Balyozcu askerleri kurtarma planı!
Abone olMilli Savunma Bakanı’nın görevlendirdiği asker hukukçular, darbecilerin yargılanmasını önlemek için teklif hazırladı
Balyoz Eylem Planı ve TSK ile sık sık haber yapan Bugün
gazetesi yeni bir iddiayı ortaya attı. Hükümette kriz çıkartacak
cinsten habere göre Milli Savunma Bakanlığının Balyoz davasında
tutuklanan 163 askerleri kurtarmak için plan yaptığı ve uygulamaya
soktuğu iddia ediliyor.
Yasal değişiklikle darbe girişiminin sorumluluğu sadece ilk emri
verenle sınırlandırılacak. Böylece Balyoz'da Çetin Doğan dışında
tutuklu kalmayacak.
Balyoz davası sanıklarına yönelik son tutuklama kararının ardından,
darbe sanıklarını kurtarmak için formül arayışları hızlandı. Bugün
gazetesi'nin haberine göre; Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral
Hıfzı Çubuklu'nun tutuklama kararının ardından Milli Savunma
Bakanlığı nezdinde "Balyoz davası tutuklularını kurtaracak
bir yasal değişiklik yapılması" için girişimde bu lunduğu
ortaya çıktı.
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün sorunun çözümü için MSB
Müsteşar Adli Yardımcısı Tuğgeneral Orhan Köprü'yü görevlendirdiği
ve çalışma ekibi kurdurduğu belirlendi.
Genelkurmay Adli Müşavirliği ve MSB Müsteşar Adli Yardımcılığı
çalışanlarından oluşturulan ekip, Balyoz davası tutuklularını
kurtarmak için yaptığı toplantıda şu formül üzerinde uzlaştı:
Darbe
girişiminin sorumluluğunu sadece ilk emri verenle sınırlamak
ve "konusu suç teşkil eden
emirler"e ilişkin mevcut yasal çerçeveyi bir kanuni
düzenlemeyle sessiz sedasız değiştirmek.
ÇETİN DOĞAN'A YIKACAKLAR
Edinilen bilgilere göre, çalışma ekibinin önermelerinin hayata
geçirilmesi halinde, darbe girişimi suçu tamamıyla "ihtilal
planlaması için emir veren" ile sınırlanacak.
Başka
bir deyişle, Balyoz darbe girişiminden sadece Orgeneral Çetin
Doğan'ın mahkûm olması sağlanacak. Diğer Balyoz davası sanıkları
böylece kurtarılacak. Bunun için de başta Türk Ceza Kanunu'nun 24.
Maddesi olmak üzere bir dizi yasal değişiklik yapılacak.
Askeri yargı mensuplarından oluşan çalışma ekibinde, alternatif
olarak TCK 316'ncı madde ile Askeri Ceza Kanunu 41'nci maddesine de
ekleme yapılması üzerinde durulduğu, ancak vazgeçildiği ifade
ediliyor. Heyetin, mutabakata uygun olarak hazırladıkları kanun
değişiklik teklifini Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'e ilettikleri
kaydedildi. Gönül'ün söz konusu talepleri, Anayasa değişikliklerine
uyum kapsamındaki askeri kanunlarda değişikliklerle birlikte
Meclis'e sevk edeceği belirtildi.
DEĞİŞİKLİKLER NASIL PLANLANIYOR?
TCK'nın 24'üncü maddesi, "konusu suç
teşkil eden emrin yerine getirilmesinde emri veren ve yerine
getiren birlikte sorumlu olur" diyor. TCK 24/4 ise,
eğer emrin hukuka uygunluğunun denetlenmesi kanunla engellenmiş ise
sadece emri verenin sorumlu olacağı düzenleniyor. Bu haliyle
maddenin farklı yorumlara neden olmaması ve Askeri İç Hizmet
Kanunu'ndan doğan emre mutlak itaat zorunluluğunu da kapsaması
için, Bakan Gönül'ün olur verdiği düzenlemeye göre, TCK'nın 24.
maddesinin 3. fıkrasına "ancak, emrin açıkça bir suç
olduğunun bilinmesinin mümkün olmadığı hallerde sadece emri veren
sorumlu olur" düzenlenmesi ekleniyor. Ayrıca 24'ncü
maddenin 4'ncü fıkrasına "veya emre mutlak itaatin kanun
tarafından zorunlu kılındığı" ibareleri ekleni yor. Sonuç
olarak madde "Emrin, hukuka uygunluğunun
denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği veya emre mut lak
itaatin kanun tarafından zorunlu kı hndığı hallerde, yerine
getirilmesinden emri veren sorumlu olur" şeklinde
yeni den düzenleniyor.
