Baransu sıranın kimlere geldiğini yazdı!
Abone olTaraf yazarı Baransu, "Sıra MİT’çi gazetecilere geldi. Asker gazeteciler gibi onlar da yok olacak... " diyerek yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi..
Taraf yazarı Baransu, "Sıra MİT’çi
gazetecilere geldi. Asker gazeteciler gibi onlar da yok olacak... "
diyerek yeni bir tartışmanın fitilini
ateşledi..
Mehmet Baransu’nun yazısının ilk kısmı
medyadaki postallı gazetecilere yönelik. Ancak yazısında dikkat
çeken satırlar, bir genel yayın yönetmenine dair
iddiaları.
Baransu şöyle diyor, "Şimdilerde yayın
yönetmeni olan birisi, İlker Başbuğ Kara Kuvvetleri Komutanı’yken
kendisini telefonla aramıştı. “Paşam, şu sizin meşhur
fotoğraf var ya onu medyaya şu gazeteci sızdırdı” diyerek
ajanlık rolüne bile girmişti. Gazeteci miydi, ajan mı bilinmiyordu.
Bununla da yetinilmemiş, yine İlker Paşalarına “Paşam,
Taraf’taki şu isimsiz haber var ya, onu Mehmet Baransu
yazdı” demişlerdi. Hele birisi, “dost görünümlü
şeytan”, Balyoz haberi henüz Taraf gazetesinde çıkmadan,
paşasını karargâhta ziyaret etmiş ve “Taraf’ta Balyoz darbe
planı yayımlanacak” ihbarında bulunmuştu."
BU SÖZLER KİME?
Mehmet Baransu yazısının ikinci kısmında ise
"sıra MİT’çi gazetecilerde" diyor ve yine çarpıcı
satırlara imza atıyor. Baransu’nun MİT’çi diye yaftaladığı
gazetecinin tanımını da yapıyor; "muhafazakar, islamcı,
dindar" ... Bu tanımdan da anlıyoruz ki hedefine
koyduğu isim merkez medyadan değil, iktidara yakın gazetelerden...
Zaten bunu da açık açık belirtiyor.
İşte Baransu’nun yazısının o
bölümü...
"Kim mi susacak olanlar? Onlar da iktidarın
gazetecileri. İçlerinden bazıları da MİT’çiler. Bugünlerde
kendisini “İslamcı”,
“muhafazakâr”, “dindar” olarak
tarif ediyorlar. Hükümete yakın isimler...
Dün asker gazeteciler gerçeklerin üstünü
örtmeye çalışıyorlardı, bugün onların yerini bu
“arkadaşlar” aldı. MİT’i savunmak için girmedik
kılık bırakmadılar. Hükümete söyleyecekleri bir tek laf yok.
Gerçekler karşısında “suskunlar”.
Yok aslında asker gazetecilerden farkları.
Dün onlar gerçekler karşısında psikolojik operasyon yapıyorlardı,
bugün kendileri. Dün onlar ne kadar ahlaksızca işler
yapıyordularsa, bugün kendileri aynısını yapıyor. Gerçekleri
konuşmaktan, yazmaktan çekiniyorlar. Tıpkı dün gibi... Tıpkı
dünküler gibi...
Asker gazeteciler bugün nasıl sustularsa, siz
de susacak ve konuşamayacaksınız. Çünkü yok birbirinizden
farkınız."
PEKİ MEHMET BARANSU BU YAZISINDA KİMİ İŞARET EDİYOR
BAKIN O YAZININ HEDEFİNDE KİM VAR VE BARANSU'YU NEYLE SUÇLAMIŞTI
HABERİN DETAYI BİR SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
Taraf muhabiri Mehmet Baransu şoke bir iddiada bulunuyor ve iktidara yakın olan bir gazeteciyi "MİT'çi olmakla" suçluyor.
İddiasını soyutta bırakmıyor ve somut tanımlamalar da yapıyor;
" Onlar da iktidarın gazetecileri. İçlerinden bazıları da MİT’çiler. Bugünlerde kendisini “İslamcı”, “muhafazakâr”, “dindar” olarak tarif ediyorlar. Hükümete yakın isimler..."
Peki Mehmet Baransu'nun "MUHAFAZAKAR MİT"çi suçlamasına yönelttiği gazeteciler ya da gazeteci kim?
BARANSU'YA "SERVİSCİ GAZETECİ" MUAMELESİ ÇEKTİ
Adres bize Radikal'de geçen hafta çıkan bir yazıyı işaret ediyor. Perşembe günü yayınlanan o yazı "Kahramanlaşmak isteyen gazeteciler" başlığını taşıyordu ve imza yerinde de "iktidara yakın olan muhafazakar" camianın etkin ismi Akif Beki'nin adı yer alıyordu.
Akif Beki o yazıda Mehmet Baransu'ya çakıyor ve "kahraman gazeteci olma sevdasında" yorumunda bulunuyordu. Dahası Mehmet Baransu'yu "servis edilen belgeleri" yayınladığı için iktidarı kendisine borçlu görmekle itham ediyordu.
