Almanların, hele hele Alman medyasının Erdoğan'a duyduğu
nefretin boyutlarını izah etmeme gerek yok
sanırım. "Erdoğan" dediğinizde öfke nöbetleri
geçiriyor hepsi...
Bir kere daha seçimi kazanmaması için neler yaptığını az çok
biliyoruz. PKK'ya miting yaptırmalarını, Fetö'cülere kucak
açmalarını ibretle izliyoruz.
Ama gelin görün ki adamlar Türkiye'nin karşısına çıkacak gerçeği
görüyor, Erdoğan'ın seçimleri kazanacağını biliyor ve ona göre
davranıyor.
Daha önce, "Kabul ederse seçimlerden sonra kendisini
ağırlarız" demişlerdi. Aklı başında olan herkes, seçim
kaybetmiş bir Erdoğan'ın davet edilemeyeceğini anladı anlamasına
ama içimizdeki müzmin muhalifler anlamadı.
Alman Der Spiegel dergisi bu durumun farkına varmış olacak ki dün
Maximilian Popp imzasıyla çok çarpıcı bir analiz yayınladı.
Bakın o analizde neler yazıyor:
"Erdoğan hala dayanılmaz bir programı göğüslüyor. Erdoğan
bakanları, belediye başkanlarını kabul ediyor; ne kadar küçük
olursa olsun hükümetin her türlü meselesini kontrol ediyor.
Notlarla doldurduğu bir defteri yanında taşıyor. Gece yarısından
önce eve gittiği nadirdir ve çalışanlarından da o saate kadar
ofiste kalmasını istiyor.
Bu kişi 15 yıldan beri Türkiye’yi önce Başbakan sonra Cumhurbaşkanı
olarak daha önce hiçbir siyasetçinin yönetmediği kadar bir süredir
yönetiyor."
Lafın tamamı deliye söylenir azizim!
Adamlar kendi okurlarından tepki çekmemek için örtülü mesajlarla
Erdoğan'ın yeniden kazanacağını söylüyor.
Sadece onlar değil ki bunu söyleyen...
Geçtiğimiz günlerde İngiliz The Economist
dergisi, "Sayın Erdoğan, muhafazakar seçmenler
nezdinde hala popüler. Kimsenin adil olmasını beklemediği yarışı da
kolayca kazanması bekleniyor" diye bir analize imza
attı.
"Kimsenin adil olmasını beklemediği"nden kasıt,
ezici üstünlükle olsa gerek!
PKK'sıyla, Fetö'süyle, DHKP-C'siyle, ve
5 benzemez partisiyle Erdoğan'a karşı savaşmanın adil
olmadığını vurgulayacak değil herhalde değil mi?
İngiliz The Times Gazetesi de yaptığı
haberde, “Erdoğan şüphesiz seçimleri ezici bir
çoğunlukla kazanacak” ifadelerini kullanıyor.
Durun, durun, daha bitmedi!
Bir de Amerika'daki ciddi yayın organları ve anket
şirketleri var. İlginçtir, onlar da aynı şeyi söylüyor.
Amerika'da yayın yapan ve dünyanın en önemli ekonomi kanalı olarak
gösterilen Bloomberg, 24 Haziran seçimleri üzerine yaptırdığı
araştırmaya göre Erdoğan ipi ilk turda göğüslüyor.
Ankette, AK Parti ile MHP'nin oluşturduğu Cumhur İttifakı'nın
Meclis'teki çoğunluğu da elinde tutacağı öngörülüyor.
Daha sayabilirim...
Fransa'daki gazetelerde Erdoğan'ın kazanacağına dair onlarca yorum
yapılıyor. Rus medyası, "Erdoğan varsa, kimse
kazanamaz" diyor.
7 Haziran'da, "Sultana şamar" manşeti
atan, "Yeni bin yılın Selahaddin Eyyübi'si son metroda
durduruldu" başlığı kullanan İtalyan La Repubblica
gazetesi...
Yine 7 Haziran'da, "Erdoğan'ın başkanlık hayalleri
yerle bir oldu" manşeti atan İspanyol El Pais
gazetesi...
En önemlisi...
7 Haziran seçimlerinde, "İstanbul'a geri
dönüyoruz" diye manşetler atan İsrail medyası
bile, "Erdoğan yeni zafere çok
yakın" diye yazıyor.
Yahu hepsini geçtim...
Kemal Kılıçdaroğlu bile, "Muharrem İnce'nin oyları
yüzde 30 düzeyinde" diyerek çaktırmadan Erdoğan'ın
kazanacağını ima ediyor.
Hadi ben yazınca inanmıyorsunuz, tamam eyvallah da bunlara niye
inanmıyorsunuz?
KAFAMA TAKILAN İKİ MESELE
Kafama çengelli iğne gibi takılan iki mühim mesele var.
Birincisi:
Muharrem İnce, "Bende yalan yok! 15 yaşımdan beri her
gün Cuma Namazı kılıyorum" dedi. Yani
kılmış da kılmış, kılmış da kılmış, çıkmış yine kılmış, yine çıkmış
yine kılmış!
Öyle böyle kılmamış yani anlayacağınız!
Benim merak ettiğim, acaba kendinden önceki CHP'liler gibi kazaya
bıraktığı Cuma namazları olmuş mu olmamış mı?
İkincisi ise Muharrem İnce'nin şiir kitabı...
Önüme, "Muharrem İnce'nin
şiiri" başlığıyla yayınlanan bir şiir düştü. Okuyunca
şaka sandım ilkin. "Yahu vallahi o yazmış" dediklerinde ben
şok!
Öyle bir şiir kitabı ki şiir sözcüğü acı çektiriyor. Öyle
bir yazım tarzı ki, şairlik bildiğin can çekişiyor. Yani birinin
kafasına silah dayasalar, böylesini yazamaz!
"Küçük dilimden öp beni" mısrasını okuduğumdan bu
yana midem okyanus gibi dalgalanıyor.
Hayır hayır, diğer şiirleri merak etmiyorum. Azıl merak ettiğim,
seçime az bir zaman kala bu şiir kitabını piyasaya kimin
sürdüğü!..
Yahu sakın Kemal Kılıçdaroğlu olmasın?