Başbakan’dan önemli açıklamalar (3)
Abone olBaşbakan Erdoğan, Reyhanlı’daki olaylara karışanların, CHP’li vekilleri alıp Esed’a götürenler olduğuna dair belgelerin ellerinde olduğunu b...
Başbakan Erdoğan, Reyhanlı’daki olaylara karışanların, CHP’li
vekilleri alıp Esed’a götürenler olduğuna dair belgelerin ellerinde
olduğunu belirterek, "İş artık bu noktaya geldi. Sen neyi
konuşuyorsun, hangi Reyhanlı halkının, hangi Hatay’daki kardeşimin
yanında olduğunu savunuyorsun. Size elçilik edenler, ne yazık ki
Reyhanlı olayının planlayıcıları" dedi.
AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı, AK Parti Genel
Merkezi’nde başladı. Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında
konuşan Başbakan Erdoğan, muhalefetin şu anda çok büyük bir
çaresizlik ve acziyet içinde olduğunu belirterek, hiçbir konuda
politika üretemeyen muhalefet partilerinin hiçbir sorun karşısında
ayakları yere basan, yaraya merhem olacak bir çare sunamadığını
dile getirdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin
imajını zedelemeye başladığını ifade eden Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun
çaresizlik ve acziyet içinde olduğunu söyledi. "Bu zat Türkiye’nin,
Türkiye siyasetinin, Türkiye demokrasisinin imajına lekeler sürmeye
başladı" diyen Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin anamuhalefet
partisinin Avrupa Parlamentosunda düştüğü durumun, CHP kadar,
CHP’ye gönül verenler kadar, bu ülkenin vatandaşları olarak
kendilerini de üzdüğünü ve yaraladığını söyledi. CHP’nin Suriye ile
ilgili politikasını da eleştiren Erdoğan, CHP milletvekillerinin
Diyarbakır’dan çok Şam’a gittiklerini ve Esad’la hatıra fotoğrafı
çektirdiklerini ifade etti. Reyhanlı’daki olaylara karışanların,
CHP’li vekilleri alıp Esad’a götürenler olduğuna dair belgelerin
ellerinde olduğunu kaydeden Erdoğan, "İş artık bu noktaya geldi.
Sen neyi konuşuyorsun, hangi Reyhanlı halkının, hangi Hatay’daki
kardeşimin yanında olduğunu savunuyorsun. Size elçilik edenler, ne
yazık ki Reyhanlı olayının planlayıcıları" şeklinde konuştu.
Erdoğan, “Unutmayın, şu anda Esed’in zulmünden kaçan muhacirlere
benim Reyhanlı’daki kardeşlerim, ensar görevini görmeliler. Aynı
görevi yapmalılar, onlar da aynen o zaman olduğu gibi evlerini
açmalılar ve onları kendileri için bir suç unsuru olarak
görmemeliler ve bu oyunun arkasında çok ciddi tehlikenin yattığını
bilmelidirler" dedi.
Başbakan Erdoğan konuşmasında, Türkiye’nin IMF’ye borcunu
bitirmesiyle ilgili değerlendirmeleri nedeniyle MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli’yi de eleştirdi. Erdoğan, Türkiye’nin IMF’ye borcunu
ödemesi karşısında Bahçeli’nin sevinmesi, gururlanması gerekirken,
her zaman yaptığı gibi, rakam kalabalığıyla işi geçiştirmeye
çalıştığını söyledi. Türkiye’nin özel sektör dahil brüt dış borç
stoğunu yüzde 56’dan yüzde 43’e düşürdüklerini dile getiren
Erdoğan, kamu net borç stoğunu MHP’li koalisyon hükümetinden yüzde
61,5 seviyesinde aldıklarını ve yüzde 17 seviyesine düşürdüklerini
söyledi. Erdoğan, "Dürüst bir politikacı, dürüst bir genel başkan
bu oranlara bakıp, ’Türkiye’nin dış borcu arttı’ diyemez. Diyorsa
ya dürüst değildir ya da ekonomi cahilidir" değerlendirmesini
yaptı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yönetiminde Türkiye ekonomisine
2001’de ağır faturalar yüklendiğini dile getiren Erdoğan, bu işin
hayat tecrübesi gerektirdiğini, sadece kitabın kapakları arasına
bakmakla bu işin olamayacağını ifade etti.
"MERHUM AKİF’İN DE İFADE ETTİĞİ GİBİ.."