BARANSU BU YAZININ İNTİKAMINI MI ALDI?
Akif Beki'nin yazısı zehir zemberek bir lisanla kaleme alınmıştı. Mehmet Baransu'yu öfkeden delirtmeye yetecek tüm materyaller vardı. Haliyle bu yazıyı hatırlayınca Baransu'nun bugünkü yazısını "intikam" atışı olarak algıladık. Tereddüt etmemizin tek sebebi var o da;
MİT'çi yaftasının o yazı için bile fazlasıyla ağır bir suçlama olması ve fazlasıyla çirkin kaçmış bulunması...
Buyrun Akif Beki'nin, "Mehmet Baransu" portresini bir okuyun, sonra da dönüp Baransu'nun bugünkü yazısına bir daha gözatın... Bakalım sizin kanaatiniz ne olacak?
KAHRAMANLAŞMAK İSTEYEN GAZETECİLER (5 Ocak 2011/Radikal)
Gazeteciler iktidara politika dayatır mı? Dediklerine harfiyen uymazsa beğenmediği politikaları eleştirmekle yetinmeyip saldırganlaşır mı? Söz düellosuna tutuşup bilek güreştirir mi? Siyasetçiyi, sahiplendiği devlet kurumlarının foyasını ortaya çıkarmakla tehdit eder mi? "Ben sana gününü gösteririm" der mi?
Bildiği ne varsa zaten yazmakla mükelleftir gazeteci. 0 bilgiyi siyasi tehdit ve şantaj unsuru olarak kullanmak, iktidar politikalarını rehin almaya teşebbüs gazetecinin ne hakkı ne de haddi. İddiasında diretmek değil dayatmaktan söz ediyorum.
KAHRAMANLAŞMA SENDROMU
Gerçi iktidarın gazetecilere karşı tutturduğu dil de çok sorunlu olabiliyor. Fakat medya-iktidar ilişkilerinin kapsamına sığmayan başka bir sorun var hızını alamayan gazetecilerde. Son sürat çarpışıyorlar. 'Kahramanlaşmak isteyen gazeteciler sendromu'na yakalanmış gibiler.
İKTİDARIN TEPESİNE ÇIKTILAR
Acaba o yüzden mi meslek ölçütleriyle açıklanamaz bir tutum içindeler? Kendilerince vaktiyle destek vermiş olmaları izah edebilir mi iktidarın tepesine çıkmalarını? Gazeteci, cuntacılara karşı demokrasiden yana tavır aldığı için seçilmiş iktidarı borçlandırıp başına kakabilir mi bu iyiliği?
DİYET BORCU MU?
Boylarından büyük laflar etmeyi kendilerine hak görüyorlar bir kere. "Ergenekon davası belgelerini çuvalla teslim alıp pehlivan tefrikası gibi yayımlarken iyiydik, şimdi kötü mü olduk" diye düşünüyorlar. Düşünmekle kalmıyorlar, alenen yazıp söylüyorlar bir de. Babalarının hayrına değil yani demokratik düzene yönelen tehlikeleri güya savuşturmaya yardım etmiş olmaları. Darbecileri karanlık planlarıyla deşifre edenler, araçsallaştırdıkları gazeteciler üzerinden diyet borcu mu çıkarıyor siyasete? Her iyiliğin bir bedeli var ve şimdi tahsilat zamanı mı?
(...) MİT'İ KÖTÜ GÖSTERMEK...
Elde bir büyük facia ve sayısız rivayet var... Kulağa fısıldanan senaryolar birbirini çürütüyor ve MİT'i kötü göstermekten öteye geçmiyorsa bir kurt daha düştü mü akla?
Bu kadar fasaryayı çekmez bu sıklet.
İş olsun diye de konuşulmuyor. Açık etmedikleri bir dertleri olduğu kesin fakat ne tür bir iyilik istediklerini bilmiyoruz.
Taraf olan meslektaşların da iktidarla neyin kavgasına tutuştuklarını bildiklerinden şüpheliyim. Kahramanlaşma arzusunu tatmin etmek yetiyor onlara. Ya gerisi?
PEKİ MEHMET BARANSU BU YAZISINDA KİMİ İŞARET EDİYOR
BAKIN O YAZININ HEDEFİNDE KİM VAR VE BARANSU'YU NEYLE SUÇLAMIŞTI
HABERİN DETAYI BİR SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
Taraf muhabiri Mehmet Baransu şoke bir iddiada bulunuyor ve iktidara yakın olan bir gazeteciyi "MİT'çi olmakla" suçluyor.
İddiasını soyutta bırakmıyor ve somut tanımlamalar da yapıyor;
" Onlar da iktidarın gazetecileri. İçlerinden bazıları da MİT’çiler. Bugünlerde kendisini “İslamcı”, “muhafazakâr”, “dindar” olarak tarif ediyorlar. Hükümete yakın isimler..."