SANIKLAR SERBEST KALACAK
Düzenleme bu şekilde yasalaşırsa Balyoz darbesi davasının bir
numaralı sanığı Çetin Doğan dışındaki Balyoz sanıkları kurtulmuş
olacaklar. Konusu suç teşkil etse dahi bu emri yerine getiren asker
kişiler sorumlu olmayacaklar. Çetin Paşa'nın da 1940 doğumlu olduğu
için Erbakan gibi ev hapsine ikna edildiği ve duruşma salonunda
"Seminer planı yapıldığı tarihlerde ben bu ordunun
komutanıydım. Seminere başkanlık yaptım. Bu arkadaşlar emir-komuta
zinciri içerisinde hareket etmişlerdir. Bir suç isnadı varsa bundan
sorumlu arkadaşlarım değil, benim" tarzı açıklamaları da
bu nedenle yaptığı dile getiriliyor. Anayasa ve ceza hukuku
uzmanları ise, Anayasanın 137/2'nci maddesinin konusu! suç teşkil
eden emrin hiçbir suretle yerine getirilmeyeceğini ve ka-nunsuz
emri yerine getiren kimsenin sorumluluktan kurtulamayacağını hükme
bağladığına ve bu kuralın tek istisnasının ise askeri hizmetler
olduğuna dikkat çekiyor.
EMRE İTİAT SU OLMAZ
137. Madde'nin "istisna"yı düzenleyen hükmü ise şu
şekilde, "Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde
kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen
istisnalar saklıdır" diyor.
Bu hüküm, konusu suç teşkil eden i emrin yerine getirilmesinin suç
olmaktan çıkarılması için birinci şartın emrini askeri hizmetlerin
yürütülmesi sırasında verilmesi, ikinci şartın kanunla düzenleme
yapılmış olması, üçüncü şartın be ancak kamu düzeni ve kamu
güvenliğinin korunmasına yönelik bir emrin olması gerektiğini
gösteriyor.
Oysa Türk Ceza Kanunu'nun 24'ncü maddesinde yapılacak değişiklikle,
konusu suç teşkil eden emirleri yerine getiren asker kişilerin
eylemlerini suç olmaktan çıkarılması he-deflenmekte. Uzmanlar bu
nedenle TCK'nın 24'ncü maddesinde yapılacak değişikliğin,
Ana-yasa'nın 137'nci maddesinde belirtilen istisna doğrultusunda
yani ancak kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunmasına yönelik
olursa anayasaya uygun olacağını, aksi takdirde yapılacak
düzenlemenin Anayasa'nın 137'nci maddesine aykırı olacağını
kaydediyorlar. Balyoz sanıklarını kurtarmak için yapılacak
düzenlemenin kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunmasına yönelik
olmasının savunulmasının mümkün olmadığını değerlendiren uzmanlar,
"Bu kişilere isnat edilen suçlar hükümeti
devirmeye yönelik suçlardır. Bunları kurtaracak şekilde yapılacak
bir düzenleme, kamu düzeni ve kamu güvenliğini bozacak düzenleme,
yani Anayasa'nın 137'nci maddesine aykırı bir düzenleme
olacaktır" yorumunu yapıyorlar.
Hukukçular, Askeri Ceza Kanunu'nda da açık bir düzenleme
bulunduğuna ve24'ncü maddede yapılacak değişikliğin onunla da
çelişeceğine vurgu yapıyorlar. Askeri Ceza kanununun 41/3'ncü
maddesi aynen şöyle diyor:
"Aşağıdaki hallerde maduna(ast) da faili müşterek cezası
verilir:
- Kendisine verilen emrin hudutlarını aş mış
ise...
- Amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını
ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise."
HANGİ BAKANLARLA GÖRÜŞME YAPILDI?
HABERİN DEVAMI İÇİN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ...
3 BAKANLA TEMAS KURULDU
Balyoz tutuklularının salıverilmeleri ile ilgili yapılan bu
çalışmalardan oldukça ümitlenmiş olan Genelkurmay Adli Müşaviri
Hıfzı Çubuklu'nun beraber çalıştığı personele "Bu işin
çözümünde hükümeti de kullanacağız" diyerek mutabakattan
duyduğu mutluluğu personeliyle paylastiği belirtiliyor.
Balyoz sanıklarını kurtarma formülünün bulunmasında en büyük pay
sahibi olan Çubuklu, 11 Şubat 2011 'de mahkemenin 163 sanığı
tutuklama kararının ardından, Genelkurmay İkinci Başkanı Aslan
Güner ile bir dizi görüşme trafiği yaşadı. Bir yandan -yukarıda
geçtiği şekilde Genelkurmay bünyesinde- yeni kanuni düzenleme
çalışması başlatılırken, diğer taraftan da hükümet içerisinde
kritik isimlerle temaslar kuruldu.
KRİZ HAVASI OLUŞTURULDU
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün yanı sıra Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek ile irtibata geçildi. İki bakan bilgilendirilerek,
Adalet Bakanı Sadullah Ergin aracılığı ile, "Askeri çevrelerin
tepkisinin sürekli yükseldiği ve bir şekilde sorunun çözülmesi
gerektiği" şeklinde uyarılar yapılarak kriz havası ve değişiklik
baskısı oluşturuldu. Bakan Ergin'in, özellikle askerleri
ilgilendiren kanuni düzenlemelerde Cemil Çiçek ile birlikte hareket
ediyor ve fikir alışverişinde bulunuyor. Çiçek'in eski Adalet
Bakanı olması, siyasi nüfuzu ve askerlerle yakın ilişkileri
nedeniyle, Ergin'in askeri konularda Çiçek'e büyük güven duyduğu
biliniyor.
