinen noktada 7 yıl öncesine göre yargı daha mı bağımsız, basın
daha mı özgür, hak ve özgürlükler daha mı gelişti?'' diye soran
Anadol, belediyelerin içkili restoranlara uyguladığı ambargodan,
basını susturma çabalarına kadar yaşananların, Türkiye'yi, 7 yıl
öncesine göre geri noktaya götürdüğünü savundu.
Anadol, şunları kaydetti:
''Kendi hakkında doğru bilgi vermeyen bir Başbakan, elbette basına
böyle davranacak, ikiyüzlü davranacaktır; doğruları yazan
basın-yayın organlarına haksız, insafsız yasadışı bir takım
işlemler yapacaktır. Her milletvekilinin kendisinin doldurduğu
Meclis albümüne bakın, Erdoğan İngilizce biliyor. İngilizce biliyor
mu? Gerçi Davos'ta 'one minute' dedi. Kendi hakkında yanlış bilgi
veren bir insan, topluma bilgi sunarken, doğru davranması söz
konusu olabilir mi?
Baykal'a, Bahçeli'ye hitaben, 'işsizlikle çözüm söyleyin, yerine
getirmezsem istifa edeceğim' dedi. Baykal, 7 maddelik paket sundu,
verdiği cevaba bakın. Tutarsız, kendi içinde dengeden yoksun,
demokrasimizi ve özgür basını tehdit eden bir Başbakan ile karşı
karşıyayız. Sorunumuz bu. Akreditasyon ayırımı yapmadan, basın
toplantısı düzenlemeyen bir Başbakan ile karşı karşıyayız. Böyle
demokrasi olur mu? Çağdaş demokrasilerde iktidar ve muhalefet
liderleri, televizyonda tartışırlar. Bu da yok. Devlet gücüyle
miting düzenle, devletin uçağını, otobüsünü kullan, devletin
polislerinden etten duvar ör, ses çıkarını polisler götürsün...
Böyle bir demokrasi, Tayyip demokrasisi.''