Barlas'tan farklı perspektif
Abone olSavaş Ay'ın Cumartesi günleri yaptığı röportajlarının yankısı sürüyor. Mehmet Barlas, bugünkü Ay'ın konuk ettiği kişilerin cehaletle suçlanmasını mercek altına aldı.
Savaş Ay'ın yeni yıldızlarla yaptığı röportajlar yankı bulmaya
devam ediyor. Ay'ın konuk ettiği kimliklerin cehaletle suçlanmasını
konu edinen Mehmet Barlas, meseleye farklı bir pencereden baktı.
diye soran Barlas'ın ufuk açıcı yazısı şöyle:
- Gazetecilik mesleğinde, başkalarının yaptıklarını eleştirmek
yerine, kendi işine bakmayı tercih edenlerdenim.
Bugün arkadaşım Savaş Ay'ın cumartesi günleri yeni yıldızlarla
yaptığı söyleşilere değineceğim. Bu yazının amacı asla "Neden böyle
yapıyor" diye Savaş'ı eleştirmek değil.
Ben, her soruda çeşitli konulardaki bilgi yetersizlikleri açığa
çıkan genç yıldızları eleştirenleri eleştirmek istiyorum.
Önce şu noktaya dikkati çekmem gerekiyor.
"Bilmek" ve "Hatırlamak" çok farklı şeylerdir.
Eğer bir toplumda "Yazılı Hafıza" yoksa, "Bilgi"ler genellikle
"Hatırlanan"lardan ibaret kalır. Sonuçta yaşı ileri olanlar daha
çok şeye tanık oldukları için, daha bilgili kabul edilirler...
Örneğin Atatürk'ün şoförü, direksiyonda hatırladıklarından
Cumhuriyet tarihine yorum getirebileceğini varsayar.
Bu şekilde yazılı hafızası olmayan toplumlarda, yaşlanmak, bilgelik
konusunda rütbe almak anlamına da gelir.
Savaş Ay da toplumun yapısını çok iyi tanıdığı için, çok genç
şöhretlere, yakın tarihten sorular sorduğu zaman, daha ileri
yaşlardaki insanlara gülünç gelecek cevaplar alacağını biliyor...
Çünkü sorulan sorular, o genç şöhretler doğmadan önce meydana gelen
gelişmelere ilişkin oluyor.
Daha eski kuşaktan daha yerleşik isimlere onların doğumundan önceki
döneme ilişkin sorular sorsa, muhtemelen onların cevapları da daha
doğru olmayacaktır.
Yani sorun, genç yıldızların bilgilerindeki sığlık değildir.
Sorun, kuşaktan kuşağa aktarılan, okuma alışkanlığından yoksun
olmak dramından kaynaklanıyor.
Bu söylediklerimin doğru mu, yanlış mı olduğunu kanıtlamak çok
kolay.
Savaş Ay, toplumsal hayatımızın daha eski kuşak yerleşik
yıldızlarını razı edip, onlarla da, genç yıldızlarla yaptığı gibi
bir bilgi derecesi tahlili yapabilirse, ortaya gerçek
çıkacaktır.
Buna da gerek var mı bilemiyorum. Çünkü toplumda herkesin bir yeri
ve işlevi var.
Siz hiç, Marilyn Monroe'nun Amerikan Bağımsızlık Savaşı veya
Jefferson Kağıtları hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğunu merak
ettiniz mi?
"Being There" filminin senaryosunu yazan Jerzy Kosinski, bu filmin
unutulmaz aktörü Peter Sellers kadar cahil bir kişi tanımadığını
anlatmıştı bana. Ama bunu öğrendikten sonra, "The Party"yi veya
"Pink Panther"i seyrederken, beğenimde hiç azalma olmadığını
hissettim.
Fakat bu olgu, Peter Sellers'in içinden çıktığı İngiliz toplumunun
topyekbilgiye olan mesafesini belirlemez. İngiltere'deki kitapların
satış rakamları, İngiliz gazetelerinin içerikleri, BBC
programlarının kalitesi, bu toplumun genel bilgi düzeyini de
kanıtlar.
BBC'de yayınlanan "Master Mind" adlı bilgi yarışmasını izleyin
mesela. Ne demek istediğimi anlarsınız.
Yani bazı kişilerin ve bazı genç yıldızların, yakın tarih hakkında
çok bilgili olmamaları kabul edilebilir bence.
Ayrıca Savaş Ay bana da gelip benzer soruları sorsa, mümkün
olduğunca saçma cevaplar verirdim. Çünkü sorulara doğru cevaplar
alındığı takdirde, bunlar kimsenin ilgisini çekmeyecektir ki. O
yanlış soruları alaya alanların kendi bilgi dereceleri bir teste
tabi tutulmadığına göre ve ezberlenmiş şeyleri bilgi olarak kabul
ettikleri sürece, bu oyun böylece devam edecektir.
Sözün özüne gelirsek, sakın Savaş Ay'ın söyleşi yaptığı genç
şöhretlerin bilgi sığlığına bakıp, "Canım bu kadar da olmaz"
demeyin.
Seçilmiş bilgisizlere bakarak, "Aslında biz böyle değiliz.
Okuyoruz, izliyoruz ve bilgi ufkumuzu hem bireyler, hem de toplum
olarak sürekli genişletiyoruz" diyebiliyor muyuz? Doğumumuzun
öncesinde olup bitenlere ve tanıdıklarımızın dışındaki çevrelere
ilgi duyup, onlar hakkında kitap okuyor muyuz?
Yazı: Mehmet Barlas
Kaynak: