Başbakan'a büyü yapıldı, tuzağa düşüldü!
Abone olAhmet Taşgetiren cemaatin piyasaya sürdüğü Erdoğan, Hakan Fidan ve diğer isimlerle ilgili iddiaları köşesine böyle taşıdı.
Cemaat kanadından sıkça dillendirilen
hükümetten pek çok ismin muta nikahıyla İran'ın tuzağına düştüğü
hatta Başbakan Erdoğan'ın büyülendiği iddialarına Star si yazarı
Ahmet Taşgetiren'den tepki geldi.
Öncelikle mutanın zina olduğunu vurgulayan
Taşgetiren bunun ispatı için şahit gerektiğini hatırlattı. Cemaatin
İran düşmanlığını sorgularken İsrail yakınlığını da sorgulamak
gerektiğini söyleyen Taşgetiren cemaatin tabandaki insanların
aklıyla alay ettiğini belirtti. İşte o iddialar...
Camia vasatında bir “İrancılık söylemi”dir gidiyor. Mut’a da onunla
bağlantılı bir kirletme operasyonunun ana malzemesi niteliğinde
devrede tutuluyor.
Dolaşımdaki söylem şu:
Güya İran, Ak Parti’nin bakan, yüksek bürokrat gibi kimi elemanlarını mut’a tuzağına düşürdü, görüntülerini çekti ve onları şantaj olarak kullanıp, Türkiye aleyhine işler yaptırıyor. Bu iddianın ucu, bazı platformlarda Başbakan’ı, Beşir Atalay’ı, Hakan Fidan’ı bile içine alıyor. Bazen de İran’da Başbakan’a büyü yapıldığı malzemeleri devreye sokuluyor.
“Deli saçması” deyip geçemiyorsunuz, çünkü bunun Camia bünyesinde dilden dile dolaştırıldığını görüyorsunuz. Hatta sanki Türkiye’de yaygın bir mut’a işi varmış gibi “mut’a sempozyumu” yapıp, imalı sözlerle zihinler bulandırılıyor.
Aslında isnat edilmek istenen şey zina. Çünkü “geçici
nikah” anlamına gelen ve Şia mezhebi bünyesinde kabul
gören mut’aya Sünnilikte “zina” nazarıyla
bakılıyor.
ZİNA DÖRT ŞAHİTLE İSPAT
EDİLMELİ
Bir kere zina isnadının, İslam hukuku açısından nasıl bir sorumluluk getirdiği, dört şahitle ispat edilemeyen zinanın iftira kapsamına girdiği ve cezasının çok ağır olduğu açık.
Ama yaşanan süreçte iftiralar bile yürütülen savaşın sözümona
meşru (!) malzemesi haline gelebiliyor.
CEMAAT NEDEN İSRAİL İLE İÇİÇE
GEÇTİ?
Türkiye’de hükümet daha doğrusu devlet adına kim nasıl İrancılık yapıyor, sorusunun cevabı yok.
Bir İsrail çıkışı var. Hakan Fidan MİT
Müsteşarı olduğunda Ehud Barak’ın söylediği şey:
“Hakan Fidan İran yanlısıdır, bundan sonra Batılı
müttefikler Türkiye istihbaratına güvenemez.” Oradan
alınan ve tedavüle sokulan bir iddia “İrancılık.”
Camia neden bu kadar İsrail’le iç içe geçti, sorusunun cevabını
aramak yerine, Türkiye’nin saçma bir “İrancılık” suçlamasına hedef
olması, akla ziyan bir durum. Beşir Atalay, Hakan Fidan İrancılık
yapacak da, Türkiye’de hiç kimsenin ruhu duymayacak, buna nasıl
inanılabilir? Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Güvenlik Kurulu’nun
tüm üyeleri, Dışişleri Bakanı vs. herkes akıl tutulması yaşayacak,
bir tek Camia’nın duyargaları bunu keşfedecek!
CEMAATTEKİLERİN AKLIYLA ALAY
EDİLİYOR
Evet, akla ziyan bir durum. Bu akla ziyan durumun, Camia bünyesine pompalanması, aslında Camia bünyesinde bulunan insanların aklıyla alay etmek anlamına geliyor. “Biz insanlarımızı böylesine saçma şeylerle uyutabiliriz” yaklaşımı bu.
Sormayacak mı insanlar?
- İslam’da zina isnadı çok tehlikeli bir şey. Hani nerde dört şahidiniz? Biz şimdi Başbakan’a, Beşir Atalay’a, Hakan Fidan’a böyle bir kumpasa düşmüş insanlar olarak mı bakmalıyız?
İnsanların haysiyetleriyle oynayan çirkin, alçakça bir yaklaşım
bu.
CEMAAT AMERİKAYA'DA DER
Mİ?
Peki “Amerikan mut’ası” ne?
Şu:
Bir süredir Amerika ile İran’ın ilişkileri yumuşuyor. Yeni İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin uzlaşmacı dili, Obama’da da karşılık buldu ve Batı dünyasında bir “İran güzellemesi” süreci başladı.
Yarın Amerika ile İran işleri ilerletir, Türkiye’yi bile sollayan bir Amerika - İran buluşması olursa, Camia ne yapar?
Burada mut’a, “devletlerin geçici evliliği” anlamına kullanılamaz mı?
O zaman da Camia, yine “Mut’a sempozyumu” yapıp, “Ne
yapıyorsun sen Amerika, İran seni ne ile tehdit
etti?” sorusunu sorar mı? Yoksa Amerika’ya Tayyip
Erdoğan’a vurulduğu kadar kolay vurulamaz mı?