Balyoz kararı karargahı umutlandırdı
Abone olBalyoz'da haklarında yakalama kararı bulunan 101 asker için yakalama itirazı mahkemece kabul edildi.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, emekli Albay Ahmet
Şentürk tutuklandığı için ''Balyoz Planı'' davası kapsamında 101
sanık hakkında çıkarılan yakalama kararını oy çokluğuyla
kaldırdı.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen 14 sayfalık
kararda, hakkında tutuklama kararı alınan sanık Ahmet Şentürk
hakkındaki yakalama emrinin konusuz kaldığı belirtilerek, yakalama
emrine ilişkin karar verilmesine yer olmadığına hükmedildiği
kaydedildi.
''Balyoz Planı'' davası kapsamında 101 sanık hakkında çıkarılan
yakalama kararını kaldıran mahkeme heyeti, kararında, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'ne göre yakalama müzekkerelerine karşı itiraz
hakkının bulunduğunu hatırlatarak, ''Sanıklar hakkında
yakalama müzekkeresi çıkarılabilmesi için kaçak olmaları gerekir.
Sanıkların bu duruma uymadıkları açıkça görülmektedir''
ifadelerine yer verdi.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yakalama emirlerinin
kaldırılmasına ilişkin verilen kararda, eski 1. Ordu Komutanı
Orgeneral Çetin Doğan, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli
Orgeneral Halil İbrahim Fırtına ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı
emekli Oramiral Özden Örnek'in de aralarında bulunduğu 102 sanığın
avukatları tarafından verilen itiraz dilekçelerinden alıntılar
yapıldı.
Cumhuriyet savcısı Celal Kara'nın da görüşüne yer verilen kararda,
savcı Kara'nın yakalama emirlerinin kaldırılması yönündeki
itirazların reddine karar verilmesini istediği belirtildi.
Kararda, yakalama müzekkeresinin çıkarılmasına dayanak teşkil eden
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 98'inci maddesinde, yakalama
kararına itiraz edileceği konusunda bir düzenleme olmadığı ifade
edildi.
Kararda, yakalama müzekkeresi çıkarılırken gerekçe olarak, ''delil
durumu, sanıkların üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, kuvvetli
suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, atılı suçun
CMK'nın 100'üncü maddesinde belirtilen katalog suçlarından olması
ve belirtilen bu nedenlerle de adli kontrol hükümlerinin yetersiz
kalacağının'' gösterildiği kaydedildi.
''Bu gerekçeler sanıkların savunmalarının alınmasına yönelik değil,
tutuklanmalarına yöneliktir'' ifadelerine yer verilen kararda,
şöyle denildi:
''Dolayısıyla hürriyeti bağlayıcı bir sonuç doğurması nedeniyle ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5'inci maddesinin 4'üncü
bendinde sanığın yakalama ve tutuklamanın kanuna uygunluğunun
denetimini sağlamak için yargı yoluna başvurma hakkını verdiği
açıkça düzenlenmiştir. Bilindiği üzere, iç mevzuatta
düzenleme olmadığı taktirde bu sözleşme hükümlerine bakılıp buna
göre işlem yapılması yasal bir zorunluluktur. Bu itibarla yakalama
müzekkerelerine karşı itiraz edilme imkanı bulunduğu
anlaşılmıştır.''
YAKALAMA MÜZEKKERESİ HUKUKA UYGUN DEĞİL
Yakalama müzekkeresi çıkarılmasına ilişkin CMK'nın ilgili
maddelerine yer verilen kararda, bu olayda sanıkların bir kısmının
ifadeleri alındıktan sonra tutuklandığı, daha sonra serbest
bırakıldığı, bir kısmının ise savcılık tarafından ifadeleri alınıp
serbest bırakıldığı kaydedildi.
Sanıkların kısmının ise talimatla ifadelerinin alındığı ve davanın
da tutuksuz olarak açıldığı ifade edilen kararda, İstanbul 10. Ağır
Ceza Mahkemesi'nin CMK'nın 98/3 maddesi gereğince sanıklar hakkında
yakalama müzekkeresi çıkarılmasına karar verdiği hatırlatıldı.
Bu maddede ''Kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında yakalama
emri re'sen veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hakim ve
mahkeme tarafından düzenlenir'' denildiği belirtilen kararda,
şunlar kaydedildi:
''Bu durumda sanıklar hakkında yakalama müzekkeresi çıkarılabilmesi
için kaçak olmaları gerekir. Sanıkların bu duruma uymadıkları
açıkça görülmektedir. Mahkemenin yapması gereken önce bir
kısım sanıklara olduğu gibi davetiye çıkarmak, sanıklar gelmediği
takdirde zorla getirme kararı vermek, buna rağmen gelmedikleri veya
bulunmadıkları takdirde haklarında yakalama kararı
çıkarmaktır.
