Başbakan Erdoğan: Polisin araçlarını yaktılar
Abone olBaşbakan Tayyip Erdoğan, demokrasi mücadelesinin sandıkta verilebileceğini belirterek, "Polis aşırı gitmiştir dedim. Ama dün polis bunu yap...
Başbakan Tayyip Erdoğan, demokrasi mücadelesinin sandıkta
verilebileceğini belirterek, "Polis aşırı gitmiştir dedim. Ama dün
polis bunu yapmadı. Minimize oldu iş. Polisin araçlarını yaktılar"
dedi.
Başbakan Erdoğan, Habertürk TV kanalında, Teke Tek Özel’de Fatih
Altaylı’nın sorularını cevaplandırdı.
Programda, Gezi Parkı eylemlerini değerlendiren Erdoğan, "Bu bir
anda ortaya çıkan bir olay mı? Kim neyi nereye getirdi, bunu
görmeleri gerekiyor ekrandaki vatandaşlarımın. Zira bu olayın
üzerinde durulan yer Gezi Parkı. Böyle başladı. Gezi Parkı nedir?
Bunu şu anda bilmeyen çok. Ankara’da, Adana’da bu işi kullanarak
bir çok şey yaptılar. Ne adına, ne için? Bunların hiç birisinin
demokrasiyle alakası yok. Sökülen ağaçlarla alakası yok. Orada 10
tane sökülen ve taşınan, 2 tane de kesilen ağaç var. Burada Topçu
Kışlası vardı. Mimarisi çok farklı ve güzel bir mimariydi. 1940’a
kadar geliyor ve Lütfi Kırdar yıktırıyor. Taksim Stadı olarak
yapılıyor ve bugünkü İnönü Stadı ahırlar yıkılarak yapılıyor"
dedi.
Taksim Gezi Parkı ile ilgili çalışmaların belediye başkanlığı
döneminde önüne geldiğini belirten Erdoğan, "Baktım ki merkezi
yönetim bana destek vermiyor, o işten vazgeçtim. Başbakan olduktan
sonra tekrar gündeme getirdim. Baktım ki nefis olacak bunu
yaparsak. Hem orada yeşili ve tarihi yeniden kazanırız ve
yayalaştırmayı yapacağız. Ona başladık. Bir başka hedef de AKM’yi
yıkmak. Yan taraftaki ve arka taraftaki boşluğu da katarak çok
büyük bir kültür merkezi yapmayı düşünüyoruz. Bu adımları atarken
tabii biz önce Gezi Parkı için kurulun olumsuz yaklaşımı oldu. Bu
olumsuz yaklaşımı Ankara’da üst kurul bozdu" diye konuştu.
"ZATEN ASLI VAR, NEDEN VATANDAŞA SORALIM"
Bu tarihi eserin zaten aslı olduğunun altını çizen Erdoğan, "Bunun
nasıl yapılacağını sormanın gereği yok. CHP tarafından yerle yeksan
edilmiş bir eseri biz yeniden kazandırıyoruz. Bugün gitmiş 300-500
kişilik grup 3. Köprü’nün orada gösteri yapmış. Geçen bir TV
programında seyrediyorum. 358 bin ağaç kesilecekmiş. Yahu sen bunu
neye dayanarak söylüyorsun? Böyle bir rakam yok. Ben işin
içindeyim. Ağırlıklı olarak zaten maki, makinin yanında kömür
ocakları ve taş ocakları var. Bu düzenlemeyle birlikte oralar
yeşile kavuşacak. Orman içinden yol geçecek. Havalimanı etrafı çok
güzel olacak. Orada çeşitli yapılanmalarla bir güzelleşme
sağlanacak. Kanal İstanbul var bir de. Burada çevreciliğin en ileri
nokta çalışmaları yapılıyor. Taksim’de aslında mesele AVM ve Gezi
Parkı olayı değildir. Bir İstinye Park gibi bir şey oraya
yapılabilir mi? Şehir Müzesi olayını telaffuz ettik biz.
İstanbul’da çünkü bir şehir müzesi yok. Bunun dışında biz bir büyük
kütüphane de düşünüyoruz. Orası da Rami Kışlası olacak. Ona da
itiraz edecekler. Orada zaten kışla kalmamış" dedi.
"CEYLAN OTEL YAPILIRKEN BUNLAR NEREDEYDİ?"
