Barlas, haberciliği sorguladı
Abone olArtık gazetelerin haberin tek kaynağı olmadığına dikkat çeken Mehmet Barlas, kalite ve dürüstlüğün önem kazandığını belirtirken Doğan Grubuna'da atıfta bulunuyor.
Haber her yerde var... Ya güvenirlik ve dürüstlük?
İstanbul'da yapılan Gazeteciler Birliği Toplantısı, bu toplantıya ev sahipliği yapan medya grubu tarafından, ağırlıklı olarak "Türkiye'nin Tanıtımı" etkinliği biçiminde yansıtıldı.
"Muhabir" kavramının niteliklerini, gerçekten hakkını vererek her haberinde ve analizinde kanıtlayan Zafer Özcan'ın Zaman'daki Haber-Yorum'u, bu toplantıya katılan gazetecilerin yarına nasıl baktıklarını anlatıyordu. Bazı bilgileri aktaralım:
Dünya üzerindeki 208 ülkenin 178'inde günlük gazete yayınlanıyor. Yani 30 ülkede günlük gazete yok. Mesela Senegal'de bir gazetenin fiyatı bir kilo pirinç fiyatına eşitmiş. Bu nedenle Senegal'deki gazete okurlarının yüzde 60'ı, ödünç aldıkları gazeteleri okurmuş.
Dünyada yaklaşık 1 milyar insan gazete okuyormuş. 100 büyük gazeteden 66'sı Asya'da yayınlanıyormuş. Çin'de bir kişi gazeteye 1 saat ayırırken, Avrupa ülkelerinde bu süre 15 dakikaya kadar düşüyormuş.
Gazeteciler Birliği toplantısına katılan meslek adamlarının en çok üzerinde durdukları nokta ise şu... Artık gazeteler, "Habercilik" konusunda tek kaynak değil. Radyo ve televizyon haberciliği bile, internet haberciliğinin rekabeti karşısında, yeni içerikler aramaya başladı.
Dünyadaki seçkin gazetelerin, bu yeni rekabet ortamında kendilerine seçtikleri alan, "Kalite-Dürüstlük- Özgürlük" olarak belirleniyor.
Alışılmış gazetecilik anlayışında, gazeteler için "Güçlülük" en ağırlıklı öğeydi. Bizde de, bir gazetenin ağırlığı, istifa ettirdiği bakan sayısı veya sarstığı iktidarlarla ölçülmez miydi? Ama bilgi ve iletişim çağının yeni medyaları, bu "Güçlülük" öğesini, gazetelerin elinden almakta.
Bugün internet sitelerindeki haberlerin, medya açısından dokunulmaz varsayılan medya sermayelerini nasıl titrettiklerini görmüyor muyuz?
Veya bir Moore'un yaptığı sinema filmi, Bush yönetimini, tüm basının yaptığından daha fazla titretmiyor mu? Türk gazeteleri de, çaresiz bu yeni dünyaya ayak uydurmak zorundalar.
Artık hepimiz biliyoruz. Ayrıca bütün toplum biliyor. Türk gazetelerinin ve medya sermayesinin son dönemde yaşadıkları ve özellikle 28 Şubat sürecindeki gelişmeler, "İtibar ve güvenilirlik" olgularını adeta sıfırladı.
Son yıllarda Anadolu kentlerini ziyaret ederken, bu gerçeğin, her fırsatta ve her zeminde seslendirildiğine tanık oldum.
İtibar ve güvenilirlik, dış etkilerle ve siyasetle yüzgöz olmuş ilişkilerle zaten erirken, medya sermayelerinin birbirleri hakkındaki yayınları, işe tuz, biber ekti.
Türk okuru bu yüzden, her başlığın arkasında gizli bir mesaj, her manşetin derinliklerinde Ankara'da birilerine gönderilmiş mektup aramaya başladı.
Oysa dünya basını, şimdi haberden çok "Güvenilirlik ve Dürüstlük" olgularının, yeni gazeteciliğin temel direkleri olduğunu kavramış durumda.
