Başbakan Davutoğlu'nu şaşırtan Aleviler
Abone olBaşbakan Ahmet Davutoğlu, Filipinler dönüşü uçakta önemli açıklamalarda bulundu.
CHP'nin iktidar ortağı olduğu dönemdeki Alevilere
yönelik kanlı saldırıları hatırlatan Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bu
şartlarda Aleviler nasıl CHP’li oluyor şaşırıyoruz."
dedi.
Filipinler'deki temaslarını tamamlayan Başbakan Davutoğlu, Türkiye'ye dönerken uçakta önemli açıklamalar yaptı. Başbakan Davutoğlu’nun açıklamaları bugün gazetelerin 1. sayfasında yer aldı. Milliyet gazetesi Genel Yayın yönetmeni Fikret Bila, o açıklamaları böyle derledi:
ÖZAL’DAN BERİ BÖYLE
Yeni hükümet kurulunca çözüm süreci mekanizmasını hemen kurduk.
Sancılı bir yıl geçirdik. Gezi olayları, 17 Aralık peş peşe geldi.
Tüm bu olayların arkasına baktığımızda hep toplumsal bir zemine
dayanma çabası var. Gezi’nin şehirli bir zemine dayanan bir
görüntüsü vardı, 17 Aralık dini görünümlü idi, Kobani etnik
görünümlü idi. Bu tarz mayınlar çözüm sürecinin önüne çıkarıldı.
Çözüm sürecinde ne zaman ilerleme kaydetsek bir şekilde sabote
ediliyor. Özal zamanından bu yana durum böyle..
ÜÇ TEDBİR ALDIK
Haziran 2015’ten önce bir olumsuz gelişme ile karşılaşma ihtimali
var. Biz, herkesin kriz beklediği süreçleri yani Cumhurbaşkanlığı
seçimi, Başbakanlık seçimi gibi süreçleri başarı ile atlattık. Ama
yolumuza bu tarz mayınlar çıkabilir düşüncesi ile tedbirimizi
alıyoruz. Bunun için üç tedbir aldık. Çözüm süreci mekanizmasını
kurumsallaştırdık. İç Güvenlik Reformu Paketi hazırladık. Orta
Vadeli Ekonomik Programı açıkladık.
DOĞU’DAKİ VATANDAŞTAN TALEP GELDİ
Kamu düzenini tehdit eden bir yapılanma tespit ettim. İç Güvenlik
Yasası bu hafta içinde Meclis’te olacak. Biz buna reform diyoruz,
vatandaşlık hukukunu gözeten ve özgürlükleri koruyan bir reform bu.
Doğudaki vatandaşlardan, ‘kamu düzenini koruyun’ talebi geldi. Peki
bu iç güvenlik reformu, çözüm sürecini teşvik mi eder zarar mı
verir? Teşvik eder... Kant’a kadar herkes bunu söyler, ‘hukukun ve
düzenin olduğu yerde özgürlük vardır’...
OSLO’DA DENEDİK, YABANCI GÖZ OLMAZ
Yabancı göz yani üçüncü göz diye bir şey söz konusu değil. Çözüm
süreci, demokratikleşme sürecinin doğal bir sonucudur. Akil
İnsanlar var zaten. Dışarıdan bir göz olamaz. Zaten Oslo’da
denedik. Oslo, aracılı yürütülen bir süreçti ve sonuçlarını gördük.
Yürümedi. Bu mesele Türkiye’nin meselesidir. Türkiye’nin
vatandaşları arasında konuşulması gerekir.
BUNLAR ZATEN YAPILDI
10 sene önce Kürt sorununun sembolü olan ve Kürtlerin haklarını
savunan isimlere sorsaydınız, ‘ne istiyorsunuz sıralayın’
deseydiniz, şunları söylerlerdi; ‘Olağanüstü Hal kalksın’, ‘Kürtçe
müzik serbest olsun’, ‘hapishanelerde Kürtçe konuşulsun’, ‘Kürtçe
ders olarak okutulsun’, ‘Kürtçe konuşan öğretmen olsun’, ‘Kürtçe
siyasi propaganda serbest olsun’, ‘Kürtçe TV yayına başlasın, yerel
yönetimlere daha fazla yetki olsun’... Oldu mu bunlar? Evet oldu...
Bu, devletin kendine güvendiğini gösteriyor. Devlet kendine
güvenince gerisi geliyor.
HERKESE VERDİK
Biz, bunları sadece Kürtlere vermedik. Gayrimüslimlere de verdik,
Alevilere de verdik.. Sanki Türkiye 12 yıl öncesinin Türkiyesi.
Faili meçhul veya işkence varmış gibi 6-7 Ekim olaylarını
çıkarttılar. Halk, 6-7 Ekim olaylarını desteklemedi. Araştırmalar
yaptırdık, Güneydoğu halkı 6-7 Ekim olaylarını benimsemedi. Halkın
kamu düzenini istediği ortaya çıktı. Bir çatışma olursa bu
çatışmanın devlet ile bir grup arasında olmayacağı da ortaya çıktı.
