Balyoz'da milyonluk tazminat davası
Abone olBalyoz Davası'nda hüküm giyen daha sonra da haklarında beraat kararı verilen sanıklar devlete milyonluk tazminat davası açmaya hazırlanıyor.
Balyoz davası sanığı emekli ve muvazzaf askerler ve
aileleri, devlete milyonlarca liralık dava açmaya
hazırlanıyor.
1 milyon liralık manevi, 100 bin liralık maddi tazminat davalarının
yanı sıra bu süreçte ağır travmalar altında yaşamlarını sürdürmeye
çalışan eş, çocuk, anne, baba ve kardeşler de ayrı ayrı dava
açacaklar. Açılacak davalar önceki dava gerekçelerinden çok farklı
olacak. ‘Devlet gerçeğin örtülmesiyle’ suçlanırken, “Bizim
başımıza gelenler başkalarının başına gelmesin”
denilecek.
236 sanıklı Balyoz Davası kapsamında haksız yere tutuklanarak cezaevinde kalan isimler arasında 1’inci Ordu eski Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, Hava Kuvvetleri eski Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, emekli Orgeneral Ergin Saygun, emekli Orgeneral Bilgin Balanlı, Emekli Korgeneral Engin Alan ve emekli Kurmay Albay, CHP Milletvekili Dursun Çiçek de bulunuyordu.
Balyoz davanın bitmesinin ardından sanık avukatları, müvekkillerinin ‘haksız yere’ cezaevinde tutuldukları, hem sağlıklarının hem de yaşamlarının onulmaz biçimde zarar gördüğünü ileri sürerek Ağır Ceza Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davası açıyor.
1.1 MİLYON KENDİLERİ, 25’ER BİN LİRA DA EŞ, ÇOCUK, ANNE,
BABA, KARDEŞ İÇİN…
Balyoz davasında yargılanan 31 sanığın avukatlığını üstlenen ve 7
Haziran seçimlerinde CHP’den Trabzon Milletvekili seçilen Haluk
Pekşen, kendi müvekkilleri için davayı bugün açacaklarını söyledi.
Pekşen, her bir isim için Ağır ceza mahkemesinde 1 milyon lira
manevi, 100 bin lira maddi; aileler; eş, çocuk, anne-baba, kardeşin
her biri için de Asliya Hukuk mahkemesinde 25’er bin liralık manevi
tazminat davası açılacağını bildirdi.
Türkiye’de bunun eşi benzeri görülmemiş bir dava olacağını anlatan
Pekşen, gerekçelerini ise şöyle sıraladı:
“Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en seçkin general, amiral,
subayları haksız şekilde tutuklandılar. Tutuklanmanın ötesinde çok
ağır manevi baskılar altında tutuldular. Yargılama bile bir proje
gereği yürütüldü. Bu dönem içinde kendileri, aileleri, eşleri
çevreleri dünyada az rastların bir psikolojik baskı altında
yaşamlarını sürdürmeye çalıştılar. Yaşamlarını, sağlıklarını
kaybettiler. Çocuklarının eğitimleri dahi aksadı. Yakınlarında bile
telafisi imkansıza yakın büyük tahribatlar oluştu. Açacağımız
davada bundan önce Türkiye’de yerleşik manevi davalardan ayrı bir
gerekçe oluşturulacak. İlk kez devlet doğrudan, gerçeğin ortaya
çıkması için hukuk ve adli kolluk sistemini, bürokrasiyi işletmedi.
Gerçeğin ortaya çıkarılmaması, örtülmesi için mücadele eden bir
devletle mücadele ettik. Buradaki manevi baskının karşılığı olan
manevi tazminat da daha öncekilerle bir tutulmamalı. Talep
ettiğimiz manevi tazminat bir milyon liranın üzerinde ama bu bile
bizim müvekkkillerimiz için istenmesi gerekenden çok daha
az.”
MERCEDES ÇEREZ PARASIYSA...
Diyanet İşleri Başkanına hediye edilen Mercedes’e çerez diyen bir
devletin, hayatları telafi edilmez ağır tahribatlarla baskılanmış,
karartılmış, bu insanlara ne diyeceğinin önemli olduğunu belirten
Pekşen, buradaki manevi zararların mutlaka ‘sorumlulara’ rücu
edilmesi gerektiğini vurguladı.
Pekşen, “Çünkü sahtecilikleri hazırlayan kolluk kuvveti,
bilirkişisi, savcısı, yargıcı, hakimi… Hepsi bu kumpasın, yargılama
görüntüsüne büründürülmesinde asli görev almışlar, olmayan suçu
üretmekte el birliğiyle hareket etmişlerdir. Bunun yanında ilgili
kamu kurumlarındaki bakanlar da dahil olmak üzere mutlaka rücu
sistemi içine sokulacaktır ki; bir daha sistemin içindeki insanlar
böyle bir şeye cesaret edemesinler. Bu yanlarına kar kalırsa, yarın
başkaları benzer kumpaslar kurabilirler” dedi.
2 MUVAZZAF DA VAR
Dava açacaklar içinde muvazzaf askerler de var mı, sorumuza Pekşen,
31 müvekkilinden ikisinin mavazzaf asker olduğunu söyledi. Pekşen,
“Deniz Kurmay Albaylar Mustafa Haluk Baybaş ve İbrahim
Özden Koçer’in halen görevdeler. Ama açılan davanın görevleriyle
bir ilgisi yok” dedi.
YARGININ GÖREVİ, YÜRÜTMEYE KILIF UYDURMAK
DEĞİL
Bu davalardan yüzde yüz sonuç alacaklarına inandığını belirten
Pekşen, “Bir tazminata kesinlikle hükmedilecek. Ama miktarı
ne olacak? Türkiye’de ne yazık ki yürütmenin vahim hatalarına karşı
yargı birçok kez kılıf uydurmuş, tazminatları azaltmıştır. Yargının
yürütmeyi kurtarma gibi bir görevi yoktur. Yargının görevi oluşmuş
olan manevi tazminatı ölçmektir ve bunu karşılatmaktır. Ama ne
yazık ki Türkiye’de yargı devletin bu tür uygulamalarında yürütmeyi
kurtarıcı rol üstleniyor,. Kendine durumdan vazife çıkarıyor ki;
yürütmenin fütursuz davranış sergilemesine neden olan da yargının
bu tutumudur. Yargının ağır, dramatik sonuçlar yaratan eylem ve
işlemleri değişmelidir. Yargı, yürütmenin yaptığı eylem ve
işlemleri hak ettiği hukuksal karşılığa çarptırmadığı sürece ne
yazık ki Türkiye’de yürütme keyfi, kanunsuz, hukuksuz
uygulamalarına devam edecektir. Ama biz hakkımız alıncaya kadar
devam edecek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar
gideceğiz” diye konuştu.