Peki Mehmet Baransu'nun "MUHAFAZAKAR MİT"çi suçlamasına yönelttiği gazeteciler ya da gazeteci kim?
BARANSU'YA "SERVİSCİ GAZETECİ" MUAMELESİ ÇEKTİ
Adres bize Radikal'de geçen hafta çıkan bir yazıyı işaret ediyor. Perşembe günü yayınlanan o yazı "Kahramanlaşmak isteyen gazeteciler" başlığını taşıyordu ve imza yerinde de "iktidara yakın olan muhafazakar" camianın etkin ismi Akif Beki'nin adı yer alıyordu.
Akif Beki o yazıda Mehmet Baransu'ya çakıyor ve "kahraman gazeteci olma sevdasında" yorumunda bulunuyordu. Dahası Mehmet Baransu'yu "servis edilen belgeleri" yayınladığı için iktidarı kendisine borçlu görmekle itham ediyordu.
BARANSU BU YAZININ İNTİKAMINI MI ALDI?
Akif Beki'nin yazısı zehir zemberek bir lisanla kaleme alınmıştı. Mehmet Baransu'yu öfkeden delirtmeye yetecek tüm materyaller vardı. Haliyle bu yazıyı hatırlayınca Baransu'nun bugünkü yazısını "intikam" atışı olarak algıladık. Tereddüt etmemizin tek sebebi var o da;
MİT'çi yaftasının o yazı için bile fazlasıyla ağır bir suçlama olması ve fazlasıyla çirkin kaçmış bulunması...
Buyrun Akif Beki'nin, "Mehmet Baransu" portresini bir okuyun, sonra da dönüp Baransu'nun bugünkü yazısına bir daha gözatın... Bakalım sizin kanaatiniz ne olacak?
KAHRAMANLAŞMAK İSTEYEN GAZETECİLER (5 Ocak 2011/Radikal)
Gazeteciler iktidara politika dayatır mı? Dediklerine harfiyen uymazsa beğenmediği politikaları eleştirmekle yetinmeyip saldırganlaşır mı? Söz düellosuna tutuşup bilek güreştirir mi? Siyasetçiyi, sahiplendiği devlet kurumlarının foyasını ortaya çıkarmakla tehdit eder mi? "Ben sana gününü gösteririm" der mi?
Bildiği ne varsa zaten yazmakla mükelleftir gazeteci. 0 bilgiyi siyasi tehdit ve şantaj unsuru olarak kullanmak, iktidar politikalarını rehin almaya teşebbüs gazetecinin ne hakkı ne de haddi. İddiasında diretmek değil dayatmaktan söz ediyorum.
KAHRAMANLAŞMA SENDROMU
Gerçi iktidarın gazetecilere karşı tutturduğu dil de çok sorunlu olabiliyor. Fakat medya-iktidar ilişkilerinin kapsamına sığmayan başka bir sorun var hızını alamayan gazetecilerde. Son sürat çarpışıyorlar. 'Kahramanlaşmak isteyen gazeteciler sendromu'na yakalanmış gibiler.
İKTİDARIN TEPESİNE ÇIKTILAR
Acaba o yüzden mi meslek ölçütleriyle açıklanamaz bir tutum içindeler? Kendilerince vaktiyle destek vermiş olmaları izah edebilir mi iktidarın tepesine çıkmalarını? Gazeteci, cuntacılara karşı demokrasiden yana tavır aldığı için seçilmiş iktidarı borçlandırıp başına kakabilir mi bu iyiliği?
DİYET BORCU MU?
Boylarından büyük laflar etmeyi kendilerine hak görüyorlar bir kere. "Ergenekon davası belgelerini çuvalla teslim alıp pehlivan tefrikası gibi yayımlarken iyiydik, şimdi kötü mü olduk" diye düşünüyorlar. Düşünmekle kalmıyorlar, alenen yazıp söylüyorlar bir de. Babalarının hayrına değil yani demokratik düzene yönelen tehlikeleri güya savuşturmaya yardım etmiş olmaları. Darbecileri karanlık planlarıyla deşifre edenler, araçsallaştırdıkları gazeteciler üzerinden diyet borcu mu çıkarıyor siyasete? Her iyiliğin bir bedeli var ve şimdi tahsilat zamanı mı?
(...) MİT'İ KÖTÜ GÖSTERMEK...
Elde bir büyük facia ve sayısız rivayet var... Kulağa fısıldanan senaryolar birbirini çürütüyor ve MİT'i kötü göstermekten öteye geçmiyorsa bir kurt daha düştü mü akla?
Bu kadar fasaryayı çekmez bu sıklet.
İş olsun diye de konuşulmuyor. Açık etmedikleri bir dertleri olduğu kesin fakat ne tür bir iyilik istediklerini bilmiyoruz.
Taraf olan meslektaşların da iktidarla neyin kavgasına tutuştuklarını bildiklerinden şüpheliyim. Kahramanlaşma arzusunu tatmin etmek yetiyor onlara. Ya gerisi?