İngiltere’de dün akşam geleneksel "Lord Mayor's
Banquet" yemeğinde konu, ülkenin karşı karşıya olduğu mali
krizdi. Fakat davetliler arasında bulunan İngiltere Başbakanı David
Cameron, medyanın toplantıya olan ilgisini tamamen değiştiren bir
olaya neden oldu. Toplantı sırasında gömleğinin düğmelerinin açık
olduğunu fark edip iliklemeye başlayan Cameron, aniden tüm salon
tarafından pür dikkat izlenmeye başlandı. İzleyiciler için
başbakanın düğmelerini iliklemesi, ülkeyi ilgilendiren konulardan
çok daha dikkat çekiciydi. Hal böyle olunca, salondaki basın
mensupları da bu enstantaneyi sayfalarına taşıdı. Ve İngiltere
medyasında mali kriz tartışmalarından çok “iliklenmemiş
düğmeler” gündemi işgal etti. Yani başbakanın gömleğinin
düğmeleri, ekonomiye çalım attı.
Şüphesiz, başbakanlık dünyanın en zor işlerinden biri. Toplumun
en önündeki kişisisinizdir, gözler hep üzerinizdedir. Medya her
anınızı adım adım izler ve kayıt altına alır. Size sonsuz güvenen
kitleler olduğu kadar; hata yapmanızı, şaşırıp yolda tökezlemenizi
kollayan büyük yığınlar da vardır. Bu nedenle, bir insan olarak tüm
iyi ve kötü baskıları göğüslemeniz, dik durmanız, vakur olmanız,
heyecan-sinir-korku gibi en saf insani duyguları dahi dizginleyip
yönetebilmeniz gerekir. Siz hiç “Bugün pek havamda
değilim, konuşmayacağım” ya da “Bugünlerde biraz
içime kapandım. Evden pek çıkasım yok, bu nedenle toplantıya
katılmayacağım.” diyen bir siyasetçi gördünüz mü? Mümkün
müdür? Sanırım değildir. Çünkü bizim günlük hayatımızın sıradan
öğeleri haline gelmiş bu ifadeler, sırtında devlet denen aygıtın
ağır yükünü taşıyan günümüz siyasetçileri için oldukça lüks bir
söylemdir.
İşte bu noktada iyi bir siyasetçinin ya da liderin asıl
mahareti, üzerindeki bu yükü ve ilgiyi doğru yönetebilmesindedir.
Baskıyı doğru yönetebildiğiniz ölçüde, başarılı olursunuz. Çünkü
halk, medya en tepede olmanız ve yetkilerle donatılmanız nedeniyle
pür dikkat takip eder sizi. Ağzınızdan çıkacak her söz ya da fiil,
gündemin belirleyicisi olur.
Türkiye’ye bakarsak, Sayın Erdoğan, her hareketinin ve sözünün
olay olduğunun bilincinde olan bir başbakan. İlginin kendi üzerinde
olduğunu biliyor ve adımlarını buna göre atıyor.
"İlgiyi-gündemi yönetebilmek", muhalefet
liderlerinin pek denemediği ama Sayın Erdoğan’ınsa iktidara geldiği
günden beri en çok kullandığı politika üretme araçlarından
biridir.
Çoğunlukla, başbakan bilinçli olarak önceden tasarlanmış bir
konuyu ortaya atar. Bunun üzerine medya ve toplum, bu konuların
üzerine çullanıp tartışmaya başlar. Böylece kitleler, iktidar
partisinin tartışılmasını istediği konuları konuşup, onun
belirlediği gündemi izlemiş olur.
Mesela son günlerde, başbakanın milliyetçi görünen ya
da “ Türk tarzı başkanlık sistemi, 18 yaş tasarısı ve
idamın tartışılması” gibi konular hakkındaki söylemleri
var. Bazısı kendi parti tabanını dahi şaşırtan bu ifadeler, ilgiyi
ve gündemi istediği gibi yönetip, kendi gündemini siyasetin diğer
aktörlerine de dayatabilen bir siyasetçinin manevraları aslında.
Başbakan, ne konuşulması gerektiğini, gündemin hangi yönde
seyrederek gitmesini yine bizzat kendisi belirliyor.
Yani açlık grevleri, Suriye'de yaşanan son gelişmeler, yerel
yönetim yasa tasarısı gibi birçok konu dururken, halkın ve medyanın
konuştuğu işte bu konular; aslında “başbakanın
düğmeleri” oluyor. Tıpkı ekonomiyi dinlemek yerine,
başbakanlarının gömleğinin düğmesini iliklemesini izleyen
"Lord Mayor's Banquet" yemeğinin davetlileri ve
basın mensupları gibi.
İyi bir Mahsun Kırmızıgül Filmi İçin Püf Noktalar
:
- Öncelikle 5-6 adet, her biri ülke coğrafyasının farklı yer ve
koşullarında yaşayan, özelikle toplumda “öteki”
diye adlandırılan kesimlerinden karakterler yaratın.
- Bulduğunuz bu karakterleri, yapıştırıcı vasıtasıyla
kenarlarından birbirine tutturun.
- Birbirine tutturduğunuz bu karakterleri, abartılmış
yöresel şiveye bulayın.
- Bu arada önceden dilimlediğiniz “senfonik müziği” fona
yerleştirmeyi unutmayın.
- Olaylar üst üste binsin ve karakterler birçok sahnede
birbirlerini kovalasın.
- Sofradaki tuzluğu bile “göz teması kurup, içli içli
bakarak ve buğulu bir ses tonuyla” birbirlerinden
istesinler. Hani ağladı ağlayacak gibi...
- Bu arada kült bir sahne var ki, onu sakın es geçmeyin
derim. Tat katar. Filmin ya da dizinin bir sahnesinde,
karakterlerden biri silahıyla diğer karakteri vurmaya kalkışsın ve
vurmadan önce elindeki silahını karşıdakine doğru sallayarak
“konuştuğu şiveyi abarta abarta hüzünlü uzun bir
konuşma” yapsın.
www.twitter.com/slckbymz