Başbakan Erdoğan'dan Suriye çıkışı!
Abone olKatar'dan Dünya'ya seslenen Erdoğan Suriye konusunda net tavrını ortaya koydu. İşte Erdoğan'ın konuşmasının detayları...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Rusya'nın, Suriye'deki BM
gözlemcilerinin sayısının artırılması teklifini "olumlu ama
yetersiz bulduğunu" söyledi.
Erdoğan, Katar'da düzenlenen BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı'ndan
ayrılırken yabancı bir gazetecinin yönelttiği soruya cevaben
"Ben artırma teklifini olumlu buluyorum ama yeterli
bulmuyorum. O sayı dahi az. Çok daha fazla sayıda, belki binlerle
ifade edilecek sayıda gözlemcinin Suriye'ye gönderilmesi gerekir,
diye düşünüyorum. Az sayıda gözlemci lokal bölgelerde bulunabilir.
Çok sayıda gözlemci olması lazım. Çok sayıda gözlemci olması lazım
ki Suriye'nin genelini gözleyebilsin. Temenni ederim ki iyi
olur." diye konuştu.
BM Güvenlik Konseyi'nin, Suriye'ye 300 kadar gözlemci
gönderilmesine onay vermesi bekleniyor.
BM konferansındaki konuşmasında Suriye'ye de değinen Erdoğan,
konferansın düzenlendiği binadan ayrılırken, birlikte fotoğraf
çektirme taleplerini kırmadı.
"FOK BALIKLARINI DERT EDENLER, SURİYE'YE SESSİZ
KALAMAZ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, küreselleşen dünyada hiç kimsenin
Suriye'de masum çocukların katledilmesine sessiz kalamayacağını
belirterek, "Suriye'nin kentlerinde sokaklarda katledilen
masum yavrular Suriyeliler'in olduğu kadar yüreğinde merhamet
taşıyan her insanın çocuğudur ve sorunudur" dedi.
Katar temaslarının son gününde Birleşmiş Milletler (BM) Ticaret ve
Kalkınma Konferansı'nda konuşan Başbakan Erdoğan, "Dünyanın
küresel bir köye dönüştüğü, kitle iletişiminin yaygınlaştığı,
sermayenin sınır tanımadığı bir çağda yaşıyoruz. Ancak şunu ifade
etmek istiyorum, böyle bir çağda sermayenin küreselleştiği bir
çağda, vicdanlarda, ahlaki değerler de küreselleşmek
zorundadır" dedi.
Erdoğan, "100 sene önce dünyanın bir köşesinde ölen bir
çocuktan kimsenin haberi olmuyordu. Bugün ise dünyanın neresinde
olursa olsun, televizyon, radyo ve internet sayesinde dünyanın her
köşesinde gelişmeden anında haberdar oluyoruz. Küreselleşme bize
vicdani sorumluluklar yüklüyor. Küreselleşme bizlere başkalarının
sorunlarını görme, duyma ve bunları çözme sorumluluğu yüklüyor.
Dünya küreselleşirken vicdanların içine kapanması asla ve asla
anlaşılabilir bir durum değildir" şeklinde
konuştu.
Erdoğan, "Televizyonda açlıktan, yoksulluktan, terörden,
çatışmadan ölen çocukları görenler, gözlerini kapatarak
sorumluluktan kurtulumazlar. Özgürlüğü, temel insan haklarını,
refah ve kalkınmayı kendisi için hak görmek ama başkaları için bunu
lüks görmek, yaklaşan bir felaketin ön sinyallerinden başka bir şey
olamaz" ifadelerini kullandı.
Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti: "Fok
balıklarını, nesli tükenmekte olan balinaları, yağmur ormanlarını
kendisine dert edinen küresel vicdanın artık Kabil'de, Gazze'de,
Mogadişu'da, Bağdat'ta, Hama ve Humus'ta ölen çocukları da görmesi
ve duyması ve o acıyı hissetmesi kaçınılmazbir zorunluluk haline
gelmiştir. Bugünün dünyasında şunu çok net olarak görmeliyiz,
Filistin'deki sorun sadece Filistin'in sadece Ortadoğu'nun değil,
dünyanın sorunudur. Afganistan'daki sorun sadece Afganlıların,
sadece Asyalıların değil dünyanın sorunudur. Somali'deki açlık ve
yoksulluk sadece Somali'nin sadece Afrika'nın değil tüm insanlığın
sorunudur. Aynı şekilde bugün Suriye'nin kentlerinde sokaklarda
katledilen masum yavrular Suriyeliler'in olduğu kadar yüreğinde
merhamet taşıyan her insanın çocuğudur ve
sorunudur.Sınırların sermaye için, yatırım için,
hammadde için, enerji için ardına kadar açanlar, bu sınırlardan gün
gelip ilgilenmedikleri sorunların da girebileceğini artık hesaba
katmalıdır."