Erdoğan, 27 Mayıs 1960 yılında milletin tercihi ile işbaşına gelen
Demokrat Parti’nin antidemokratik bir müdahale ile iktidardan
uzaklaştırıldığını, tartışmalı bir yargı sürecinin ardından
hükümetin Başbakanı ile iki bakanının idam edildiğini hatırlattı.
Karanlık müdahalenin 53. yıldönümünde Adnan Menderes ve
arkadaşlarını anan Başbakan Erdoğan, “Türkiye’de demokrasi
mücadelesi bu tehditlere, bu saldırılara, korkutmalara, süreç
içindeki başka müdahalelere, deyim yerindeyse hizaya getirme
çalışmalarına rağmen 53 yıl boyunca kararlılıkla ilerledi,
hamdolsun bugünlere ulaştı. Tarih iyilerin ve kötülerin
mücadelesini analiz etmemizi, doğru şekilde yorumlayıp, elde
ettiğimiz tecrübe ile hatalardan kaçınmamızı sağlayan birikimdir.
Yaşanmış olan her bir acı tatlı olay iyi değerlendirilirse çok
değerli bir hazinedir, derstir. Merhum Akif’in de ifade ettiği gibi
‘tarih eğer ders alınmazsa tekerrür eder.’ Kendisinden ders
çıkartılmış, iyi analiz edilmiş bir tarih, yaşanmış hataların
tekrar yaşanmasını önlemek için çok anlamlı bir araçtır” diye
konuştu.
“CHP İKTİDARI İLE TÜRKİYE HER ANLAMDA ÇOK AĞIR ZULÜMLER YAŞADI”
Kendilerinin yakın tarihteki, Cumhuriyet tarihindeki, özellikle
demokrasi tarihindeki bir takım olayları hatırlatınca birilerinin
ciddi şekilde rahatsız olduklarını belirten Başbakan Erdoğan,
“Ancak bizim tarihi hatırlatıyor olmamızdan rahatsız olanlar ne
hikmetse o yakın tarihin tekerrür etmesi için de ellerinden geleni
yapıyorlar. Bize ‘tarihi bırak bugüne gel’ diye çağrı yapanlar ne
yazık ki kendileri tarihteki köhnemiş zihniyetlerini terk edip
bugünlere gelme kabiliyetini gösteremiyorlar. 27 Mayıs müdahalesi
yaşanmış, olmuş, bitmiş, tarihte kalmış bir hadise değil, bugünü de
geleceği de doğrudan etkileyen bir hadisedir. 27 Mayıs 53 yıl
boyunca demokrasinin çektiği sancıların, bugün demokrasinin
çekmekte olduğu sancıların en net izahıdır. 27 Mayıs unutulursa,
etraflıca analiz edilemezse bugünü anlamak geçeği şekillendirmek
asla mümkün değildir. Şuandaki genç kuşaklar 27 Mayıs’ta ne
olduğunu nerden bilecekler. Onlara şu anda ne anlatılıyorsa malum
bazı çevrelerce onlar onu bilirler. 1950 öncesinde tek parti CHP
iktidarı ile Türkiye her anlamda çok ağır zulümler yaşadı. Çok
büyük bedeller ödemek zorunda kaldı. İdareyi ve siyasete nasıl bir
zihniyetin hakim olduğunu milletçe hepimiz tarihi okuyarak
biliyoruz. Aksi taktirde ben o zaman yoktum, inceleyince neler
olduğunu anlamak mümkün oluyor. Ülkeyi idare edenler, sorumluluk
mevkiinde olanlar, milletin iyi ile kötüyü birbirinden ayıracak
kabiliyete sahip olmadığını düşünüyor, iyi ve kötüye kendileri
karar veriyordu. Bu dayatmalar millet üzerinde ağır bir zulüm
olarak kendisini belli ediyordu. Millet iradesinin hiçbir kıymeti
yoktu, yüksek makamları işgal eden zevat, millet adına tercihte
bulunuyor, güya millet adına karar verip millete rağmen bu
kararları uyguluyordu. 1950 seçimleri bu zulme karşı demokratik bir
başkaldırısı şeklinde tezahür etmiştir. O tek partili dönemin
hayatına baktığımız zaman CHP’nin il başkanları illerde valilik
yapıyorlardı. Böyle bir dönem yaşandı bu ülkede. Acaba bunu şuanda
demokrasiye inanan hangi anlayış kabul edebilir. Hem partinin il
başkanı olacaksın hem de o ilde vali olacaksın. Bunları bu ülkede
CHP zihniyeti yaşattı. Bunlar kalkmış şimdi bu millete demokrasi
vermeye yelteniyorlar. Millet Demokrat Parti’yi seçmekle kalmadı,
10 yıl boyunca da hizmetlerini taktir etmiş. Demokrasiyi özlediği
için bu adımı atmıştır. Şunun bilinmesini istiyorum, milletin
Demokrat Parti’yi tercihi noktasında statüko kendisini değiştirmek
yerine hem Demokrat Parti’yi hem demokrasiyi hem de milleti hizaya
getirmeyi bir yöntem olarak seçmiştir. Maalesef bu yöntem 27 Mayıs
sonrasında da tekrarlanmış, 12 Mart, 12 Eylül,28 Şubat’ta
demokrasiyi ve milleti tırnak içinde söylüyorum, hizaya getirmek
için müdahaleler yapılmıştır” şeklinde konuştu.
