Bank Kapital davası
Abone olMahmut Ceylan ve Yahya Murat Demirel'in de bulunduğu 31 sanıkın temyiz duruşması yapıldı.
İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, el konulan Bank Kapital'i
zarara uğrattıkları iddiasıyla aralarında iş adamı Mahmut
Ceylan ve Yahya Murat Demirel'in de bulunduğu 31 sanık hakkında
verdiği mahkumiyet kararının temyiz duruşması, Yargıtay 7. Ceza
Dairesi'nde yapıldı.
Temyiz duruşmasına, sanıklardan M. Eşref Taştop, Levent Uğurlu,
Metin Aksu ve Yalçın Gündüz ile sanık avukatları katıldı. Sanıklar,
Mahmut Ceylan, Turan Ceylan, Ayhan Ceylan, Ali Tayfun Kabalak,
Levent Uğurlu ve Eşref Taştop'un avukatı Önder Öztürel, yerel
mahkemenin delilleri değerlendirmediğini savunarak, yerel
mahkemenin, bilirkişi raporuna da subjektif nedenlerle itibar
etmediğini öne sürdü.
Kredilerin tahsil yolu kapanmadan zarar doğduğunun
söylenemeyeceğini belirten Öztürel, krediler nedeniyle bir zararın
da doğmadığını iddia etti.
''CEYLAN GRUBU BANKAYI HORTUMLAMADI''
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk'ün, bir
televizyon kanalında yaptığı konuşmada, ''Alacaklarının tahsilinden
sonra 143 milyon dolar kara geçecek tek banka Bank Kapital''
dediğini belirten Öztürel, Ceylan Gurubu'nun bankayı
hortumlamadığını, bankayı kurtarmak için uğraştığını savundu.
Öztürel, el konulmadan önce ödeme planı sunan tek ve ilk bankanın
Bank Kapital olduğunu ifade etti. Sanıklar hakkında verilen
mahkumiyet hükmünden sonra yürürlüğe giren 5411 sayılı
Bankacılık Yasası'nda lehe hükümler bulunduğunu söyleyen Öztürel,
yasanın lehe hükümleri dikkate alınarak yeni yargılama yapılmasını
istedi.
Aynı sanıkların avukatı Ömer Köker de yerel mahkemede savunma
haklarının kısıtlandığını öne sürdü. Yerel mahkemenin, ''karşılık
ayırmayı'', ''zarar'' gibi kabul ettiğini belirten Köker, davanın
tarafı olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ve TMSF'nin
beyanları dikkate alınarak bankanın zararda olduğunun ileri
sürüldüğünü söyledi. Köker, fiilen gerçekleşen bir zararın
olmadığını iddia etti.
ESKİ GENEL MÜDÜR'ÜN SAVUNMASI
Bankanın eski Genel Müdürü sanık Levent Uğurlu, yaptığı savunmada,
malvarlığında hiç bir şekilde artış olmadığını, zimmetine para
geçirmediğini, yaptığı işlemlerden ne kendisine ne de başkasına
menfaat sağlamadığını söyledi.
''Verilen kredilerden nemalanmadığıma göre nasıl zimmet suçunun
asli faili olurum?'' diyen Uğurlu, bütün kredilerin teminatlarının
alındığını, kredi verilen şirketlerin paravan şirketler olmadığını,
hepsinin ticari faaliyetlerine devam ettiğini anlattı.
''MEDYA BASKISIYLA HÜKÜM KURULDU''
Eski banka Yönetim Kurulu Üyesi sanık Metin Aksu'nun avukatı Şenol
Işık da müvekkilinin iki kredi nedeniyle mahkum edildiğini, oysa bu
kredilerden birinin müvekkili göreve başlamadan önceki tarihe ait
olduğunu söyledi.
Özensiz bir yargılama yapıldığını, diğer sanıklar için olan
eylemlerin müvekkiline de isnat edildiğini savunan Işık, Aksu'nun,
2000 yılında bankada göreve başladığını ve görev süresinin 5 ay
olduğunu, 1999 yılında verilen kredilerden sorumlu tutulamayacağını
ifade etti.
Aksu'nun imza attığı için yargılandığı işlemin bir kredi değil,
sadece artırımı içerdiğini anlatan Işık, bu kredi artırımının,
nakit şartıyla verildiğini ifade etti.
Yerel mahkemenin medya baskısıyla hüküm kurduğunu savunan Işık,
Aksu'nun suçsuz olduğunu, imzadan ibaret eylemiyle isnat edilen suç
arasında illiyet bağı bulunmadığını ileri sürdü.
