Başbakan’dan önemli açıklamalar (4)
Abone olBaşbakan Erdoğan, “Biz böyle bir aceminin CHP’nin genel başkanlık koltuğunda oturmasını AK Parti olarak her zaman büyük bir talih olarak gör...
Başbakan Erdoğan, “Biz böyle bir aceminin CHP’nin genel
başkanlık koltuğunda oturmasını AK Parti olarak her zaman büyük bir
talih olarak görüyoruz. Bu zat o makamda olduğu sürece AK Parti her
seçimden zaferle, oylarını artırarak çıkar” dedi.
Partisinin genel merkezinde Genişletilmiş İl Başkanları
Toplantısında yaptığı konuşmada muhalefetin çok büyük bir acziyet
içinde olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, hiçbir sorun konusunda
ayakları yere basan, herhangi bir yaraya merhem olabilecek bir çare
sunmadıklarını ifade etti. Kendilerinin değişmek istemediğini,
Türkiye’nin de değişmesini istemediklerini ifade eden Başbakan
Erdoğan, “53 yıldır sadece olağanüstü durumlarda iktidar
olabildiler. Bütün bu olağan dışı durumları biz inşallah bir daha
geri gelmemek suretiyle Türkiye’nin gündeminden çıkarttık.
Müdahalelerden medet umuyorlardı, müdahale dönemlerini tamamen
kapattık, kapatıyoruz. Terör, anarşi, provokasyonlarla siyasetin
dizayn edilmesinden medet umuyorlardı, bu kapıları da kapattık.
Türkiye’de meşruiyetin kaynağı millettir, millet egemenliğini çok
gülü şekilde tesis ettik. Şunu artık herkes bilmeli, Türkiye’de
hükümet etmenin yegane yolu sandıktır. Sandık dışında yöntem
arayanlar, sandığın dışında merkezlerden medet umanlar, bu ülkede
artık hedeflerine ulaşamazlar, başarılı olamazlar. Bizdeki
muhalefet böyle bir çıkmazı, talihsizliği yaşıyor. Tutundukları tüm
dallar ellerinde kaldı. Umut besledikleri dağlara karlar yağdı.
Muhalefet sandıkta yarışmayı, centilmence bir rekabeti, demokratik
bir mücadeleyi bugün dahi içine sindiremiyor. Acziyet içinde
çaresiz bir ruh haliyle muhalefet Türkiye’yi bir kaosa sürüklemeyi,
buradan siyaset olarak rant sağlamayı tercih ediyor. Şuanda CHP
Genel Başkanı da, MHP Genel Başkanı da her fırsatta bu çaresizliği
aleni şekilde sergiliyorlar. Adeta kapana kısılmış bir haldeler.
Çıkış yollarını demokrasinin dışında bulmaya çalışıyorlar. Topluma
gerilim pompalayarak, buradan bir çıkış yolu bulabilir miyiz diye
çırpıyorlar. Muhalefet genel başkanları bu acziyet içinde ne
söylediklerini duyamayacak kadar acziyet içindeler, ne yaptıklarını
idrak edemeyecek kadar çaresizlik içindeler. Nasıl tehlikeli
oyunlar oynadıklarını göremeyecek kadar akıl tutulması içindeler”
diye konuştu.