Ceylan Otel yapılırken eylemcilerin nerede olduğunu soran Erdoğan,
"Hilton’un önündeki parkla ilgili benim verdiğim kavgayı herhalde
takip etmişsinizdir. Orayı bizden alıp vereceklerdi. O ilçenin
sınırlarının içinde olduğu belediye yeşil ışık yaktı. Mesela, Koç
Üniversitesi’nin olduğu yer. Dört dörtlük bir ormandı. On yaş ve
üzeri ormandı. Burasıyla ilgili benim savaşım var. Ben o zaman
yalnız kaldım, ben o zaman yalnız kaldım. O zaman o üniversiteyi
yapamazlardı. Ben cezaevindeyken dönemin cumhurbaşkanı “bunu
engellemek isteyenler şimdi nerede” dedi. Biz davayı devam
ettirdik, sonunda devlet kazandı. Şu anda burası bizde. Alacağımız
ücretin mahkemesi sürüyor. Şu anda elimde benim bir metin var. Bu
metin bu üniversitenin rektör tarafından gönderilmiş bir metin.
’Değerli öğrenciler şehirdeki olağanüstü durum itibariyle,
sınavlara katılamayacak bütün öğrenciler, sağlık raporu
getirmeksizin, önümüzdeki günlerde telafi sınavı alabileceklerdir’
isim ve rektör. Zekeriyaköy nere, Taksim nere? Bu okul
öğrencilerinin büyük kısmı yatılı. Bu yazıdan farklı şeyler
algılıyorum. Aynı şeyi ODTÜ’de, Hacettepe’de de gördük. Üniversite
yönetimlerinin de öğrencilere hakim olamayışları noktasında ciddi
sıkıntılar yaşanıyor. Ben açıklama yaptım ne dedim? Polis burada
biber gazı kullanmak suretiyle aşırı gitmiştir. Diyelim ki dün
polis bunların hiç birini yapmadılar. Ne yaptılar? Polisin aracını
falan yaktılar" şeklinde konuştu.
MHP ve CHP’nin bu işe bulaşmadığını belirten Erdoğan, "CHP ortada
yalnız kaldı. Önümde bazı resimler var. Bunlar yakılıp yıkılan bazı
araçlar, belediye otobüsleri. Burada aşırı uçlar var. Projede
kesinlikle CHP’nin onayı var. Hasarlara bakıyoruz. Bu resmi
rakamlarda 1 Haziran 2013 - 2 Haziran 2013 11.00’e kadar 89 polis
aracı, 42 özel araç, 4 otobüs, 18 belediye aracı, 4 bize ait
binalar, bir polis merkezi çok sayıda otobüs durakları. Sizin seçim
haklarınız mı elinizden alındı? Neden acaba bunlar oluyor? Bu
sorunun cevabını sizler bulabildiniz mi?" dedi.
"TWITTER DENEN BİR BELA VAR"
Konuşmasında, twitterdan da yakınan Erdoğan, "Her ülkenin kendine
ait kültürel noktada bir yapısı var. İnsanının da genlerinde olan
bazı yaklaşım tarzları var. Bizde bu tür bazı gruplar belli yerlere
yerleştikleri zaman oradan çıkmayı da bilmeyebilirler. Orayı
sürekli olarak terörize ederler. Biz bunu Ankara’da tekel işçileri
meselesinde de yaşadık. Aylarca müşfik davranalım. Yemek konusunda
yardım edilsin vesaire. Bütün bunlara rağmen aylarca o iş çözüme
kavuşmadı. Sonra maalesef arzu edilmeyen şekilde bitti.
Burada da atılan adımlarımız var. Bizim bu adımlarımızda onların
yaklaşım tarzına cevap veremeyecek bir durumda değildik. Bizim
şeylerimizin hepsi doğru samimi yaklaşımlar.
Twitter denilen bir bela var. Yalanın daniskası burada. Sosyal
medya denilen şey aslında şu anda toplumların baş belasıdır. Bu
denli yalanlar, bakıyorsunuz işte ağaçlarda sallandıracaklar bilmem
ne yapacaklar. 100 tane İslamcı kaleşnikoflarla saldırıyor.
Siz bunları yazarsınız o yalanlamayı göremeyen de bunu kaçırır. Ben
bir başbakan olarak partim var. Photoshop’larla ceset yayınlanıyor.
Ben istesem 500 bin kişiyi Kazlıçeşme’ye çıkarırım. Ben de bunu
yaparım. Bir tabanım var. Biz bunu yapabilecek güçteyiz. Biz aynı
anlamda cevap verme durumuna gitmedik. Partimin tabanı da sessiz mi
kalacağız diye onlar da aradılar. Türkiye bir kalkınma modunda. Bir
yarışın içerisinde. Ben şimdi her gün iki üç yerin açılışını
yapıyorum" dedi.