“MÜDAHALE SENARYOLARINDAN MEDET UMDULAR, MÜDAHALE TERTİPLERİNE GÖZ
YUMDULAR”
27 Mayıs ruhunun, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat’ta tekrar tekrar
hortladığını ifade eden Başbakan Erdoğan, “AK Parti’nin iktidar
olduğu son 10.5 yıl içinde defalarca hatırlatılmak istenmiştir.
Aradan 53 yıl geçmesine rağmen o zihniyet bugün dahi varlık
gösterebiliyor, milletin zihniyetini, tercihlerini aşağılayan bir
zihniyet hükmünü idame ettirebiliyor. Tek parti döneminin mirasını
ve zihniyetini üzerinde taşıyan CHP, 53 yıl önce 27 Mayıs
müdahalesine nasıl çanak tutup, müdahalecilerini nasıl
alkışladıysa, bugün de zaman zaman müdahalelere çanak tuttu,
müdahaleler için zemin hazırlama gayretinde bulundu. Geride
bıraktığımız 10.5 yıl içinde AK Parti her seçimde artan bir oy
oranına mazhar olurken muhalefet çareyi başka yerde aradı. Müdahale
senaryolarından medet umdular, müdahale tertiplerine göz yumdular.
Bu tertiplere sahip çıkıyorlar. Anıtkabir’e bile ‘Ordu göreve’
pankartları ile girecek kadar akıl almaz kadar ve izanlarını
kaybederek yürüdüler. Müdahaleye açık çağrı yaptılar, hukuku
zorlayarak yüksek yargı ve kurumlarını etki ve baskı altına alarak
partimizin kapatılması girişimlerine çanak tuttular. Çıkarttığımız
kanunların iptal edilmesi, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin sabote
edilmesi gibi hukuku ayaklar altına alan girişimlere imza attılar.
Kanlı bir takım eylemler düzenlendi, bedeli partimize ödetilmek
istendi. Muhalefet bu eylemlerin tertipçilerine kucak açtı, onların
avukatlıklarını üstlenecek kadar akıl ve vicdanı devre dışı
bıraktı. Bu tertipleri, hukuksuzlukları aştık Allah’ın izniyle.
Sadece Allah’a ve halkımıza güvendik. Tüm bu tezgahları bozduk, alt
üst ettik. İçinden geçtiğimiz süreci bu psikoloji ışığında
değerlendirmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
MUHALEFET SERT ELEŞTİRİ
Muhalefetin çok büyük bir acziyet içinde olduğunu söyleyen Başbakan
Erdoğan, hiçbir sorun konusunda ayakları yere basan, herhangi bir
yaraya merhem olabilecek bir çare sunmadıklarını ifade etti.