İtiraza konu verilen bu karar, bu durumda gıyabi tevkif
müzekkeresi gibi değerlendirilebilecek tutuklamaya yönelik bir
yakalama müzekkeresidir. Eski Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu'nda
(CMUK) gıyabi tutuklama uygulaması düzenlenmiş, ancak yeni Ceza
Muhakemesi Kanunu'nda gıyabi tutuklama uygulaması kaldırılmıştır.
Bu durumda kaldırılmış olan gıyabi tutuklamanın yerine geçecek
şekilde yakalama müzekkeresi hukuka uygun değildir.''
USULİ YANLIŞLIK
Uygulamada, kendi mahkemeleri de dahil pek çok mahkemenin, İstanbul
10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin yaptığı gibi tutuklamak amacıyla
yakalama müzekkereleri çıkardığı anlatılan kararda, ''yasaların
yanlış veya eksik uygulanmasının, o işlemin sürekli yapılmış
olmasının'' onu hukuka uygun hale getirmeyeceği dile getirildi.
Kararda, ''(Uygulama bu şekilde) diyerek hakimler ve
mahkemelere hukuksuz ve kanun dışı iş yapma hakkı doğurur ki, bu da
kabul edilemez. Bu nedenlerle İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin
sanıklar hakkında çıkarılan yakalama müzekkerelerini usulen çıkarma
imkanının bulunmadığı anlaşıldığından, işin esasına girmeden
belirtilen usuli yanlışlık nedeniyle hakkında yakalama müzekkeresi
olan sanıkların itirazlarının kabulüne ve yakalama müzekkerelerinin
iadesi için Cumhuriyet Savcılığına yazı yazılmasına''
hükmedildiği vurgulandı.
Emekli Albay Ahmet Şentürk hakkında çıkarılan yakalama
müzekkeresinin tutuklamaya dönüştüğü ifade edilen kararda, bu sanık
hakkında tutuklama kararına itiraz olmadığı göz önüne alınarak, bu
konuda bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi
gerektiği yönünde vicdani kanaat ve sonucuna varıldığı
anlatıldı.
HAKİM ÖZÇELİK'İN KARŞI OYU
Karara muhalif kalan hakim Metin Özçelik, 4 sayfadan oluşan karşı
oy kullanmasına ilişkin gerekçesinde, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin ''özgürlük ve güvenlik hakkı'' başlıklı 5'inci
maddesinin 4'üncü bendine yer verdi.
Bu maddede kişiler hakkında çıkarılan yakalama kararından söz
edilmeyip, kişilerin fiilen yakalanmış olmaları halinde
özgürlüklerinin kısıtlanmasına itirazın mümkün olduğunun
düzenlendiğini belirten Özçelik, itiraza konu olayda haklarında
yakalama kararı infaz edilmeyen 101 sanığın özgürlüğünün
kısıtlanması ya da özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarından söz
edilemeyeceğini kaydetti.
Sanıklar hakkında çıkarılan yakalama kararlarına bu aşamada itiraz
yolunun kapalı olduğunu ifade eden Özçelik, öncelikle usul yönünden
tüm sanık vekillerinin yakalama kararlarının kaldırılması yönündeki
taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini dile getirdi.
Sanıklar hakkında yakalama kararı çıkarılmasının ardından 15 gün
geçtiğini ifade eden Özçelik, ''Buna rağmen kendi
istekleriyle adli mercilere gelmedikleri gibi sanıklar hakkında
yakalama kararlarını infaz etmekte görevli ilgililerce de yakalama
kararının gereğinin yapılmadığı bilinmektedir. Dolayısıyla tüm
hususlar göz önüne alındığında, sanıkların kaçma tehlikesinin
bulunduğu ve adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı
anlaşılmaktadır'' ifadelerini kullandı.
AHMET FEYYAZ ÖĞÜTCÜ'NÜN DİĞER İTİRAZI
Mahkeme heyeti, yakalama emirlerine yönelik itirazların kabulüne
ilişkin verdiği kararda ayrıca, emekli Koramiral Ahmet Feyyaz
Öğütçü, Abdullah Zafer Arısoy, Ertuğrul Uçar ve Levent Görgeç'in
avukatlarının soruşturma aşamasında görev alan hakimlerin
kovuşturma aşamasında yargılamaya katılamayacaklarına ilişkin
itirazlarını da değerlendirdi.
Buna göre mahkeme heyeti, CMK'nın ilgili maddelerine değinerek,
uygulamada nöbete katılan hakimlerin, daha sonra dava kendi
mahkemesine geldiğinde davaya bugüne kadar bakmaya devam ettiği ve
bu konuda Yargıtay tarafından da aksi yönde bir karar verilmediğini
belirtti.
Mahkeme heyeti, tutuklamayı yapan hakimin veya soruşturmaya katılan
hakimin duruşmaya katılmasına ve tensip yapmasına engel bir durumun
bulunmadığını ifade ederek, bu sanıkların talebini oy birliğiyle
reddetti.