Başbakan Erdoğan'dan nükleer çıkış!
Abone olBaşbakan Erdoğan aylık Ulusa Sesleniş programında önceliği yeni eğitim modeline verirken nükleer enerji konusunda Türkiye'nin olmazsa olmaz çizgisini açıkladı...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, zorunlu eğitim süresinin
12 yıla çıkarılmasıyla ilgili Meclis Genel Kurulu'nda alınan
kararla, Milli Eğitim sisteminin üzerindeki ideolojik baskıdan
kurtarıldığını, milletin arzu ettiği bir istikamete girdiğini,
demokratik bir aşamaya geçtiğini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan "Ulusa
Sesleniş" konuşmasında vatandaşlara seslendi.
Çetin kış şartlarının geride bırakıldığı, güzel, taptaze bir
baharla buluşulan bir dönemde bulunulduğunu dile getiren Erdoğan,
"Toprağın, tabiatın yeniden dirilişine şahit oluyoruz. Bu
güzel baharın, ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu
vesileyle, vatandaşlarımızın ve ortak coğrafyadaki kardeşlerimizin
Nevruz'unu da bir kez daha kutluyorum" diye konuştu.
"Bahar nasıl yeni bir başlangıcı simgeliyorsa, Mart sonunda
Meclisimizde kabul edilen yeni yasal düzenleme de eğitim
sistemimizde yeni bir dönemi müjdeliyor" diyen Erdoğan,
şöyle konuştu:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda, Milli Eğitim
sistemimizi yeniden düzenleyen yasa teklifi kabul edildi. Bu adım,
demokrasimiz adına, genç nesillerimizin istikbali adına atılmış
tarihi bir adımdır. Öncelikle, tarihi nitelikteki bu yasa
teklifinin hazırlanmasında, kabul edilmesinde emeği geçenlere,
Komisyona, Komisyon Başkanımıza, üyelerine, yasaya destek
verenlere, şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Ayrıca bütün kışkırtmalara, bütün tahriklere, bütün provokasyonlara
rağmen sükunetini koruyan; sabırlı, soğukkanlı, sağduyulu bir tavır
gösteren milletvekillerini kutluyorum.
Meclis Genel Kurulu'nda alınan bu kararla, Milli Eğitim sistemi
üzerindeki ideolojik baskıdan kurtarılmış, milletimizin arzu ettiği
bir istikamete girmiş, demokratik bir aşamaya geçmiştir.
Zira, 90'lı yılların ikinci yarısından itibaren yürürlüğe konulan
ve bugüne kadar sürdürülen zorunlu eğitim aslında sorunlu bir
eğitimdi. Bir darbe ürünüydü. Bir dayatmaydı. Pedagojik kaygılarla
değil, ideolojik kaygılarla dayatılmış bir modeldi. İşte, Yüce
Meclisimiz, kabul ettiği yeni düzenlemeyle söz konusu mağduriyeti
gideren, tarihi bir kararın altına imza attı. Bu milletimizin
talebiydi. Milletimizin isteğiydi. Eğitim ve öğretimde
özgürleşmenin yolunu açtı."
-"Gelişmiş ülkelerden geride kalamayız"-
Başbakan Erdoğan, Meclis'te kabul edilen yeni düzenleme ile
birlikte artık kesintisiz eğitim adı verilen darbe mahsulü sistemin
tarihe karıştığını belirtti.
Kesintisiz eğitim yerine, kademeli eğitimin geldiğini, zorunlu
eğitimin süresinin 8 yıldan 12 yıla çıktığını ifade eden Erdoğan,
"Bakınız, AB üyesi ülkelerde, 2020 yılına kadar, 18-65 yaş arası
nüfusun yüzde 90'ının en az lise mezunu olması hedefleniyor. Şu
anda, bizim ülkemizde nüfusumuzun sadece yüzde 28'i lise mezunu.
Gelişmiş ülkeler, genç nesillerine böyle bir gelecek hazırlarken,
biz bundan geri kalamayız, genç nesillerimizi gelişmiş ülkelerdeki
imkanlardan, fırsatlardan yoksun bırakamayız. Bu bakımdan, zorunlu
eğitim süresinin 12 yıla çıkarılması geleceğimiz açısından son
derece hayati bir önem taşımaktadır" dedi.