“BU ZAT O MAKAMDA OLDUĞU SÜRECE AK PARTİ HER SEÇİMDEN ZAFERLE,
OYLARINI ARTIRARAK ÇIKAR”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun o koltukta oturmasının AK
Parti’nin işine geldiğini söyleyen Erdoğan, “2010 yılında CHP’de
bir kaset skandalı yaşandı, dönemin genel başkanı gitti. Tam 3 yıl,
22 Mayıs 2010’da şuandaki genel başkan o makama getirildi. CHP
Genel Başkanı olmadan mevcut genel başkanını evinde ziyaret etti,
evinden çıktığı andan itibaren yalan söylemeye ve çark etmeye
başladı. Sordular ‘ben aday olmayacağım’ dedi, hemen ertesi gün
‘adayım’ dedi. CHP Genel Başkanı oldu. Kürsüye ilk kez çıktı, son
derece seviyesiz, kalitesiz bir dil ve üslupla hitap etmeye
başladı. Arka arkaya defalarca çark etti, ayaküstü yayan söyledi,
defalarca gaf yaptı, 2 seçime girdi, birisinde oy bile kullanamadı,
her ikisinden de başarısızlıkla çıktı. Acemi, tecrübesiz dedik,
zamanla olgunlaşır, zamanla siyaseti, genel başkanlığı öğrenir
dedik, aradan 3 yıl geçti CHP’nin bu yeni genel başkanı bir arpa
boyu dahi yol kat edemedi. 22 Mayıs 2010’da kürsüye çıktığında,
nasıl bir acemilik içindeyse aradan 3 yıl geçmesine rağmen bugünde
aynı acemilik, şaşkınlık içinde. Biz böyle bir aceminin CHP’nin
genel başkanlık koltuğunda oturmasını AK Parti olarak her zaman
büyük bir talih olarak görüyoruz. Bu zat o makamda olduğu sürece AK
Parti her seçimden zaferle, oylarını artırarak çıkar. İş öyle bir
hale geldi ki, bu zat sadece CHP’ye değil, Türkiye’nin de imajını
zedelemeye başladı. Çaresizlik ve acziyet içinde bu zat
Türkiye’nin, siyasetinin, demokrasisizinin imajına leke sürmeye
başladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ana muhalefet partisinin AP’de
düştüğü içler açısı durum, CHP kadar bu ülkenin vatandaşları olarak
bizi de yaraladı. Rakibimiz de olsa, CHP’nin Genel Başkanı da olsa
Türkiye’nin bir siyasi partisinin bu halleri düşürülmüş olması
üzüntü vericidir, inciticidir, yaralayıcıdır. 3 yıldır CHP’nin
Genel Başkanı’na nerede nasıl konuşacağını, nasıl davranılacağını,
ne konuşacağını defalarca izah ettim. CHP’nin Genel Başkanı bunu
öğrenemediği gibi maalesef yanındaki monşerlerde, danışmanlarda
bunu öğrenemedi. Mavi Marmara olayında kendi ülkesinin yanında
olmak yerine saldırganların yanında yer aldı ve gülünç duruma
düştü. Güney Afrika’da Filistin meselesi ile Türkiye’nin terör
meselesine aynı kefeye koyan o bildiriye imza attı, gülünç duruma
düştü. Portekiz’de kendi üleşinin ekonomisini çarpıtarak anlattı,
gülünç duruma düştü. En son AP’de kendi ülkesinin Başbakan’ına ağza
alınmayacak ifadeler kullandı ve hem gülünç hem de çok acıklı bir
duruma düştü. CHP Genel Başkanı’nın düştüğü durum o kadar vahim,
acıklı ki, dikkat edin AP Sosyalist Grup Başkanı bu ithamlara,
hakaretlere tahammül edemiyor, kendisini geri çekiyor. Randevu
vermiyor. Yurtdışına gidip kendi ülkesinin Başbakanına katil
sıfatını kullanan birisine nerede olursa olsun zavallı gözü ile
bakılır. Bu zata sadece zavallı gözü ile bakmadılar, odalarının
kapısından geri çevirdiler. Biz elbette bu zatın seviyesine
düşmeyeceğiz. Ama yargıda bu ahlak dışı durumun hesabını sonuna
kadar soracağız” şeklinde konuştu.
