Başbakan Erdoğan'ın halka mesajı

Abone ol

Gündemdeki konulardan özel hayatına kadar birçok konuda Tercüman Gazetesi'ne açıklamalarda bulunan Başbakan Erdoğan, Türk halkına bir de mesaj verdi.

GÜVENCE: Açık ve net söylüyorum. Eninde sonunda yoksulluğu giderip, yolsuzluğu bitireceğiz ve bitirme yolundayız. Halkımız bize güvensin, bize inansın!

ANLAYIŞ: Tekrarlıyorum. Biz, salt oy çoğunluğuna dayanarak siyaset yapmayacağız. Tartışmalı konuları toplumsal uzlaşma temelinde halledeceğiz.

HAPİSLİK: Hayat bazen hüzzam, bazen nihaventtir. Hapis de uzlet (inziva) idi. O dönemi boşa geçirmedim. Bilgi dağarcığıma artı değerler ekledim.

ÇAĞRI: Musevileri ile dünya liderlerini, Filistin'deki zulme karşı daha duyarlı olmaya çağırıyorum. Çünkü bugün bir başkasına olan yarın bize olabilir.

SEVGİ: Çocuklar sevginin kaynağıdır. Sevgiyi çocuklarla çoğaltıyor, yeniden öğreniyorum. Onları öptükçe, geleceğin güçlü Türkiye'sine dokunmuş gibi oluyorum.

KİN: Kişilik olarak kin taşıyacak özellikleriniz olsa da, siyasetçi olarak kin tutma şansınız yok. Aksi halde siyaset sahnesinde kalmanız zor olur, yalnızlaşırsınız.

RÜYA: Demokrasinin işlediği, bireylerin kendini özgür hissettiği, milli gelirin 20 bin dolar olduğu Türkiye rüyası görüyorum. Bunun gerçeğe dönüşeceğini biliyorum.

9. Cumuhurbaşkanı Demirel sık sık gündem belirliyor. Bu açıklamaları sırasında size sert eleştiriler gönderiyor. Milli Görüş geçmişinizle ilgili iddialarda bulunuyor. Son açıklamasında aktif siyasete geri dönebileceğini açıkladı. Eski bir Cumhurbaşkanı'nın siyasete bu kadar çok müdahale etmesini nasıl buluyorsunuz? Aktif siyasete dönerse kendisini rekip olarak görüyor musunuz? Eski bir Cumhurbaşkanı'nın yeniden siyaset yapmasını etik açıdan doğru mu?

ERDOĞAN: Doğrusu eski siyasetçiler hakkında değerlendirmelerde bulunmak istemem. Herkes kendince ülkeye ve millete hizmet etmeye çalışmışlardır. Onların bu performanslarını da halkımız görerek ve değerlendirerek onlara bir konum biçmiştir. Benim halkımızın bu tercihini tartışmak gibi bir niyetim olamaz.

CHP ile zaman zaman sertleşiyorsunuz. Ancak içlerinde bazı isimler var ki size çok sert bakmıyor. Hatta destekleri de oluyor. Mesela Kıbrıs konusunda Kemal Derviş, İnal Batu gibi isimler size destek verdi. Bu siyasette yeni bir gelişmenin öncüsü mü?

ERDOĞAN: Sırf sertlik olsun diye siyasi bir tavır takınmam. Ne muhalefet partisine ne de başka birine karşı. Ancak Türkiye'de kötü bir alışkanlık var. Muhalefet deyince akla ilk gelen, iktidarın ak dediğine kara, kara dediğine ak demiştir. Eğer bunun aksine gelişmeler varsa bu beni mutlu eder. Kişisel olarak destek gördügüm için değil, Türk siyaseti adına buna sevinirim.

Yerel seçimlerde oyunuzu yükselttiniz. Daha önce halk temsil etmemekle suçlanıyordunuz. Şimdi bu durumda ortadan kalktığına göre, daha önceki olmazlarınızı nasıl çözümleyeceksiniz? Çoğunluğunuzla mı halledeceksiniz?

ERDOĞAN: Her siyasi partide olduğu gibi bizimde oyumuzu artırmak çok sevindiricidir. Hedefimiz bundan sonraki seçimlerde dana yüksek oy alabilmektir. Ancak baştan beri söylediğim birşey var; 'Biz salt oy çokluğuna dayanarak siyaset yapmayacağız.' Tartışmalı konuları toplumsal uzlaşma temelinde halledeceğimizi söyledik. Hala aynı kanaatteyiz. Çatışma ve gerginlik oluşsun istemiyoruz. Ama bu yine halkın taleplerini duymamamız hakkını vermez. Zaman içinde, günü ve saati geldikçe..."

