'Barış dili' ve medyaya yapılan acımasız eleştiriler!

APO medyaya selam gönderiyor, Diyarbakır'daki yerel konuşmacılar medyayı yerden yere vuruyor

Hadi ÖZIŞIK hadi.ozisik@internethaber.com

"Toplumsal Uzlaşı ve Medya" çalıştayı için Diyarbakır'daydık haftasonu. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği çalıştayda, "medyanın dili" masaya yatırıldı. Çalıştaya katılan "yerel konuklar" bir medya ordusunu karşılarında bulunca, "fırsat bu fırsat" Başbakan Erdoğan gibi, her olumsuzluğun faturasını medyaya çıkardılar.

Öyle ki...

Habur bile bize maledildi!

Acımasızca yapılan eleştiriler peşpeşe sıralandığında, medyanın "barış"ın önünde duvar ördüğü hissine kapıldım.

Pes!

                     *** 

Şöyle dedi bir konuşmacı:

- Medya, Habur'u sürekli yayımlayınca, Başbakan Erdoğan'ın fikrini değiştirdi. Her şey iyi giderken, medyanın o yayınları, Erdoğan'ın tutumunu değiştirdi.

Kimi "cahil" dedi...

Kimi, kışkırtıcılıkla suçladı...

Kimi de, medyanın Kürtler'i hedef gösterdiğini söyledi.

                   ***

Çalıştayın ikinci bölümünde ben de söz istedim Oral Çalışlar'dan...

Medyaya yapılan haksızlığı anlattım.

Habur'da Türk medyasıyla birlikte Dünya medyasının da yayın yaptığını söyledim.

PKK veya BDP'nin Habur'daki gösterisine değinirken, "Orada suçlu sadece medya mıydı?" sorusunun karşılığını aradım.

Habur'da yapılan gösterilerin eleştirilmesineydi tepkiler.

Eleştriye bu kadar kapalı olanlar, "Kürt Sorunu"nu sürekli gündemde tutan, Kürtler'e yapılan zalimliği yaptığı yayınlarla ortadan kaldıran Taraf'ın, PKK'nın lider kadrosuna eleştiri getirdi diye bölgede boykot edilmesine ne diyeceğiz peki? Logosunun altında "Türkiye Türkler'indir" yazan Hürriyet'i boykot etmeyi akıl edemeyenler, Murat Karayılan iki satırla eleştiri getirilince Taraf'ı boykot etmesini biliyor ama.

                ***

Bir konuşmacı dedi ki:

- Bölge muhabirlerinin gönderdiği haberler, İstanbul'a varınca çarpıtılıyor!

Eee...

Haberi çarpıtılan muhabir, alçaklığa ses etmiyor mu?

Nevzat Çiçek, "iş korkusu"nun muhabirlerin susmasına neden olduğunu iddia etti.

BİR- Bölgede muhabirlik yapan bir çok meslektaşımızın çalıştığı gazete veya televizyonda sigortası yok. Hangi iş korkusu?

İKİ- Bölgede muhabirlik yapan muhabirler, haberi çarpıtılmasına rağmen, üç kuruş uğruna sessiz kalıyorsa bu onursuzluktur. Diyarbakır medyasında, bir tek meslektaşımın para için onursuzluk yapacağını sanmıyorum.

ÜÇ- 1980'li yıllarda, Anadolu'da muhabirlerin gönderdiği fotoğrafların altına her şey yazılıyordu. TAN veya Bulvar gazetelerinin yayın yaptığı o dönemler geride kalalı çok oldu. Muhabirin haberi çarpıtıldığı an, gerçekler twitter'da yayımlanıyor. Biri yazmasa bir başkası yazdı, yazıyor, yazacak!

DÖRT- Affedersiniz ama, "canlı yayın"ın çarpıtılması nasıl oluyor? Bölgede yayın yapan haber kanalları, önemli bir olay olduğunda anında canlı yayına geçmiyor mu?

                     ***

Ufuk Güldemir'in deyişiyle, medya medya olalı hiç bu kadar "Kürt sorunu"yla ilgili yayın yapmadı. Buna rağmen, işin uzmanları dururken, yarım bilgili yazarlardan "Kürt sorunu"yla ilgili yazı yazmalarını beklemek, abesle iştigal değil mi?

APO bile yapılan yayınlardan ötürü medyaya selam gönderiyor!

Buna rağmen, medya "Kürt sorunu"na duyarsızlıkla suçlanıyor!

Pes!

                   ***

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın "Toplumsal Uzlaşı ve Medya" çalıştayındaki konuşmalara baktığımızda, bütün kapılar "barış"a kapalı sanki. Bereket, sokaktaki insanlar ve Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir salondaki Kürtler'le aynı görüşte değil.

Mahmut Övür'le birlikte, sokağa çıktık ve Diyarbakır halkının nabzını yokladık!

Gördük ki halk iyimser ve 30 yıldır ilk kez "barış"a bu kadar yakın!

Size bir şey söyleyeyim mi...

Diyarbakırlılar, "barış"ın engelleneceğinden endişe ediyor!

Kim engel olabilir?

- PKK ya da BDP!

- ...?

- Tayyip daha ne yapsın?

Şu anda bu satırları okuyanlar, istediğiniz kadar kızabilirsiniz!

"Hadi canım sende" diyerek, dizüstü bilgisayarınızı bir kenara da atabilirsiniz!

Bu gerçekleri değiştirmiyor!

Diyarbakır halkı böyle düşünüyor ne yazık ki!

                 ***

Sözün özü şu:

Cemaat, Diyarbakır'da önemli bir toplantı yaptı. "Medyanın dili" konusunda önemli görüşler dile getirildi. Hoşgörünün hakim olduğu bu çalıştayda, ev sahibi olarak bizi güllerle karşılayan Osman Baydemir'in de mesajları önemliydi. Baydemir sonrasında yapılan çıkışlar ise, kimse kusura bakmasın ama, "uzlaşı"ya uzaktı.

"Kışkırtıcı"lık kokan konuşmalar, benimle birlikte bir çok kişiyi rahatsız etti!