Balyoz kumpası Mehmet Baransu'ya CD'leri o vermiş
Abone olBalyoz kumpası iddianamesinin ayrıntıları ortaya çıktı. 5 şüpheliyle ilgili 276 sayfalık iddianamede çarpıcı detaylar var. Baransu suça konu olan CD'leri Tuncay Opçin'den almış
"Balyoz Planı" davasında yargılanan bazı sanıklara kumpas kurulduğu iddiasına ilişkin hazırlanan iddianamede, tutuklu şüpheli Mehmet Baransu ile firari şüpheli Tuncay Opçin'in 75 yıla, diğer şüpheliler Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve Yıldıray Oğur'un da 52 yıl 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılmasını istendi.
Yargılananların beraatiyle sonuçlanan "Balyoz Planı" davası sanıklarına kumpas kurulduğu iddiasına ilişkin yürüttüğü soruşturmanın bir kısmını tamamlayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Faruk Söker, belgelerin yayınlandığı dönemin Taraf gazetesi sorumlularının da aralarında bulunduğu 5 şüpheliyle ilgili 276 sayfalık iddianame hazırladı.
İddianamede, soruşturma konusunun, İstanbul 1. Ordu Karargahı'nda "çok gizli, gizli" ibareleri ile yüksek güvenlikli kozmik odalarda korunması gereken, "devletin güvenliğine iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaların kısmen veya tamamen yok edilmesi, imha edilmesi, çalınması, bulundukları yerden gizlice alınması, temin edilmesi, açıklanması" suçlarının olduğu belirtilerek, şüphelilerden Tuncay Opçin'in Fetullahçı Terör Örgütü/ Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) yöneticisi, diğer şüphelilerden Mehmet Baransu'nun ise örgütün üyesi olduğu yönünde kamu davasının açılmasını gerektirecek nitelikte ciddi deliller bulunduğu aktarıldı.
|
OPÇİN VE BARANSU ALTAN, ÇONGAR VE OĞUR'U TEŞVİK ETTİ
Şüpheliler Opçin ve Baransu'nun, temin ettikleri belge ve vesikaların, diğer şüpheliler Ahmet Altan, Yasemin Çongar, ve Yıldıray Oğur aracılığıyla Taraf gazetesinde yayınlanmasını sağladıkları ve şüphelilerin FETÖ/PDY'nin amacı doğrultusunda basında yapılandıkları kaydedilen iddianamede, Altan, Çongar ve Oğur'un, FETÖ/PDY üyesi olmamakla birlikte Opçin ve Baransu'nun teşvik ve yönlendirmeleriyle eylemlere katıldıkları, eylemlerin devlet kurumlarında yapılanan FETÖ/PDY'nin amacının gerçekleştirilmesine yönelik olduğu vurgulandı.
İddianamede, FETÖ/PDY'nin, kuruluş, amaç ve stratejisi, sosyokültürel zihinsel yapısı, yönetim modeli, hiyerarşik yapısı, kuruluşundaki yemin metni, paralel devlet kurma çabaları, istihbarat ağı ve arşivi, haberleşmede kullandığı yöntemler, baskı oluşturması, propaganda araçları, eğitim alanı, mali yapısı, illerin yapılanması, gelir kaynakları, iş adamlarından ve kamu kaynaklarından sağlanan gelirleri ve mali yapıya sızma amacı anlatılırken, terörizm ve genel hususların da tanımı yapıldı.
Kamuoyunda "Balyoz davası" olarak bilinen dava kapsamında toplam 434 sanık hakkında mahkumiyet kararı verildiği, Anayasa Mahkemesinin (AYM) hak ihlali kararı verdiği ve İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin yeniden yargılama yaparak beraat kararı aldığı hatırlatılan iddianamede, mahkemenin yargılamaya konu ettiği ve sanıkların yargılanmasına konu olan dijital belgelerin, 11,16,17 nolu cd'ler ile Gölcük Donanma Komutanlığı'na ait 4 ve 5 nolu harddisklerin imajlarının, davanın sanıklarından Hakan Büyük'ten elde edildiği iddia edilen 2 adet flaş belleğe ait imaj ve bilgiler olduğu ifade edildi.