Kendilerinin değişmek istemediğini, Türkiye’nin de değişmesini
istemediklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, “53 yıldır sadece
olağanüstü durumlarda iktidar olabildiler. Bütün bu olağan dışı
durumları biz inşallah bir daha geri gelmemek suretiyle Türkiye’nin
gündeminden çıkarttık. Müdahalelerden medet umuyorlardı, müdahale
dönemlerini tamamen kapattık, kapatıyoruz. Terör, anarşi,
provokasyonlarla siyasetin dizayn edilmesinden medet umuyorlardı,
bu kapıları da kapattık. Türkiye’de meşruiyetin kaynağı millettir,
millet egemenliğini çok gülü şekilde tesis ettik. Şunu artık herkes
bilmeli, Türkiye’de hükümet etmenin yegane yolu sandıktır. Sandık
dışında yöntem arayanlar, sandığın dışında merkezlerden medet
umanlar, bu ülkede artık hedeflerine ulaşamazlar, başarılı
olamazlar. Bizdeki muhalefet böyle bir çıkmazı, talihsizliği
yaşıyor. Tutundukları tüm dallar ellerinde kaldı. Umut besledikleri
dağlara karlar yağdı. Muhalefet sandıkta yarışmayı, centilmence bir
rekabeti, demokratik bir mücadeleyi bugün dahi içine sindiremiyor.
Acziyet içinde çaresiz bir ruh haliyle muhalefet Türkiye’yi bir
kaosa sürüklemeyi, buradan siyaset olarak rant sağlamayı tercih
ediyor. Şuanda CHP Genel Başkanı da, MHP Genel Başkanı da her
fırsatta bu çaresizliği aleni şekilde sergiliyorlar. Adeta kapana
kısılmış bir haldeler. Çıkış yollarını demokrasinin dışında bulmaya
çalışıyorlar. Topluma gerilim pompalayarak, buradan bir çıkış yolu
bulabilir miyiz diye çırpıyorlar. Muhalefet genel başkanları bu
acziyet içinde ne söylediklerini duyamayacak kadar acziyet
içindeler, ne yaptıklarını idrak edemeyecek kadar çaresizlik
içindeler. Nasıl tehlikeli oyunlar oynadıklarını göremeyecek kadar
akıl tutulması içindeler” diye konuştu.
“BU ZAT O MAKAMDA OLDUĞU SÜRECE AK PARTİ HER SEÇİMDEN ZAFERLE,
OYLARINI ARTIRARAK ÇIKAR”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun o koltukta oturmasının AK
Parti’nin işine geldiğini söyleyen Erdoğan, “2010 yılında CHP’de
bir kaset skandalı yaşandı, dönemin genel başkanı gitti. Tam 3 yıl,
22 Mayıs 2010’da şuandaki genel başkan o makama getirildi. CHP
Genel Başkanı olmadan mevcut genel başkanını evinde ziyaret etti,
evinden çıktığı andan itibaren yalan söylemeye ve çark etmeye
başladı. Sordular ‘ben aday olmayacağım’ dedi, hemen ertesi gün
‘adayım’ dedi. CHP Genel Başkanı oldu. Kürsüye ilk kez çıktı, son
derece seviyesiz, kalitesiz bir dil ve üslupla hitap etmeye
başladı. Arka arkaya defalarca çark etti, ayaküstü yayan söyledi,
defalarca gaf yaptı, 2 seçime girdi, birisinde oy bile kullanamadı,
her ikisinden de başarısızlıkla çıktı. Acemi, tecrübesiz dedik,
zamanla olgunlaşır, zamanla siyaseti, genel başkanlığı öğrenir
dedik, aradan 3 yıl geçti CHP’nin bu yeni genel başkanı bir arpa
boyu dahi yol kat edemedi. 22 Mayıs 2010’da kürsüye çıktığında,
nasıl bir acemilik içindeyse aradan 3 yıl geçmesine rağmen bugünde
aynı acemilik, şaşkınlık içinde. Biz böyle bir aceminin CHP’nin
genel başkanlık koltuğunda oturmasını AK Parti olarak her zaman
büyük bir talih olarak görüyoruz. Bu zat o makamda olduğu sürece AK
Parti her seçimden zaferle, oylarını artırarak çıkar. İş öyle bir
hale geldi ki, bu zat sadece CHP’ye değil, Türkiye’nin de imajını
zedelemeye başladı. Çaresizlik ve acziyet içinde bu zat
Türkiye’nin, siyasetinin, demokrasisizinin imajına leke sürmeye
başladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ana muhalefet partisinin AP’de
düştüğü içler açısı durum, CHP kadar bu ülkenin vatandaşları olarak
bizi de yaraladı. Rakibimiz de olsa, CHP’nin Genel Başkanı da olsa