HAPİS HAYATI BİLGİ DAĞARCIĞIMI ARTIRDI

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nızın en güzel döneminde hapse girdiniz. Bu sizin içinizde nasıl ukde bıraktı?

ERDOĞAN: Hayatın düz bir çizgi olmadığını çok erken yaşlarda kavradığımı zannediyorum. Hayat bazen iniş bazen yokuştur. Bazen hüzzam bazen nihaventtir. Hapis hayatı da olsa olsa uzlet idi. Zannederim o dönemi de boşa geçirmedim. İçeride tecrübe ve bilgi dağarcığımıza artı değerler ekledik. Eskilerin deyimiyle kimseye, muğber değilim.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı çok severek yaptınız. Şimdi Başbakan'sınız. Size iki seçenek sunulsa; Başbakan mı olmak istersiniz, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı mı? Hangisini seçerdiniz?

ERDOĞAN: Niye farzımuhal sorular sorarsınız bilmem ki? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı da severek ve sorumluluk duyarak yaptım. Başbakanlığı da aynı sorumluluk duygusu ve sevgiyle yapmaya çalışıyorum.

ÇOCUKLARIN KARŞILIKSIZ SEVGİLERİ VAR

Çocuklara gittiğiniz her yerde ilgi gösteriyorsunuz. Bu sevgi çocukluğunuzda yaşayamadığınız sevgi eksikliğinden mi kaynaklanıyor. Yoksa sevgiyi doya doya yaşadınız, bunu çocuklarla mı paylaşmak istiyorsunuz?

ERDOĞAN: Sevgiyi çocuklarla paylaşmak istediğim doğru. Hatta paylaşmaktan öte sevgiyi çocuklarla çoğaltıyorum, yeniden öğreniyorum. Çünkü çocuklar sevginin kaynağıdır. Bitmek tükenmek bilmeyen, kıskançlık göstermeyen, isteyen herkese cömertçe veren bir kaynaktır. Çocuklar da bir sevgi kaynağı. Ayrıca onları kucaklayıp, öptükçe geleceğin güçlü ve müreffeh Türkiye'sine dokunmuş gibi oluyorum.

Rüya görüyor musunuz? En son hangi rüyayı gördünüz? Türkiye rüyanız var mı?

ERDOĞAN: Türkiye adına rüya görmek için uyumak gerekmiyor. Bu nedenle sürekli bir Türkiye rüyası gördüğümü söyleyebilirim. Tam ve eksiksiz bir biçimde, bütün kurum ve kurallarıyla demokrasinin işlediği bir Türkiye. Bireylerinin tamamının kendini özgür hissettiği bir Türkiye. Kişi başına milli gelirin en az 20 bir dolar olduğu bir Türkiye. Ama birgün bu rüyanın gerçeğe dönüşeceğine inanıyorum.

Kin tutar mısınız? Affetme dereceniz nereye kadar?

ERDOĞAN: Siyaset kesinlikle kine yer vermiyor. Kişilik olarak kin taşıyacak özellikleriniz olsa da siyasetçi olarak kin tutma şansınız yok. Aksi halde siyaset sahnesinde kalmanız çok zor olur ve hatta yalnızlaşırsınız."

Zulümden kaçanlar, şimdi zulüm yapıyor

Geçtiğimiz günlerde İsrail Enerji Bakanı'na, Filistin'de uyguladıkları zulüm nedinyle sert tepki gösterdiniz. Kendisi de sizi haklı bulduğunu söyledi. İsrailli Bakanın basına yansımayan tepkisi nasıldı?

