Barbienin p...leri nerede?
Abone olMedya Barbie'yi tartışıyor. Operasyonla ilgili en ağır eleştiri ise Reha Muhtar'dan geldi. Uluç ise sessiz...
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün önceki gün yürüttüğü operasyonun
yankıları sürüyor. Medya bu konuda neredeyse ikiye bölünmüş
durumda. Yenişafak, Barbie görüntülerinin asıl suçlusunun TV
olduğunu söylerken, bir çok yazar polisin operasyonda çifte
standart uyguladığı konusunda ısrarlı.
İnternethaber'inde "çifte standart" olarak
nitelediği "fuhuş baskını" bugün köşe yazarlarının da
gündemindeydi. Bu konudaki en ağır eleştiri ise, Sabah yazarı
Reha Muhtar'dan geldi. Muhtar köşesinde "p...ler"
diye kısaltarak yazdığı isimlerin neden deşifre edilmediğini sordu.
İşte Muhtar'ın yazısından bazı bölümler:
"Kadınları 'fuhuş yapıyor' diye teşhir ederken, P...leri
koruyan ve saklayan zihniyet!!!
Ayıbın daniskası
iffetsizlik haberleri yapılırken yapıldı...
Bir sürü manken, şarkıcı, televizyon şöhreti kadın "Barbie
Operasyonu" adı altında iffetsizlikle töhmet altında
bırakılırken, onlarla beraber olduğu söylenen futbolcular
saklandı.
Fuhuş töhmetinin bedeli bütünüyle kadınlara yüklenirken, töhmet
altında bırakılan erkekler tüydü...
Kadınlar
üzerlerine yapıştırılan lekeyi bir daha silemeyecek kadar
kirletilirken, onlarla beraber olduğu söylenen futbolcular kuş gibi
özgür, haftanın maçları için kampa alındı...
Rezalet, bilgisizlik, vurdumduymazlık ve cehaletle bezenerek, kadın
hayatlarını karartırken, fuhuş iddialarının erkek tarafı, hiç
pisliğe bulaştırılmadı.
Para karşılığı kadınlarla yattığı iddia edilen futbolcular arka
kapıdan kaçırılmaktadır...
Bu kadar acımasızlık bu kadar adaletsizlik olur mu?..
Yazıklar olsun!..
Konuyu benzer bir biçimde ele alan Sabah yazarı Ergun Babahan fuhuş
operasyonuna tepki gösterdi. Yazar polisi çifte standart yapmakla
suçladı. Medyanın gençleri özendirdiğine dikkat çeken Babahan
yazısıyla toplumsal yaraya geniş açıdan baktı. Babanan'ın köşe
yazısından bazı bölümler...
"Şöhret, para, lüks hayat açlığıyla beslediğimiz genç kızları, bu
hayallerine kavuşacaklarını iddia ettiğimiz programlara
çıkarıyoruz.
Göçlerle şişmiş kenar mahallelerden, gecekondulardan, yarım kalmış
lise eğitimleri, dikiş-nakış kursu eğitimleriyle koşa koşa
geliyorlar.
Anneler oğullarını futbolcu, kızlarını televizyonda şöhret sahibi
yapmak istiyor zaten. "Birileri bizi gözetlerken gelinim olur
musun" diye sorup kullanılmış bir kâğıt mendil gibi kenara atıyoruz
onları.
Bu genç kızların önce beyinlerini iğfal edenler, kişiliklerini
zedeleyenler, ortaya çıkardıkları eserden hiç utanç duymuyor. En
başta onlar yayınlıyor haberlerini...
Kızlarımızın özgeçmişi artık daha zengin.
Hem televizyonda yarışma kazandılar, hem de randevuevinde
basıldılar ama orada da gazetelere manşetten girdiler."
Yenişafak medyayı suçlu ilan etti
"Gelinim Olur musun?" programına gönderme yaparak bu tür TV
programlarının bir çok genci batağa ittiğini savunan Yenişafak
gazetesi, bilim adamları, sanatçılar ve ailelerin bu tür
programların yayından kaldırılmasını istediğini yazdı. Kullan-at
kültününün giderek hakim olduğunu da iddia edilen haberde yer alan
ifadeler şöyle:
"Bir evin içine tıkılan onlarca yarışmacı. Hepsinin tek amacı
şöhret ve yıllarca özendikleri renkli hayata kavuşmak. Çok değil
daha altı ay önce, "Benimle evlenir misin?" programından Ata Türk,
bir otel odasında yüksek dozda uyuşturucu aldığı için ölü
bulunmuştu! ... Suçlu kimdi? Şöhret isteyen gençler mi, yoksa medya
mı? Konunun uzmanları ve sanat camiasından isimler bu sorunun
cevabını tek bir ağızdan veriyor: Bu tür programlar yayından
kaldırılsın"