Kamuoyunda 4 4 4 olarak bilinen eğitim modeliyle, 12 yıllık zorunlu
eğitim süresinin, üç kademeye ayrıldığını anlatan Erdoğan,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Birinci kademe 4 yıl süreli ilkokul, ikinci kademe 4 yıl süreli
ortaokul, üçüncü kademe ise yine aynı şekilde 4 yıl süreli lise
eğitimi olacak. İlk dört yılın sonunda, öğrencilerimiz mevcut
ilköğretim okuluna gidebileceği gibi, başka bir ilköğretim okulunun
'ikinci kademesine' de devam edebilecek. İlk kademeye sınıf
öğretmenleri, ikinci kademeye ise branş öğretmenleri girecek. Milli
Eğitim Bakanlığımız 'ikinci kademe' müfredatını yeniden
düzenleyerek bu kademedeki 'alan' derslerinin ağırlığını artıracak.
Öğrencilerimiz, liseye devam ederken özellikle mesleki eğitimle
ilgili 'yönlendirme' derslerini de alabilecek. Bununla birlikte,
çocuklarımız 'açık lise'de okumak suretiyle de zorunlu eğitimini
tamamlayabilecek. Bu sayede, öğrencilerin tümünün lise binalarına
gitmesine gerek kalmayacak; isteyen öğrenciler liseyi 'açık
lise'den de bitirebilecek.
Yine bu düzenleme kapsamında, Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimizin
Hayatı, seçmeli ders olarak öğrencilerimize sunuluyor. Bu
vesileyle, ben, halkımızın talepleri, halkımızın arzusu
doğrultusunda bu adımı atan milletvekillerini tekrar kutluyor,
tebrik ediyorum. Bu düzenlemenin halkımıza hayırlı olmasını
diliyorum."
-"Nükleer Güvenlik Zirvesi'nde ortak bildiri
imzaladık"-
Başbakan Erdoğan, Güney Kore'de, bütün dünyanın, bütün insanlığın
geleceğini yakından ilgilendiren Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne
katıldığını ifade ederek, ülkenin bu alandaki görüş ve
yaklaşımlarını, dünyanın önde gelen liderleriyle paylaşma imkanı
bulduklarını anlattı.
Nükleer güvenliğin uluslararası toplumun, son iki yıldan bu yana
çok daha güçlü bir şekilde gündemine aldığı, çok daha hassasiyetle
eğildiği bir mesele olduğuna dikkati çeken Erdoğan, Nükleer
Güvenlik Zirvesi'nin ilkinin, bundan iki yıl önce Washington'da,
ikincisinin de 26-27 Mart'ta Güney Kore'nin başkenti Seul'de
gerçekleştiğini ifade etti.
Seul'deki zirvenin son derece olumlu ve verimli geçtiğini
vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Zirvede yaptığım iki ayrı konuşmada, nükleer enerji ve nükleer
silahlar hususunda ülkemizin yaklaşımını; bu alandaki
politikalarımızın dayandığı temel ilkeleri açıklama imkanı
buldum.
Bizim bu konudaki temel yaklaşımımız, temel hedefimiz çok net, çok
açıktır: Biz, nükleer enerjinin sadece barışçıl amaçlarla
kullanılmasından yanayız. Dünyanın, nükleer silahlardan tümüyle
arındırılmasını savunuyoruz.
Yakın zamanda nükleer santral projelerini başlatan bir ülke olarak,
bizim bu alandaki temel önceliğimiz, nükleer enerjiden yüksek
emniyet ve güvenlik standartlarında yararlanmaktır.
Seul'deki zirve sırasında, ABD Başkanı Sayın Barack Obama başta
olmak üzere, pek çok liderle ikili temaslarımız da oldu.
Yaptığımız görüşmelerde, dünya üzerinde yaşanan temel sıkıntıları,
bölgemizdeki istikrarsızlıkları gidermek; barışın, istikrarın,
huzurun hakim olması için atılabilecek müşterek adımları ele
aldık.
