Barış için bir iyi bir kötü haber
Abone olİyi haber: Obama'nın Washington'da Netanyahu'yla görüşmeyi kabul etmesi, dolaylı görüşmelerin yeniden başlayacağı anlamına gelebilir. Kötü haber ise..
ABD Başkanı Barack Obama’yla İsrail Başbakanı Benjamin
Netanyahu’nun Washington’daki zirvesinin sonucunda İsrailliler ve
Filistinlilerin müzakere masasına geri dönecekleri yönünde
beklentiler doğdu.
Newsweek’te Dan Ephron imzasıyla yayımlanan bir makalede
müzakerelerin yeniden başlaması durumunda tarafların dolaylı
yakınlaşma görüşmeleri yapacakları ifade edildi. Filistinlilerin
yüz yüze müzakerelere gösterdiği muhalefeti aşmak için ABD’nin
Ortadoğu Özel Temsilcisi George Mitchell’ın teklif ettiği dolaylı
görüşmelerin önümüzdeki ay başlaması planlanıyor.
Ephron, bu durumda Ortadoğu’da barış sürecinin 14 aylık bir
açmazdan sonra nihayet yeniden hareketlenmesinin iyi haber olduğunu
ancak müzakerelerin daha en başından başarısızlığa uğramaya mahkum
olduğunu ifade etti.
Bunun birkaç sebebi var. Birincisi, Ortadoğu’da dolaylı görüşmeler
hiçbir zaman başarılı olmadı. İsrail ve Suriye, 2008’de Türkiye’nin
arabuluculuğuyla müzakerelere başlamış, iki ülkenin temsilcileri
İstanbul’a gelmiş, aynı otelde kalmış ancak bir kez bile yan yana
gelmemişlerdi. Sonuçta taraflar arasında ilginç fikir alışverişleri
olmuş ancak hiçbir sonuç elde edilememişti.
EVLİ ÇİFTE ÇÖPÇATANLIK ETMEK
İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü de zaman zaman dolaylı
görüşmeler yaptı ancak 1990’lardan bu yana bu görüşmelerde bir
sonuca varılamadı. Oslo barış sürecinin mimarı, İsrailli eski
siyasetçi Yossi Beilin, doğrudan görüşmeler yerine bu yolun
seçilmesinin büyük bir kayıp olduğu görüşünde. Newsweek’e konuşan
Beilin, “Biz evliyiz, siz gelip bizi tanıştırması için bir çöpçatan
ayarlıyorsunuz” dedi.
İkincisi İsrailli liderler en azından Filistinlilerin beklediği
gibi büyük tavizler içerecek bir anlaşma istemiyor. Netanyahu, Doğu
Kudüs’teki yeni yerleşimlerle ilgili açıklamanın zamanlaması için
özür diledi, karşılığında da Obama’yla görüşme hakkı kazandı. Ancak
Netanyahu ve iktidar ortakları, şahin pozisyonunu koruyor.
Netanyahu’nun koalisyon ortaklarını ikna etmek için geçen haftaki
gibi, “Bize göre Kudüs’te inşaat yapmak Tel Aviv’de inşaat yapmak
gibidir” şeklinde açıklamalar yapması gerekiyor. Netanyahu ise
Amerikalıların yakasından düşmesini ve Filistinlilerin sokaklardan
çekilmesini sağlayacak ama koalisyonunun başına dert açmayacak
uzatılmış bir müzakere süreci istiyor.
OLMERT, FİLİSTİNLİLERİN BEKLENTİLERİNİ
YÜKSELTTİ
Üçüncüsü, Filistinli liderler anlaşmanın en azından kendi
belirledikleri çerçevede mümkün olduğuna inanmıyor. Filistin
Yönetimi Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Netanyahu’nun seledi Ehud
Olmert’le iki yıldan fazla müzakereler yapmıştı. Olmert,
Filistinlilere Batı Şeria’nın yüzde 96’sını teklif eden bir harita
sunmuş ancak Olmert’in rüşvet almakla suçlanmasının ardından bir
kenara atılmıştı.
Ancak Netanyahu’nun teklif etmesi bile mümkün olmayan böyle bir
anlaşma bugün Filistinlilerin beklentilerini şekillendiriyor.
Dolayısıyla Ephron, bu plandan daha küçük tekliflere
Filistinlilerin gülüp geçeceği görüşünde. Bırakın umutları
müzakerelere bağlamayı, Abbas, müzakerelerin başarısızlıkla
sonuçlanmasını Obama yönetiminin kendi planını önerip İsrail’i de
bu plana uymaya mecbur bırakmasını istiyor.
ÇABALAR BOŞA GİTTİ DEMEK DEĞİL
Sürece dahil olan ancak isim vermek istemeyen İsrailli bir
yetkiliye göre, Filistinliler Washington’dan böyle bir durumda suçu
üstlenmesini istedi ama olumsuz yanıt aldı.
Bütün bu engeller Amerikalıların çabalarının boşa gittiği anlamına
gelmiyor. Netanyahu’nun daha önceki başbakanlığı döneminde olduğu
gibi çözümün ulaşılmaz göründüğü zamanlarda Washington yüzeysel bir
sürecin hiçbir şey olmamasından iyi olduğu fikrinden hareketle
anlaşmazlık çözümü stratejisine başvuruyor.
Yine de barış çabaları İsrailliler ve Filistinliler arasında
umutları artırıyor. 2000 yılında Camp David zirvesinde olduğu gibi
umutlar hayal kırıklığına dönüştüğü zaman ise şiddet olaylarına yol
açıyor. Yakınlaşma görüşmeleri muhtemelen hiçbir şey olmamasından
iyidir ancak yüz yüze müzakereler olmadıkça görüşmeler samimi bir
umut yaratmıyor.