Bana annem gibi sarılabilir misin ?
Abone olGazetecilik, radyoculuk gibi mesleklere imzasını atan Hamit Eteevrans, yazarlığa nasıl yöneldiğini bizlerle paylaştı. <br/>Editörlerimizden ...
Gazetecilik, radyoculuk gibi mesleklere imzasını atan Hamit
Eteevrans, yazarlığa nasıl yöneldiğini bizlerle paylaştı.
Editörlerimizden Nagihan Keskin, yazarlık hayatına yeni adım atan
Hamit Eteevrans ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi. Hamit
Eteevrans, yazarlık hayatına yeni adım atmış bir isim. Daha
önceleri gazetecilik, radyoculuk gibi mesleklerde bulunmuş fakat
artık hayatına yazarlıkla devam etmek ve anılmak istiyor. Kendinin
farkını, samimiyetiyle açıklıyor. “Sev” adlı kitabıyla sevginin
insan hayatındaki yerini hatırlatarak bizi sevgi üzerine düşünmeye
yöneltiyor.
Kitapta Melek anne karakteri ile karşımıza çıkan “Kurtlar Vadisi”
dizisinden Nazife anne olarak da tanıdığımız ünlü tiyatro oyuncusu
Serpil Tamur, bir çocuğun karanlık dünyasını nasıl aydınlığa
kavuşturduğunu ve annelik kavramının gözle görülür bir gerçekliğe
bürünmesini sağlıyor. Serpil Tamur’un anne rollerini bu kadar güzel
taşımasının sebebini sohbetimiz esnasında daha iyi anlıyoruz.
Sevecenliği ve şefkatiyle herkesi hayran bırakabilecek bir anne
profili. Anne rollerindeki başarısını aslında kendi gibi olmasıyla
sağladığını, onunla yakından tanışma imkanınız olduğunda daha iyi
kavrıyoruz. Yazar Hamit Eteevrans’ın en samimi duygularla kaleme
aldığı, onun deyimiyle; kucağına yeni almış olduğu “Sev” kitabı
dâhilinde ünlü tiyatro oyuncusu Serpil Tamur’la da sohbet etme
imkânımız oldu. Bu sohbet esnasında tiyatro oyuncusu Serpil Tamur,
yazardan desteğini eksik etmediğini ve daha çok kitap üzerine
konuşulması gerektiğini bizimle paylaştı. Bizde kitap üzerine
keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Gazetecilik, yazarlık, radyoculuk gibi birbirinden ayrı fakat
birbiriyle ilişkili işlerde yapıyorsunuz. Kendinizi en çok hangi
işte daha iyi ifade ettiğinizi düşünüyorsunuz? Neden?
Hepimiz kendimiz için hedefler koyarız.Ama hayat içerisinde bu
hedefleriniz yön değiştirebilir.Hiç aklımda gazetecilik yapmak
yoktu.Manken olmak istedim, abim mankendi.Boyum kısa olunca senden
manken olmaz, senden olsa olsa ya radyocu ya gazeteci olur
dediler.Ailemde de gazeteci vardı.Radyoculukla başladığım meslek
hayatıma gazetecilikle devam ettim.Bir sürü ulusal ve yerel kanalda
çalıştım.Muhabirlik,editörlük gibi görevlerde bulundum.Son 4 yıldır
internet gazeteciliği yapıyorum.Ayrıyetten bir radyo kuruluşunda
hafta da bir gün radyo programım var.Ama şuan bir kitap
çıkardım.Kitabım ‘Sev’ ile anılmak ve yazar olarak devam etmek
istiyorum.
Yazarlığa yönelişiniz nasıl gerçekleşti?
