Başbakan hakkında çok çirkin yazı
Abone olBaşbakan Erdoğan hakkında buram buram “nefret kokan” bir yazı. “Sen” diye hitap ettiği başbakanı kamyon şoförüne benzetti
GAZETECİLER.COM - Bekir Coşkun'un
kaleminden Başbakan Erdoğan için inanılmaz "çirkinlikte bir
yazı" akmış...
Lafa gelince demokratlığı kimselere bırakmayan Coşkun, halkın
oyları ile seçilen bu ülkenin başbakanına "Senden
Başbakan Olmaz Ya..." başlığını atmış
(atabilmiş)...
Hadsiz, kaba ve kalem erbabını utandıracak bir
yazı...
İşte okuyanın "buram buram" nefret kokusu aldığı o
yazı;
"Cemaat de seni terk etti...
İyi mi?.."Şansın Döndü Usta" yazısından bu yana
çok zaman geçmedi... Her gün biraz daha şansın dönüyor ve her gün
biraz daha gidiyorsun... Her gün biraz daha batıyorsun
yarattığın karanlığın içine...
Mesela nedir bu cemaat işi?.. Yani sen Türkiye'yi yönetmek için
bir tarikatın cemaatinden destek aldın, adliyeyi ve polisi onlara
bıraktın, MİT sende kaldı... Öyle mi?..
Öyleyse...
Zaten tutamazsın dilini... Bekliyorum ki yakında çıkıp bunu
da kusacaksın... Şimdi kendi kendine konuşuyor,
kimse yokken sehpayı tekmeliyor, duvarla kavga
ediyorsundur, bunu tahmin edebiliyorum... Ama yakında bir
gün çıkıp "Ey Pensilvanya.." diyeceksin...
Eminim... De tabii ki...
*
Zaten ben bu yazıyı yazarken, senin sinirini bozuyorum
aslında... Ki tez konuş...
Hiddetin dinmiyor..
Ne zaman görsem bağırıyorsun...
Kum kamyonunun şoförü kaçmış müteahhit gibi...
*
Kusura bakma ama hiç başbakana
benzemiyorsun...
Mesela sadece şu geçen salı gününe ait gaf bilançon:
Komisyonda, karşıt milletvekillerine dayak atan kendi
milletvekillerine, bıyık altından gülerek "Bu güzel
çalışmanızdan dolayı teşekkür ediyorum" demen...
O ne biçim çalışma?..
Muhalefete "Küçük at da güvercinler yesin" diye
seslenmen... Bir ülkenin başbakanına yakışıyor
mu?..
Ya Sivas davasında insanları diri diri yakanların zamanaşımından kurtulmalarına "Memleketimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun" demek... Fırın açılışı mı mübarek?..
*
Başbakana benzemiyorsun ya...
Ne yapalım...
Bu toplumun yarısı seni tercih ediyor...
Bayılıyorlar sana...
Belki ayılırlar...
CAN DÜNDAR, SİVAS OLAYINDA "DİNCİLERİ" KATİL İLAN
ETTİ...
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
TİNERCİLER DEĞİL DİNCİLER
YAKTI
GAZETECİLER.COM - Can Dündar'ın kaleme aldığı bu
yazı buram buram "kin" ve "öfke" kokuyor...
Ertuğrul Özkök'ün dünkü yazısındaki "kin kokulu"
satırlar ona da sirayet etmiş...
Başbakan Erdoğan'ın okuduğu şiirden yola çıkarak çok sert bir
yazıya imza atmış.
Özellikle Madımak katliamıyla ilgili sözleri muhafazakar
kesimi zıplatacak.
Demiş ki;
"Madımak'ı yakanlar tinerciler değil
dincilerdi."
İşte Can Dündar'ın hayli konuşulacak olan satırları;
"Kısakürek'in "Gençliğe Hitabe"sinden "kininin davacısı
bir gençlik" idealini damıtanlar, asıl bu cenaha
nasıl kin tohumları ektiklerinin farkında mı
acaba?
Ahmet'in, Nedim'in kızları, babalarına, ailelerine yapılanı
affeder mi sanıyorlar?
Balbay'ın, Tuncay'ın çocukları babasız bırakıldıkları
yılların hesabını sormayacak mı?
Müyesser Yıldız'ın oğlu, annesini koğuşta tek
başına soğuğa terk edenleri unutacak mı?
Ya Zeynep Altıok?
Babasına kıyanların "Kaçarsan yırtarsın"
düzeni içinde affedildiğini, bir insanlık suçunun zamanaşımıyla
örtbas edildiğini sesi yettikçe haykırmayacak mı?
