Bankaların 2012 yılı böyle geçti
Abone olBankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mukim Öztekin, bankacılık sektörünün 2012 yılını değerlendirdi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı
Mukim Öztekin, Türk Bankacılık sektörünün 2012 yılında yüzde 12,6
büyüdüğünü ve toplam aktiflerin 1 trilyon 371 milyar lira
seviyesine ulaştığını bildirdi.
BDDK Başkanı Öztekin, Ekonomi Muhabirleri Derneği'nde (EMD)
düzenlediği sohbet toplantısında, bankacılık sektörüne ilişkin 2012
verilerini açıkladı.
Türkiye ekonomisi için 2012 yılının, ''normale dönüş''ün başlangıcı
olduğunu ifade eden Öztekin, 2013 yılının, yeni bir büyüme
trendinin başlangıcı olmaya aday bir yıl olarak ön plana çıktığını
kaydetti.
Geleceğe ilişkin iyimser olduğunu ifade eden Öztekin, ''Kendimi
iyimser olmaya da mecbur hissediyorum. Çünkü 2013 yılında,
Cumhuriyetimizin 100. yılından sadece 10 yıl uzaktayız ve ülkemizin
100. yıla ilişkin büyük beklentileri ve hedefleri var'' dedi.
2012'nin ekonomik performansına ve izlenen makro ekonomik
politikalara yakından bakıldığında iyimser olunması için ciddi
sebepler bulunduğunu dile getiren Öztekin, 2012'deki makro ekonomik
politika uygulamasının, Türkiye ekonomisinin 2010 ve 2011 yılında
oldukça hızlı büyümesinin ardından ortaya çıkan cari açık kaynaklı
finansal istikrara yönelik risklerin elimine edilmesi için
uygulanmış bir politika olduğunun, bunda da önemli ölçüde başarılı
olunduğunun altını çizdi.
Türkiye ekonomisinin 2010-2011 döneminde ortalama yüzde 8,5 ile
oldukça hızlı büyüdüğünü hatırlatan Öztekin, kredilerin bu dönemde,
sadece kriz dönemleri öncesinde görülen ölçüde yüzde 35 oranında
artış gösterdiğini ifade etti.
Türkiye ekonomisi büyüdükçe ve tüketim arttıkça cari açığın bir
risk faktörü olarak görülmeye devam edeceğini vurgulayan Öztekin,
şunları kaydetti:
''Cari açığın büyüme önünde bir engel olmaması için ihracatın uzun
dönemli büyüme trendine dönmesi büyük önem taşımaktadır. Merkez
Bankası Başkanı Sayın Erdem Başçı'nın 2013 yılı para ve kur
politikası sunumunda 'ihracatın artması durumunda iç talebi
artıracaklarını' söylemesi, ihracatla büyüme arasındaki ilişkinin
Merkez Bankası tarafından da dikkatle izlendiğini
göstermektedir.
Türkiye 2023 yılında dünyanın ilk 10 ülkesinden birisi olma
hedefini yakalayacaksa, bu bütün kurumlarının birlikte,
elbirliğiyle hareket etmesiyle gerçekleşecektir ve bugün itibariyle
bütün kurumların birlikte ve koordineli biçimde hareket ettiğini
görebiliyorum.
Önümüzdeki 10 yılın bankacılık sektörünün nitelik değiştirdiği bir
dönem olacağına inanıyorum. Sektörün çok hızlı ve istikrarlı büyüme
potansiyeli mevcuttur. Sektöre yönelik yabancı ilgisi de bu
potansiyeli açıkça yansıtmaktadır. Ancak bu ilgi sadece potansiyeli
göstermekle kalmamakta, sektördeki niteliksel değişimin de
ipuçlarını vermektedir. 2012 yılının son günlerinden başlayarak
önümüzdeki dönemde Türkiye'nin bankacılık sektörüne yönelik yabancı
ilgisi bu olguyu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bugün
Türkiye'ye ilgi gösteren bankalar küresel ölçekte çok ciddi rekabet
gücü olan bankalardır. Mitsubishi ile başlayan nitelikli, rekabet
gücümüze katkıda bulunabilecek bankaların Türkiye'ye ilgisinin 2013
yılı ve sonrasında da devam edeceğine inanıyorum.''
SEKTÖRÜN YAPISINI GÜÇLENDİREREK ADIMLARIN ATILDIĞI BİR YIL
OLDU
BDDK Başkanı Öztekin, 2012 yılının kendileri için bankacılık
sektörünün yapısını güçlendirecek adımların atıldığı bir yıl
olduğunu belirterek, Bu çerçevede, Temmuz 2012 itibarıyla Basel II
düzenlemelerini yürürlüğe koyduklarını, ayrıca yıllardır ihmal
edilmiş banka dışı mali kurumların faaliyetlerinin 2012 yılında bir
kanunla yeniden düzenlendiğini hatırlattı.