Ben romanlardan ve roman okumaktan hoşlanmayan biriydim.Bir gün
roman yazabileceğim hiç aklıma gelmezdi.Hayatta hiç olmaz
diyebileceğiniz şeyler oluveriyor.Önemli olan bulunduğunuz yeni
duruma adapte olup özümseyebilmek ve sindirebilmek.Ben bir yola
çıktım.Karşıma farklı pencereler, yeni koridorlar çıktı.Her bir
pencere ve koridor önüme yeni ışıklar açtı.Işığın sonunda beni
bekleyen ve yolumu aydınlatan Melek Anne mi buldum.Melek annemi
bulmamla karakterim aydınlığa çıktı ve ben bu kitabı yazmaya karar
verdim.
Sevgi kavramı yüzyıllar boyunca şairlerin, yazarların ve insanların
arayışını sürekli hissettikleri bir duygu olmuştur. Sizin bu
kitabınızdaki sevgi arayışınızı ve anlatmaya çalıştığınızı kendi
yorumunuzla bize anlatır mısınız?
Kitabımdaki çocuk karanlıktan korkan bir çocuk.Yalnızlıktan
korkmuyor terkedilmiş yalnızlıktan korkuyor.Bir el omzunda sürekli
olsun, yani birisi ona dokunsun, düştüğü yerden kaldırsın
istiyor.Çocuklarımıza sevgi fakirliği hissettirmememiz
gerekiyor.Benim yazdığım karakter sevgiyi biliyor fakat
yaşayamıyor.İçinde sindiremediği bir sürü karanlık var.Annesi ve
babası ayrılmış bu çocuğun karanlık dünyası rüyasında gördüğü
‘Melek Anne’siyle aydınlanıyor ve hayata bağlanıyor. Her insanın
hayatında hayata tutunacağı bir ‘Melek Anne’si vardır.Ama onu
hissedebilmek ve keşfedebilmek önemlidir.
Sizce sevgi herşeyin başı mıdır?
Kesinlikle.Sevgisiz hiçbir şey olmuyor.Melek Anne sevginin
gerekliliğini şöyle tanımlıyor; ‘Bir taşı bile sevsen sana farklı
görünecek’.Düşünsenize taş somut bir nesnedir.Fakat biz onu bakış
açılarımıza göre ona can verebilir ve yaşatabiliriz.Ona sevgiyle
baktığımzda taşın yüzümüze yansıyan gülümsemesini
farkedebiliriz.Yeter ki karamsar bakış açımızı
değitirebilelim.Olanlara at gözlüğüyle değil de geniş açılı bir
objektifle bakarsak iyi tarafları da görebilir ve mutlu
olabiliriz.Bence hepimizin kalbinin geniş açılı objektiflere
ihtiyacı var.Çünkü dar açılı bir objektiften bakılan hayat her
zaman kısıtlayıcı ve kısır olacaktır.
Kitapta bir çocuğun dramatik öyküsünü anlatıyorsunuz.Peki bir
çocuğun gözünden hayatın dramatik hali nasıldır? Sevgi tek başına
kurtulması için yeterli bir etken midir, yoksa başka şeylere de
ihtiyaç var mı?
Bu soruya kitabımın arkasından bir sözle cevap vereyim. “Çocuklar
hayal kurar ve yaşatırdı.Yaşayınca da kolay kolay
öldürmezlerdi.Büyüyeceklerini düşünmediklerinden, ölümü de
bilmezlerdi.Çocukların masum dünyaları vardır.O dünyada ölüme,
kötülüğe, olumsuzluklara yer yoktur.Ölümü bilmedikleri,
tanımadıkları için onların dünyalarında ölümsüzlük vardır.Çocuklara
ne verirseniz hayal dünyalarında onu kurgulayacaklar ve
öldürmeyeceklerdir.Ama yaşadığımız toplum maalesef öldürmeye, yok
etmeye, tüketmeye dayalı bir yaşam sunuyor.Sevgi tek başına yeterli
mi sorusunu da yine kitabımdan bir sözle yanıtlayayım. “Sevgisiz
hayat, zorunlulukların pençesinde,ayakları prangalara bağlı
hayatını idame etmiş insanların, mecburiyet duygusuyla kendi
dünyalarındaki karartılarının kırıntılarını toplamasıydı.Hayat
kırıntılarıyla değil, kalıntılarıyla varlığı hissedilerek
toplanmalı ve yutulmalıydı.Bunun için her şey ‘Sev’ilmeliydi çünkü
bütün karanlıklar ‘Sev’giyle aydınlanırdı.