Bunun en yakın örneği 3 hafta örce Adalet Komisyonu'nda kabul
edilen "Kamu Denetçiliği Kurumu Oluşturmasına İlişkin Yasa
Tasarısı" sırasında yaşandı. Askeri faaliyetlerin bu kanunun
kapsamı dışında bırakıldığı ve bu kararın Cemil Çiçeklin komisyonda
görüşmeler sürerken müdahalesiyle alındığı hususunda bazı basın
yayın organlarında haberler yer aldı. Çiçek bu haberlere çok sert
tepki göstermişti.
DURUMDAN VAZİFE ÇIKARILDI
Çubuklu ve Güner'in girişimiyle "durumdan vazife
çıkaran" Çiçek'in sürecin takibini uhdesine aldığı ve bir
yandan olası hukuki senaryolar için askerlere teknik bilgi desteği
verirken, bir yandan da Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile
Genelkurmay İkinci Başkanı Aslan Güner ve Genelkurmay Adli Müşaviri
Hıfzı Çubuklu arasındaki iletişimi organize ettiği ifade ediliyor.
Çiçek'in girişimleri neticesinde Adalet Bakanı Ergin'in ilgili
cumhuriyet savcılarını ve bazı Bakanlık yetkililerini arayarak
yürümekte olan süreç konusunda baskı kurmak için girişimde
bulunduğu kaydediliyor. Diğer yandan Çiçek, Ergin ve Gönül'ün
askerlerle yaptıkları görüşmeler paralelinde, Başbakanlık nezdinde,
askerlerin hükümete karşı tepkilerinin artacağı şeklinde bir korku
atmosferi oluşturmaya ve yapılacak "gayr-i hukuki"
yasal düzenleme için Başbakan'ı ikna etmeye çalıştıkları da ileri
sürülüyor. Başbakan Erdoğan'ın ise yürümekte olan yargı süreçleri
ne müdahale anlamına gelecek bu tarz girişimleri tasvip etmediği
vurgulanıyor.
3 KASIM SEÇİMLERİNDEN BUGÜNE NASIL
GELİNDİ?
Balyoz Darbe Planı'na 3 Kasım 2002 seçimleriyle AK Parti'nin tek
başına iktidar olması üzerine başlandı. Bu dönemde Recep Tayyip
Erdoğan'ın siyasi yasaklı olması sebebiyle, Başbakan olarak
kabineyi Abdullah Gül oluşturdu. İlk Yüksek Askeri Şûra'da, Balyoz
davasının 1 numaralı sanığı, dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral
Çetin Doğan ile YAŞ'a başkanlık yapan Başbakan Gül arasındaki
konuşmalar basına yansımış; Çetin Paşa'nın Gül'e "sen" diye hitap
ederek kendince aşağılamaya çalıştığı ortaya çıkmıştı. İhtilal
hazırlıklarına başlayan I.Ordu Komutanlığı, Genelkurmay'dan izinsiz
olarak "Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo"yu, 5-7 Mart 2003
yılında 1. Ordu Komutanlığı'nda yapılan plan seminerinde tartıştı.
Bu seminerin konuşma kayıtları basına yansıdı. Bu kayıtlarda
toplantıya katılan ve şu anda Balyoz davası sanığı olan birçok
kişinin vahim derecede suç içerikli konuşmalar yaptığı
anlaşıldı.
PLANLAR BASINA YANSIDI
Plan seminerinde yapılan konuşmalar ve Balyoz Darbe Planı'yla
ilgili belgeler basına yansıyınca, bu planlara ilişkin dokümanlar
Taraf Gazetesi yazarı Mehmet Baransu tarafından İstanbul'daki Özel
Yetkili Cumhuriyet Savcılığı'na teslim edildi. Bunun üzerine
İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı.
Sanıkların birçoğu hakkında "yakalama emri"
çıkartıldı.
Birçok sanık tutuklandı ancak ardından bazı siyasilerin ve yargı
üyelerinin devreye girmesiyle itiraz mahkemesi yakalama kararını
usulden bozarak kaldırdı. Özel yetkili savcılık tarafından
hazırlanan Balyoz İddianamesi, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından kabul edildi. Bu davanın duruşması başlamadan önce, Özel
Yetkili Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen tarafından Donanma
Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı'nda arama yapıldı.
İstihbarat Başkanlığı'nın zemininde zula edilmiş halde 9 çuval
dolusu belgeye el konuldu. Bu belgelerden Balyoz davasıyla ilgili
olanlar, 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Mahkeme de
belgeleri incelemek üzere dosyaya dâhil etti. Gölcük'ten çıkan
belgeler yargılamanın seyrini değiştirdi. İddianamenin okunmasından
sonra Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş, 186 sanığın tutuklanmasını
istedi. Mahkeme, 11 Şubat'ta 163 sanığın tutuklanmasına karar
verdi.