'Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun zor tercihi'
Abone olMümtazer Türköne bugünkü yazısında Türkiye'yi ilgilendiren çok önemli 4 konuda, Davutoğlu'nun Erdoğan tarafından saf dışı bırakıldığını ileri sürerek Davutoğlu'nun tercihlerinin zor ve kritik olacağını yazdı.
İNTERNETHABER.COM
Cemaate yakın Zaman gazetesinin
yazarlarından Mümtazer Türköne bugünkü yazısında, Başbakan Ahmet
Davutoğlu'nun Türkiye'nin geleceğini etkileyecek 4 kritik konuyla
ilgili vereceği kararları ele aldığı yazısında, 'bu kararları
Erdoğan mı, yoksa Davutoğlu mu verecek' sorusunu yönelterek,
Davutoğlu'nun işinin çok zor olduğunu ileri
sürdü.
Türköne ülkeyi çok derinden etkileyen bu 4 konuyu ise şöyle
sıralıyor:
-4 eski bakan hakkında 5 Ocak'ta verilecek Komisyon
kararı
-MİT- Öcalan süreci
-Ekonomi
-AB süreci ve demokratikleşme
"ERDOĞAN BİR ALAYLI, DAVUTOĞLU İSE
MEKTEPLİ..."
Türköne, her dört konuda Erdoğan ve Davutoğlu'nun ayrı ayrı
düşündüğünü belirterek, 'Erdoğan'ın bir alaylı, Davutoğlu'nun ise
bir mektepli' olduğunu ifade etti.
"HER KONUDA BİRBİRİ İLE ÇELİŞEN İKİ
ADAM"
Yazar, çok sivri açıklamalara imza attığı yazısında, Erdoğan'ın
'diyet borçları peşinde' olduğunu, Davutoğlu'nun
ise 'ülkenin nesnel çıkarlarına sarılmak zorunda'
olduğunu, dolayısıyla, Türkiye'yi ilgilendiren dört temel sorun
için karar verici mercilerde bulunan bu iki ismin 'her
konuda birbiri ile çelişen iki adam' olduğunu ileri
sürdü.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
"DAVUTOĞLU'NUN ZOR TERCİHLERİNDEN İLKİ: 4
ESKİ BAKAN"
5 Ocak’ta Komisyon’un dört bakan hakkında vereceği karar, yeni
yılda Davutoğlu’nun zor tercihlerinden ilki olacak. Sadece ilki,
devamı gelecek.
"MİT-ÖCALAN SÜRECİ DAVUTOĞLU'NUN
İNİSİYATİFİ DIŞINDA"
MİT-Öcalan Süreci, Erdoğan’ın kontrolünde, Davutoğlu’nun
inisiyatifi dışında yürüyor. Davutoğlu’nun tercihi, taktik
oyalamalarla uzatmaların oynandığı süreçte her şeyi değiştirebilir.
Üçüncü sırada ekonomi var. Hükümet, daha doğrusu Davutoğlu-Babacan
ikilisi ile Erdoğan arasında sadece resmen ilan edilmemiş olan bir
savaş sürüyor. Dördüncü sırada, AB Süreci ve demokratikleşme
konusunda verilmesi gereken stratejik bir kararın arefesindeyiz.
Erdoğan’ın çürüttüğü ve tükettiği süreç, Davutoğlu tarafından bir
hamlede ayağa kaldırılabilir. Bu dört sorun alanı öncelik-sonralık
sıralaması olmadan kapıda bekliyor; ayrıca birbirini etkiliyor.
"BU KARARLARI ERDOĞAN MI YOKSA
DAVUTOĞLU MU VERECEK?"
Bu dört madde neredeyse Türkiye’nin karşı karşıya olduğu kritik
sorunların ve risklerin tamamını kapsıyor ve hepsi son derece
kritik bir aşamada bulunuyor. Daha fazla ertelenemeyecek kararların
-çoğu ocak ayı içinde olmak üzere- verilmesi gerekiyor. Bir
varsayıma bağlı olarak zor soruyu soralım: Bu kararları Erdoğan mı,
yoksa Davutoğlu mu verecek? Bu soruyu her açıdan kritik hale
getiren varsayım ise şu: Her dört konuda ayrı ayrı. Erdoğan ve
Davutoğlu farklı düşünüyor. Ayrıca kararı kimin vereceğini değil,
ülkenin kaderini konuşuyoruz.
