Barlas'tan Ekşi'ye cevap
Abone olSabah yazarı Mehmet Barlas, Başbakan'a mektup yazan ve kendisine "Kuralsız Kişilik" lakabını takan Oktay Ekşi'ye cevap verdi.
Mehmet Barlas, isimli yazısında Başbakan'a mektup yazan ve
eleştiri oklarına hedef olan Oktay Ekşi'yi eleştirdi. Barlas,
"Kuralsız Kişilik" yakıştırmasına da değindi.
Yazı : Mehmet Barlas
Kaynak :
Oktay Ekşi'nin Yeni Ceza Yasası'nda basını ilgilendiren olumsuz durumlardan ötürü Başbakan Erdoğan'a Adnan Menderes hatırlatması yaptığı mektup tepkilere neden olmuş ve Habertürk sitesinde "Oktay Ekşi'yi kaybettik" diye bir de yorum yayınlanmıştı.
Ekşi bu tür tepkilerin yer aldığı Yeni Şafak'a bir mektup göndermiş. Bu konuyu "Şaka" sütununa alan bu satırların yazarından da bahsetmiş:
-Ben Açık Mektubumda Başbakan Tayyip Erdoğan'a "iletişim özgürlüğünü kısıp gazetecileri hapse atarak amaca ulaşmayı ummak yanlış bir yoldur. Çok denenmiş olumlu sonuç alınamamıştır" tavsiyesinde bulunduktan sonra kendisinin bilemediği dönemin somut olaylarını örnek gösterdim. O dönemin bizi karanlığa götürdüğünü söyledim. Bundan "Menderes idam edilmişti. Demek ki sen Erdoğan da idam edilir imasında bulunuyorsun" sonucunu çıkarmak için ya Mehmet Barlas kadar kuralsız bir kişilik yahut da "Havada bulut var" cümlesinden "Sen bana ördek dedin!" sonucu çıkaracak kadar hasta bir kafaya sahip olmak gerekir.
Ekşi'nin Başbakan Erdoğan'a "Kendisinin bilemediği dönemin somut olaylarını örnek gösterdim" diyerek Erdoğan'ı bir nevi cehaletle değerlendirmesine değinirsem, acaba "Havada bulut var" demiş gibi de mi olurum?
Ama düşündüm ki Oktay Ekşi'ye laf yetiştirmenin bir anlamı yok. Türkiye'de Adnan Menderes'in idamı ile noktalanan o dönemi galiba "Tek bilen kişi" olması, onu takılmış plak gibi aynı içerikli uyarılar yapmaya yönlendiriyor.
Dün "Zaman"da Mustafa Ünal şöyle yazıyordu:
-27 Mayıs cuntasının içinde bizzat yer alanlar bile yaptıklarını savunmakta zorlanıyor. Yıldönümünün sıcaklığı sürerken Oktay Ekşi'nin Başbakan Erdoğan'a Adnan Menderes hatırlatması yapması, sonunun benzeyeceğini en azından ima etmesi hiç yakışık almadı. Yanlış hatırlamıyorsam Ekşi bunu daha önce de yapmıştı. 163. maddenin kaldırılması sırasında yazdığı yazıda da aynı yolu seçmiş, benzer üslupla rahmetli Turgut Özal'a Menderes'in trajik akıbetini anımsatma gereği duymuştu. Ekşi'nin eleştiri için başka yol, başka üslup bulması gerekir, çizgisi gereği 27 Mayıs'ın arkasındaki duruşunu hâlâ sürdürüyor olsa bile Avrupa Birliği'nin menziline iyice girdiğimiz bir süreçte bu üslup garip kaçıyor.
Benden "Kuralsız Kişilik" diye söz etmesine gelince. Ekşi'nin basın özgürlüğüne ilişkin "Kurallı Kişilik"i simgelediğini söylemek çok zor.
Yeni Şafak'ta Ali Bayramoğlu bu konuya şöyle değinmişti dün:
-Düşünce ve basın özgürlüğünü iyice zapturapt altına alan ünlü Terörle Mücadele Yasası çıkarken, Oral Çalışlar, Ragıp Duran, Alper Görmüş ve daha nice gazeteci yaptıkları haber ve röportajlar yüzünden mahkûm olurken Ekşi'nin demokratik aklı neredeydi? 28 Şubat'ın en sıcak günlerinde, 1997'de, Şemdin Sakık'a atfen ileri sürülen "PKK ile işbirliği yapan gazeteciler var" açıklamasına dayanarak "Kim bu alçaklar? Çıksın ortaya" satırlarını yazan Oktay Ekşi değil miydi? Gazetesi yayınlanması yasak olan bir hazırlık soruşturması ifadesini yayınlarken ne yaptı? Sakık'ın açıklamasının yalan olduğu ortaya çıkınca ne hissetti? Ertesi gün sütununda çıkan iki satırlık bir pişmanlık ifadesi neyi halletti? İşinden olan gazeteciler bir yana, Akın Birdal bu açıklama yüzünden kurşunlanmadı mı?