“CHP ADINA SON DERECE TALİHSİZ BİR MANZARA”
AP’de yaşanan olayın CHP adına son derece talihsiz bir olay olarak
niteleyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Çıkıyor son derece ahlaksızca ‘Esat ile Erdoğan arasında ton farkı
var’ diyor. CHP’lilerin milletimizle çektirdiklerinden çok daha
fazla Esat ile çekilmiş hatıra fotoğrafları var. CHP’nin
milletvekilleri Diyarbakır’dan çok Şam’a gittiler, Esat ile hatıra
fotoğrafı çektirdiler. Reyhanlı’daki olayların içine karışanların
bunları Alıp Esat’a götürdüklerine dair belgeler artık elimizde, iş
bu noktaya geldi. Sen neyi konuşuyorsun, hangi Reyhanlılı
kardeşimin, hangi Hataylının yanında olduğunu savunuyorsun. Size
elçilik edenler Reyhanlı olayının planlayıcıları, bu işin içinde
olanlar. Şimdi Bu genel başkan çıkıyor utanmadan, sıkılmadan,
ahlaksızca ve terbiyesizce bizi Esat ile kıyaslıyor, üstelik bunu
AP’de yapıyor. Ortaya çıkan manzara utanç verici manzaradır, CHP
adına son derece talihsiz bir manzaradır. CHP seçmenine de çok
büyük bir haksızlık yapmıştır. Suriye’de kanlı saldırılar başladığı
andan itibaren bir atasözünü defalarca hatırlattık, ‘kurda merhamet
kuzuya zulümdür.’ CHP Genel Başkanı halkın meşru taleplerini
eleştirerek bunları terör olarak nitelendirerek sığınmacılara karşı
kışkırtmalar yaparak kurda merhamet etmiş, zalim Esat’a her
fırsatta destek çıkmıştır. Suriye meselesinde CHP’nin tavrı asla
tarafsızlık değildir. CHP aleni şekilde, utanmadan, sıkılmadan,
gayri meşru rejimin yanında yer almış, zalim bir diktatörün
tarafını tutmuştur. Tarih boyunca her zaman diktatörlerin yanında
yer aldıysa CHP bugün de zalimlerin yanında yer almış aynı fotoğraf
karesine girmiştir. CHP sandıkta AK Parti ile rekabet edemez ve
edemeyecek. Çünkü bunların milletle en küçük bir irtibatları yok.
Millet ile irtibatları olmayanlar Silivri ile DHKP-C ile İşçi parti
ile, bunlarda yetmez gibi zalim Esat ve onun kanlı çeteleri ile
irtibat kurarlar. Dedim ya, orduyu göreve çağırdılar, olmadı,
hukukun arkasına dolandılar, olmadı, yalan iftira itham yine
olmadı, şuanda terör eylemlerinden, terör örgütlerinden, eli kanlı
zalimlerden, onların istihbarat örgütlerinden medet umar hale
geldiler.”
“MİLLETİMİN SAĞDUYULU OLMASINI RİCA EDİYORUM”
Reyhanlı’da halkın dikkatli olmasını isteyen Erdoğan,
“Reyhanlı’daki acı hadiseyi nasıl kaşıdıklarına lütfen dikkat edin.
Suçluları kollamak, hadiseyi çarpıtmak için ilk andan itibaren
ellerinden geleni yaptılar. Reyhanlı hadisesi üzerinden kışkırtma
oluşturmak, bu yolla Esat ve yandaşlarına imkan tanımak için canla
başla mücadele ediyorlar. Milletimin, CHP’nin bu son derece
tehlikeli oyunu karşısında sağ duyulu olmalarını rica ediyorum.
Çaresizlik, acziyet ve zavallılık içindeki CHP Genel Başkanı son
çare olarak kışkırtma dalına tutundu. Bütün bu ayrımcılara karşı,
milletimin uyanık olmasını rica ediyorum. Şundan emin olunuz,
güvenlik güçleri, istihbarat birimleri son derece kararlı, dikkatli
ve koordineli şekilde çalışmalarını sürdürüyorlar. Reyhanlı’da
maalesef saldırı engellenememiştir, bunun soruşturması zaten
yapılıyor. Ancak, güvenlik güçlerimiz ve istihbarat birimlerimizin
sayesinde onlarca eylem gerçekleşmeden etkisiz hale getirildi. Bu
tertibin içinde yer alanlar tek tek tespit edildi, yakalandı ve
yargıya teslim edildi. Sosyal medya üzerinde sürdürülen psikolojik
operasyonlara karşı son derece dikkatliyiz. Buradan 76 milyon
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına sesleniyorum, muhalefetin gerilim
politikalarına asla taviz vermeyin. Özellikle mezhep temelli
kışkırtmalarına asla taviz vermeyin. Biz yola çıkarken etnik
milliyetçilik, bölgesel, dinsel milliyetçilik yapmayacağız dedik.
Şuanda bir dinsel milliyetçilikle karşı karşıyayız, siyasi
milliyetçilikle karşı karşıyayız. Zira biz bu ülkede biriz
beraberiz. Dini noktada hepsiyle bir beraber olacağız”
açıklamasında bulundu.