"KÜRESELLEŞME VİCDANLARDAKİ ADALET DUYGUSUNU
YIPRATMAMALI"
Küreselleşen dünyada kalkınma kavramının sınır aşan bir özellik arz
ettiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, "Tarihi tecrübemiz bize
göstermiştir ki, kendi sınırları içine kapanmış, değişimi takip
etmeyen bir kalkınma anlayışı ancak ve ancak sınırlı başarı elde
edebilir. İçinde bulunduğumuz süreçte kalkınma paradigmasının
değişmesi artık bir zorunluluk halini almıştır. Kalkınmayı sadece
ve sadece ne pahasına olursa olsun ekonomik büyüme olarak
algılayamaya devam edemeyiz. Kalkınma refah artışını beraberinde
getirmelidir. Kalkınma huzuru, istikrarı, barışı güçlendirmelidir.
Kalkınma insanın memnuniyetini hedef almalı ve tabiata zarar
vermeden gerçekleştirilmeli ve adil olmalı, insanlık vicdanını
yıpratmamalı, vicdanlardaki adalet duygusunu yıpratmamalı,
katılımcılığı esas almalıdır" şeklinde konuştu.
Erdoğan, "Yakın tarihte dünya maalesef yığınların
yoksullaşması pahasına zenginleşmeye; tabiatın kirletilmesi,
ekosistemin bozulması pahasına kalkınmaya şahit olmuştur. Belli
ülkeler belli bölgeler hızlı ve sınır tanımayan şeklide
zengileşirken, bu uğurda diğer bölge ve ülkelerin kaynakları
tüketilmiş ve bu kaynakların sahipleri insanlık dışı muameleye
maruz bırakılmıştır" dedi.
Erdoğan şunları söyledi: "Hipermarketlerde alış veriş
sepetlerini taşarcasına dolduran insanlara karşı, günlük 1 doların
altında harcama ile yaşayan milyonlarca insan dünyamızda bulunuyor.
Çocukların çalıştırıldığı, kadınların, erkeklerin yarı ücretine,
sigortasız çalıştığırıldığı fabrikalarda üretilen nice ürün, onu
üretenlerin yıllık kazançlarından daha fazlasına pazarda alıcı
bulabiliyor. Çok daha korkuncu, silah üreten
birkaç ülkenin kalkınması, silah ticareti yapan birkaç işadamının
sınırsız zenginleşmesi pahasına her yıl farklı coğrafyalarda masum
çocuklar, masum kadınlar, masum insanlar yok yere hayatlarını
kaybediyor. Her birimiz çocuklarımıza, torunlarımıza daha aydınlık
vedaha müreffeh bir dünya mirası bırakmak istiyoruz."
"BU KÜRESEL KRİZ SINIRSIZ KAZANMA VE HARCAMA TUTKUSUNUN BİR
NETİCESİDİR"
"Tüm dünyanın büyük bir ekonomik krizin içinden geçtiği şu
günlerde bu çelişki daha güçlü bir şekilde gündeme taşımak, bu
çelişki ile bu tezatla artık daha samimi şeklide yüzleşmek
zorundayız" diyen Erdoğan, "Küresel finans krizi
hiç kuşkusuz, sınırsız kazanma ve harcama tutkusunun bir
neticesidir. Bu kriz başkalarının sorunlarına kulak tıkayan,
başkalarının acılarına gözlerini yuman bir krizdir"
şeklinde konuştu.
Erdoğan ayrıca, "Bugün yaşadığımız küresel krizden doğru
dersleri çıkaramazsak, yarın bizim ve çocuklarımızın çok daha ağır
krizlere maruz kalacağı kaçınılmaz bir gerçektir. İşte bugünden
bunu önlemek, dünyamızı bekleyen tehditlere karşı tedbir almak
zorundayız. Burada özellikle dayanışma kavramını, çok daha anlamlı
hale getirmek, buna somut karşılıklar üretmek zorundayız. Bizler
"komşusu açken tok yatan bizden değildir" medeniyetinin anlayışının
mensublarıyız. Küresel bir vicdan ve adalet duygusuyla tüm bu ülke
ve bölgelerdeki ihtiyaç sahiplerini kucaklamak, onlarla birlikte
bir kalkınma rejimini ihdas etmek hepimizin ortak
görevidir.