‘Sev’ her insanın kendinden bir parçalar bulabileceği ve hayatına
dokunan bir kitap mı?
Buna şöyle cevap verebilirim.Okurlar kitapçıya gidip benim kitabı
almadan önce arkasını çevirip okusunlar.Eger ordan bir kelime dahi
onların hayatlarına dokunabiliyorsa eğer kitabımı alsınlar.Bunun
cevabını değerli okurlarıma bırakmak istiyorum.
‘Herkes hata yapar, severek ölmez’ derken ne söylemeye
çalışıyorsunuz? Açımlar mısınız?
Öncelikle size samimi bir itirafta bulunarak başlamak istiyorum.Ben
bu sözü yazarken hüngür hüngür ağladım.Ve kitabıma veda etmek
istemedim.Herkes hata yapar evet.Birbirimizin kalbini bilerek veya
bilmeyerek kırdığımız zamanlar oluyor.Ben bunu söyledim çünkü kimse
hatalarıyla ölmesin istedim.Ben aslında bütün insanlığı uyarmak
istedim.Dedim ki; hep beraber hatalarımızla değil, severek
ölelim.Tabiki benimki sadece bir temenni.Çünkü herkese severek
ölmek nasip olmaz.
Peki Serpil Tamur, Hamit Eteevrans’ın bu sözü hakkında ne
düşünüyor?
Aslında yaptığımız bu hatalar büyütmüyor mu bizleri? Hata yaptıkça,
hatalarımız çoğaldıkça daha bir büyüdüğümüzü ve hayata daha farklı
baktığımızı görüyoruz.Diger türlü tek bir pencereden bakmak
durumunda kalıyoruz.Hatalardan ders aldıkça olgunlaşmaya ve tecrübe
kazanmaya başlıyoruz.
Kitabınızın sonunda karakteriniz ‘Ben artık hüznümü de seviyorum’
diyor, bir insana hüznü sevdiren nasıl bir bakış açısıdır?
Hayatta sevgi olduğu kadar nefrette var. Ama bizim gayemiz sevgi
üzerine olmalı. Her şeyi seveceğiz. Çünkü Melek Anne, çocuğuna bunu
öğretti. Dedi ki; taşı da seveceksin, karanlığı da seveceksin.
Çocuk karanlıkta kalamayan, yalnızlıktan korkan bir çocuk. Bu çocuk
aydınlığa nasıl çıktı ki? Onu aydınlığa götüren, elinden tutan, ona
doğruyu, güzeli, iyiyi, kötüyü gösteren Melek annesi vardı. Işığın
sonunda çocuk ben artık hüznümü de seviyorum, dedi.
-Kitabınızdaki Melek anne karakteri her insanın hayatında olan bir
karakter mi?
Herkesin hayatında bir Melek annesi var. Ama onu doğru yerde ve
doğru zamanda hissetmesi ve keşfetmesi gerekiyor. Ben bunu Serpil
Tamur’la hissettim.
TÜM ANNELERİ KANATLARININ ALTINDA TUTAN BİR KARAKTER
Nazife anne tüm anneleri kanatlarının altında tutan bir karakter.
Yani bence tüm anneler Nazife anneyle örtüşüyor. Çünkü aynı
güzellikleri doğurmadığı halde Polat Alemdar’a yapıyor. Benim
özümle örtüşen karakterler bunlar. Benim özüm karakterim de
öyledir. Ben her şeyi çok seviyorum. Sevgi ve şefkat doluyum.
-Serpil Tamur’un sevgi kavramına bakışını özetleyecek olursak neler
söyleyebilirsiniz?