"YÜCE DİVAN KARARI ERDOĞAN VE
DAVUTOĞLU'NUN TUTTUĞU PİS BİR DEĞNEK"
Dört bakan hakkında verilecek Yüce Divan kararı, bir tarafından
Erdoğan’ın öbür tarafından Davutoğlu’nun tuttuğu pis bir değnek.
Kamu vicdanında şaibeli olanlar dava görülmeden aklanırsa Davutoğlu
yolsuzlukların üstünü kapatmış olacak. Yüce Divan’a gidenler olursa
Erdoğan’ın “paralel yapı” ve “darbe” tezi çökecek ve dağılacak. AK
Parti tabanı refleks olarak sorgulamadan ve tartışmadan son bir
yılda partisine sahip çıktı. Üst üste biriken “hem suçlu hem güçlü”
görüntülerinin arkası pek hayra alamet değil. Faturayı Davutoğlu mu
ödeyecek?
"MİT-ÖCALAN GÖRÜŞMELERİNİ, DAVUTOĞLU
YÖNETMİYOR"
MİT-Öcalan görüşmeleri, gerçek sorunların dışında sanal bir dünyada
yürütülüyor. Ne Devlet ne de PKK, yürütülen müzakerelere stratejik
açıdan yaklaşmıyor. PKK, alan hakimiyeti ve dağ-şehir
bağlantılarında taktik büyük kazançlar elde etti. En önemlisi PKK
bu süreci, daha önce yaptığı gibi bir anda sabote edebilir. Erdoğan
bu sürece kısa günün kârı peşindeki esnaf mantığı ile yaklaşıyor.
Şu anda “kısa gün” haziranda yapılacak veya öne alınacak seçimler.
Dikkat edilirse süreç Davutoğlu tarafından değil, Erdoğan’ın kabine
içindeki çelik çekirdeği eliyle yürütülüyor.
"ERDOĞAN'IN 'İNŞAAT'
FERMANI..."
Ekonomi, Ruble’nin çöküşünden sonra daha da kırılgan durumda.
Babacan’ın hazırladığı ve Davutoğlu’nun desteklediği Orta Vadeli
Program ve dönüşüm projeleri, Erdoğan’ın ve çevresindeki
oligarşinin kurduğu barikatı aşıp, hayat bulamıyor. Görünürde
imalat sanayii ile inşaat sektörü, gerçekte ise reel sektör ile
rant sektörü arasında geçen savaşta Erdoğan ekonominin
önceliklerini değil, kendi çevresindeki oligarşinin çıkarlarını
koruma telaşında. Erdoğan’ın “İnşaat sektörünü hafife alacak
kimseye tahammülümüz yoktur” fermanı, Hükümet’in elini kolunu
bağlıyor.
"ERDOĞAN'IN DİYET
BORCU"
Dördüncü başlık, giderek büyüyen Erdoğan’ın çıkarları ile ülke
çıkarları arasındaki açıyı gösteriyor. Erdoğan son bir yılda hukuk
düzeninin altını-üstüne getirip soruşturmaları durdururken sağa
sola çok fazla diyet borcu birikti. Bu diyet borçları yüzünden,
ülkenin nesnel çıkarlarına göre değil kişisel ikbaline göre hesap
yapıyor. AB ile restleşmesi ve sonra hemen keskin bir dönüş
yapması, Putin’e cankurtaran simidi gibi sarılması bu yüzden.
Türkiye’nin içinde bulunduğu nesnel şartlar AB rotasında kalmayı,
Rusya’nın Türk Gazı projesini Avrupa ile dengeli bir politika ile
Türkiye’nin çıkarlarına uygun hale getirmeyi gerektiriyor. Erdoğan
ise bu alanı kendi otokrasisi için fırsata dönüştürünce ortada
denge falan kalmıyor.
"ERDOĞAN BİR ALAYLI DAVUTOĞLU İSE
MEKTEPLİ..."
Erdoğan bir alaylı, Davutoğlu ise mektepli. Üstelik biri diyet
borçları peşinde, öbürü ise ülkenin nesnel çıkarlarına sarılmak
zorunda. Ülkenin dört temel sorun alanı ve her konuda birbiri ile
çelişen iki adam. Sizce Davutoğlu’nun tercihi ne olur?