Neyse.. Oktay Ekşi iyi ki genç bir insan. Daha yaşlı olsaydı Başbakan'a "Sen o dönemleri bilmezsin" diyerek Abdülhamid'in haledilmesini veya Bab-ı Ali Baskını'nı hatırlatırdı herhalde. Ya da İstiklal Mahkemeleri'ni hatırlatıp, "İskilipli Atıf Hoca"yı gündeme getirirdi.
Yazı : Mehmet Barlas
Kaynak :
Oktay Ekşi'nin Yeni Ceza Yasası'nda basını ilgilendiren olumsuz durumlardan ötürü Başbakan Erdoğan'a Adnan Menderes hatırlatması yaptığı mektup tepkilere neden olmuş ve Habertürk sitesinde "Oktay Ekşi'yi kaybettik" diye bir de yorum yayınlanmıştı.
Ekşi bu tür tepkilerin yer aldığı Yeni Şafak'a bir mektup göndermiş. Bu konuyu "Şaka" sütununa alan bu satırların yazarından da bahsetmiş:
-Ben Açık Mektubumda Başbakan Tayyip Erdoğan'a "iletişim özgürlüğünü kısıp gazetecileri hapse atarak amaca ulaşmayı ummak yanlış bir yoldur. Çok denenmiş olumlu sonuç alınamamıştır" tavsiyesinde bulunduktan sonra kendisinin bilemediği dönemin somut olaylarını örnek gösterdim. O dönemin bizi karanlığa götürdüğünü söyledim. Bundan "Menderes idam edilmişti. Demek ki sen Erdoğan da idam edilir imasında bulunuyorsun" sonucunu çıkarmak için ya Mehmet Barlas kadar kuralsız bir kişilik yahut da "Havada bulut var" cümlesinden "Sen bana ördek dedin!" sonucu çıkaracak kadar hasta bir kafaya sahip olmak gerekir.
Ekşi'nin Başbakan Erdoğan'a "Kendisinin bilemediği dönemin somut olaylarını örnek gösterdim" diyerek Erdoğan'ı bir nevi cehaletle değerlendirmesine değinirsem, acaba "Havada bulut var" demiş gibi de mi olurum?
Ama düşündüm ki Oktay Ekşi'ye laf yetiştirmenin bir anlamı yok. Türkiye'de Adnan Menderes'in idamı ile noktalanan o dönemi galiba "Tek bilen kişi" olması, onu takılmış plak gibi aynı içerikli uyarılar yapmaya yönlendiriyor.
Dün "Zaman"da Mustafa Ünal şöyle yazıyordu:
-27 Mayıs cuntasının içinde bizzat yer alanlar bile yaptıklarını savunmakta zorlanıyor. Yıldönümünün sıcaklığı sürerken Oktay Ekşi'nin Başbakan Erdoğan'a Adnan Menderes hatırlatması yapması, sonunun benzeyeceğini en azından ima etmesi hiç yakışık almadı. Yanlış hatırlamıyorsam Ekşi bunu daha önce de yapmıştı. 163. maddenin kaldırılması sırasında yazdığı yazıda da aynı yolu seçmiş, benzer üslupla rahmetli Turgut Özal'a Menderes'in trajik akıbetini anımsatma gereği duymuştu. Ekşi'nin eleştiri için başka yol, başka üslup bulması gerekir, çizgisi gereği 27 Mayıs'ın arkasındaki duruşunu hâlâ sürdürüyor olsa bile Avrupa Birliği'nin menziline iyice girdiğimiz bir süreçte bu üslup garip kaçıyor.
Benden "Kuralsız Kişilik" diye söz etmesine gelince. Ekşi'nin basın özgürlüğüne ilişkin "Kurallı Kişilik"i simgelediğini söylemek çok zor.
Yeni Şafak'ta Ali Bayramoğlu bu konuya şöyle değinmişti dün:
-Düşünce ve basın özgürlüğünü iyice zapturapt altına alan ünlü Terörle Mücadele Yasası çıkarken, Oral Çalışlar, Ragıp Duran, Alper Görmüş ve daha nice gazeteci yaptıkları haber ve röportajlar yüzünden mahkûm olurken Ekşi'nin demokratik aklı neredeydi? 28 Şubat'ın en sıcak günlerinde, 1997'de, Şemdin Sakık'a atfen ileri sürülen "PKK ile işbirliği yapan gazeteciler var" açıklamasına dayanarak "Kim bu alçaklar? Çıksın ortaya" satırlarını yazan Oktay Ekşi değil miydi? Gazetesi yayınlanması yasak olan bir hazırlık soruşturması ifadesini yayınlarken ne yaptı? Sakık'ın açıklamasının yalan olduğu ortaya çıkınca ne hissetti? Ertesi gün sütununda çıkan iki satırlık bir pişmanlık ifadesi neyi halletti? İşinden olan gazeteciler bir yana, Akın Birdal bu açıklama yüzünden kurşunlanmadı mı?
Neyse.. Oktay Ekşi iyi ki genç bir insan. Daha yaşlı olsaydı Başbakan'a "Sen o dönemleri bilmezsin" diyerek Abdülhamid'in haledilmesini veya Bab-ı Ali Baskını'nı hatırlatırdı herhalde. Ya da İstiklal Mahkemeleri'ni hatırlatıp, "İskilipli Atıf Hoca"yı gündeme getirirdi.