ERDOĞAN: İsrail Enerji Bakanı olay karşısında çok olgun davrandı. Bildiginiz gibi Şaron'un partisinden değil. Farklı siyasi partilerden. Ben kendilerine tarihte İsrailliler'in İspanya'dan kovuldukları zaman, Türkiye'nin onlara gönlünü açtığını, o zaman nasıl mazlum ve mağdur durumdaysalar, şimdide aynı durumun Filistinliler için geçerli oyduğunu hatırlattım. Filistinlilere şu anda bu zulmü yapan malesef İsrail Hükümet'idir. İsrail halkı değil. İsrail yönetimi şu andaki gelişmelerden sorumludur. Biz terörün her türlüne karşıyız. Ama bir Hükümet kalkıp da elindeki mahkumun ve vücudunun üçte ikisi tutmayan bir insanı, bu sağlık durumu nedeniyle serbest bırak, serbest bıraktıktan sonra da bir Hükümet kararı al, roket atışıyla o insanı vur. Bu bir defa dünyanın hiçbir yerinde devlet yönetimi ile görülmüş bir olay değildir. Çünkü devletler kin tutmaz, devletler hukuku askıya alamaz. Böyle bir hakları yoktur. Malesef burada o olmuştur. Bakan da bizden farklı birşey içine girmedi ve "haklısınız" dedi. "Düşüncelerini bu kadar açık ortaya koymanız da, ancak bir dost meclisinde konabilir" diyerek, sıcak bir yaklaşım gösterdi. Filistin'deki tüm düşüncelerimi çok açık net bir şekilde kendilerine söyledim. Onlar Gazze'den çekileceklerini, çekilmekte olduklarını söylediler. Biz, "bu şekilde mi?" diye sorduk. Tabi olmaması gerektiği noktasında kanaatleri var. Buradan dünya Musevilerinin bu zulme karşı daha duyarlı olması, aynı şekilde çeşitli başta BM olmak üzere, tüm devlet başkanlarını, başbakanlarını daha duyarlı olmaya çağırıyorum. Çünkü bu yarın her ülke için geçirli bir sıkıntı halinde önümüze gelebilir. Bugün bir başkasına olan yarın bize olabilir. Onun için duyarlı olmak lazım, bizler ülkemizde yaşayan insanların mutluluğu için ne kadar sorumluysak, insanlık için aynı sorumluluğu taşımak durumundayız, çünkü insanız.

Şaron Hükümeti'nden resmi veya gayriresmi bir tepki geldi mi?

ERDOĞAN: Şu ana kadar bana ulaşan birşey yok."

Erdoğan'dan Türk halkına 3 mesaj

1 Öncelikli mesajım, milletleri en güçlü kılan dinamik, bana göre onların birlik ve beraberliğidir. Bir defa bu birlik ve beraberliğimiz farklı düşünce farklı inanç, farklı duygular, hiç bir zaman etkilememeli. Rahatlıkla düşüncelerimizi ortaya koyabilmeliyiz. İnaçlarımızı yaşayabilmeliyiz. Bu noktada duygusallıklarımızı hiçbir zaman milletin, ülkenin menfaatlerinin önüne çıkarmamalıyız. Bunu başarırsak bir defa ülkemiz çok daha güçlü olarak yarınlara yürüyecektir. Birbirimizi severken herşeyden bu anlayışla sevmeliyiz. Bizler aynı ülkenin vatandaşlarıyız. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bizim ortak paydamız. Bu ortak paydadan hareketle bir ve beraber olarak, Türkiye'mizin muasır medeniyetler üstüne, Cumhuriyet'imizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifade ettiği ulaşmasını teminidir.

SABIR İSTİYORUM

2 Şu anda herşey istediğimiz gibi ekonomide gelişmiyor. Ama biz 3 Kasım 2002'de nasıl bir Türkiye aldık, bugün neredeyiz. Buna bakarak halkımızın bir mukayese yapmasını lazım. Bugün daha ileri noktadaysak, bilsinler ki yarın inşallah daha iyi noktada olacağız. Biz şimde parametrelerle bunu ispatladık. 18 aylık süreçte Türkiye çok iyi noktaya geldi. Bunun parametreleri nelerdir. Eflasyondur. Yüzde 30'un üzerindeki eflasyon şu anda yüzde 12'ye doğru gidyor. Büyüme hızında Türkiye belirlediği büyüme hızlarını sürekli tutturuyor. Artık halkımızın alım gücü yavaş yavaş artmaya da başladı. Hergün zam yok. Birçok temel ürünlende zamları duymuyorsunuz. Arada sırada olan zamlar, bizim artık olmazsa olmaz noktaya geldiğimiz konulardır. Bunlar mutlaka dıştan kaynaklanan olaylardır. Bu yılın ilk dört ayında toplam ihracatta dünyanın en önde gelen ülkelerinden olduk. İthalatımız artmadı mı, o da arttı. Ama onun sebebi de ihracatımızdaki bu performansla alakalı. Aradaki dış ticaret hacmindeki artış da zaman içerisinde giderilecek bir artıştır. Kalıcı olduğuna inanmıyorum. Burda bunu tahrik eden sadece, otomotiv yan sanayi ile alakalı olarak girdiler ve otomotiv ithalatıydı. Bu konuyla alakalı çalışmalarımız sürüyor. Öyle zannediyorum ki onu da dengeleyeceğiz. Onun için halkımızın bu konularda sabırlı olmasını istiyorum. Ki, ben, halkımıza 3 Kasım seçimlerinden sonra, bizden bir sene birşey beklemeyin, ama 3. yılın sonuda birşeylerin olmaya başladığını göreceksiniz demiştim. Şu anda da o yoldayız.