"AVRUPA’DA POLİS BİZDEKİ MÜDAHALELERİN ALTINDA KALMIYOR"
Avrupa’daki müdahaleleri hatırlatan Erdoğan, "Bu şunu getiriyor.
Biz 21.5 milyon oy alan bir parti. Yaklaşık yüzde 50. Biz söz
sahibi olmayacağız. Diyelim ki CHP yüzde 21-22. Aşırı uçları
konuşmaya gerek yok. Böyle bir mantık olamaz.
Toplu gösteri mi yapacaksın. Hukukta yeri var. Gösteri yerleri
bellidir. Yürüyüş mü yapacaksın? Yerleri bellidir bunu
yapabilirsin. Ama bu toplumun bütün alanlar yol geçen hanı değil
ki. Bu toplum hayatını sekteye uğratır. Onun içinde bugün gelişmiş
toplumlarda bu işlerin hepsi belli bir yere bağlanmıştır. Avrupa’da
polis bizdeki müdahalelerin altında kalmıyor. İngiltere’de olanlar
bizde de oluyor. İnsanın olduğu her yerde olan şeyler. Olmasın
istemiyoruz. Yenikapı’da yeni bir meydan yapıyoruz. Küçükyalı’da
büyük meydan yapıyoruz. Bugüne kadar konuşmadım. Galatasaray
Stadını biz yaptık. Açılışına gittim. Açılışta biz orada belli bir
grubun başlatmasıyla yuhalandık. Yahu 400 trilyon para harcamışız.
Ülkemizin dışarda temsil kabiliyeti güçlü kulübüne böyle bir stad
yapmışız. Türkiye’nin bir numaralı stadı burası. Aynı şey kapalı
spor salonlarında Sinan Erdem, Ankara’da Arena. Buralarda belli bir
ideolojik grup. Galatasaray’da da Fenerbahçe’de de Beşiktaş’ta da
var. Hizmet veriyorsun size her türlü hakareti yapıyorlar. Biz size
hizmet veriyoruz. Onların güç aldı köşe yazarları da başbakan
diktatörleşmeye başladı.
Siz köşenizden yazılarınızla saldırırken biz de sesimizi biraz
yükseltelim. Benim de kendime göre fıtratımda bazı şeyler. Biz
yazıyla bana çakacaksın, o kadar hizmeti yapacağız, sessiz
duracağız. Ben dilsiz değilim, tabii burada konuşacağım. Olay
tamamen ideolojik. İstanbul’da yaklaşan büyükşehir seçimleri var.
Biz bunu Ak Parti’de nasıl alacağız diye yapılıyor. Burada benim
şahsıma yönelik yapılan hakaretler. Ben bunlardan çekinmiyorum,
alınganlık duymuyorum. Milletimin başbakanına sahiplenişini
araştırmalardan görüyorum. Biz hizmet etmeye devam edeceğiz" diye
konuştu.
"TAKSİM CAMİSİ, MAKSİM’İN ARKASINA YAPILACAK"
Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: "İstanbul’un en büyük sıkıntısı
rezidans ve oteldir. İstanbul’a gelen şu anda kendisine yer
bulamıyor. Bu bizim iftihar vesilemizdir. Şehir müzesi diyelim
oraya. Kesilecek demeyelim, sökülebilir olan varsa sökülebilir.
Orada çok daha fazla ağaç hem yayalaştırma olan bölgeye dikilir.
Ağaç sayısı artar eksilmez. Orada biliyorsunuz yayalaştırmanın
yapıldığı yerle, gezi parkının olduğu yerde yükseklik var. Sonra
tekrar düşüş var. O kot parkı sıfırlanacak. Orada Mete Caddesi,
yani AKM’nin olduğu cadde yerin altına alınacak. Asker ocağı yine
yerin altına alınacak. Yani tamamiyle çevre yayalaşmış olacak.
Bizim Taksim cami olayı var. Maksim’in arkasına yapılacak. O alanın
tamamına. Ama öbür tarafta mesela, ilk açıklamasını yapıyorum.
Arkadaşlarla görüşüp, kilise vakfıyla da görüşmek suretiyle, bütün
o dükkanları kaldıralım. Vakıfla anlaşacağız, vakıf kamulaştırma
bedelini neyse, oradaki kiliseyi biz meydana çıkaralım istiyoruz.