BELGELERİ GETİREN EYLEMLERE ARACILIK EDENLER HAKKINDA KAMU DAVASI AÇILMADI
Başsavcılığın soruşturmasına konu bilgi, belge, cd, imaj, video, dvd ve diğer belgelerin yüksek derecede "çok gizli" ibaresi ile korunduğu ve 1. Ordu Karargahı'nın kozmik odasından hile ile alınarak başka bir yere nakledildiği, geçici de olsa başka bir yerde kullanılıp yok edildiği bilgisi verilen iddianamede, soruşturmanın gizli kalması gereken bilgilerin temin edilmesinden sonra yayınlanmasına yönelik eylemlerin ve şüphelilerin durumlarının belirlenmesine yönelik olduğu açıklandı.
Dosyada bulunan bilirkişi raporlarına göre "çok gizli" vasıflı olduğu belirtilen bilgi, belge ve dokümanların, nitelikleri gereği 1.Ordu Karargahı'nda kozmik odada saklanması gereken çok gizli "Egemen hareket planı" ve bu plana ait bilgiler olduğu belirtilen iddianamede, belge, bilgi ve dokümanların 1.Ordu Karargahı'ndan çalınması, hileyle alınması ve taşınması eyleminin Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) 326/1,327/1 ve 329/1. maddelerinde tanımı yapılan suçlar olması nedeniyle soruşturmaya başlandığı ve soruşturma sonucunda belge ve dokümanları getiren, sevk eden, bu eylemlere aracılık ve iştirak eden şüpheliler hakkında kamu davası açılmadığı bildirildi.
İddianamede, devletin güvenliğine ilişkin "çok gizli" nitelikteki belgeleri hileyle çalan, temin eden, izinsiz taşıyan ve bulunduranlarla ilgili olarak herhangi bir kamu davası açılmadığı gibi bu belgeleri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına getirip teslim eden, bu suça iştirak eden şüpheliler hakkında da bu zamana kadar herhangi bir kamu davası açılmadığına dikkat çekilerek, dönemin özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bu suç nedeniyle şüpheliler hakkında 19 Nisan 2010'da soruşturma açtığı, bilirkişi incelemesi yaptırdığı, ancak şüpheli Baransu hakkında TCK'daki 326/1 ve 327/1. maddeleri kapsamında kamu davası açılmadığı anlatıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına şüpheli Baransu tarafından teslim edilen ve emanete alınan cd, doküman ve belgelerle ilgili Kara Kuvvetleri Komutanlığı 1. Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığınca soruşturma yürütüldüğü ve 16 klasör bilirkişi raporu düzenlendiği bilgisi verilen iddianamede, bilirkişi Tümgeneral Mehmet Daysal'ın başkanlığında yürütülen inceleme sonucunda, savcılığın sorduğu 11 soruya kapsamlı cevaplar verildiği ifade edildi.
AYRI BİR SORUŞTURMA DEVAM EDİYOR
İddianamede, şüphelilerle ilgili suç duyuruları nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bu kişiler hakkında, "örgüt kurma, örgüte üye olma, iftira, sahtecilik, görevi kötüye kullanma ve bu suçlara iştirak" suçlarından soruşturma yürüttüğü, tüm şüpheliler hakkında bu suçlar yönünden 2014/116320 esas sayılı soruşturma dosyası üzerinden ayrıca değerlendirme yapılacağı vurgulanarak, "çok gizli" ibareli belgelerin temin edilmesi, yayınlanmasıyla ilgili uluslararası alanda bu suçlara ilişkin belirlenen cezalardan örnekler verildi.