Önceki gün Ankara'da adliye önünde gazla dağıtılan,
acımasızca coplanan gençler, polisin aynı cengâverliği
niye Sivas'ta Madımak önünde göstermediğini
sorgulamayacak mı?
Bu öfke, onlarla birlikte büyüyüp
çoğalmayacak mı?
Zaman aşınır, izan aşınmaz.
Hukuk unutsa, insanlık unutmaz!
(...) İŞTE KİNDAR NESLİ
YETİŞTİRDİNİZ
Mahkeme önünde de söyledim; karşılaştırma yanlış:
Madımak'ı yakanlar tinerciler değil,
dincilerdi.
"Siz, güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka
Müslümanlarısınız! Gerçek Müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri
başımıza gelmezdi" diyecek bir gençlik istiyordu değil mi
Necip Fazıl?
Bu lafı üstünüze almıyor, "kininin davacısı"
bir nesil istiyordunuz; değil mi?
İşte yetiştirdiniz.
TARAF'IN ÖMÜR MANŞETİNDEKİ 2 HİLE!... SABAH YAZARI
EL İNSAF DEYİP ÇAKTI...
[PAGE]
SABAH YAZARI EL İNSAF DEYİP
ÇAKTI
GAZETECİLER.COM - Emre Aköz, Taraf Gazetesi'nin
Başbakan Erdoğan hakkında attığı "ömür" manşetinin 2 hilesini
ortaya çıkarttı.
"El insaf Taraf" diyerek gazeteye sert eleştirilen yönelten Aköz, o
hileleri şöyle ifşa etti;
"Burada bağlantılı iki hile vardı: 1) Somut
bilgi açısından... 2)
Siyaset açısında...
1) "Somut bilgi" açısından Taraf gazetesi,
okurlarının gözünün içine baka baka yalan söylüyordu:
a) Ortada bir "değerlendirme"
filan yoktu. Sadece bir çalışan, duyduklarını merkeze aktarıyordu.
(Değerlendirmeyi Austin'indeki uzman analizciler
yapıyor çünkü...)
b) Faruk Demir'in verdiği duyum,
yeteri kadar ciddi bulunmamış ve
başka kaynaklarca desteklenmemiş olmalı
ki... Stratfor'un hazırladığı raporlarda yer almıyordu. (Olsaydı
hemen duyulur ve yer yerinden oynardı zaten.)
Yani Taraf'ın, "Stratfor... yazdı" demesi
uydurmaydı.
Stratfor, Başbakan'a ömür filan biçmemişti.
KENDİLERİ YAZDILAR STRATFOR'A YIKTILAR
2) "Siyasi açıdan" ise durum şuydu: Gazete,
Stratfor'un ciddiye almadığı bir duyumu...
"Değerlendirdi" ve "yazdı" gibi
ibarelerle Stratfor'un üzerine yıkıyordu. Böylece sorumluluğu
üstünden atıyor ("Ben yapmadım o yaptı") ... Aslında
"kendi siyasi tavrından ibaret olan"
malum manşeti... Sanki nesnel bir bilgiymiş gibi okurlarına
sunuyordu. Yani Başbakan'a ömür biçen, Taraf gazetesinin ta
kendisiydi. Gazete böylece, "Başbakan'a güvenmeyin,
başka arayışlara girin" mesajını yayıyordu.
FİTNE FÜCUR DEYİNCE ALTAN HAKKIMDAKİ
O HABERİ YAPTIRDI
Bu numarayı görünce, Taraf'ın o gün yaptığını, fitne
fücur tipi habercilik diye niteledim. (8
Mart) Tabii Ahmet Altan ve arkadaşları
bozuldu. İnternet korsanlarının sızdırdığı Stratfor yazışmalarını
taramışlar. Sonuçta dün burada değindiğim, 26 Kasım 2010'da
yazdığım "iki cümle" üzerine, Stratfor
çalışanı Emre Doğru'nun bana yolladığı teşekkür notunu merkeze
bildirdiği epostayı yayınladılar.
ERGENEKON DOSTU MEDYA GİBİ...
İlginçtir, gazete bu alelade mesajı bile
okurlara sunarken yalan söylemeden duramadı. Taraf'taki başlık
şöyleydi: "Emre Aköz Stratfor'u öven bir yazı
yazdı, ona teşekkür ettik." Halbuki mesajda,
"övdü" değil, "söz
etti" ("mentioned")
denmişti.
Ergenekon dostu medyanın,
çamur atma tarzına nasıl da benziyor:
"Bize laf edersin ha! Şimdi seni, Gölge CIA denilen şirketin
destekçisiymiş gibi sunalım da gör gününü..."
El insaf Taraf, el insaf!
ÇEVİRMENLERDEN BİRİ SALONDAN KAÇTI, GERİDE KALAN
AĞLADI...