Öbür tarafta cami, bizim medeniyet anlayışımızın örneği olur. Benim
adım Tayyip Erdoğan. Biz bu yola çıkarken ne aldatan ne aldanan
olacağız dedik. Biz tarihi veririz ve orayı bitiririz. Türkiye’nin
sahip olduğu ciddi manada, gerçek manada kültür merkezi yok. Orada
biz diyoruz o yanı orayla birleştirecek şekilde arka tarafıyla,
belki uluslararası bir proje yarışmasıyla biz oraya muhteşem bir
proje yapalım."
’İki ayyaş’ sözlerine de açıklık getiren Erdoğan, "Men-i müskirat
kanunu çıktığında Meclis Başkanı kimdi? Atatürk. Bu toplumda bizim
laf diye söylenen bir şeydir. Kim bilir kaç kişinin imzası vardır?
Büyük ihtimalle orada gazinin imzası yoktur. Ben insanımı
seviyorum. Alkolik olmasını istemiyorum. Ben insanımı seviyorum ve
alkolik olmasını istemiyorum. Alkolün insan sağlığına zararlı
olduğu bilimsel olarak ortada. Trafik kazalarının en önemli nedeni
alkol. Bize düşen nedir? Gitsin istediği gibi intihar etsin,
kendini bıçaklasın mı? Ona müdahale etmeyi yöneticiler nasıl
kendisi için telakki kabul ediyorsa ben de bu konuda kendime görev
telakki ediyorum. Biz Anayasa’nın amir hükümlerini yerine
getiriyoruz.
Bizden önce anayasanın 58. maddesi çıkarılmış. Orada gençliğin
korunmasına karşı, tedbirleri alır diyor. Bir hüküm var. Bazıları
diyor ki bunu dinin emri olarak yapıyor. Yani bu eğer toplum için
insan için çok çok hayırlı bir şey ise, din zaten hayırsız bir şeyi
emretmez. Bunu yerine getirmek zararlı mı? Kötü bir şey mi? Biz
muhafazakar demokrat bir partiyiz. Biz düşüncelerimizi bütün
çıplaklığıyla ortaya koyuyoruz. Bizim bu açıklamalardan rahatsız
olanlar varsa özür beyanında bulunurum. Ama bilsinler ki onların
sağlığını düşündüğüm için istiyorum. Vatandaşımı sevdiğimi için
yapıyorum. Bunu bir birey olarak yapıyorum. Vatandaşımdan da destek
bekliyorum. Dünya sağlık örgütü BM altındadır. Merkezi
Cenevre’dedir. İlk defa da almıyorum bu tür ödülleri. ABD’de bugün
alkolle mücadeleye yönelik uygulamalar. Avrupa’da keza öyle. 18 yaş
altı kişilere alkol sigara bu tür şeyleri satamazsınız. " diye
konuştu.
"TAKSİM DAHA YEŞİL OLACAK"
Taksim projesi konusunda Erdoğan, "Bizim İstanbul’da ciddi manada
otel ihtiyacımız var. Burayı biz ilk olarak konferans merkezi
haline getirmeye çalışıyoruz. Topçu Kışlası büyük ihtimalle otel
olacak. Altı da şehir müzesi olur büyük olasılıkla. Buraya insanlar
geleceği için alışveriş mağazaları da olmalı. Halı mağazası vs. Ama
bunların modern olması lazım. Rastgele değil. Bunun kararı tam
anlamıyla verilmiş değil. Proje eskisinin aynısı ama çevre
düzenlemeleriyle yapılır. Taksim’deki ağaç sayısında herhangi bir
eksilme olmayacak, daha yeşil hale gelecek. AKM yerine de dev bir
opera binası yapacağız" dedi.
SURİYE POLİTİKASI
Erdoğan Suriye konusunda ise "Suriye konusunda ben zaman açıklaması
yapmadım ama bir şeyi biliyorum. Bu adam gidecek. Cenevre ile
ilgili yapılacak toplantılara muhalifler katılmayacaklarını
açıkladılar. Beşar şu anda yalnızlığa doğru gidiyor. Karada Beşar
güçlü değil havada güçlü. Karada muhalifler güçlü. Dünkü olayda
muhalifler bu bomba yüklü aracı yakaladılar. Bizler tabii Türkiye
olarak burada bir sıkıntı yaşıyoruz. 300 bin mülteci var. Reyhanlı
bizim yüzde 72 oy tabanımızın olduğu yerdir. Burayı ziyaretimizde
gördükki arkada bir siyasi koku var. Fakat ne olursa olsun biz
teröre karşı tedbirlerimizi sahil şeridi ve Hatay boyunca alıyoruz.