Türkiye bankacılık sektörü gelişmeye devam ederken, genelde
finansal sektörün de hızlı bir gelişme ve yeniden yapılanma
sürecine girdiğini ifade eden Öztekin, İMKB'nin Borsa İstanbul
olarak yeniden yapılandırılması ve yeni sermaye piyasası kanunun
yürürlüğe girmesiyle reel ekonominin finansman ihtiyacını
karşılamada çok önemli rol oynayan sermaye piyasalarının daha etkin
ve verimli çalışmasına yol açacağına inandığını vurguladı. Öztekin,
Türkiye'de bankacılığın, sermaye piyasalarının ve sigortacılık
sektörünün oluşturduğu finansal yapının daha iyi çalışmasına büyük
ihtiyaç bulunduğuna dikkati çekti.
Gelecek 10 yıla bakıldığında Türkiye ekonomisinin ciddi bir atılım
sürecine girebilecek potansiyeli bulunduğunu gördüğünü ifade eden
Öztekin, ''Bankacılık sektörü Türkiye'nin büyüme sürecini
destekleyecek her türlü donanıma sahiptir. Sektördeki kurumların
karşılıklı anlayış ve işbirliğini geliştirmeleri, bu sürecin
sağlıklı biçimde işletilmesinde büyük rol oynayacaktır'' diye
konuştu.
SEKTÖR 2012'DE YÜZDE 12,6 BÜYÜDÜ
Türk Bankacılık sektörünün 2012 yılında yüzde 12,6 büyüdüğünü ve
toplam aktiflerin 1 trilyon 371 milyar lira seviyesine ulaştığını
bildiren Öztekin, bu tutarın Eylül 2012 dönemi gayrisafi yurtiçi
hasılasının yüzde 98'ine tekabül ettiğini belirtti.
2011 yılı ikinci yarısında BDDK tarafından gerçekleştirilen kredi
maliyetini arttırıcı düzenleme değişikliklerinin yanı sıra Merkez
Bankası'nın parasal sıkılaştırma önlemleri çerçevesinde faiz
koridorunu genişletmesi ve repo fonlamasını azaltmasının 2012
yılının ilk yarısına kadar etkili olduğuna işaret eden Öztekin,
bunun sonucunda amaçlandığı gibi fonlama maliyetlerinde artış ve
devamında kredi artış hızında ve sektörün büyüme trendinde ılımlı
bir yavaşlama gerçekleştiğini dile getirdi. Öztekin, bir başka
ifadeyle, atılan adımların hedeflenen sonuca ulaşmada başarılı
olduğunu söyledi.
2012 yılı ortasından itibaren cari açık ve ekonomideki olumlu
gelişmelerin fonlama maliyetlerinin azalmasında etkili olduğunu
vurgulayan Öztekin, özellikle yılın son çeyreğinde Rezerv Opsiyonu
Mekanizması'nın da etkisiyle faiz koridorunun üst sınırının
kademeli olarak gerilediğini ve likidite artışı ile piyasa
faizlerinin koridorun alt sınırına yakın seyrettiğini kaydetti.
Öztekin, ayrıca, gerek Avro alanındaki olumsuz havanın dağılması
gerek ABD ve Çin ekonomilerindeki göstergelerin olumlu seyretmesi
gerekse Türkiye ekonomisindeki olumlu gidişatın sürmesi ve
Türkiye'ye yönelik risk algılarının iyileşmesinin, sermaye
girişlerinin hızlanmasına katkı sağladığını bildirdi. Faiz
oranlarındaki düşüş trendi devam ederken ekonomik büyüme
potansiyeline paralel olarak yılın son çeyreğinde kredilerin tekrar
ivmelenme eğilimine girerek sektördeki büyümeyi tetiklediğine vurgu
yapan Öztekin, ''Söz konusu gelişmelerin etkisiyle 2012 yılının ilk
yarısında yüzde 4,6 olan sektördeki büyüme, yılın ikinci yarısında,
özellikle yılın son çeyreğindeki artışa bağlı olarak yüzde 7,6
olarak gerçekleşmiştir'' dedi.
KREDİLER ARTTI
Öztekin, bankacılık sektörünün, 2012 yılında da temel olarak
krediler ve zorunlu karşılıklardan kaynaklanan aktif büyüme,
mevduat, özkaynaklar, ihraç edilen menkul kıymetler ve bankalara
borçlardaki artış ile fonlandığının altını çizerek, kamunun
borçlanma gereğindeki azalışın, bankaların topladıkları fonları
devlete değil, reel sektöre ve hanehalkına aktarabilmelerine olanak
sağladığını ifade etti. Bu sayede menkul değerlerin toplam aktif
içindeki payının belki de ilk defa bu kadar düşük bir seviyeye
gerilediğine dikkati çeken Öztekin, şöyle devam etti:
''2012 yılında krediler yüzde 16,4 oranında artarken, menkul
değerler portföyü yüzde 5,3 oranında azalmıştır. Bu gelişmelere
bağlı olarak, kredilerin toplam aktifler içindeki payı Aralık
2011'deki yüzde 56,1 düzeyinden yüzde 58 düzeyine yükselmiş, menkul
değerler portföyünün toplam aktif içindeki payı ise yüzde 23,4
seviyesinden yüzde 19,7 seviyesine gerilemiş, sektörün plasman
yapısında kredilerin menkul değerler karşısındaki ağırlığı artmaya
devam etmiştir.
