Başbakan Davutoğlu'ndan Esad çıkışı!
Abone olBaşbakan Davutoğlu, Suriye krizinin çözümü için ortaya konan Esat planıyla ilgili Türkiye’nin Suriye halkının kabul etmediği hiçbir formülü kabul etmeyeceğini tekrarladı.
Başbakan Davutoğlu, yoğun seçim programı arasında
Suriye’deki krizin çözümü için ortaya atılan “Esad’lı geçiş”
formülüyle ilgili soruya, “Suriye halkının kabul etmediği hiçbir
geçiş sürecinde yokuz. Mesele Esad’lı geçiş değil Esad’ın gidişi
formülüdür” dedi.
İşte Başbakan Davutoğlu'nun Van gezisinde gazetecilere
yaptığı açıklamalardan satır başları:
YORGUNLUK YOK
Şu ana kadar 24 miting oldu. Mitinglerde büyük bir heyecan var.
Ben millet seçim yorgunu olacaktı diye korkuyordum ama şu ana kadar
yaptığımız mitingler çok iyi gitti. Ankara saldırısı sonrası bazı
endişeler vardı. Biz saldırı sonrası 5 miting yaptık. Hiç biri 7
Haziran’ın gerisinde değildi. Van için de bunu söyleyebilirim.
Seçim yorgunluğu yok.
HAYAT NORMAL AKIŞINA
DÖNMELİ
Hayatın normal akışını etkileyecek haberlerden,
spekülasyonlardan uzak durmak gerekir. Tam da ben bunun için
mitingleri yapmaya karar verdim. Toplumun genelini karamsarlığa
sevk edecek yöne gitmemeliyiz. Hangi siyasi görüşten, meslekten
olursak olalım, hepimizin özen göstermesi gereken, hayatımızı
normal akışına döndürmektir. Demokrasiye istikrara odaklanmak
lazım. Haberlerin çoğunun aslı yok, spekülatif haberler.
HEPİMİZİN TAZİYESİ
Gül’ün HDP’ye taziyede bulunması
Tabii Sayın Cumhurbaşkanı’nın takdiridir. Ama bunun hepimizin
taziyesi olduğunu vurguladım. Benim söylediğim, taziyenin adresinin
Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmasıdır. Taziye sahibi biziz,
hepimiziz, 78 milyon. Devleti katil ilan eden bir kesim var. Taziye
hepimizin, söylediğim her şey açık. HDP’nin bütün acıyı
sahiplenmesi de acıyı istismar.
SALDIRILAR TEK KAYNAKTAN
GELMİYOR
Kokteyl terör tanımı
O kavramı bu saldırıdaki bazı şahısların başka örgütlerle
ilişkisi olduğunu anlatmak için söyledim. Başka örgütlerle irtibatı
ve intikali sağlayanlar, aracılık edenler tespit edildi. Soruşturma
esnasında ortaya çıkan bir durum. Ama Türkiye genel olarak bu
saldırı dışında bir saldırı ile karşı karşıya. Türkiye’ye dönük
terör saldırısı tek kaynaktan gelmiyor, birçok kaynaktan
geliyor.
CANLI BOMBALARIN
YAKALANAMAMASI
Bir gazeteci yazdı diye tüh kaçırdık denilebilir mi?
Sadece o değil. O listenin dışında da yayımlanan haberler var.
Kaldı ki hizmete özel istihbarattan Sabah not geldi. Şu isimler şu
şekilde diye. Bunun bana gelmiş olması bunun kamuya dağıtılacağı
anlamına gelmez. Güvenlik birimlerinin arasında kalması gereken
olayların yayımlanması ayrı konu.
Suriye’de bizim pozisyonumuz belli: “Suriye’de 10’lu koalisyon
olarak Esad’ın 6 ay boyunca sembolik olarak yer alacağı ama bütün
yetkilerini devredeceği, sonunda da yerini yeni yönetime bırakacağı
bir formülün ABD Başkanı tarafından BM zirvesinde Putin’e
verildiği” iddiası:
Bu konuda Türkiye’nin tutumu açık. Biz Suriye halkının kabul
etmediği hiçbir formülü kabul etmiyoruz. Bunun dışında hiçbir geçiş
yöntemini onaylamıyoruz. Ama birçok formül kapalı kapılar ardında
konuşulur, gündeme getirilir. Ülkeler birbirlerine değişik
pozisyonlar önerebilir. (Bunun altında Türkiye’nin de imzası var
mı?) Yok, imza diye bir şey söz konusu değil. Türkiye’nin pozisyonu
bu konuda belli ama değişik formüller konulabilir. Müzakere
esnasında bunlar gündeme gelebilir. Mesele Esad’lı geçiş değil
Esad’ın gidiş formülüdür.
AYDINLIĞA YAKIŞMAZ
Doğrusu onların Türkiye’ye gelip, Türkiye’de yaşanan süreci
bizzat gözleyip Türkiye hakkında yargılamada bulunmaları lazım.
Etrafı ateş çemberinde olan Türkiye’nin bugün kendi içinde
demokrasisini en güçlü şekilde yaşamasını görmek gerekir. Hangi
Batı demokrasisinde Türkiye’de olduğu gibi bu kadar yüksek
katılımlı seçimler, bu kadar canlı tartışma var? Dolayısıyla, aydın
olmak olayları olduğu gibi önce görmek ve sonra dile getirmektir.
Kulaktan dolma bilgilerle spekülasyonlarla konuşmak aydınlığa
yakışmaz. Gelsinler hep beraber oturup konuşalım. 3-4 yıl önce de
görüşüyorduk. Kanallar var, açık. Oturup görüşebiliriz. Aralarında
yakından tanıdıklarım var.
ÖNYARGIYLA HAREKET
Ben bu aydınlarımızın bir bilinç sapması yaşadığını
düşünüyorum. Yani var olan zamanı ve mekânı doğru algılayamıyor,
önyargıyla hareket ediyorlar. Bir aydının kendi ülkesinin
itibarının düşmesi üzerine çağrılar yapmasını anlayamıyorum. Ben 12
Eylül’de öğrenciydim, 28 Şubat’ta köşe yazarıydım, akademisyendim.
Ama hiçbir Batılı lidere Türkiye’ye gelme çağrısı yapmadım.
Türkiye’ye herkesin gelmesi ve Türkiye’ye açılma çağrısı yaptım.
Aydınların insani konularda duyarlılığını hiç kaybetmemesi
lazım.
SALONLAR ONUR VERİCİ
Tarihi semboller üzerinden tartışmak doğru değil. Ben Dışişleri Bakanı iken gittiğim görüşmelerde devlet geleneğinin sürdüğü salonları onur verici bulurdum. Bazı görüşmeleri Ankara Palas’a alırdım ki erken Cumhuriyet döneminin mimarisini gösterebileyim. Tarihi mekânlarda misafir ağırlamak Türkiye’nin geçmişini de anlamaktır. Paris ve Londra eski başkentler, orada faaliyetlerini yürüttükleri için doğal olarak Dışişleri Bakanlığı aynı yerde devam ediyor. Zaten insanlar o görüntüye alışmışlar. Nadiren İstanbul’da bu tür görüşmeler tarihi mekânlarda yapılınca tartışma yaşanıyor. Ben şekil üzerinden tartışmayı doğru bulmuyorum. Ne konuşulduğu önemli, hangi koltukta oturulduğu değil.