"TÜRKİYE HIZLA YÜKSELEN BİR DONÖR ÜLKE OLARAK ÖN PLANA
ÇIKIYOR"
Erdoğan, "Türkiye'nin son yıllarda ekonomik ve sosyal
kalkınma alanında kaydettiği başarılara paralel olarak, aynı
zamanda yükselen bir donör ülke olarak da ön plana çıktığını
memnuniyetle ifade etmek istiyorum. Ülkemiz bugüne kadar olduğu
gibi önümüzdeki dönemde de kalkınmakonusnuda uluslar arası alanda
üzerine düşen görevi yerine getirmeye devam edecektir"
dedi.
Türkiye'nin, 2010'da 1 milyar olan resmi kalkınma yardımlarını,
2011'de 1.3 milyar dolar olarak gerçekleştirdiğini söyleyen
Erdoğan, "Bu rakamla Türkiye, OECD ülkeleri içinde
yardımları en çok artıran ülke olmuştur. Özellikle gelişmiş
ülkelerni kriz ortamında kalkınma yardımlarında önemli kesintilere
gittikleri bir ortamda, Türkiye'nin yardımlarının bu kadar yüksek
oranda artması, gelişmekte olan ülkelere desteğimizin en somut
göstegesidir" dedi.
Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti: "En az gelişmiş ülkelere
yönelki güçlü desteğimiz, uluslar arası kalkınma işbirliği
faaliyetleri içinde özel bir yer tutuyor. Bu anlayışla geçtiğimiz
yıl Mayıs ayında 4. BM En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı'na
İstanbul'da ev sahipliği yaptık. Konferans vesilesi ile kabul
edilen, İstanbul eylem programı ve bildirisinin gelecek 10 yıl
boyunca takipçisi olma sorumluluğunu üstlendik. Bu ülkelerdeki
doğrudan yatırımlarımızın 2020'ye kadar 10 milyara çıkarılması için
hükümet olarak yatırımcılarımıza her türlü desteği vermeyi taahhüt
ettik. En önemlisi en az gelişmiş ülkelere yılda 200 milyon dolar
kaynak tahsis edilmesi hedefini içeren paketi uygulamaya koyduk. En
az gelişmiş ülkeleri desteklemeye önümüzdeki dönemde de
kararlılıkla devam edeceğiz.
Bu kapsamda küresel ekonomik yönetimin başlıca zemini hale geline
G20 bünyesinde kalkınma konularının ele alınması memnuniyet
vericidir. Ayrıca BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi çerçevesinde hayata
geçirilen kalkınma işbirliği forumunun çalışmalarını da önemsiyor
ve destekliyioruz. İİT Ekonomik ve Ticari İşbirliği Komitesi
çerçevesnide yürütülen kalkınma işbirliği çalışmalarına da öncülük
ediyoruz. Bütün bunların ötesinde Türkiye olarak ülke bölge, kıta
ayrımı yapmadan din, dil, ırk ayrımı yapmadan küresel ölçekte tüm
insani sorunlara uluslar arası kamuoyunun dikkatlerini
çekiyoruz.
Türkiye gerek yurt içindeki gerçekleştirdiği cesur reformlar, gerek
dış politikadaki aktif tutumu sayesinde ekonomide önemli başarılar
elde etti. Ve istikrarlı bir büyümeyi yakalamak suretiyle, hiç
kuşkusuz reformlarımızın aktif dış politikamızın bir eseri olduğunu
söylemek istiyorum.
AB'ye katılım müzakerelerini yürütün bir Avrupa ülkesi olmasının
yanı sıra Balkanlar'la, Kafkas ülkeleriyle, Orta Asya ile, Afrika
ve Ortadoğu ile çok iyi münasebetler geliştiren Türkiye farklı bir
kalkınma modelinin de öncüsü konumuna yükselmiştir. İnsanlığın
barışını, huzurunu ve refahını gözeten bu kalkınma anlayışının
bölgemizdeki ve dünyadaki tüm ülkeler tarafından paylaşılması için
yoğun işbirliği çabalarımızı da sürdürüyoruz. Esasen BM çatışısı
altında İspanya ile birlikte eş başkanlığını yaptığımız
Medeniyetler İttifakı girişimi hedeflediğimiz bu küresel refahın
bir aracıdır."