Şiddete başvurmak için bir sebep yok. Bu şiddet yöntemi halk
tarafından reddedilecek.
HERKES DUYARLI OLMALI
6-7 Ekim olayları bir mesaj verdi seçimlerden önce. ‘Burada
siyaseti ben konuşurum’ mesajı vermek istediler. Ak Parti binaları
yakıldı. PYD’nin diğer partilere müsaade etmeyen tutumuna benziyor.
Başkasına yaşam hakkı tanımıyor. Herkesin provokasyona karşı
duyarlı olması lazım. Etnik konularda ve mezhep konularında
manipüle edilemeyen tek şey sandık.
HER YERDE SİYASET YAPACAĞIZ
Patnos, Tunceli, Erzincan... Biz, Ak Parti olarak her yerde siyaset
yapacağız. Herkes siyasetini yapabilmeli. Son söz halka ait. Sandık
manipüle edilemez. MHP ve CHP, bu bölgede siyaseten mevcut değil. O
yüzden siyasi olarak varolmadığınız yerde söylemleriniz bir şey
ifade etmiyor.
KAMU DÜZENİ İLE BİRLİKTE YÜRÜYECEK
Seçime giderken kamu düzeni ile çözüm sürecinin birlikte yürümesi
bizim için hayatidir. (‘6-7 Ekim olaylarının hedefi çözüm sürecini
boşa çıkarmak mı yoksa Türkiye’ye Kobani üzerinden bir şey mi
dayatmaya çalıştılar’ sorusuna karşılık) Puslu havalarda işin doğal
seyri ile bilinçli seyri arasında bir belirsizlik olur. Suriye’deki
olaylara tepki veren vatandaşlarımız oldu. Suriye’yi eleştiren
gösteriler oldu. Hatta Türkiye’yi eleştiren gösteriler de oldu,
Esad’a karşı duruşumuzu eleştirdiler. Bunlar normaldir. Ama 6-7
Ekim olaylarında sanki Kürtlere zulüm yapan bir tarafımız varmış
gibi gösterildik. Bu anormal. Biz, Türkmenler gelsin Kürtler
gelmesin dedik mi? Biz herkese kapımızı açtık. Burada toplumsal bir
olayı bilinçli olarak kullanma süreci başlıyor.
BAĞDADİ EBU GUREYB’DEN GELDİ
Türkiye defalarca IŞİD’le ilişkisi olmadığını söylemesine rağmen
uluslararası medya böyle bir ilişkiyi dillendiriyordu. IŞİD’in
hiçbir lideri Türkiye’den gitmedi. Hükümeti zaafa uğratmak için bir
propaganda yapıldı. Uluslararası medya her gün Kobani’den canlı
yayın yaptı. ‘Türk tankları duruyor Kobani vuruluyor’ diye haber
yaptılar. Peki herkese soruyorum, IŞİD’in lideri Bağdadi nereden
geldi? Irak’tan girdi? Ebu Gureyb’den geldi. Yani Irak’tan çıktı.
Bana bir isim versinler hangi IŞİD lideri Türkiye’den çıktı veya
Türk sınırından geçti? IŞİD liderlerinin çıktığı Irak ve Ebu
Gureyb, Türkiye’nin kontrolünde oldu mu hiç? Militan kadroların
önemli bir kısmı ise Suriye hapishanelerinden salınmıştır. Bu
militanlar, Suriye’de konuşlu idi ve Esad koruması altında idi.
Hatta Maliki bunun bilgisini bana daha önceden vermiş ve Esad ile
ilişkilerimizin olduğu dönemde Türkiye’den yardım istemişti.
7 BİN KİŞİYİ ENGELLEDİK
Önemli bir Avrupa Dışişleri Bakanı, iki sene önce bana ‘tedbir
alalım’ dediği zaman, ‘Peki siz bu kişileri biliyorsanız, bu
kişileri ülkenizden çıkarmayın’ dedim. O da, ‘biz demokratik bir
ülkeyiz suç işlememiş birisinin seyahat özgürlüğünü engelleyemeyiz’
dedi. Ben de ‘Biz demokratik bir ülke değil miyiz? Biz de turist
olarak gelmiş kişileri suç olmaksızın engelleyemeyiz’ dedim. Bu
konuşmadan sonra bize yabancı devletlerden listeler gelmeye
başladı. Ve biz, şu an Türkiye’ye 7 bin kişinin girişini
engelledik. Şu an listeler veriliyor ve kontrol mekanizması
çalışıyor.