Türkiye’nin bir siyasi partisinin bu halleri düşürülmüş olması
üzüntü vericidir, inciticidir, yaralayıcıdır. 3 yıldır CHP’nin
Genel Başkanı’na nerede nasıl konuşacağını, nasıl davranılacağını,
ne konuşacağını defalarca izah ettim. CHP’nin Genel Başkanı bunu
öğrenemediği gibi maalesef yanındaki monşerlerde, danışmanlarda
bunu öğrenemedi. Mavi Marmara olayında kendi ülkesinin yanında
olmak yerine saldırganların yanında yer aldı ve gülünç duruma
düştü. Güney Afrika’da Filistin meselesi ile Türkiye’nin terör
meselesine aynı kefeye koyan o bildiriye imza attı, gülünç duruma
düştü. Portekiz’de kendi üleşinin ekonomisini çarpıtarak anlattı,
gülünç duruma düştü. En son AP’de kendi ülkesinin Başbakan’ına ağza
alınmayacak ifadeler kullandı ve hem gülünç hem de çok acıklı bir
duruma düştü. CHP Genel Başkanı’nın düştüğü durum o kadar vahim,
acıklı ki, dikkat edin AP Sosyalist Grup Başkanı bu ithamlara,
hakaretlere tahammül edemiyor, kendisini geri çekiyor. Randevu
vermiyor. Yurtdışına gidip kendi ülkesinin Başbakanına katil
sıfatını kullanan birisine nerede olursa olsun zavallı gözü ile
bakılır. Bu zata sadece zavallı gözü ile bakmadılar, odalarının
kapısından geri çevirdiler. Biz elbette bu zatın seviyesine
düşmeyeceğiz. Ama yargıda bu ahlak dışı durumun hesabını sonuna
kadar soracağız” şeklinde konuştu.
“CHP ADINA SON DERECE TALİHSİZ BİR MANZARA”
AP’de yaşanan olayın CHP adına son derece talihsiz bir olay olarak
niteleyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Çıkıyor son derece ahlaksızca ‘Esat ile Erdoğan arasında ton farkı
var’ diyor. CHP’lilerin milletimizle çektirdiklerinden çok daha
fazla Esat ile çekilmiş hatıra fotoğrafları var. CHP’nin
milletvekilleri Diyarbakır’dan çok Şam’a gittiler, Esat ile hatıra
fotoğrafı çektirdiler. Reyhanlı’daki olayların içine karışanların
bunları Alıp Esat’a götürdüklerine dair belgeler artık elimizde, iş
bu noktaya geldi. Sen neyi konuşuyorsun, hangi Reyhanlılı
kardeşimin, hangi Hataylının yanında olduğunu savunuyorsun. Size
elçilik edenler Reyhanlı olayının planlayıcıları, bu işin içinde
olanlar. Şimdi Bu genel başkan çıkıyor utanmadan, sıkılmadan,
ahlaksızca ve terbiyesizce bizi Esat ile kıyaslıyor, üstelik bunu
AP’de yapıyor. Ortaya çıkan manzara utanç verici manzaradır, CHP
adına son derece talihsiz bir manzaradır. CHP seçmenine de çok
büyük bir haksızlık yapmıştır. Suriye’de kanlı saldırılar başladığı
andan itibaren bir atasözünü defalarca hatırlattık, ‘kurda merhamet
kuzuya zulümdür.’ CHP Genel Başkanı halkın meşru taleplerini
eleştirerek bunları terör olarak nitelendirerek sığınmacılara karşı
kışkırtmalar yaparak kurda merhamet etmiş, zalim Esat’a her
fırsatta destek çıkmıştır. Suriye meselesinde CHP’nin tavrı asla
tarafsızlık değildir. CHP aleni şekilde, utanmadan, sıkılmadan,
gayri meşru rejimin yanında yer almış, zalim bir diktatörün
tarafını tutmuştur. Tarih boyunca her zaman diktatörlerin yanında
yer aldıysa CHP bugün de zalimlerin yanında yer almış aynı fotoğraf
karesine girmiştir. CHP sandıkta AK Parti ile rekabet edemez ve
edemeyecek. Çünkü bunların milletle en küçük bir irtibatları yok.
Millet ile irtibatları olmayanlar Silivri ile DHKP-C ile İşçi parti
ile, bunlarda yetmez gibi zalim Esat ve onun kanlı çeteleri ile
irtibat kurarlar. Dedim ya, orduyu göreve çağırdılar, olmadı,
hukukun arkasına dolandılar, olmadı, yalan iftira itham yine
olmadı, şuanda terör eylemlerinden, terör örgütlerinden, eli kanlı
zalimlerden, onların istihbarat örgütlerinden medet umar hale
geldiler.”