“REYHANLI’DAKİ KARDEŞLERİM ENSAR GÖREVİNİ GÖRMELİDİR”
Cumartesi günü Reyhanlı’ya gideceğini açıklayan Erdoğan, şu
ifadeleri kullandı:
“300 bin şuanda mülteci var ülkemizde, bunların 220 bini çadır ve
konteynırda, 80 bini değişik illerimize yerleşti. Kardeşlerim, biz
muhacir bir neslin torunlarıyız. Ama anı zamanda biz Ensar bir
neslin torunlarıyız. Unutmayın, şuanda Esat’ın zulmünden kaçan
muhacirlere benim Reyhanlı’daki kardeşlerim Ensar görevini
görmelidir. Onlarda aynen o zaman olduğu gibi evlerini Açmalıdır.
Onları kendileri için bir suç unsuru olarak görmemeli, bu oyunun
arkasında çok ciddi tehlikenin yattığını bilmedirler. Suriye’den
gelmiş kardeşlerimiz evlerinde korku içinde yaşıyorlarsa, burada
başta şahsım olmak üzere Reyhanlı’daki kardeşlerimde kendilerini
şöyle bir masaya yatırmalıdırlar. Aynı şeyler geçmişte
büyüklerimizin başlarına geldi. Onlarda bir ilden diğer ile hicret
eder konuma düştüler. Bunları yaşamak istemeyiz, onları keşke
yurtlarından kopmamış olsaydılar. Ama başlarına böyle bir şey
geldi. Reyhanlı’daki kardeşlerim kucaklarını açmalı, bu
spekülasyonlara asla prim vermemelidir. Kışkırtmalara, tahriklere,
yalan haberlere karşı dikkatli ve hassas olmalarını ben Reyhanlı
halkından rica ediyorum. Son seçimlerde yüzde 72 oy almış bir
partiyiz biz Reyhanlı’da. AK Parti’ye gönül vermiş kardeşlerim siz
bu hassasiyetin öncüleri olmalısınız.”
ABD ziyaretinde yapılan 3’lü toplantı ile kendisini eleştiren CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yanıt veren Erdoğan, ana
muhalefet partisi genel başkanının siyasetin cahili olduğunu
söyledi. Erdoğan, “Yanında Dışişleri Bakanlığı’nın müsteşarı yok’
diyor. Sen ne kadar zavallısın. Biz 3’e 3 bir toplantı yapıyoruz.
Obama’nın yanında kendi Dışişleri Bakanı ve üst düzey bir
yöneticisi, benimde yanımda Dışişleri Bakanım ve MİT Müsteşarım
var. Bürokratsa bürokrat var, siyasetçiyse Dışişleri Bakanı
yanımda. Yahu ne biçim siyaset yapıyorsun, sen nasıl siyasetçi
olacaksın, sen ne cahilsin. Neymiş Dışişleri Bakanı Müsteşarı
yokmuş, yahu Dışişleri Bakanı’nın kendisi var. Ne zaman
öğreneceksin sen siyaseti, genel müdürlükten siyasete terfi et,
hala orada kaldın. Ama edemeyecek, görünen o” diye konuştu.
“İŞTE AK PARTİ FARKI, İŞTE CHP YÖNETİMİNİN FARKI”
CHP Genel Başkanı’nın kapıdan kovulduğunu söyleyen Erdoğan, “CHP
Genel Başkanı Avrupa’da kapıdan dönerken, biz küresel ve bölgesel
meselelerde Türkiye’nin ağırlığını hissettiren, Türkiye’nin
tezlerine yüksek sesle dile getiren küresel adalet için samimi
çağrılar yapan platformlarda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bütün
bölgede olanları görüşürken Brüksel’den farklı bir ses çıkıyor ve
kapıdan kovuluyor. Fark bu, biz ekonomik ilişkilerimizi 20 milyar
dolardan daha yukarıya nasıl çıkartırız, bunu konuşurken Avrupa’dan
gelen ses bu. İşte AK Parti farkı, işte CHP yönetiminin farkı.
Olsun olsun, bu AK Parti’nin iktidar ömrünü 2023 ve ilerisine
taşıyacak olan bir durum” şeklinde konuştu.