Oradaki muhaliflerin olumlu bakış açısı var. PYD hariç. PYD de bir
yanlışın içinde düşerse tavrımız farklı olur. Rusya ve İran
Suriye’ye destek vermeyi sürdürürse çözüm tabii zorlaşır ama
çözülmez diyemeyiz. Onlarla da görüşmelerimiz sürecek" dedi.
Mezhep savaşını asla arzu etmediklerini belirten Erdoğan,
"Mezhepçilik bizim nefret ettiğimiz bir şeydir. Ben bütün
mezheplere karşıyım. Benim için aslolan İslam’dır. Ben Müslüman’ım.
Ama bu sünnicilik değil. Arap dünyasında böyle bir gelişme var. Şia
Şiacılık, Sünni Sünnicilik yapmamalı. Bırakalım, biz Müslümanız.
100 yıl savaşarını yaptı Hristiyanlar ve çok sayıda insan öldü"
diye konuştu.
Serbest ticaret anlaşması konusunda ise Erdoğan, "Obama bu konuda
bana olumlu bir yaklaşım gösterdi. Ekonomi bakanlarımıza
talimatları verelim dedi ve verdik. Ama Cumhuriyetçilerle
görüşmemiz lazım. Onlardan da olumlu yaklaşanlar var. Bunu
yapabiliriz. Bizi dışarıda bırakmaları mümkün değil. Çünkü biz
Gümrük Birliği içindeyiz. Bunu da Sayın Obama çok net söyledi.
Suriye konusunda biz döndük, 2 gün sonra komisyonda bir karar
alındı. Silah yardımı konusunda... Hemen arka arkaya adımlar
atıldı. Bütün bunlar durup dururken olmadı. Gayretlerimizle oldu.
Gayet iyi bir konuma geldi bu konular. Yüzde 100 demesek de büyük
oranda neticeye kavuşturduk. Gittiğimizden çok daha ileri bir
noktaya kavuşturduk" dedi.
Teksim olaşlarında medyaya tepki konusunda Erdoğan, "Bütün medya
demeyelim. Burada bazı medya gruplarıı bunların yanında yer
aldılar. Öyle gazeteler oldu ki; özellikle köşe yazarları ve atılan
başlıklarla provokatif çağrılar yaptılar. Ve biz bunları okuduğumuz
anda dedik ki biz nereye gidiyoruz. Aaracı reklam kurumları
gazetelere ve televizyonlara reklam vermiyormuş. Böyle bir şey
olabilir mi? Bu bir defa medya grupları için ve ülke ekonomisi için
bir sıkıntı. Ben çok açık net söylüyorum. Arkadaşlara dedim bu
kuruluşları bir tespit edin. Hangi kuruluşlar şirketlerin reklam
vermelerine ambargo uyguluyorlar. Gereğini yaparız. Başı boş
bırakmayız. İdeolojik davranmak suretiyle holdinglerin reklamını
vermiyor. Çok enteresan bir noktaya zemin hazırlıyor. ’Biz
istediğimiz zaman bunu yaparak Türkiye’nin ekonomik itibarını
sarsarım’ mesajı verme gayretindeler. Bu aracı kurumdan
kaynaklanıyor. Reklam veren bundan haberdar bile değil. Ben birkaÇ
tanesini aradım, haberleri yok. Aracı kurumlar reklamları kestiler"
diye konuştu.
Erdoğan, Ankara’da, metroda ahlak anonsu konusunda ise "Her yerin
kendine ait kuralları vardır. Devletin metrosunda da ahlak
kuralları vardır. Bu ahlak kruralları aşılırsa buna karşı anonsa
yapılmasının nesi yanlış. Sonra da bir grup geliyor, ellerinde
alkoller. Şimdi soruyorum, bir anne baba kızının affedersin birinin
kucağına oturmasını ister mi? Biz de diyoruz ki buna dikkat edin.
Birisiyle bir bankta oturursun sohbet edersin, bunu saygıyla
karşılarsın. Tayyip Erdoğan olarak ben bunu saygıyla karşılamam ve
toplumun büyük kesimi de saygıyla karşılamaz. Ben Dolmabahçe’de
ofisimin önünde, Kadıköy’den gelenlerin durumunu görüyorum. Ama
saygı gösteriyorum. Giyimine kuşamına karışmıyorum. Ama aynı
saygıyı benim eşim, kızım giyinenlere de göstermeliler" dedi.
(İHA)