Baransu'dan çözüm süreci için bomba iddia!
Abone olÇözüm sürecinde yaşanan tıkanmanın perde arkasını yorumlayan Mehmet Baransu sürecin iki taraf için de anlamsızlaştığını yazdı...
GAZETECİLER.COM
Çözüm sürecinin girdiği darboğaz köşe yazralarının da gündeminden
düşmüyor. Taraf yazarı Mehmet
Baransu süreçte yaşanan tıkanmayı konu aldığı çarpıcı
tespitlerde bulundu.
BU VEBAL AKP VE PKK'NIN
Süreci iki temel aktörün AKP ve PKK olduğuna vurgu yapan Baransu
iki tarafın da yalpaladığını ve kimin doğru kimin yalan
söylediğinin de anlaşılmadığını söyledi. Sürecin yeterince şeffaf
yürümediği için tarafların verdiği sözlerin bilinmediğini
hatırlatan Taraf yazarı "kimi eleştireceğimizi bilemiyoruz" diye
yazdı. Toplumdaki barış beklenetisinin hayli yükseldiğine işaret
eden Baransu tarafların aldığı sorumlulkları yerine getirmediğini
vurgularken AKP ve PKK cephesine "bu vebal sizin" diye
seslendi.
ÇÖZÜM SÜRECİ İKİ TARAF İÇİN DE ANLAMSIZLAŞTI
AKP'nin başkanlık sistemi ve seçimleri gözeten bir hesapla süreci
başlattığını iddia eden Baransu PKK cephesinin ise Suriye'de
özerklik ve Türkiye'de yeniden yapılanma amacıyla sürece dahil
olduğunu yazdı. AKP'nin Gezi ile birlikte başkanlık sistemi
hayalinden vazgeçtiğini, PKK'nın ise Suriye'de hedefine ulaşıp
Türkiye'de yeniden yapılanmasını tamamladığı için artık iki tarafın
da çözüm sürecine ihtiyacı kalmadığını savunan Taraf yazarı yaşanan
tıkanmanın temelinde bu durumun olduğunu yazdı.
İşte Baransu'nun yazısındaki ilgili bölüm:
Buradan bakıldığında PKK ve AK Parti hükümetinin çözüm sürecini
ciddiyetle ele aldığını söylemek maalesef mümkün değil. Öcalan’a
gidecek heyet sürecin sorumluluğunu bilen ve bu ciddiyeti
kaldıracak isimler olmalıydı. Ortak akılla belirlenen isimler
değişmeden süreç başından sonuna götürülmeliydi.
Ancak BDP heyetleri Öcalan’la hasret giderme, siyasi pozisyon kapma
hevesine, Başbakan ise keyfine göre isim çizme aritmetiğine çevirdi
işi. İsimler sürekli değiştirilip, yapboz oyununa döndü.
Benzer ciddiyetsizlik, takvim konusunda da yaşandı. Çekilme
takvimine uyulmadı. Anadilde eğitim ve seçim barajının düşürülmesi
gibi düzenlemeler yapılmadı.
Ve bu ciddiyetsizlik en büyük zararı bizatihi sürecin kendisine
verdi. Süreç demeçler savaşına dönüştü. BDP, AK Parti ve KCK’lı
isimler, kimi zaman umut, kimi zaman blöf, kimi zaman da tehdit
diliyle, süreçte ipi kendi taraflarına çekmeye çalıştılar. İşler
yürümemeye başladı ve durdu.
Sürecin, başından beri şeffaf olmaması, anlaşmanın içeriğinin,
kimin hangi taahhütlerde bulunduğunun bilinmemesi, oyunbozanlık
yapan tarafın kamuoyu baskısıyla eleştirilmesini de imkânsız hâle
getirdi. Hâlbuki anlaşmaya varılan konular deklare edilmiş olsa,
sürece zarar veren tarafın sorumluluğu tespit edilebilirdi.
Şimdi ise her iki taraf birbirini suçluyor. Bizim bildiğimiz tek
gerçek ise, iki tarafın da birbirine verdiği sözleri yerine
getirmemiş olması. Umarım bu sadece bir duraklamadır. Aksini
düşünmek bile istemiyorum.
Gelelim niyet meselesine; sürecin geldiği noktadan anlıyoruz ki
kalıcı çözüm için yola çıkılmamış. Çıkarlar çerçevesinde masaya
oturulmuş.
Başbakan Erdoğan, BDP’nin desteğiyle Meclis’ten “başkanlık
sistemi”ni geçirmek ve önümüzdeki üç seçimi garantilemek için
masaya oturmuş. PKK ise 2012’de aldığı ağır darbeler sonrası kırsal
alanda kayıplarını telafi etmek; KCK davaları sonrası buharlaşan
şehir yapılanmasını yeniden kurmak, Suriye’deki özerk yapıyı
Türkiye’nin müdahalesinden uzak tutmak, “Kürtlerin uluslararası
alanda tek meşru temsilcisi benim” demek için masaya oturmuş.
Gezi süreciyle birlikte “başkanlık” hayali suya düştü. PKK ise
kırsal ve şehir yapılanmalarını tekrar tamamladı. Suriye’de adı
şimdilik konmamış devlet kurdu. Ve her iki taraf da süreci ağırdan
almaya başladı.
Yazının tamamı için