“BAHÇELİ, RAKAM KALABALIĞI İLE İŞİ GEÇİŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’de grup toplantısında
yaptığı konuşmada yaptığı ekonomik eleştirilere de cevap veren
Erdoğan, şunları söyledi:
“Burada MHP Genel Başkanı’nın dürüstlükten uzak bir şekilde, hatta
pişkince yaptığı eleştireler üzerinde durmak istiyorum. 1990
yılında partin hükümet ortağı olduğu dönemde ABD’de yapılan
temasların Türkiye’nin itibarını nasıl zedelediği konusu üzerinde
durmuyorum. Zaten MHP Genel Başkanı’nın bu işlerde pek bezi yoktur.
Böyle şeyler pek beceremez. Tarihinde kaç tane böyle bir seyahati
ve ilişkisi vardır bilmiyorum. MHP Genel Başkanı’nın mahcubiyet
içinde susması gerekirken IMF borçları ve dış borçlar konusunda
pişkince tavırları dikkatimden kaçmadı. Bugün MHP’yi marjinal solun
kuyruğuna takan MHP Genel Başkanı, 1999-2002 arasında da CHP’nin
yavrusu DSP’nin kuyruğuna takılmış, Türkiye’ye çok ağır bedeller
ödetmişti. 1998 yılı sonunda Türkiye’nin IMF’ye 400 milyon dolar.
1990 yılı sonunda bu borç 970 milyon dolar. 2000 yılı sonunda 4
milyar 800 milyon dolar. Biz iktidara gelmeden 2001 yılı sonunda 17
milyar dolar olmuş. Biz iktidara geldiğimiz 2002 sonlarında IMF
borcu o günün kuru ile 23.5 milyar dolar seviyesine çıkmış. Devlet
Bahçeli’nin Başbakan Yardımcısı olduğu hükümet, DPT’de ona
bağlıydı, IMF borcunu 400 milyon dolardan devraldı, bize 23.5
milyar dolar olarak devretti. 3.5 yılda Türkiye’nin IMF’ye olan
borcunu 59 kat artırdılar. 2001 krizinde memuruna maaş ödeyecek
para bulamayan hükümet, hem yüksek faizle hem de kısa vadeli olarak
IMF’ye borçlandı, bu borcu da bize devretti. 2003 yılından itibaren
Devlet Bahçeli’nin hükümetinden bize kalan borcu kademe kademe
ödedik ve 14 Mayıs’ta son taksitini ödemek suretiyle bu borcu
sıfırladık. Türkiye’nin IMF’ye borcunu ödemesi karşısında
Bahçeli’nin gururlanması, iftihar etmesi gerekirken, her zaman
yaptığı gibi kendine göre unun rakam kalabalıkları vardır, o rakam
kalabalıklarıyla işi geçiştirmeye çalışıyor. Şimdi geliyorum MHP
Genel Başkanı’nın dürüst olmayan bir şekilde yansıttığı dış borç
rakamlarına; ‘1998 yılı sonunda Türkiye’nin özel sektör dahil brüt
dış borcu 96 milyar dolar’ diyor. Tabi kılavuz meselesi bu çok
önemli. 2002 sonunda bize devrettikleri borç 136 milyar dolar. 2012
sonu itibariyle özel sektör dahil brüt dış borcumuzun miktarı 337
milyardır. MHP Genel Başkanı’na basit bir ekonomi ilkesini
özellikle bütçe müzakerelerinde anlattım, ama anlamıyor. Bir
ülkenin borçları miktar olarak değil, milli gelire oranla ifade
edilir. MHP Genel Başkanına sürekli bu dersi verdik. 2002 yılında
MHP’nin ortağı olduğu hükümeti devraldığımızda Türkiye’nin her 100
lirasının 56 lirası dış borçtu. Şuanda her 100 liranın 43 lirası
dış borç, bitmedi. Özel sektör dahil bürüt dış borç stokunu yüzde
56’dan yüzde 43’e düşürdük. Kamunun net borç stokunu MHP
hükümetinden yüzde 61.5 seviyesinde aldık. Yüzde 17 seviyesine
kadar düşürdük. Birde yeni bir tanımlama var, bu da AB tanımlı borç
stoku, buna baktığımız zaman yüzde 71’den aldık, yüzde 36’ye düştü.
