Barış yapılacaksa karakol yapılmayacak!
Abone olBDP Mersin milletvekili Ertuğrul Kürkçü Lice'de yaşananları ve Kandil'in çağrısını İnternethaber'e değerlendirdi.
NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Mersin Milletvekili Ertuğrul
Kürkçü, Lice'nin Kayacık köyünde kalekol yapımına engel olmak için
eylem yapan köylülerin üzerine ateş açılması sonrası bir kişinin
ölmesi ve 9 kişinin yaralanması sonrasındaki durumu, Kandil'den
yapılan sokağa çıkma çağrısını ve tüm yurtta Kürtlere destek çıkan
vatandaşların yürüyüşünü İnternethaber'e değerlendirdi.
BARIŞ YAPILACAKSA KARAKOL YAPILMAYACAK
DEMEKTİR
"Olay yerinde olmadığım ve şu ana kadar gelen bilgiler de son
derece karmaşık olduğu için net bir hüküm veremeyeceğim ama orada
Medeni Yıldırım adında bir gencin öldüğü ve öldürüldüğü sırada
da barışçı bir gösterinin içinde olduğu, dolayısıyla barışçı
bir gösteride yer alan bir insanın kurşunlanarak öldürülen bir
insanın tartışılacak bir yönü yok. Bunu ayrıca yorumlamaya da gerek
yok. Devlet, bütün yurttaşların toplantı ve gösteri yapma
özgürlüğünü korumakla görevlidir. Karakollar kendilerini
koruyabilirler. Benim görüntülerde görebildiğim kadarıyla da
olaylar başlarken mi, başladıktan sonra mı, ateş açıldıktan sonra
mı kopan bir tepki olup olmadığı anlaşılmıyor. Ancak Medeni
Yıldırım'ın öldürüldüğü anda herhangi bir hareket halinde
olmadığını hep birlikte görüyoruz."
"Bütün bu nedenlerle, Lice'deki meselenin kaynağına dönecek olursak
orada bir karakol yapımına halkın tepki göstermesini çok doğal
olduğunu düşünüyorum. Eğer hakikaten barış yapılacaksa karakol
yapılmayacak demektir. Ya da karakolların kalekol olarak yeniden
inşaasını halkın istememesi kadar anlamlı bir şey yok. Bu gösteriyi
insanlar yapabilirlerdi ve oradan ayrılabilirlerdi eğer üzerlerine
şiddetle yönelinmeseydi. O nedenle ben bu olayların gidilşini ve
burada ortaya çıkacak kayıpların yol açabileceği imtiali okuyamayan
anlayamayan valinin, jandarmanın, İçişleri Bakanının asıl tartışma
konusu olduğunu söyleyebilirim. Geri kalanı bence bu olayların
içinde birer ayrıntı. Net olan bir şey güvenlik güçlerinin
kurşunuyla bir genç daha hayatını kaybetti. Bütün Türkiye de bunu
barışa karşı bir suikast olarak değerlendiriyor, ben de bu
değerlendirmeye katılıyorum. Lice'deki çatışmalı durumun
gelişmesinin ayrıntılarına vakıf değilim."
HÜKUMET DEMOKRATİK YOL TEMİZLİĞİ KONUSUNDA ARZULU
DEĞİL
"Benim gördüğüm kadarıyla hem Barış ve Demokrasi Partisi
çevresinde, hem Kürt Halkının içinde hem Demokrasi güçleri
arasındaki yaygın kanaat, ki bu yaygın kanaat doğrudan doğruya
hükumetin tutumundan doğuyor, hükumetin özellikle barışın alt
yapısını sağlayacak olan demokratik yol temizliği konusuna arzulu
ve istekli gözükmüyor. Bütün meseleyi silahlı güçlerin sınır dışına
taşınmasına indirgemiş durumda. Sayısının ne olduğu, kim
tarafından sayıldığı ve ölçüldüğü belli olmayan miktardaki insanın
Türkiye dışına çıkmasına bağladığını görüyoruz. Ben bunun kabul
edilebilir bir tarafı olduğunu düşünmüyorum. Hangi sayı makuldür,
kaç kişi sınır dışına çıkacaktır, bu konuda yapılmış bir anlaşma mı
vardır. Bu envanter biliniyor mu, kim biliyor. Aslında
sürecin saydam olarak yürütülmüyor olamsı da burada herkesi son
derece zor durumda bırakıyor. Başbakanın dediğinin mi doğru yoksa
bir başkasının dediğinin mi doğru olduğunu kimse bilebilecek
durumda değil."