Zirve sonunda, toplantıya katılan diğer devletlerle birlikte ortak
bir bildiriye imza attık. İmzaladığımız bildiriyle, dünya
üzerindeki nükleer emniyetin güçlendirilmesi, nükleer terörizm
riskinin azaltılması yönündeki siyasi irade beyanımızı
perçinleyerek, önümüzdeki döneme yönelik uygulama önceliklerimizi
de belirlemiş olduk."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biz, Suriye'deki hiçbir siyasi
grubun, hiçbir etnik ve dini grubun, hiçbir mezhebin çıkarını
gözetmiyoruz. Biz, Suriye'de sivil halkı hedef alan saldırıların
derhal durmasını, halkın meşru taleplerinin ivedilikle
karşılanmasını istiyoruz. Ne yazık ki Esad rejiminin icraatları, bu
konuda ümitvar olmamıza imkan tanımıyor" dedi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan ulusa sesleniş
konuşmasında, Güney Kore'deki Nükleer Güvenlik Zirvesi'nin hemen
ardından, resmi bir ziyaret için İran'a geçtiğini hatırlattı.
Erdoğan, Tahran'da, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Cumhurbaşkanı
Birinci Yardımcısı Muhammed Rıza Rahimi ve İslami Danışma Meclisi
Başkanı Ali Laricani ile görüştüğünü, görüşmelerin ardından
Meşhed'de İran'ın Dini Rehberi Ayetullah Ali Hamaney ile bir araya
geldiğini kaydetti.
İran'ın nükleer programının, uzun bir süredir dünya kamuoyunun
yakından takip ettiği, mercek altına aldığı hususların başında
geldiğini ifade eden Erdoğan, "Biz, Türkiye olarak, bu konuda,
başından itibaren ilkeli bir tutum izledik. Ve bugün de aynı
duruşumuzu korumaya devam ediyoruz. İran'ın nükleer programı
konusundaki endişelerin diplomatik yollarla giderilebileceğine
inanıyor; İran ile uluslararası toplum arasında yaşanan güven
bunalımının, barışçı bir şekilde çözümü için çabalarımızı
sürdürüyoruz" dedi.
-Müzakereleri İstanbul'da yapma arzusu-
İran ile Birleşmiş Milletlerin daimi 5 üye ülkesi ve buna
ilaveten Almanya arasında müzakerelerin, yakın bir zamanda
başlamasının beklendiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, Güney Kore
ve İran'daki temaslarında, tarafların söz konusu müzakereleri
İstanbul'da yapma arzusunda olduklarının müşahede edildiğini
söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Türkiye olarak, yürütülecek bu müzakereler neticesinde, olumlu
gelişmeler sağlanabilmesini ümit ediyoruz. Türkiye, bu meseleye
diplomatik yolla çözüm bulunabilmesi için her türlü katkıyı sunmaya
hazırdır. Tahran ziyaretimiz sırasında bunu, İranlı yetkililere bir
kez daha hatırlatma imkanımız oldu.
İran, asırlardır barış içinde komşuluk ettiğimiz, kültürel sahada,
ticari ekonomik sahada köklü ilişkilerimizin bulunduğu, bölgemizin
önemli ülkelerinden biri...
Son yıllarda artan siyasi temaslarımız sayesinde İran ile ikili
ilişkilerimiz; ticari ekonomik alandaki iş birliğimiz, her geçen
yıl daha da güçleniyor, daha da artıyor."
-İran temaslarında Suriye meselesi konuşuldu-
Göreve geldiklerinde İran ile ticaret hacminin 2 milyar dolarken,
2011 yılı itibariyle 16 milyar doları aştığına dikkati çeken
Erdoğan, İran temaslarında iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da
güçlendirilmesi için yapılacakların konuşulmasının yanı sıra
bölgesel sorunlara ilişkin görüş alışverişinde de bulunduklarını
dile getirdi.
İran'ın Dini Lideri Ayetullah Hamaney ve Cumhurbaşkanı Ahmedinejad
ile yaptığı görüşmelerde, Suriye meselesini ele aldıklarını ifade
eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Suriye'de akan kandan, İranlı yetkililerin de üzüntü duyduklarını
müşahede ettik. Onların da Suriye halkının kendi geleceğini
kendisinin belirlemesinden yana olduklarını gördük.