Dürüst bir politikacı, dürüst bir genel başkan bu oranlara bakıp
Türkiye’nin dış borcu arttı diyemez, eğer diyorsa ya dürüst
değildir, ya da ekonomi cahilidir.”
“EKONOMİ 40’IN SAĞINA SOLUNA HAYALİ SIFIRLAR EKLEMEYE BENZEMEZ”
Ekonomik bazı göstergeleri paylaşan Erdoğan, “2002 yılında
Türkiye’de 1 yıl içinde satılan buzdolabı sayısı 1 milyon 88 bin
adet. 2012’de 2 milyon 317 bin adet. 2012’nin ilk 4 ayında 597 bin
adet buzdolabı satılmış, bu yılın ilk 4 ayında 740 bin adet
buzdolabı satışı gerçekleşti. 2002 yılının tamamında Türkiye’de 91
bin adet otomobil satıldı. 2012 yılının tamamında 556 bin adet
otomobil satıldı. Hani fakir diyorlar ya, nasıl bir fakirlik. Bu
yılın sadece ilk 4 ayında satılan otomobil sayısı 171 bin adet.
2002 yılında görevi devraldığımızda gösterge faizi yüzde 63, geçen
hafta yeni bir rekor kaydettik, gösterge faizi tarihinin en düşük
seviyesini gördü, yüzde 4.7. Yüzde 63’den yüzde 4.7’ye düştü.
Sömürülen bir millet artık bu sömürüden kurtuluyor. Bu birçok
alanda kendini gösterecek. Kredi derecelendirme kuruluşları
Türkiye’nin notunu sürekli artırıyor. Ama MHP Genel Başkanı’na göre
Türkiye ekonomisi iyi durumda değil. Sayın Bahçeli, evin dışına
veya genel merkezin dışına pek çıkmıyorsun, biraz çık, çarşı Pazar
dolaş, ne oluyor ne bitiyor bir gör, bunda büyük fayda var Sayın
Bahçeli; ekonomi 40’ın sağına soluna hayali sıfırlar eklemeye
benzemez, böyle iktidar olunmaz. Bu iş bilgi gerektirir, bu iş
hayat tecrübesi gerektirir, damdan düşmeyi gerektirir. Sadece
kitapların kapakları arasına bakmakla bu iş olmaz. Dürüst
olacaksın, bükemediğin bileği öpeceksin. Devlet Bahçeli yönetiminde
2001 yılında bu ülkeye öyle ağır faturalar yüklendi ki, 10.5 yıl
boyunca bir yandan da bunları ödemek zorunda kaldık. 13.5
katrilyon, bunları benim memurumdan işçimden kestiler ama bu borcu
işçiye, memura biz ödedik. KEY adıyla bilinen yardımı işçiden
memurdan kaynağında kestiler o 3.5 katrilyonu biz ödüyoruz. AK
Parti iktidarı bunlarla kalmadığı gibi yatırımlarını sürekli devem
ettirdi. Devlet bahçeli IMF borcu ödendiği için sevinmeli. Bunu
yapamıyorsa mahcup olup susmalı. Ama bunların yüzü kızarmaz.
Milletim bu pişkin siyasetçileri önümüzdeki Mart ayında sandıkta
gereken cevabı en güzel şekilde verecektir” açıklamasında
bulundu.
“STATÜKO PARTİLERİNİN DEĞİŞMEK ZORUNDA KALACAĞI BİR SEÇİME
GİDİYORUZ”
Çok önemli bir sürecin yaşandığının altını çizen Erdoğan,
“Muhalefetin çaresizlik içinde kışkırtmalara başvurduğu,
dürüstlüğü, edebi, seviyeyi tamamen terk ettiği böyle bir dönemde
biz çok daha fazla çalışacak, farklı bir mücadele vereceğiz. Her
zamankinden çok önemli bir süreci yaşıyoruz, seçime doğru
ilerliyoruz. Demokrasimiz açısından son derece önemli bir seçime
yaklaşıyoruz, Statüko partilerinin sandık dışında umutlarının artık
tamamen tükeneceği, değişmek zorunda kalacakları, eski siyasetin
tamamen tasfiye olacağı bir seçime gidiyoruz” dedi.