ABD'de ordu faaliyetleriyle ilgili yaklaşık 92 bin belgeyi 2010 yılında ifşa etmesi nedeniyle Bradley Manning adlı askerin 35 yıl hapis cezasına çarptırıldığı ve akabinde belgeleri yayınlayan ABD vatandaşı olmayan Julian Assange'ın terörist ilan edildiğine işaret edilen iddianamede, aynı ülkenin 2013 yılında gizli servisler CIA ve NSA'nın 122 ülkenin devlet ya da hükümet başkanlarını dinlediğini gösteren belgeleri sızdıran Edward Snowden'ın da ABD'yi terk ederek Rusya'ya sığınmak zorunda kaldığı hatırlatıldı.
ABD yetkililerinin belgelerin ulusal güvenlikleriyle ilgili olduğunu deklare ettikleri ve dünyanın en büyük haber kanallarından biri olan CNN'in ulusal güvenlikle ilgili gizli bilgilerin ifşasına araç olmayacağını belirterek, belge içeriklerini yayınlamayı reddettiği anlatılan iddianamede, 2015 yılında Almanya'da gazeteciler Marcus Beckdahl ve Andre Meister'in bir internet sitesinden devlete ait gizli belgeyi yayınladıkları gerekçesiyle Almanya Başsavcılığının bu gazeteciler hakkında "vatana ihanet" suçlamasıyla soruşturma açtığı örneğine yer verildi.
CAN DÜNDAR'IN SAVUNMASINDA YAPTIĞI GİBİ
İddianamede, "Dolayısıyla ulusal güvenlik, ulusal menfaat, devlet sırrı ve mahkeme kararlarını yok sayan, özellikle sanık Can Dündar'ın savunmasında yaptığı gibi bu değerleri aşağılayan, onu suç işlemenin aracı ve örtüsü kılan, dejenere bir basın özgürlüğü anlayışının, ne ulusal ne uluslararası hukuk normlarıyla ne de çağdaş ülke uygulamalarıyla bağdaşır yönü bulunmamaktadır." değerlendirmesine yer verildi.
Kapatılan özel yetkili savcılık tarafından Genelkurmay Başkanlığına, "Bir medya mensubu tarafından savcılığa teslim edilen 19 adet cd içeriğindeki belgelerin 'devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgi ya da belge' niteliğinde olup olmadığı"nın sorulduğu ve bu yazıya 5 Şubat 2015 tarihli bilgi yazısıyla cevap verildiği kaydedilen iddianamede, cevabi yazıda, "11 ve 17 numaralı cd içeriklerinde yer alan "Balyoz, Suga, Oraj, Sakal, Çarşaf" gibi isimlerle hazırlanmış olanların, TSK’ya ait bilgi ve belgeler olmadığı"nın belirtildiğinin altı çizildi.
BİLGİLER DEVLETİN SAVAŞI ETKİNLİĞİNİ TEHLİKEYE SOKABİLECEK NİTELİKTE
İddianamede, söz konusu yazıda, 1. Ordu Komutanlığınca 2000 yılında hazırlanan açık ismi "Egemen Harekat Planı" olan "Ertuğrul Harekat Planı"nın yenisinin ihdas edilmesi nedeniyle 18 Aralık 2008'de imha edildiği ve harekat planının "çok gizli" gizlilik derecesine sahip olduğu aktarıldı.
Soruşturma konusu gizli belgelerin, çok iyi korunan 1. Ordu Karargahı kozmik odasından, örgütün TSK'da bulunan üyeleri tarafından, örgütün önemli üyelerinden biri olduğu açık kaynaklardan, kendi yazışmalarından ve örgüt lehine faaliyetlerinden anlaşılan, hakkında yakalama kararı bulunan şüphelilerden Tuncay Opçin'e verildiğinin anlaşıldığı belirtilen iddianamede, şunlar ifadeler yer aldı:
"Şüpheli kaçak Tuncay Opçin ve Mehmet Baransu'nun sürekli görüştükleri, görüşmelerinde gizliliğe önem verdikleri, bu amaçla farklı telefon ve hat kullandıkları, gizli mekanlar seçtikleri, daha çok geceleyin görüşmeye çalıştıkları, soruşturmamıza konu doküman ve cd'lerin Baransu tarafından teslim edildiği günlerde de görüştükleri, bu amaçla bir araya geldikleri, hatta içinde Cumhuriyet Başsavcılığımıza teslim edilen cd ve dokümanlar bulunan valizin tesliminden önce de Taraf gazetesine teslim edilen dvd ve cd'lerin de kaçak şüpheli Opçin tarafından Baransu'ya getirildiği, Taraf gazetesinden yapılan haberlerden sonra oluşan çelişkiyi gidermek amacıyla ve cd'lerdeki bilgilerin doğruluğunu kanıtlamak amacıyla şüpheli Yıldıray Oğur'la bir araya geldiği, cd'lerdeki bilgileri savunduğu, HTS kayıtlarına göre şüpheli Taraf gazetesinin olduğu bölgede Baransu ile görüşmelerinin olduğu, ayrıca gazete ile temasta bulunduğu anlaşılmıştır."
