Barış, kardeşlik, halklar…
Kullanana konfor sağlayan, büyülü kavramlar. Siyonist’in de,
emperyalistin de, terör iltisaklılarının da sığınağı…
Kırk uzun yıldır, bu lafzlarla sürekli taciz edildik. Irak’ı kan
gölüne çeviren ABD de barış diyor; Ukrayna’yı işgal eden Rusya da,
Gazze’de soykırım yapan İsrail de, her terör saldırısından sonra
örgütün siyasi uzantısı da…
Kırk uzun yıldır; milletin kanına ekmek doğrayanların barıştan,
halklardan ve kardeşlikten bahsetmesi artık irite etmeye,
tiksindirmeye başladı.
DEM Parti ve türevlerinin Gazzeli masumlar için hiç barış
istediğini duydunuz mu, Rus-Ukrayna halklarının kardeşliğinden dem
vurduklarını gördünüz mü, İran'da öz yönetim talep ettiklerini
okudunuz mu, Pkk/Ypg’nin saldırılarını kınadıklarına şahit oldunuz
mu?!
Bugün bu ülkede bir kardeşlik, barış ve halklar sorunu yok,
olmayacak da. Günde otuzlu şehitler verdiğimiz 90’larda da
yoktu.
Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir ilçede doğdum, büyüdüm.
Başka bir şehirde yatılı okuyordum. Sömestrlerde memlekete
döndüğümde, yaşadığım beldeye her zaman araç bulamazdım ve komşu
Kürt köyünde misafir edilirdim.
Terörün zirve yaptığı yıllarda Diyarbakır’daydım. Ciddi
rahatsızlık geçiren, yaşı dolmamış çocuğumu emekli sağlıkçı Kürt
amcama emanet ederek şehir dışına göreve gittim. En az benim kadar
ilgileneceğini biliyordum; gözüm arkada kalmadı. Görev yaptığım
dönemlerde en çok Kürt kökenli askerlerim severdi beni, bugün en
çok onlar arayıp sorar.
Bu memlekete ekilmeye çalışılan nifak tohumları hiçbir zaman
tutmadı, tutmayacak da. Rahmetli Alparslan Türkeş’in ifadesiyle,
“Biz ne kadar Türk isek onlar da o kadar Türk’tür, onlar ne kadar
Kürt ise biz de o kadar Kürt’üz”
Bugün kim bir kavramı çok kullanıyorsa, bilin ki istismar
ediyordur. Sadece bizde değil, vahşi batıda da durum farklı değil.
Ortadoğu’nun bölünmüş haritalarını yapan; Kamboçya, Vietnam,
Pakistan ve Afganistan’da milyonların kanını elinde taşıyan Henry
Kissenger’a Nobel Barış Ödülü verdiler. Pamuklara sardığımız Orhan
da, Ermenileri katlettiğimiz iftirası sonrası Nobel Edebiyat Ödülü
ile taltif edildi.
İktidar, 2013-2015 çözüm/açılım sürecinde bir şans tanıdı. Bugün
gelinen noktada, Cumhur İttifakı olarak son bir şans daha verildiği
görülüyor.
Yalnız burada DEM’in bir tarafının şahin davranarak, diğer
tarafının güvercin gibi görüntü vererek cambazlık yapmaması
gerekiyor. Zira, DEM Parti Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın
“Ya barışı inşa edeceğiz ya her yer Gazze olacak” ifadeleri, parti
içinde bir iş bölümü olduğu algısı oluşturuyor.
Görüşmelerde bir pazarlık payı aranmamalı. Terör örgütü
elebaşının yapacağı letafet değil, nedamet olacak.
İnsanımız; ülke soyarken Atatürk, mütedeyyin soyarken dindar,
terör estirilirken barış maskesi takılmasından çok yoruldu.
Bu milletin bölünmez bir bütün olduğunu, “Türkleri sevmeyen bir
Kürt, Kürt değildir; Kürtleri sevmeyen bir Türk de Türk değildir”
sözüyle, en güzel şekilde Ziya Gökalp ifade etmiştir.