”BEDELİ NE OLURSA OLSUN BU İŞİ BİTİRECEĞİZ”
Çözüm sürecine yönelik açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Çözüm süreci
içindeyiz, akil insanlar heyeti Türkiye’yi dolaşıyor. 2 ayı
tamamladıktan sonra kendilerinden nihai raporlarını alacağız,
hükümet olarak yol haritamızı açıklayacağız. Burada bugüne kadar
Türkiye’yi bu kadar dolaşmamış olan akil insanlar gördükleri
karşısında çok büyük heyecan içinde oldular. Hayatı yaşamak,
arazide yaşamak çok farklı. Bazı yerlerde ciddi hakaretlerle karşı
karşıya kaldılar ama buna rağmen süreci devem ettirdiler. Şuanda
tamamı itibariyle 14 il kaldı. Bu illerde bittikten sonra biz
kendileri ile bir araya geleceğiz. Süreç bitmiyor, teşkilat olarak
biz bu sürecin arazide yaşayanları olarak bu süreci devam
ettireceğiz. Kucaklayıcı olarak. Bu işi bizim bitirmemiz lazım, bu
işi bitireceğiz. Bedeli ne olursa olsun bu işi bitireceğiz” diye
konuştu.
“BU TÜR MİLLETVEKİLLERİNDEN CHP’Yİ ALLAH KORUSUN”
TBMM’de alkol, sigara ve uyuşturucuya yönelik yapılan yasal
düzenleme görüşmelerinde bazı milletvekillerinin sözlerini
eleştiren Erdoğan, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Dün gece sabah saat 07.00’ye kadar süren alkolle, tütün,
uyuşturucu ile ilgili bir yasal düzenleme ve bu yasal düzenleme ile
ilgili MHP’nin desteği var, CHP’nin de kösteği vardı. Neler
söylüyorlar neler. İşte ‘siz Türkiye’de alkolü yasaklıyorsunuz.’
Biz Türkiye’de alkolü yasaklamıyoruz. Anayasanın 58. maddesinin
gereğini yapıyoruz. Bunu yaparken camilere, eğitim kurumlarına 100
metre mesafede olması gerekir, bunun reklamı tanıtımı yasaklıyoruz.
Yapılan iş bu. Bir devlet gençliğini, insanını tabi ki kötü
alışkanlıklardan koruyacak. Biz bunu teşvik mi edelim. Bu ilk defa
Türkiye’de yapılmıyor. İçebileceğiniz yerler belli. Bütün bunlar
açıkça ortadayken bir tanesi kalkmış, ‘bunlar Tekirdağ’ın ismini de
unutturmak istiyor’ diyor. Böyle yanlış bir yaklaşım olur mu? Bu
tür milletvekillerinden CHP’yi Allah korusun. Nerden bulmuşlar
bunları böyle, özel sipariş versen bulamazsın. Tekirdağ rakısı
varmış, bu yasaklanınca Tekirdağ haritadan silinecek. Kimlerle
uğraşıyoruz görüyorsunuz değil mi? Bunlar TBMM’nin kürsüsünü işgal
ediyorlar. Demokrasi bu değil. Millet egemenliğine, milletin seçip
gönderdiği 326 milletvekili ile AK Parti’nin orada bulunmasını
hazmedemiyorlar. Biz çoğunluğun azınlığa zulmetmesini istemeyiz,
ama azınlığında çoğunluğa alavere dalavere ile zulmetmesine asla
tahammül etmeyiz. Çünkü 326 milletvekiline benim milletim ‘git
orada ufak gruba ezil’ diye yetki vermedi. Biz bu noktada
anayasanın 58. maddesinin gereğini yerine getirdik, gereğini
yapacağız ve mecburuz. Ufacık çocukların gece gündüz içen, gece
gündüz böyle sekir halinde kafa kıyak dolaşın bir nesil
istemiyoruz. Uyanık olacak, diri olacak, bilgi ile dolu olacak,
böyle bir nesil istiyoruz. Malatya milletvekillerinden bir tanesi
‘ayran getirin’ diyor. Ayrana çok hasretsen benim özel misafirim ol
ben sana ayran ikram ederim. Unutma ki, anan da ninen de hepsi o
ayranlarla yetiştiler. Onların milli içkisi ayrandı. Ne diyor şair;
‘Unuttu ayranı matuha döndü kör olası.”
(İHA)