Bizler de Suriye'deki gelişmelere dair endişelerimizi, İranlı
yetkililere ayrıntılı biçimde anlatma imkanı bulduk. Türkiye, en
uzun kara sınırlarını paylaştığı Suriye'de yaşanmakta olan bu kaosa
seyirci kalamaz. Suriye'deki kaos ve kargaşa, Türkiye'yi de İran'ı
da bölgemizin genelini de çok yakından ilgilendiren, çözüm için
müşterek gayretler göstermemiz gereken bir sorundur."
Biz, Suriye'deki hiçbir siyasi grubun, hiçbir etnik ve dini grubun,
hiçbir mezhebin çıkarını gözetmiyoruz. Biz, Suriye'de sivil halkı
hedef alan saldırıların derhal durmasını, halkın meşru taleplerinin
ivedilikle karşılanmasını istiyoruz. Ne yazık ki Esad rejiminin
icraatları, bu konuda ümitvar olmamıza imkan tanımıyor.
Suriye yönetiminin, Annan Planı'nı kabul ettiğini açıklamış
olmasına rağmen, halkı hedef alması ve operasyonları devam
ettirmesi de açıkça bunu gösteriyor."
Suriye yönetiminin, inandırıcılığını yitirmiş olduğunu
biliyoruz
Türkiye'nin, BM-Arap Ligi Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın iyi
niyet misyonu çerçevesinde yürüttüğü çabaları desteklediğini
bildiren Erdoğan, "Ancak Suriye yönetiminin, inandırıcılığını artık
neredeyse tümüyle yitirmiş olduğunu da biliyoruz. Suriye
yönetiminin, Annan Planı'nı kabul ettiğini açıkladığı günden bu
yana halka yönelik saldırıları ve operasyonları durdurmaması;
kardeş kanını akıtmaya devam etmesi, maalesef, uluslararası toplumu
boş vaatlerle oyaladığı intibaını güçlendiriyor" diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'nin dün olduğu gibi bugün de yarın da kardeş
Suriye halkının yanında yer almaya devam edeceğini vurgulayarak,
"Suriye Halkının Dostları Grubu toplantısına, İstanbul'da ev
sahipliği yapmamız da tüm Suriyelilerin meşru haklarını elde
edebilme uğruna verdikleri mücadeleyi, samimiyetle desteklememizden
kaynaklanmaktadır. Türkiye olarak bizim, masum insanların
katledilmesine, halka ölüm saçılmasına, kardeş kanının akıtılmasına
seyirci kalmamız, asla mümkün değildir" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik
Şiddetin Önlenmesi Yasası ile artık kadınlar için yeni bir süreç
başladığını belirterek, şiddete uğrayan, şiddet tehdidiyle karşı
karşıya olan kadın, çocuk ve aile bireylerinin artık koruma altına
alınacağını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan ulusa sesleniş
konuşmasında vatandaşlara hitap etti.
Mart ayı içinde, yurt dışı temaslarının yanı sıra yurt içindeki
hamlelere de devam ettiklerini belirten Erdoğan, bu ay içinde iki
önemli açılış gerçekleştirdiklerini hatırlattı.
Erdoğan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlama vesilesiyle ziyaret
ettikleri Mardin'de, 149 milyon lira tutarında, 38 kalem hizmet ve
yatırımın, resmi açılışını gerçekleştirdiklerini ifade ederek,
ertesi gün ise İstanbul'da, Ataköy Spor Salonu'nda, 14'üncü Dünya
Salon Atletizm Şampiyonası'nın açılışını yaptıklarını anlattı.
İstanbul'da, 3 gün boyunca, 172 ülkeden yaklaşık 700 sporcuyu
ağırladıklarına işaret eden Erdoğan, çok başarılı bir organizasyona
imza attıklarını ve bu vesileyle yeni salonun açılışını da
gerçekleştirdiklerini bildirdi.
Erdoğan, bu ay içinde yasama faaliyetlerinin de tüm hızıyla devam
ettiğine dikkati çekerek, "Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik
Şiddetin Önlenmesi Yasası" ile "İntibak Yasası"nı, Mart ayında,
ülkeye ve millete kazandırdıklarını ifade etti.
"Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yasası" ile
artık kadınlar için yeni bir sürecin başladığını vurgulayan
Erdoğan, şiddete uğrayan, şiddet tehdidiyle karşı karşıya olan
kadın, çocuk ve aile bireylerinin, artık koruma altına alınacağını
belirtti.
Erdoğan, mağdurun can güvenliğinin sağlanması için koruma
tedbirinin, hakim veya mülki amir tarafından alınacağını; gecikme
olmaması için gerektiğinde kolluk kuvvetlerince de koruma tedbiri
verilebileceğine işaret etti.
Mağdurlara, can güvenliğinin sağlanması yanında ekonomik ve adli
desteğin de verileceğini ifade eden Erdoğan, ihtiyaç olduğunda,
şiddet mağdurlarına barınma olanağı sunulacağını, evini ve iş
adresini değiştirmesinin sağlanacağını kaydetti.
Erdoğan, koruyucu tedbir kararlarının takibinin, teknik araç ve
yöntemlerle yapılabileceğini, mağdurların nafakalarının çok hızlı
şekilde tahsil edileceğini, bu yasayla, 7 gün 24 saat uzman
personelin çalışacağı Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri
kurduklarını anlatarak, kadınlar ve diğer şiddet mağdurları için
son derece önemli, devrim niteliğindeki bu kanunun hayırlı olmasını
diledi.
-İntibak Yasası-
Erdoğan, bilhassa emekli vatandaşlara da seslenmek istediğini
belirterek, şöyle devam etti:
"Hükümet olarak 9 yıl boyunca, bütün sosyal kesimlerimizin refahını
arttırmak, yaşam kalitesini arttırmak, alım gücünü yükseltmek için
yoğun bir gayret içinde olduk. Bir yandan geçmişin ihmallerini,
kayıplarını telafi ederken, diğer yandan ücretli kesimimizin;
işçilerimizin, memurlarımızın, asgari ücretlilerin, emeklilerimizin
maaşlarını enflasyonun çok çok üzerinde arttırdık. Sadece bir örnek
olsun diye, 2002 yılından bugüne kadar, emekli maaşlarındaki artış
oranlarına dikkati çekmek istiyorum. Zira rakamlar, artışlar son
derece dikkat çekici... SSK emekli maaşını 9 yılda yüzde 217
oranında artırdık, reel artış yüzde 39. SSK tarım emeklilerinin
maaşı yüzde 239 arttı, reel artış yüzde 49. Bağkur esnaf
emeklisinin aylığı, 9 yılda yüzde 344 oranında arttı, reel artış
yüzde 94. Bağkur tarım emeklisinin aylığı yüzde 648 arttı, reel
artış yüzde 227. Memur emeklimizin maaşını da yüzde 159 artırdık,
burada da reel artış yüzde 14."
12 Haziran seçimleri öncesinde, emeklilere verdikleri sözü yerine
getirdiklerini ve İntibak Yasası'nı çıkarttıklarını ifade eden
Erdoğan, bu düzenlemeyle, 2000 yılından önce emekli olan ve 6 gruba
ayrılan SSK emeklileri arasındaki maaş adaletsizliğini
giderdiklerini, emeklilere büyümeden pay verdiklerine işaret
etti.
Erdoğan, 2000 yılından önce maaş bağlanan 2 milyon 700 bin
emeklinin aylıklarının yeniden hesaplanacağını vurgulayarak,
şunları kaydetti:
"2008 yılına kadar geçen sürede gerçekleşen büyüme oranlarının
yüzde 75'i, söz konusu olan bu emeklilerimizin maaşlarına
yansıtılacak. Böylece 1 milyon 900 bin emeklimizin aylığında, 50
lira ile 339 lira arasında bir artış olacak. Bağkur emeklilerinin
aylıklarında da intibak ihtiyacı olduğunu gördük ve 12 bin Bağkur
emeklimizi intibak kapsamına aldık. Bağkur emeklilerimize de
intibak kapsamında 27 lira ile 118 lira arasında bir artış
sağlayacağız. Bu vesileyle on yıllardır devam eden, on yıllardır
çözümü beklenen bir meseleyi çözüme kavuşturan İntibak Yasası'nın
da emeklilerimize hayırlı olmasını diliyorum."