Dileriz, Dünya Gazeteciler Birliği (WAN) toplantısını düzenleyenler, bu gerçekleri özümser ve onlardan başlayarak bu anlayış tüm basına egemen olur.
İstanbul'da yapılan Gazeteciler Birliği Toplantısı, bu toplantıya ev sahipliği yapan medya grubu tarafından, ağırlıklı olarak "Türkiye'nin Tanıtımı" etkinliği biçiminde yansıtıldı.
"Muhabir" kavramının niteliklerini, gerçekten hakkını vererek her haberinde ve analizinde kanıtlayan Zafer Özcan'ın Zaman'daki Haber-Yorum'u, bu toplantıya katılan gazetecilerin yarına nasıl baktıklarını anlatıyordu. Bazı bilgileri aktaralım:
Dünya üzerindeki 208 ülkenin 178'inde günlük gazete yayınlanıyor. Yani 30 ülkede günlük gazete yok. Mesela Senegal'de bir gazetenin fiyatı bir kilo pirinç fiyatına eşitmiş. Bu nedenle Senegal'deki gazete okurlarının yüzde 60'ı, ödünç aldıkları gazeteleri okurmuş.
Dünyada yaklaşık 1 milyar insan gazete okuyormuş. 100 büyük gazeteden 66'sı Asya'da yayınlanıyormuş. Çin'de bir kişi gazeteye 1 saat ayırırken, Avrupa ülkelerinde bu süre 15 dakikaya kadar düşüyormuş.
Gazeteciler Birliği toplantısına katılan meslek adamlarının en çok üzerinde durdukları nokta ise şu... Artık gazeteler, "Habercilik" konusunda tek kaynak değil. Radyo ve televizyon haberciliği bile, internet haberciliğinin rekabeti karşısında, yeni içerikler aramaya başladı.
Dünyadaki seçkin gazetelerin, bu yeni rekabet ortamında kendilerine seçtikleri alan, "Kalite-Dürüstlük- Özgürlük" olarak belirleniyor.
Alışılmış gazetecilik anlayışında, gazeteler için "Güçlülük" en ağırlıklı öğeydi. Bizde de, bir gazetenin ağırlığı, istifa ettirdiği bakan sayısı veya sarstığı iktidarlarla ölçülmez miydi? Ama bilgi ve iletişim çağının yeni medyaları, bu "Güçlülük" öğesini, gazetelerin elinden almakta.
Bugün internet sitelerindeki haberlerin, medya açısından dokunulmaz varsayılan medya sermayelerini nasıl titrettiklerini görmüyor muyuz?
Veya bir Moore'un yaptığı sinema filmi, Bush yönetimini, tüm basının yaptığından daha fazla titretmiyor mu? Türk gazeteleri de, çaresiz bu yeni dünyaya ayak uydurmak zorundalar.
Artık hepimiz biliyoruz. Ayrıca bütün toplum biliyor. Türk gazetelerinin ve medya sermayesinin son dönemde yaşadıkları ve özellikle 28 Şubat sürecindeki gelişmeler, "İtibar ve güvenilirlik" olgularını adeta sıfırladı.
Son yıllarda Anadolu kentlerini ziyaret ederken, bu gerçeğin, her fırsatta ve her zeminde seslendirildiğine tanık oldum.
İtibar ve güvenilirlik, dış etkilerle ve siyasetle yüzgöz olmuş ilişkilerle zaten erirken, medya sermayelerinin birbirleri hakkındaki yayınları, işe tuz, biber ekti.
Türk okuru bu yüzden, her başlığın arkasında gizli bir mesaj, her manşetin derinliklerinde Ankara'da birilerine gönderilmiş mektup aramaya başladı.
Oysa dünya basını, şimdi haberden çok "Güvenilirlik ve Dürüstlük" olgularının, yeni gazeteciliğin temel direkleri olduğunu kavramış durumda.
Dileriz, Dünya Gazeteciler Birliği (WAN) toplantısını düzenleyenler, bu gerçekleri özümser ve onlardan başlayarak bu anlayış tüm basına egemen olur.