YANGINI SIÇRATMAK İSTEDİLER
Biz, şu an Atlanta, Boston, Philadelphia nüfusu kadar kişiyi
mülteci olarak aldık. Son yüzyılın en başarılı mülteci kabulü
Türkiye tarafından gerçekleştirilmiştir. Türkiye’nin IŞİD’e hiçbir
desteği olmamıştır. Biz, BM heyetiyle Harran’da kamplarda
dolaşırken, dünya tam olarak bu konuları konuşurken, Cenevre 2
öncesi MİT TIR’larına operasyon yapıldı. Ve bir manipülasyon ile
‘Türkiye oraya insani yardım yapmıyor IŞİD’e destek veriyor’
propagandasına başladılar. TIR olayı ne ise Kobani eylemleri olayı
da Türkiye’nin imajını bozmaya yönelik adımlardır. Suriye’deki
yangını Türkiye’ye sıçratmak istiyorlar. Meseleyi Suriye
meselesinden çıkarıp Türkiye meselesi yapmaya çalıştılar.
PYD’NİN SİCİLİ TEMİZ Mİ?
(‘PYD, Kobani üzerinden meşruiyet kazanmaya çalışıyor. ABD de 2
yıldır görüştüğünü açıkladı, nasıl değerlendiriyorsunuz’ sorusu
üzerine) Acaba PYD, Suriye’deki Kürtlerin haklarını korudu mu?
PYD’nin Suriye rejimi döneminde Suriyeli Kürtlere ilişkin bir
çalışması olmuş mu? PYD’nin Kürtlerle ilgili sicili temiz mi? Esad,
Suriye’deki Kürtlere kimlik vermedi. Öcalan’ı desteklerken ve
elindeyken bile Kürtlere hiçbir hak verilmedi. Esad ile ilişkimizin
iyi olduğu dönemde ‘Kürtlere kimliklerini verin’ dedik ve biz
kartları verdirdik. PYD ne yaptı, Esad ile işbirliği yaptı.
Kürtleri Esad öldürürken PYD oradaydı. IŞİD ile mücadeleye Türkiye
destek verdi. Sivil halkı biz tahliye ettik. Kobanilileri Avrupa mı
korudu, biz koruduk. IŞİD, Kobani çevresindeki toprakları ÖSO’dan
alırken PYD tek kurşun bile atmadı.
ADIMLARI BİZ ATTIK
Çözüm süreci konusunda Gezi olaylarından sonra ‘AKP hükümeti ne
kadar kalıcı ki’ havası oluşturuldu. Muhatabımız frene bastı. O
tarihten bugüne o taraf hiçbir adım atmadı, biz adım attık.
Sözlerini yerine getirmediler. Biz, yasal güvence dahil bütün
adımları attık. Silahların bırakılmış olması lazımdı. Şehirlerde
illegal faaliyetler yaptılar. Doğu ve Güneydoğu’daki vatandaşlar
hükümetin samimi olduğunu gördü. Onlar ise baskıyı artırdılar.
Alanda sadece biz varız havası estirdiler. Şiddete başvurmadan her
şeyi yapabilirsiniz. Kamu düzenini ihlal edecek her şeyden uzak
duracaksınız. Beklentimiz bu. Onlar içinde de bazı özeleştiriler
yapıldı. Bunlar doğru adımlardır. İç Güvenlik Bakanlığı gibi bir
şey yok. Hem İçişleri Bakanı hem de ben bunu açıkça yalanladım.
BU ŞARTLARDA ALEVİLER NASIL CHP’Lİ OLUYOR?
Hacı Bektaş’ta Alevi-Bektaşi kavramları üzerinde konuştum. Bu,
özgün bir gelenektir. Türkiye’nin zenginliğidir. Bu gelenek, 12.
yüzyıla kadar gider. Çok kuvvetli bir kültürel damardır. Bu
geleneğin temel kavramlarına ve erkanına bakıldığında İslam
medeniyetinin bir ifade ediliş biçimidir. İslam ile Alevilik
çatışmaz. Buna karşı bir şey söylediğinizde ya Aleviliğin içini
boşaltacaksınız ya da İslam’ı değiştireceksiniz. ‘Din dersi
olmasın’ lafını Aleviliği savunmak için söyleyemezsiniz. Din dersi
ile Aleviliğin korunması arasında bir bağlantı yok. Kılıçdaroğlu
‘Alevilik daha çok dersin içinde olsun’ deseydi daha doğru olurdu.
Hatta Aleviliğin ayrı bir dersi olsun da diyebilirdi. Alevilere
karşı tarihimizde iki adım atıldı. İkinci Mahmut, Yeniçeri ve
Bektaşi ocaklarını kapattı. Modernleşme amacı ile bu yapıldı.
İkinci karşı adım ise tek parti döneminde oldu. Bu da modernleşme
adına yapıldı. Bunun sorumlusu Ak Parti mi? Kılıçdaroğlu cevap
veriyor bana... ‘Sen önce Kahramanmaraş’ın ve Madımak’ın hesabını
ver’ diyor. Maraş’ta Ecevit Başbakan’dı ve CHP iktidarda idi
1979’da. Madımak’ta MHP-SHP iktidarda idi Başbakan Yardımcısı da
İnönü’ydü. Bütün bunlarla bizim ne ilgimiz var? Biz, iktidarda
değildik. Bu şartlarda Aleviler nasıl CHP’li oluyor
şaşırıyoruz.