2012 yılında kur ve parite etkisinden arındırılmış olarak krediler
yıllık yüzde 18,6, mevduat ise yüzde 13,9 oranında artış
göstermiştir. Kredilerin yıllık artış hızı özellikle 2011 yılının
Haziran ayından itibaren azalma eğilimine girmiş, 2012 yılında da
azalış trendini sürdürmüş, ancak yılın sonlarına doğru artmaya
başlamıştır. Kasım 2012'de uluslararası kredi derecelendirme
kuruluşu Fitch Ratings tarafından ülke notunda yapılan artış ile
TCMB tarafından faiz koridorunun üst sınırının düşürülmesinin,
özellikle şirketler kesimine kullandırılan krediler ile konut
kredilerinin büyüme oranlarında yükselişe yol açtığı gözlenmiştir.
Mevduattaki yıllık artış hızı ise 2012 yılında, son 5 yılın en
düşük seviyelerinde seyretmekle birlikte, 2012 yılının son
çeyreğinde yükselmeye başlamıştır.
2012 yılında başta sermaye yeterlilik oranı olmak üzere sektörün
temel seçilmiş rasyolarının olumlu yönde geliştiği
görülmektedir.
Sektörün takibe dönüşüm oranı ise 0,2 puan gibi düşük bir artış
göstermiştir. Diğer taraftan, sektörün kaldıraç oranının Aralık
2012 itibarıyla yüzde 8,3 olarak gerçekleştiği görülmektedir.
Gelişmiş ülkeler ortalamasına göre düşük olarak değerlendirilen ve
mevcut sermayeye göre sınırlı bir varlık büyüklüğü ortaya koyan söz
konusu oran, bankacılık sektörünün büyüme potansiyelini de işaret
etmektedir.''
MENKUL DEĞERLERDE AZALIŞ EĞİLİMİ DEVAM ETTİ
BDDK Başkanı Öztekin, bankaların en önemli plasman kalemlerinden
ikincisi olan menkul değerlerin gelişimine bakıldığında, azalış
trendinin 2012 yılında da devam ettiğini, menkul değerlerin yılın
son çeyreğinde 7,9 milyar lira (yüzde 2,9), yılın tamamında ise 15
milyar lira (yüzde 5,3) azalarak 270 milyar lira düzeyine
gerilediğini belirtti.
İlk defa 2011 yılının son ayında negatif olarak gerçekleşen menkul
değerler portföyündeki 12 aylık değişim oranının, 2012 yılının ilk
yarısında sıfıra yakın bir düzeyde kaldıktan sonra yılın ikinci
yarısında güçlenen bir negatif trend izlediğini ifade eden Öztekin,
söz konusu gelişmede temel nedenin bankaların daha karlı gördükleri
kredilere yatırım yapma isteği olduğunu söyledi.
Öztekin, bunun yanı sıra yılın ikinci yarısında uygulanmaya
başlanan Basel II düzenlemeleri sonrası, özellikle yabancı para
menkul değerlerini azaltmak istemelerinin de belirleyici olduğunu
vurgulayarak, ''Bilindiği üzere SYR hesaplamasında Hazine'ce ihraç
edilen TL menkul değerler yüzde 0 risk ağırlığına sahipken,
Eurobondlar ülke notunun yatırım yapılabilir düzeyin altında olması
nedeniyle yüzde 100 risk ağırlığına tabi tutulmaktaydı. Ancak,
Kasım ayı başındaki ülkemiz not artışına paralel olarak söz konusu
Eurobondların risk ağırlığı yüzde 50 olarak uygulanabilmektedir''
diye konuştu.
Bankaların portföylerinde bulunan menkul değerlerin Aralık 2012
itibarıyla yüzde 96,7'sinin kamu borçlanma senetlerinden oluştuğuna
işaret eden Öztekin, yabancı ülke devlet tahvillerine 379 milyon
lira yatırım yapıldığını, bunun toplam menkul değerler içindeki
payının ise yüzde 0,1 olduğunu söyledi. Türkiye'nin ve bankacılık
sektörünün küresel krizden olumsuz etkilenmemesinin en önemli
nedenlerinden birinin bu durum olduğunu belirten Öztekin, ''Riskli
ülke, banka veya özel sektör tahvillerine yatırım yapmamış
olmaları, bankalarımızın krizden doğrudan etkilenmelerini
önlemiştir'' dedi.
BDDK Başkanı Öztekin, Aralık 2012 itibarıyla 532 milyar liraya
yükselen kamu borç stokunun bankaların menkul değerler portföyünde
bulunan kısmının, bankaların menkul değerler portföyündeki azalış
sonucu yüzde 48,7'ye gerilediğini bildirdi.