MECLİS KAPANIYOR
"Anladığımız şey, ikinci aşama denilen Kürt halkının ve
Türkiye'deki demokratik ihtiyaçları dayattığı bir dizi düzenlemenin
yapılması konusunda hükumette bir arzu bulunmadığıdır. İşte, bu
hafta sonu meclisin kapanacağı yönünde genel bir duyum var. AKP
çoğunluğu bunu yapacak, yani yaz boyunca çalışılmayacak, Eylül
geldiğinde hala biz bu çözüm süreci başladığında yasal olarak
neredeysek orada olmaya devam edeceğiz. Bu, çok büyük bir sıkıntı.
Cezaevleri insanlarla dolu, şu an 10 bin civarında insan
cezaevlerinde. Bunların çok büyük bir bölümü son iki yılda
cezaevlerine konulanlardan oluşuyor ve bunların hepsinin rehin alma
sürecinin sonunda oraya konulduklarını biliyoruz. Seçme ve seçilme
koşullarında değişen bir şey yok, seçim barajında değişen bir şey
yok, partiler yasasında ifade özgürlüğü alanında değişen bir şey
yok."
TOPLUM SES ÇIKARMAYINCA İKTİDAR DOĞRU YAPTIĞINI
DÜŞÜNÜYOR
"Bu arada Gezi'de ortaya çıkan büyük zulmü yaşadık. Bunların hepsi
birden şu sonucu doğuruyor, eğer özgürlükler, biz harekete
geçmezsek dikkate alınmayacak. Bu açıdan bu özgürlükler talebinin
arkasında durduğumuzu herkesin görmesi gerekiyor deniyor.
Demokrasilerde, eğer demokrasiyse, bundan daha doğal bir şey
olduğunu düşünmüyorum. Yani, eğer demokrasi demokratik taleplerin
barışçı biçimde ve halkın önünde ortaya konmasını şart koşuyorsa o
zaman bu şart yerine getirilecek demektir. Kaldı ki ben, doğrusu
Türkiye'de sadece BDP'nin değil, demokrasi isteyen herkesin,
demokratların, sosyalistlerin, insan hakları savunucularının,
ekolojistlerin, hayvan hakları savunucularının, cinsel yönelim
savunucularının, herkesin sokakta olmasının en sağlıklı durum
olduğunu düşünüyorum. Çünkü toplum sesini çıkarmayınca, iktidar
toplumun kendisinden memnun olduğu gibi bir hissiyata kapılıyor.
Oysa biz hiçbirimiz bu durumdan memnun değiliz."
GEZİ DİRENİŞİNDEN SONRA TOPLUM EMPATİ YAPTI
"Hükumet demokratik dönüşümler için ayağını sürüyor ve insanlar da
yaptıkları fedakarlığın bir karşılığı olması gerektiğini
düşünüyorlar. Bu durumun kaçınılmaz sonucu olarak da sokağa
çıkılması insiyatifini görüyorum."
"Çözüm süreciyle birlikte toplumun sağlıklı düşünmesi, haklarının
farkında olduğunu ifade etmesinin önünü tıkayan bir tıpa sanki
yerinden çıkarıldı. Şimdi artık, bütün her şey akması gereken
istikamette akıyor. Bu hakikaten toplumun iyileştiğini gösteriyor.
İnsanlar, başkasına yapılan hakszılığı kendine yapılmış bir
haksızlık olarak görmeye başladılar. Gezi direnişi başladığında
herkes polisten gördüğü muamelenin sonucunda şunu diyordu, "Demek
ki Kürtler 30 yıldır ne çekiyor". Şimdi artık bu bilinç hiç
kaybolmaz. İnsanların vicdanı ve bilinci açıldı. O nedenle Lice'de
yapılanları da herkes kendine yapılmış gibi görüyor. bunun da çok
sağlıklı bir gelişme olduğunu düşünüyorum. Şu an Türkiye'nin genel
müessses politik hayatının toplumun sahip olduğu bilinç, sağduyu,
vicdan, demokratik zihniyetin çok daha gerisinde kaldığını
görüyorum. O yüzden de sokak kurumların önüne çıkıyor, çünkü sokak
hayatı yansıtıyor fakat kurumlar hayatı yansıtmıyor,
boğuyorlar.