BİRAND İSE GÜLME KRİZİNE GİRDİ...
[PAGE]
ÇEVİRMENLERİN HALİ KRİZE SOKTU
GAZETECİLER.COM -
HSYK'nın düzenlediği seminerdeki akıllara ziyan çevirmen
komedisi M. Ali Birand'ı da koparttı. Çeviri yapamadığı için
ağlayarak dinleyecilerden özür dileyen genç öğrenciye destek veren
Birand VTR'yi izledikten sonra adeta gülme krizine
girdi.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ve Türkiye Adalet
Akademisi tarafından, özel yetkili hakim ve savcılar için
düzenlenen eğitim seminerinde, İtalya'daki ''gladyo
soruşturmasını'' yürüten savcı Felice Casson, hakim ve savcılara
deneyimlerini aktardı. ''Gladyoyu çökerten efsane savcı'' olarak
tanınan İtalyan Senatör Casson'un yaptığı sunum sırasında çevirmen
krizi de yaşandı.
Sunum sırasında simültane tercüme yapan
iki tercümanın, çeviride zorlanmaları üzerine simültane çeviriden
vazgeçildi. Tercümanların, Casson'un yanına oturarak çeviri yapması
istendi.
ÇEVİRMENLERDEN BİRİ SALONU TERKETTİ
DİĞERİ DE ÇEVİREMİYORUM DEYİP AĞLADI
İki çevirmen Casson'un
yanına oturarak, ''kısa kelimeler kullanması halinde çeviri
yapabileceklerini'' söylediler. Çeviride yine zorlanılması üzerine
tercümanlardan biri, ''Lütfen kusura bakmayın'' diyerek salonu terk
etti. Salonda kalan diğer çevirmen ise Casson ve dinleyicilerden
özür dileyerek, Ankara Üniversitesi İtalyan Dili ve Edebiyatı
öğrencisi olduklarını, konuları bilmemelerine rağmen okuyarak
geldiğini ancak yine de yeterli olamadıklarını söyledi. Öğrencinin
gözyaşlarını tutamaması üzerine Casson, genç kıza su vererek
yatıştırmaya çalıştı. Bu sırada, dinleyici hakim ve savcılar da
genç kızı alkışlayarak teselli etti.
ÇEVİRMENİN ÇARESİZLİĞİ BİRAND'I
KOPARTTI!
Haberin VTR'sinden sonra diğer habere geçmekte zorlanan Birand
adeta gülme krizine girdi. Nihan adındaki genç çevirmenin çaresizce
ağlaması ve dürüst bir şekilde dinleyicilere durumu anlatmasından
etkilenen Birand hem genç genç çevirmene moral verdi hem de kendini
gülmekten alamadı...
NEDİM ŞENER İLE AHMET ŞIK ARASINDAKİ 7 FARKI
BİLMEK
İSTER MİSİNİZ? DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
AHMET İLE NEDİM ARASINDAKİ 7 FARK
GAZETECİLER.COM - Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, bugün her zamanki gibi ilginç bir listeye yer verdi köşesinde. Tahliyeler sonrasında Nedim Şener'i ekrana çıkartan ve ilk duygularını CNN Türk aracılığı ile paylaşmasını sağlayan Ahmet Hakan 'Nedim ile Ahmet arasındaki 7 fark'ı yazdı.
İşte Hakan'ın köşesinden o farklar:
- Nedim Şener yüreklere sesleniyor,
Ahmet Şık yürekli sesleniyor.
- Nedim Şener ilahi adalete inanıyor,
Ahmet Şık diyalektiğe inanıyor.
- Nedim Şener utandırarak hesaplaşmak istiyor,
Ahmet Şık diklenerek hesaplaşmak istiyor.
- Nedim Şener gözyaşlarını saklamıyor,
Ahmet Şık öfkesini saklamıyor.
- Nedim Şener artık kendini haberlere vurmak istiyor,
Ahmet Şık artık kendini kitaplara vurmak istiyor.
- Nedim Şener hapiste bıraktıklarının öykülerini anlatıyor,
Ahmet Şık hapiste bıraktıkları için isyan ediyor.
- Nedim Şener 375 günlük hapisten bir derviş gibi
çıkıyor,
Ahmet Şık 375 günlük hapisten bilenmiş bir devrimci gibi
çıkıyor.
FEHMİ KORU'NUN BU YAZISI TWİTTERDAKİ KAVGAYA KAPAK
OLDU
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
KORU'NUN BU YAZISI KAPAK OLDU
GAZETECİLER.COM - Fehmi Koru'nun yazısına
geçmeden önce daha iyi idrak edebilmeniz için bir küçük özet
yapalım sizlere...