OPÇİN VE BARANSU'NUN ÖRGÜTSEL İLİŞKİSİ
İddianamede, örgüt üyesi olduğu anlaşılan Opçin ve Baransu'nun, yine TSK'da bulunan örgüt üyesi marifetiyle 1.Ordu Karargahı'nda bulunan "çok gizli" ibareli, yüksek korunmaya tabi belgeleri ele geçirip örgütün amacı doğrultusunda kullanmaya çalıştıkları, bu amaçla Baransu'nun çalıştığı gazeteyi kullanarak faaliyetlerini yürüttüğü, devletin güvenliğine ilişkin "çok gizli" içerikli bilgilere vakıf olduğu ve hatta belgelerin orijinallerini imha ettiğini belirttiği anlatılarak, "Baransu'nun suça konu dvd ve cd'leri Tuncay Opçin'den aldığı anlaşılmıştır" denildi.
İddianamede, şüphelilerden Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve Yıldıray Oğur'un savcılıkça alınan ifadelerine de yer verildi.
Altan'ın, "Balyoz darbe haberlerine konu, 21 Ocak 2010 tarihinde imajları İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilen dvd'ler ve cd'ler, tam tarihini bilmiyorum. Ancak bunlar gazeteye Mehmet Baransu tarafından yayınlanmadan 1-2 gün önce getirilmiş olabilir. Egemen Harekat Planını hiç görmediğim gibi yayınlamadım da. Bunları Baransu getirdi ancak kaç cd ve dvd getirdiğini şu an hatırlamıyorum. Baransu'nun getirdiği cd ve dvd'ler bilgi işlemden yazı olarak çıktıları alındıktan sonra Yasemin Çongar, YıIdıray Oğur, Kurtuluş Tayiz ve Mehmet Baransu ile inceledik. Ancak 6 sene önce yaptığımız bir inceleme olduğu için yanımızda kim vardı şimdi hatırlamıyorum. Burada amacımız gazeteci olarak Baransu'nun belirttiği gibi bir darbe planı olup olmadığına bakmak, bunu ortaya çıkarmak ve yayınlamaktı." dediği ifade edilen iddianamede, belgelerden sadece darbe planına bağlı olanları ayırıp 1-2 gün inceledikleri, belgelerin doğruluğunu teyit amacıyla internetten belgelerde yazılı isim ve sicil numaralarını ve görev yerlerini inceledikleri, doğru çıkması üzerine belgelerin darbe planı olduğuna inanarak yayınladıklarını ve dışarıdan herhangi birinin bu bilgilere sahip olma ihtimali olmadığını söylediği de dile getirildi.
İddianamede, tutuklu şüpheli Mehmet Baransu ile firari şüpheli Tuncay Opçin'in, "silahlı örgüt kurmak yönetmek, zincirleme şekilde devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme dışında kullanma, hile ile alma, çalma, zincirleme şekilde devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak" suçlarından 35 yıldan 75'er yıla kadar hapisle cezalandırılması, diğer şüpheliler dönemin Taraf gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar ve köşe yazarı Yıldıray Oğur’un da "devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme dışında kullanma, hile ile alma, çalma, zincirleme şekilde devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak" suçlarından 20 yıldan 52 yıl 6'şar aya kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.