“MİLLETİMİN SAĞDUYULU OLMASINI RİCA EDİYORUM”
Reyhanlı’da halkın dikkatli olmasını isteyen Erdoğan,
“Reyhanlı’daki acı hadiseyi nasıl kaşıdıklarına lütfen dikkat edin.
Suçluları kollamak, hadiseyi çarpıtmak için ilk andan itibaren
ellerinden geleni yaptılar. Reyhanlı hadisesi üzerinden kışkırtma
oluşturmak, bu yolla Esat ve yandaşlarına imkan tanımak için canla
başla mücadele ediyorlar. Milletimin, CHP’nin bu son derece
tehlikeli oyunu karşısında sağ duyulu olmalarını rica ediyorum.
Çaresizlik, acziyet ve zavallılık içindeki CHP Genel Başkanı son
çare olarak kışkırtma dalına tutundu. Bütün bu ayrımcılara karşı,
milletimin uyanık olmasını rica ediyorum. Şundan emin olunuz,
güvenlik güçleri, istihbarat birimleri son derece kararlı, dikkatli
ve koordineli şekilde çalışmalarını sürdürüyorlar. Reyhanlı’da
maalesef saldırı engellenememiştir, bunun soruşturması zaten
yapılıyor. Ancak, güvenlik güçlerimiz ve istihbarat birimlerimizin
sayesinde onlarca eylem gerçekleşmeden etkisiz hale getirildi. Bu
tertibin içinde yer alanlar tek tek tespit edildi, yakalandı ve
yargıya teslim edildi. Sosyal medya üzerinde sürdürülen psikolojik
operasyonlara karşı son derece dikkatliyiz. Buradan 76 milyon
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına sesleniyorum, muhalefetin gerilim
politikalarına asla taviz vermeyin. Özellikle mezhep temelli
kışkırtmalarına asla taviz vermeyin. Biz yola çıkarken etnik
milliyetçilik, bölgesel, dinsel milliyetçilik yapmayacağız dedik.
Şuanda bir dinsel milliyetçilikle karşı karşıyayız, siyasi
milliyetçilikle karşı karşıyayız. Zira biz bu ülkede biriz
beraberiz. Dini noktada hepsiyle bir beraber olacağız”
açıklamasında bulundu.
“REYHANLI’DAKİ KARDEŞLERİM ENSAR GÖREVİNİ GÖRMELİDİR”
Cumartesi günü Reyhanlı’ya gideceğini açıklayan Erdoğan, şu
ifadeleri kullandı:
“300 bin şuanda mülteci var ülkemizde, bunların 220 bini çadır ve
konteynırda, 80 bini değişik illerimize yerleşti. Kardeşlerim, biz
muhacir bir neslin torunlarıyız. Ama anı zamanda biz Ensar bir
neslin torunlarıyız. Unutmayın, şuanda Esat’ın zulmünden kaçan
muhacirlere benim Reyhanlı’daki kardeşlerim Ensar görevini
görmelidir. Onlarda aynen o zaman olduğu gibi evlerini Açmalıdır.
Onları kendileri için bir suç unsuru olarak görmemeli, bu oyunun
arkasında çok ciddi tehlikenin yattığını bilmedirler. Suriye’den
gelmiş kardeşlerimiz evlerinde korku içinde yaşıyorlarsa, burada
başta şahsım olmak üzere Reyhanlı’daki kardeşlerimde kendilerini
şöyle bir masaya yatırmalıdırlar. Aynı şeyler geçmişte
büyüklerimizin başlarına geldi. Onlarda bir ilden diğer ile hicret
eder konuma düştüler. Bunları yaşamak istemeyiz, onları keşke
yurtlarından kopmamış olsaydılar. Ama başlarına böyle bir şey
geldi. Reyhanlı’daki kardeşlerim kucaklarını açmalı, bu
spekülasyonlara asla prim vermemelidir. Kışkırtmalara, tahriklere,
yalan haberlere karşı dikkatli ve hassas olmalarını ben Reyhanlı
halkından rica ediyorum. Son seçimlerde yüzde 72 oy almış bir
partiyiz biz Reyhanlı’da. AK Parti’ye gönül vermiş kardeşlerim siz
bu hassasiyetin öncüleri olmalısınız.”
(İHA)