Benim sevgi anlayışımı özetlemeye kalkmak mümkün değil. Çok küçük
yaşlarda 12-13 yaşlarında tiyatroda Pollyanna’yı oynamıştım.
Sanırım o oyun benim tüm hayatımı etkiledi. Ben hiçbir şeye kötü
yanıyla bakmam. Hep güzel sevgi dolu yanıyla bakmaya çalışırım.
Çünkü şuna inanırım ki; sevgi göstermek geri dönüşümlü bir
süreçtir. Ve hayatım boyunca geri dönmüştür. Sevgi özetlenemez
bende. Tüm hayatım sevgi üzerine kuruludur. Ve bende herkese
yetecek kadar sevgi var. Sanıyorum ki bende bu kadar sevgi olması
etrafıma dağıtmam için verilmiş bir lütuf.
-"Kurtlar Vadisi"nin ünlü çifti Serpil Tamur ve Emin Olcay’da bu
kitabınızda yer alıyor onların bu kitaptaki hikayesi nedir, ve
sizin dünyanızda nasıl bir önemi vardır?
2012 yılında Serpil Tamur ve Emin Olcay’la sevgi üzerine bir
röportaj yapıyorduk. Hatta o röportaj kitabın içinde. Orada ben
Serpil Tamur’a annelikle ilgili bir soruda ‘Bana annem gibi
sarılabilir misiniz?’ dedim. Bu samimi ve sıcak sarılma
karakterimin aradığı Melek anneyi keşfetmemi sağladı. Kitabımın
Melek annesi böylelikle Serpil Hanım oldu. Emin Olcay’da
röportajıyla kitabımda yerini aldı.
-Melek Anne bu çocuğun karanlık yaşamını nasıl aydınlatıyor anlatır
mısınız?
Karanlık bir yerde çocuk bir ağacın altında oturup ağlarken, Melek
annesi gelip çocuğun elinden tutup aydınlığa götürüyor. Feraha
ulaştırıyor. Melek anne idealize edilmiş bir karakter aslında tüm
iyiliklerin ve güzelliklerin toplandığı mükemmel anne profili. Her
ne kadar idealize edilmiş bir karakter olsa da hepimizin hayatında
var olan veya var olmasını isteyeceğimiz bir anne…
SEVGİNİN BAŞARAMAYACAĞI HİÇBİR ŞEY YOKTUR
Melek anne olarak o çocuğun karanlık hayatına ışık olmak benim
görevimdi. Her karanlık yolun mutlaka bir aydınlık yolu vardır.
İnsan isterse aydınlığı, güneşi bulabilir. Ben hiçbir şeyin kötü ve
karanlıkta kalmasını istemem. İşte benim hayat felsefem bu. Bazen
çok küçük bir ihtimal dahi olsa karanlığın üzerine gitmeli ve
aydınlığa ulaşmalıyız. İmkansızı başarmak için herkesin bir yolu
vardır. Ben bunu sevgiyle başardım. Sevginin başaramayacağı hiçbir
şey yoktur.
-Kitabınızda okuyuculara hazırladığınız sürprizler var mı?
Evet, var kitabımı sonuna kadar okuyanlar çok şaşıracaklar
eminim.
-Son olarak aklınızda yeni bir kitap projesi var mı?
Evet var. Sözlerini yazmaya başladım.2 ay sonra kısmetse masaya
oturup yazmaya başlayacağım. Bu kez bir aşk romanı yazacağım. Ve
yine üç kelimelik bir isim AŞK olacak.
Hamit Eteevrans kitabı ’Sev’ söyleşilerinin ilkini 24 Nisan – 4
Mayıs 2014Malatya Anadolu Kitap Fuarı’nda gerçekleştirecek.3 Mayıs
Cumartesi günü Serpil Tamur, Emin Olcay’la birlikte yazar Hamit
Eteevrans kitabını imzalayacak.
(İHA)