BİZE GÜVENSİLER

3 Çok açık ve net söylüyorum. Biz milletimize güveniyoruz. Ama milletimiz de bize güvensin. Biz milletimize inanıyoruz, milletimizde bize inansın. Şunu bilsin ki artık yolsuzluklara prim vermeyen bir Hükümet var. Biz eninde sonunda bu ülkede yoksulluğu giderecek olan, bu yolsuzlukların ümüğünü sıkacağız. Bu işi de bitireceğiz ve bitirme yolundayız. TMSF tüm gayretiyle çalışmalarını sürdürüyor. Aynı şekilde fona devredilen bankalarla ilgili çalışmalar devam ediyor. Bir taraftan da devletin bankaları batık krediye vesile olacak bir kredi anlayışını tamamen kaldırmış vaziyette. Onun için halkımız bize güvensinler, bize inansınlar. Biz onlara güveniyoruz, inanıyoruz. Artık Türkiye'de güven var, istikrar var. Bu güven ve istikrar bizi daha güzel yarınlara taşıyacaktır.

ÖZEL YAŞAM

Yakında kızınızı evlendireceksiniz, ağlayacak mısınız?

ERDOĞAN: Tabi bunu şu anda yaşamak zor. O an geldiğinde yaşanır. O an geldiğinde göreceğiz. Ama sizler herşeyin iyisini tutarlı yaparsanız, attığınız adımları tutarlı atarsanız, inanıyorum ki o da hayatın zaten mukadder olan takvim içerisindeki bir seyridir. Dolayısıyla nasıl ki bizler evlenirken, kayınpederim, kayınvalidem kızlarını bizlere inanarak, güvenerek, böyle bir evliliğe evet dediyseler, bizler de kızımızı verdiğimiz aileye inanarak, güvenerek, veriyoruz. Böylece ülkemizde tanışmanın, birleşmenin kaynaşmanın en önemli vesilesi olan aile kavramının somut olarak bir örneğini gerçekleştirmiş olacağız. Ben şimdiden Allah tamamına erdirsin diyorum. Hayırlısıyla o günü görelim. Ondan sonra onların mutluluğu için devamlı dua ettiğimiz gibi sonrada dua edeceğiz. Onların mutlulukları bizim mutluluğumuz olsun.

Yerel seçimlerde İstanbul'daki bilboardlarda "İstanbul benim aşkım" şeklinde ilanlarınız vardı. Bu Emine Hanım'la bir sorun oluşturmadı mı?

ERDOĞAN: Bu söyleşiden biraz da magazin çıkarma isteğinizi saygıyla karşılıyorum. Ama üzgünüm pek istediğinizi çıkaramamış olacaksınız. Yine da şu kadarı söyleyeyim. "İstanbul benim aşkım" cümlesindeki aşk, Emine hanımla aramda niye sorun olsun ki, İstanbul cümlesindeki aşkın bağlamının farklı olduğunu Emine Hanım iyi bilir.

Emine Hanım Beşiktaşlı, siz Fenerbahçeli'siniz. Beşiktaş-Fenerbahçe maçını hiç beraber seyrettiniz mi?

ERDOĞAN: Uzun zamandır evde maç seyrettiğimi hatırlamıyorum.

Mutfakla aranız nasıl?

ERDOĞAN: Mutfakla aramın iyi olup olmadığını test etme imkanım hiç olmadı ki!

Çocuklarınız şu anda yanınızda ama, sizden ayrı oldukları zaman derin bir özlem duyuyor musunuz?

ERDOĞAN: Tabii ki çok özlüyorum. Ama onlar da ben de bu hayata, bu yaşama biçimine alıştık.

ŞİİRİ VE MÜZİĞİ SEVİYORUM

Erdoğan sorduğumuz şu üç soruya tek tek cevap vermek istedi. İşte sorular ve Başbakan'ın cevabı:

1- Edebiyat ile aranız nasıl? Ne tür şiirlerden hoşlanıyorsunuz?

2- Emine Hanım için seçtiğiniz özel bir şiir var mı?

3- Emine Hanım ile baş başa kaldığınızda onun için şarkı söyler misiniz?

ERDOĞAN: Genel olarak edebiyatla, özellikle şiir ve müzikle aramın iyi olduğunu söyleyebilirim. Ama şu andaki görevim ve konumum nedeniyle şiir ve müzikle yeterli derecede ilgilenemiyorum. Şu andaki ilgi seviyem daha çok dinleme şeklindedir. Yani benim Emine Hanım için şarkı söylemem ve şiir okumam mümkün olmuyor.
Günün Önemli Haberleri