Balyoz’un gerekçeli kararını açıkladı
Abone olAnayasa Mahkemesi, Balyoz davasında 230 başvurucu hakkında verdiği ’ihlal kararı’nın gerekçelerini açıkladı. <br/>AYM’nin internet sitesinde...
Anayasa Mahkemesi, Balyoz davasında 230 başvurucu hakkında
verdiği ’ihlal kararı’nın gerekçelerini açıkladı.
AYM’nin internet sitesinde yayımlanan kararda, “Başvurucular, 765
Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 147. maddesinde düzenlenen Türkiye
Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren ıskat veya vazife
görmekten men suçuna teşebbüsten İstanbul 10. Ağır Ceza
Mahkemesi’nde yürütülen yargılama ve yargılama sonunda verilen
mahkumiyet kararı nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde koruma
altına alınan adil yargılanma hakkı ile Anayasa’nın 19. maddesinde
koruma altına alınan özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir” denildi.
Açıklamada, başvurucuların, “Soruşturma ve kovuşturma boyunca
tutuklu olarak tutulduklarını, adli kontrol taleplerinin
kalıplaşmış gerekçelerle ve sistematik olarak reddedildiğini ve bu
sebeple Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiğini, dijital
deliller üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinin yeterli
olmadığını ve tekrarlanmasına ilişkin taleplerin reddedildiğini,
bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler nedeniyle ortaya çıkan
delillerin sıhhati konusundaki tereddütlere rağmen mahkum
edildiklerini, kendilerine isnat edilen suçun işlenmesine anılan
tarihte görevde olan Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri
Komutanı tarafından engel olunduğunun kabul edilmesi nedeniyle bu
kişilerin tanıklık yapmak üzere davet edilmeleri taleplerinin
reddedildiğini, delillerin ortaya konulması ve tartışılması
safhasının usulünce yerine getirilmediğini, hükmün sanık müdafileri
olmaksızın verildiğini ve Cumhuriyet Savcısının esas hakkındaki
mütalaasına karşı beyanda bulunmak üzere sanıklara yeterli süre
verilmediğini, duruşma salonunda uygulanan oturum düzeni ve duruşma
sırasında yapılan ses kaydı nedeniyle başkaları tarafından
duyulmadan avukatla iletişim kurarak müdafi yardımından
yararlanamadıklarını, hukuka aykırı olarak elde edilen gerçek dışı
delillere dayanılarak mahkum edildiklerini, soruşturma aşamasında
tutuklama kararı veren hakimlerin yargılamaya katılmaları nedeniyle
mahkemenin tarafsızlığı ilkesinin ihlal edildiğini, ilk derece
mahkemenin görevli ve yetkili olmadığını, duruşma salonunun konum
itibariyle uzaklığının, duruşma salonuna erişimin zorluğunun,
girişte alınan güvenlik önlemlerinin, duruşmaların aleniyetini
ihlal ettiğini, haklarında yeterli somut delil bulunmaksızın
kolektif gerekçelere dayanılarak mahkûm edildiklerini, darbe
planlarının sunulduğu plan seminerine katılmadıklarına veya o
tarihlerde yurtdışında görevde olmak vb. engelleyici nedenlerinin
olduğunu, dijital verilerin kendileri ile illiyet bağlarının
ispatlanamadığını, derece mahkemesi kararının temyiz incelemesi
sonucunda Yargıtay’ca verilen düzeltilerek onama kararının
gerekçesinin yeterli olmadığını, kendileriyle aynı durumda olan bir
kısım şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı, bir
kısmı sanıklar hakkında da beraat kararı verildiğini, söz konusu
plan seminerine katılmadıklarını, buna karşın dava konusu plan
seminerine katılan, ortaya çıkan ses kayıtlarını kabul eden, dava
konusu dijital verilerin üst veri yollarında isimleri olan ve bu
şekilde eylemleri sabit görülerek mahkum edilen bir kısım
sanıkların gerekçesiz olarak Yargıtay tarafından mahkumiyet
hükümlerinin bozulduğunu, sabit kabul edilen eylemlerinin yanlış
vasıflandırıldığını, hazırlık hareketlerinin icra hareketi olarak
değerlendirildiğini ve temel cezanın yanlış belirlendiğini,
başvurucular tarafından alınan bilirkişi raporları ile
başvurucuların isteği üzerine dinlenen bilirkişi beyanlarının
mahkumiyet kararının dayanağı olan dijital delillerin manipülasyona
açık olduğunu ortaya koymasına rağmen bu delillere dayanarak
mahkumiyet kararı verildiğini belirterek, Anayasa’nın 10.
maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesinin Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılama hakkının ve
Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan masumiyet
karinesinin ihlal edildiğini” ileri sürdükleri belirtildi.
Kararın ‘Hüküm’ kısmında ise şu ifadeler yer aldı:
“Başvurucuların, özgürlük ve güvenlik hakkına ilişkin
şikayetlerinin ‘zaman bakımından yetkisizlik’ nedeniyle kabul
edilemez olduğuna, adil yargılanma hakkı kapsamındaki
şikayetlerinin dijital delillerin değerlendirilmesine ilişkin
şikayetlerinin giderilmediğine dair iddialarının dönemin
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç
Yalman’ın tanık olarak dinlenmesi taleplerinin reddi nedeniyle
tanık dinletme hakkına ilişkin şikayetlerinin, kabul edilebilir
olduğuna, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine, ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine, dökümü yapılan
yargılama giderlerinin başvuruculara ödenmesine, 18 Haziran 2014
tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”
(İHA)