''KADI KAFASIYLA HÜKÜM VEREN YARGIÇLAR VAR''
Aksu'nun diğer avukatı Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok
da sanık Metin Aksu'nun çok yakın bir dostunun oğlu olduğunu, bu
nedenle davaya profesyonel olarak değil, vicdani olarak katıldığını
söyledi.
Dava dosyasını okuduğunda büyük sıkıntı duyduğunu belirten Özok,
57. hükümetten bu yana yürütülen Avrupa Birliği uyum çalışmaları
çerçevesinde yapılan değişikliklerle Türkiye'nin çağdaş bir yolda
olduğunu söyledi. Özok, ''Buna rağmen ancak hala ülkemizde kadı
kafasıyla hüküm tesis eden yargıçlar var'' dedi.
Özdemir Özok, müvekkilinin ''insafsızca itham edildiği'' bir yargı
sistemiyle karşı karşıya olduklarını söyledi. Dava dosyasını
okuduğunda duyduğu sıkıntıyı dile getiren Özok, yargının herkesin
sığınacağı son liman olduğunu belirtti. Özok, ''Bunları bize
öğreten hocalarımızın kemikleri sızlıyordur'' diye konuştu.
Davanın, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde başladığını, ''doğal
yargıç'' anlayışına aykırı davranıldığını savunan Özok, ''Yargı,
gafil avlamak değildir'' dedi.
Aksu'ya yüklenilen suçlarda bir zimmet varsa bunun kendilerine
öğretilen zimmetle ilgisi olmadığını ifade eden Özok, yerel
mahkemenin kararının bozulmasını istedi.
SANIK AKSU: ''SİNİR HASTASI OLDUM''
Sanık Metin Aksu da yaptığı savunmada, davanın devam ettiği 6
yıldan bu yana ''sinir hastası'' olduğunu söyledi. Tanınmış bir
aileden geldiğini, ailesinde İstiklal madalyasına sahip kişiler
bulunduğunu anlatan Aksu, ''Uhdeme hiç bir şekilde para
geçirmedim'' dedi.
Ne savcılığın ne de yerel mahkemenin, kendisinin ortaya koyduğu
kredi şartlarına bakmadığını savunan Aksu, ''Mahkemenin kararı
şablondur'' dedi.
Altına imza attığı işlemin, Bankalar Kanunu'na göre kredi
olmadığını, nakit teminat karşılığı verilen ithalat-ihracat kredisi
olduğunu anlatan Aksu, göreve başlamadan önce verilen krediler
nedeniyle nasıl suçlandığını sordu.
Kendisine yöneltilen suçlamalarla ilgili tanık ifadeleri ve
sundukları delillerin hiç birinin dikkate alınmadığını savunan
Aksu, aksinin ispatlanması halinde verilecek tüm cezaları kabul
edeceğini söyledi.
''BANKA KREDİ KARTINI BİLE KULLANMADIM''
Eski banka yönetim kurulu üyesi sanık Yalçın Gündüz de bankada
görev yaptığı sürede 300'e yakın işleme imza attığını, görev
süresince hiçbir ücret almadığını, bankanın kredi kartını bile
kullanmadığını söyledi. Banka işlemleriyle ne kendisine ne de
Ceylan Grubu'na menfaat sağladığını belirten Gündüz, ''Ben kendime
menfaat sağlamadığıma göre, benim hapishaneye değil, tımarhaneye
gitmem gerekir'' dedi. Sanık Yahya Murat Demirel'in avukatı Bülent
Acar ise davanın ''iştiraken dolandırıcılıktan'' açıldığını, ancak
''münferit dolandırıcılıktan'' hüküm kurulduğunu, bunun yasaya
aykırı olduğunu savundu.
Bank Kapital ile Egebank arasındaki ''back to back'' (ikiz
karşılıklı) kredilerin eşit miktarda ve eş zamanlı verilmiş olması
gerektiğini belirten Acar, şirket tüzel kişiliği adına Bank
Kapital'den alınan kredinin müvekkilinin cebine girmediğini,
dolayısıyla dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığını iddia
etti. Acar, dava zaman aşımı süresinin de dolduğunu savundu. Yahya
Murat Demirel'in diğer avukatı Dilek Helvacı da yerel mahkemenin,
bilirkişi raporlarına itibar etmediğini ve bunun gerekçesini de
açıklamadığını öne sürdü. Gerekçe göstermeyen yerel mahkemenin bu
kararının bozmayı gerektireceğini savunan Helvacı, müvekkilinin
beraatını istedi. Mahkeme heyeti, davaya ilişkin temyiz istemine
ilişkin kararı daha sonra açıklayacak.