AKP Hükümetinin son 13 sene boyunca izlediği politikalar
sayesinde içte kutuplaşma, ayrışma ve ulusal çözülmeler yaşanırken
özellikle de dış politikada art arda çuvallamakta, uçurumdan
aşağıya adeta tepetaklak yuvarlanarak yol almaktayız.
Bu durumu Erdoğan’ın “Durmak yok, yola devam”
sloganı ile birlikte düşündüğümüzde tababetle alakalı bir mana
kazanıyor;
Uçurumdan aşağıya tepetaklak yuvarlanırken isteseniz de
duramazsınız!
Yine de gerek Erdoğan, gerek Başbakan Davutoğlu (eski Dışişleri
Bakanı) ve gerekse AKP’nin diğer kurmayları bu çuvallamayı, bu
tepetaklak durumu aktif dış siyaset ve ya
derin strateji olarak tanımlayabiliyorlar!
Oysa izlenen politikalar uygulayıcıları tarafından ne şekilde
tanımlanırsa tanımlansın, doğurduğu sonuçlar gerçek tanımı apaçık
ortaya koyacaktır.
Dünyanın neresinde olursa olsun bu sonuçları doğuran
politikalara; öngörüden uzak SIĞ POLİTİKA denmezse bile ÇUVALLAMA
ya da REZALET denir ki sonuç tam bir REZALETTİR.
* * *
Musul Başkonsolosumuz ile birlikte 101 günlük esareti biten 49
kişinin ülkemize getirilmesiyle millet olarak derin bir nefes
aldık.
Olumlu gelişmelere olan açlığımız sevincimizi daha da
katladı.
Ancak;
Gerek esaretin yaşanış biçimi gerekse 101 günlük esaret süreci
ve sonrasındaki rehinelerin kurtarılış biçimi tartışmaya bir hayli
muhtaç.
Mesela;
Terör örgütü IŞİD elemanlarının konsolosluğumuza doğru
ilerleyişi yakından takip edilirken konsolosluğun tahliye edilmemiş
olması veya imkân varken konsolosluğu koruyacak kuvvetlerin bölgeye
sevk edilmemiş olması!
Türkiye’den giden “direnmeyin, teslim olun”
talimatı!
Musul Başkonsolosu’nun ifadesine göre teröristlerin elinde
bulundukları süre içinde kendilerine zorla kafa kesme videolarının
izletilmesi gibi muameleye tabi tutulmalarına rağmen cep telefonu
ve ona enerji sağlayacak şarj aletine el konulmamış olması!
Rehinelerin kurtarılma sürecinin operasyon ile mi maddi pazarlık
veya takas yoluyla mı gerçekleştiğine dair Başbakan ve
Cumhurbaşkanının çelişkili açıklamaları!
Şayet operasyon ise rehinelerin teröristlerce bulundukları
yerden araçlara bindirilerek hiçbir çatışma yaşanmadan Türk
görevlilerine teslim edilmeleri!
Bütün bu soru işaretleriyle dolu hususları bir tarafa
bırakırsak; başta Cumhurbaşkanı olmak üzere yetkililerce ifade
edilen “bu bir diplomasi zaferidir” söylemini
nasıl açıklayabileceğiz?
Sahi DİPLOMASİ nedir?
Diplomasi; devletler hukukuna göre milletlerarası ilişkileri
düzenleme, milletlerarası münasebetleri yürütme ve düzenleme
sanatıdır.
Amacı, devletlerarasındaki anlaşmazlıkları askeri yöntemlere
başvurmadan barışçı yollardan çözebilmektir.
Bu nedenledir ki devletler, başka ülkelerde elçi, orta elçi ve
maslahatgüzarlar bulundurur. Bu memurlar, iki ülke arasındaki resmi
ilişkileri temsilci sıfatıyla düzenler, takip eder ve
yürütürler.
Tanıma göre teröristlerle yapılan görüşmelere diplomasi
diyebilir miyiz?
Cumhurbaşkanı’nın bahsettiği diplomatik görüşmeler kimlerle
yapılmıştır?
Rehinelerin kurtarılması bir diplomasi zaferi ise Musul
Başkonsolosumuzu hangi ülkenin karanlık güçleri kaçırdı?
...ve son soru:
Hükümet, rehinelerimizi terörist örgüt olan IŞİD’in elinden
DİPLOMASİ yoluyla kurtarmayı nasıl
başardı?