Barolar CHP'nin arka bahçesi mi?
Abone ol"İmam-Hatipler arka bahçe mi" iddialarına karşı tersinden bir söylem geliştiren Yenişafak yazarı Ahmet Kekeç sordu: "Barolar ve DİSK, CHP'nin arka bahçesi mi?"
İmam Hatip Liselerinin Erbakan ve Milli Görüş çevrelerinin arka
bahçesi olduğuna dair iddialarının karşısında "Barolar ve
DİSK, CHP'nin arka bahçesi mi?" diye soran Yenişafak
yazarı Ahmet Kekeç'den aykırı bir yazı daha geldi. Kekeç'in siyasi
pratiğimiz üzerinden ilgi çekici tespiti şöyle:
Yazı: Ahmet Kekeç
Kaynak: www.yenisafak.com.tr
- Erbakan'a atfedilen "İmam Hatipler bizim arka bahçemizdir" sözü
birçok yasaklamaya kılıf teşkil etti. Nasıl olurdu da, Tevhid-i
Tedrisat gereği kurulmuş, kurulmasına izin verilmiş, haddizatında
laik eğitim kurumları olması gereken bu okullar bir partinin, belli
bir ideolojik grubun "avlanma sahası" haline gelirdi yahut
getirilirdi?
İmam Hatipli olmadığım için, bu okulların düz liselerden farkını
bilmiyorum.
Düz liselerin ideolojisi kemalizmdir.
Hepimiz kemalist eğitimden geçtik.
Muhtemelen (muhtemelen değil, mutlaka) İmam Hatiplerde de durum
böyledir.
Elbette, mahut "arka bahçe" itirazının tamamen dayanaksız olduğunu
söylemeye çalışmıyorum. Çünkü, İmam Hatipliliğin farklı bir sosyal
kimliğe işaret ettiğini az çok kestirebiliyorum. Tıpkı
Galatasaraylılık, Vefalılık, Robert Kolejlilik gibi... Toplumdan
bağımsız değil ama, bazen genelgeçer toplum
değerlerinin/alışkanlıklarının üzerine çıkan ve benzerlik (çoğu
zaman da dayanışma) temelinde şekillenen bir sosyal kimlik...
"Öteki"ni dışarıda bırakacak bir siyasal tavıra dönüşmediği sürece,
bunda da bir sakınca görmüyorum.
Fakat, "arka bahçe" tartışması, yukarıda da belirtildiği üzere,
birçok yasaklamaya kılıf teşkil ettiği için hâlâ ciddiyetini
koruyor.
İşe bazı hususların altını çizerek başlamak gerekiyor:
Birincisi, "İmam Hatipler bizim arka bahçemizdir" sözü Erbakan'a
ait değildir. Böyle bir söz sarfedilmemiştir bile...
İkincisi, elbette bu okullar Tevhid-i Tedrisat gereği
kurulmuşlardır. (Tevhid-i Tedrisat diye tutturanların eğitimin
birliği ilkesine uymayan okulları, sözgelimi doğrudan Sağlık
Bakanlığı yahut Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı okulları niçin
dert edinmedikleri ayrıca merak konusudur.)
Üçüncüsü, bu ülkede "eğitim"den amaç öncelikle laik-kemalist rejime
nefer yetiştirmektir. İmam-Hatipler de, tıpkı diğer okullar gibi,
bu amaçla kurulmuşlardır. Bunu da doğal karşılıyoruz. Çünkü
İdeolojik devletlerin tümünde durum böyledir. Haa, siz verilenle
yetinmez, dünyada en az "dikte edilen" kadar saygın başka görüşler,
başka yaşama biçimleri de olduğunu keşfeder, kendinizi bir an önce
resmi çerçevenin dışına atmaya bakarsınız, o başka.
Dördüncüsü de şu olsun:
Şu sıralarda bütün muhalefetini "laiklik" ve "arka bahçe"
terminolojisi üzerinden yürüten Deniz Baykal ne yapmaya
çalışıyor?
Tamam, İmam Hatipler belli bir partinin, belli bir ideolojik grubun
arka bahçesi olmasın. Peki, kendisini "bağımsız işçi hareketi"
olarak sunan DİSK, herhangi bir siyasal düşünceyi referans almaması
gereken Türkiye Barolar Birliği CHP'nin arka bahçesi olsun mu?
Baykal Türk halkını sokağa dökülmeye çağırıyor, arkasından DİSK
"kitlesel eylem kararı" alıyor. Baykal, "Cumhuriyetin kazanımları
tehlikededir" diyor, Türkiye Barolar Birliği topyekün direniş
hareketi başlatıyor.
Hadi Türkiye Barolar Birliği'ni anladık, bu kurumun başındaki zat
hem CHP'li olduğunu, hem de "İmam Hatipli bir Başbakan'ı içine
sindiremediğini" açıklamıştı. Peki DİSK'e ne oluyor? CHP'nin karşı
çıktığı hakim ve savcı atamaları "emekçi halkımızı" ne
ilgilendiriyor? Bu atamalar engellendiğinde durumlarında ne gibi
bir "düzelme" olacak?
Hadi beşincisi de şu olsun:
Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Moğultay, "Bu kadroları MHP'ye mi
bırakacaktık?" deyip, bir hesaplamaya göre 5 binden fazla CHP'liyi
yargı kadrolarına yerleştirmişti. Türkiye Barolar Birliği'nin
saygıdeğer CHP'li Başkanı Özdemir Özok bu aleni "partizanca
girişimi" nasıl yorumluyor?