'Baraj kalkarsa AK Parti kazanır CHP kaybeder!'
Abone olEtyen Mahcupyan köşesinde partilerin karakter analizlerini yaptı ve barajın kalkması durumunda AK Parti'nin kazanacağını CHP'nin kaybedeceğini söyledi.
Akşam yazarı ve Başbakan Ahmet
Davutoğlu'nun Başdanışman'ı Etyen Mahcupyan bugünkü yazısında
gündemdeki seçim barajı tartışmasını değerlendirdi. Yüzde 10'luk
seçim barajının kalkması durumunda kazanacak olan partinin AK
Parti olduğunu iddia eden Mahçupyan "barajın kalkması AKP'nin oyunu
3-4 puan artırır. Sonuçta CHP kaybeder ve iktidar aynı sayıda
milletvekili çıkartabilir." dedi.
İşte Mahcupyan'ın o yazısı:
AK PARTİ'NİN HER HAMLESİ TUTARLI BİR
ÇİZGİYİ BİNA ETTİ
Siyasi partilerin ve bürokratik kurumların attıkları her adım,
güncel bir duruma müdahale ederek kendilerine avantaj sağlamayı
hedeflerken, aynı zamanda söz konusu kurumu 'kendisi' olarak inşa
eder. Örneğin geçmişte AKP demokratik yönde çok sayıda hamle
yapmasının yanında, onu 'otoriter' olarak adlandırmaya hizmet eden
tasarrufta da bulundu. Ama söz konusu 'olumsuz' müdahalelerin bile
ontolojik anlamda olumlu bir etkisi oldu. Yani AKP'nin 'gerçek' bir
siyasi parti ve 'gerçek' bir misyon sahibi olduğu kanaatini
güçlendirdi. Her hamlesiyle bu parti kendisini tutarlı bir çizgi
üzerinde inşa etmeyi sürdürdü. Bu çizginin sıradan vatandaş
nezdindeki basit özeti 'sürekli tehdit altındayken devlet
sistematiğinin ve devlet toplum ilişkilerinin dönüştürülmesi' idi.
Toplum bunu AKP'nin 'karakterini' saptayan bir misyon olarak
algıladı. Bazıları beğenip benimsedi, bazıları ise bundan hiç
hoşlanmayıp onunla mücadele etti. Ama önemli olan desteklese de
desteklemese de insanların zihinlerinde büyük ölçüde aynı AKP'yi
tanımlıyor olmalarıydı. Bu sonuç zaman içinde, sayısız davranışın
bir araya gelmesi ile oluştu. Böylece iktidar partisi bir yandan
ülkeyi yönetir ve ayakta kalma mücadelesini sürdürürken, diğer
yandan da kendisini bir sahici aktör olarak inşa edebildi.
"HDP KENDİSİNİ AŞAN BİR İRADENİN
UZANTISI"
Eklemek gerek ki bunun iktidarda bulunmak veya büyük parti olmakla
bir ilişkisi yok. Örneğin Muhsin Yazıcıoğlu'nun BBP'si ve kısa
ömrüne karşın Has Parti de bu niteliğe sahipti. Bu partilerin bir
'kişiliği', kendileriyle ilgili tutarlı bir tanımları olduğunu ve
buna uygun davranma iradesi sergilediklerini öne sürmek mümkündü.
Bugün yaşanmakta olan muhalefet 'eksikliğinin' temelinde, AKP
dışındaki her üç muhalefet partisinde de söz konusu 'kişilik'
unsurunun oluşmamış olması yatıyor. HDP'nin muhakkak ki ayrı ele
alınması lazım, çünkü onu tepesinde otuz yıllık silahlı mücadelenin
ve bugün de doğrudan Kandil'in hayaleti var. HDP kendi iradesini
geliştirebilmekten ziyade, kendisini aşan bir iradenin kaçınılmaz
uzantısı olma kaderini yaşıyor.
"MHP VE CHP GELECEĞİ
ENGELLİYOR"
Oysa CHP veya MHP için durum böyle değil… Onların elini kolunu
tutan yok, ama ortada aşikar bir sorun var: Bu partilerin
Türkiye'ye sunabilecekleri gerçekçi ve cazip bir gelecek hayalleri
bulunmuyor. Mesele şu ki, ne zaman gerçekçi bir tasavvur etrafında
siyaset yapmaya kalksalar, bu topluma cazip gelmiyor. Buna karşılık
ne zaman topluma cazip gelebilecek birkaç şey söylemeye kalksalar,
bu da kitlenin geneli tarafından gerçekçi bulunmuyor. Zihinlerdeki
ideolojik prangalar nedeniyle bu partiler gelecekten söz ederken
aslında bizleri geçmişe davet ediyorlar. Zaman zaman olumlu
çıkışlar yaptıklarında da bir çocuğun güzel bulunan davranışı
misali teşvik ediliyorlar, ama bizzat kendi taraftarlarınca bile
inanılır bulunmuyorlar. Bu handikap CHP ve MHP'yi bir gelecek
üretmektense, muhtemel geleceği engelleme stratejisine yöneltmiş
durumda. Ne var ki toplumun her kesiminin küresel dünyanın parçası
olma arzusunun ve sabırsızlığının arttığı bir dönemdeyiz.
Dolayısıyla reform ve dönüşüm peşinde olan bir iktidara
yöneltebilecekleri çok fazla gerçekçi eleştiri de yok. Böylece
'iktidarda hata arama ve bulanan hata üzerinde çöreklenme'
diyebileceğimiz, çoğu zaman da epeyce uyduruk gündemler üretmeye
çalışma şeklinde tezahür eden bir muhalefet sergileniyor. Ancak bu
tutum onları 'olumsuz' karakterli bir parti olarak inşa ediyor ve
her geçen gün, her basın toplantısı, her demeç bu iki partiyi
tarihe, eskinin içine gömüyor.
Eskiye gömülen sadece muhalefet partileri değil. Yargı da neredeyse
bütün üst kurumlarıyla son dönemde toplum açısından bir yük haline
geldi.
"BARAJ KALKARSA AK PARTİ KAZANIR, CHP
KAYBEDER"
Anayasa Mahkemesi'nin seçim barajını genel kurul gündemine alması,
bugünün sıcak siyaseti içinde bir hamle olduğu kadar, bu kurumun
saygınlığını iyice zedeleyecek bir olumsuz inşa işlevine sahip.
Hele Mart ayındaki tüzük değişikliğiyle birlikte ele alındığında
karşımızda gerçekten de bir yargı ve hakemlik kurumu olduğuna
inanmak güç. Amacın önümüzdeki seçimlerin meşruiyetini bulandırmak
olduğunu düşünenler çok… Ortam elverirse belki de Mahkeme yüzde on
barajının bir hak ihlali olduğunu söylemekle yetinmeyip, barajın ne
olması gerektiğini de ihsas etmeye kalkabilir. Böyle bir durumda
kısa vadede siyaseti çalkalandıracağı açıktır ama sonucu çok
etkileyeceğini de sanmamak lazım. Çünkü barajın kalkması AKP'nin
oyunu 3-4 puan artırır. Sonuçta CHP kaybeder ve iktidar aynı sayıda
milletvekili çıkartabilir.
Ama asıl sonuç Anayasa Mahkemesi'nin 'karakterinin' daha da görünür
hale gelmesi olacaktır ki bunda da belki sayısız hayırlar
vardır…