Dün gece MİT'çi ve Emniyetçi gazeteciler twitter
üzerinden fena halde kapıştılar. Ama öyle böyle bir kavga
değildi bu... "Şerefsizsin" ile başlayıp, "sana etek
giydirip Taksim'de gezdireceğime" kadar varan bir
karanlık savaştı.
Kavganın merkezi ise Sabah yazarı Sevilay Yükselir ile
Taraf yazarı Emre Uslu'ydu... Biri ötekini
MİT'e çalışmakla itham ediyordu, öteki de Uslu'nun
malum emniyetçi geçmişi üzerinden
yükleniyordu.
KORU'NUN YAZISI KAPAK OLDU
Kavga fazlazıyla "avam" bir üslupta geçtiği için
atılan twitlerden alıntılama yapmayacağız... Onun yerine bu
kavgayı yapanlara kapak olacak Star yazarı Fehmi
Koru'nun bu yazısını dikkatinize sunacağız...
MİT ile Emniyet'in dün yaptıkları ortak açıklamayı
hatırlatan Fehmi Koru, istihbarat örgütleri arasındaki kavganın
bittiğinin altını çiziyor ve şöyle devam ediyor;
"Onların kavgası bitti, ama gazeteler ve gazeteciler
arasında onların etkisiyle başlamış olan kavga şiddeti
hergün artarak devam ediyor. Bir yanında ‘MİTçi’
gazeteler ve gazeteciler var, bir yanında da ‘Emniyetçi’
gazeteler ve gazeteciler bu kavganın... Gazete
sayfalarında, sütunlarda başlayan sataşmalar sosyal medyaya
da sıçramış görünüyor.
Medya patronlarının geçmiş günahlarını sayarken istihbarat örgütleriyle kabul edilebilirin ötesinde kurulan ilişkiye temas etmelerinden de biliyoruz: Bizim medya bu konuda sabıkalıdır.
ESKİDEN UTANIRLARDI ŞİMDİLER İSE...
Yine de eski dönemler ile şimdi arasında belirgin bir fark var:
Patronların, yayın yönetmenlerinin ikrarı ve itiraflarla varlıkları
kesinleşen istihbarat örgütleriyle içli dışlı gazeteciler bu
özelliklerinin bilinmesini istemez, deşifre olduklarında da
utanırlardı; şimdi ise aralarından işi iftihar vesilesi
saymaya kadar vardıranlar çıkabiliyor. Eskiden meslek
örgütleri de biraz daha hassastı sanki; şimdilerde herkesin gözü
önünde cereyan eden medyadaki istihbaratçı savaşı
sessizlikle karşılanıyor.
MEDYADAKİ MİT'Çİ VE EMNİYETÇİ UNSURLAR
Ergenekon savcısının son hamlesiyle MİT ile Emniyet (veya bir kısım Emniyetçi) arasında çekişme yaşandığı ortaya çıkmıştı; iki kurumun ortak basın açıklaması, bir bakıma, kurumsal kavganın bittiğinin de ilânı sayılabilir. Onların sonunda uzlaşması, bunu bir açıklamayla kamuoyuyla paylaşması, acaba medyadaki ‘MİTçi’ ve ‘Emniyetçi’ unsurların da baltalarını gömmelerini getirir mi?
Benimki de merak işte...
KAÇIRILAN POLİSİN ANNESİ CNN TÜRK'TE CÜNEYT
ÖZDEMİR'İ BİTİRDİ
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
KAÇIRILAN POLİSİN ANNESİ CÜNEYT'İ
DAĞITTI
GAZETECİLER.COM -
CNN Türk
ekranların günün en çarpıcı canlı
bağlantılarından birine sahne oldu. PKK tarafından
kaçırılan polis memurunun ailesi canlı yayında isyan ederken acılı
annenin feryadı ekrana damgasını vurdu.
Cünyet Özdemir'in hazırladığı 5N
1K yedi ay önce kaçırılan polis memuru
Nadir Özgen'in
ailesini canlı yayında ağırladı. Yedi aydır evlat hasreti
yaşadığını vurgulayan gözü yaşlı anne Müşerref
Özgen, Cumhurbaşkanı ve Başbakan başta olmak üzere devlet
yetkilileri ve sivil toplum kuruluşlarından yardım istedi.
Canlı yayında isyan eden acılı anne adeta sinir krizi geçirirken
Cüneyt Özdemir de konuğunun feryadı karşısında zor
anlar yaşadı. Oğlunun kaçırılmasından bu yana ne devletin ne
toplumun gereken ilgiyi göstermediğinden yakınan Müşerref
Özgen kimsenin arayıp sormadığını ve oğlunun kaderine terk
edildiğini söyledi.