Baluken'den Başbakan'a bombalar!
Abone olHDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarına ilişkin Meclis'te basın toplantısı düzenledi.
Başbakan Erdoğan'ın bir süreden bu yana sergilediği tutumun "son derece tehlikeli ve yanlış" olduğunu belirten Baluken, Başbakan'ın çözüm konusunda bir karar vermesini istedi.
Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Meclis'teki basın toplantısında, demokratik çözüm sürecine rağmen hükümetin çözüm yasalarını gündemine almadığı, aksine karakol ve kalekol inşaatlarına ağırlık verdiği, operasyon hazırlıkları yaptığı ve OHAL benzeri uygulamalara başvurduğu tepkisinde bulundu.
Erdoğan'ın son zamanlardaki açıklamalarını eleştiren Baluken, Başbakan'ın süreci zora sokacak, hatta bozulmaya götürecek bir dil ve üslup kullandığını söyledi. B ve C planları yapanların bunun altında kalacağı uyarısında bulunan Baluken, "Başbakan bir karar vermelidir. Gerçekten çözüm ve barış istiyor mu? Netleşmelidir. Eğer netse çatışma dilinden ve tehditlerden vazgeçmelidir" dedi.
Baluken'in açıklaması şöyle:
"Türkiye için hayati önem taşıyan demokratik çözüm ve barış süreci ne yazık ki sağlıklı bir zemin üzerinden ilerlemiyor. Demokratik çözüm adımlarının gündemleşmesi gereken bir süreçte tam tersine çözümsüzlüğü derinleştirecek politika, söylem ve uygulamaların daha fazla ön plana çıktığı bir dönemi yaşıyoruz.
Seçimler sonrası çözüm sürecini ve demokratikleşme adımlarını hızla gündemine alması gereken hükümet tam aksine yapay tartışmalarla kamuoyunu oyalayarak, Türkiye halklarının demokrasi, özgürlük, çözüm ve barış taleplerini ötelemeye, dikkatlerden kaçırmaya çalışmaktadır.
Sürecin demokratik adımlar atılmadan daha fazla yürümeyeceği gerçeğiyle karşı karşıya kalan hükümet adım atmak yerine, gündemi değiştirerek, gerilim politikası üreterek halkın dikkatlerini farklı yönlere çekmenin gayreti içerisindedir.
Bir süreden buyana Diyarbakır’daki aileler üzerinden yürütülen psikolojik savaş ve kirli propaganda bu kampanyanın bir parçasıdır. Halkımız ve demokratik kamuoyunun çözüm baskısı karşısında Başbakan, hükümet ve kendi medyası, dikkatleri çözüm dışı alana çekmeye çalışmaktadır. Eğer çözüm süreciyle ilgili olarak hükümet demokratikleşme yasalarını bugüne değin parlamentodan geçirmiş olsaydı, dağdan iniş yasasını çıkartsaydı zaten çocukların dağa çıkması diye bir konu gündemleşmeyecekti.
SİVAS VE SİİRT'TE 23 KİŞİ KCK OPERASYONLARINDA GÖZALTINA ALINDI
Ama hükümet bugüne değin demokratik çözüm yasalarını gündemine almadı. Dağa çıkış yasası olan Terörle Mücadele Kanunu kaldırmaya yanaşmadı. Bir yandan kalekol ve karakol inşaatlarına ağırlık verilirken, diğer yandan da operasyon hazırlıklıkları yapılıyor, sınırdaki askeri hareketlilik arttırılıyor. OHAL benzeri uygulamalara başvuruluyor. Rojava sınırında sivil insanlar vuruluyor. Gezi eylemlerinde ve demokratik gösterilerde insanlar katlediliyor. Çocuklara yönelik taci, işkence ve baskı giderek tırmanıyor. Sivas’ta ve Siirt’te dünden buyana 23 kişi KCK operasyonları kapsamında gözaltına alındı.
Halkımız ve demokratik kamuoyu ise çözüme ve barışa sahip çıkmak için, Lice’de, Mesken dağında, Bölge’nin bir çok yerinde alanlarda, dağlarda barış nöbeti tutmaktadır. Çözümü ve barışı gündemde tutan Kürt halkı ve demokrasi güçlerinin ortak iradesi ve çabasıdır. Süreci ilerletme noktasında siyasi iktidarın demokratik bir tutum ve çaba içerisinde olmadı pratik örnekleriyle ortadadır.
BAŞBAKAN'IN TUTUMU SON DERECE TEHLİKELİ
Özellikle Sayın Başbakan’ın bir süreden buyana sergilediği tutum son derece tehlikeli ve yanlıştır. Süreci zora sokacak, hatta bozulmaya götürecek bir dil ve üslup kullanmakta, süreci tersine çevirecek bir tutum sergilemektedir.
Partimize, halkımıza, herkese ağır hakaretler içeren söylemler kullanmaktadır. Bizim bu hakaretlere verecek cevabımız elbette vardır. Ancak Sayın Başbakanla aynı dili kullanmayacağız, onun düzeyine inmeyeceğiz. Çünkü onun dili barışa ve çözüme hizmet etmeyen bir dildir.
Biz çözüme ve barışa ilkesel olarak yaklaşıyoruz, stratejik olarak bakıyoruz.
Başbakan ise günü kurtarma anlayışıyla ve kendi iktidar sürecini sağlama alma hesaplarıyla sürece yaklaşmaktadır.
Ağrı’da halkımızın ortaya koyduğu iradeye saygı göstermek yerine “Terörün desteğiyle kazandılar” şeklinde hakaret ederek, Ağrı halkının iradesini tanımayan bir tutum ortaya koymaktadır. Bu zihniyet barışı nasıl sağlayabilir?
BAŞBAKAN BİR KARAR VERMELİ
Partimize, vekillerimize, kadın vekillerimize, seçilmişlerimize hakaret eden bir zihniyetle bu ülke çözümü yakalayabilir mi? B ve C planlarından bahsediyor. Barışı esas alan bir mantığın ancak ve ancak barış planı olabilir. Savaş planı yapan bir zihniyetin barış arayışı olabilir mi? Başbakan kendisini açıkça ele vermiştir. Tavrı niyeti deşifre olmuştur.
Başbakan bir karar vermelidir. Gerçekten çözüm ve barış istiyor mu? Netleşmelidir. Eğer netse çatışma dilinden ve tehditlerden vazgeçmelidir. Partimizi, halkımızı, kurumlarımızı tehdit ederek, aba altından sopa göstererek bir sonuca varamaz. Varamayacağını bilmeli ve görmelidir.
Aileleri kullanarak “HDP bu işin altında kalacak” demesi saptırmadır, gerçekleri ters yüz etmedir. Başbakana soruyoruz, eğer nihai hedefin barışsa ve dağdakileri indirmekse peki aileler üzerinden yürüttüğünüz bu kampanyanın amacı nedir? Zaten sorunu çözdüğünüzde dağda kimse kalmayacak. Eğer savaş amacınız yoksa ailelerin üzerinden bu kampanyayı niye yapıyorsunuz? Başbakan bunu açıklamak durumundadır.
B VE C PLANI YAPANLAR ALTINDA KALIR
Biz şunu söylüyoruz. HDP çözümün ve barışın teminatıdır, barışın köprüsüdür. Eğer bu süreç bozulursa bunun altında tüm Türkiye kalacaktır. B planı, C planı yapanlar asıl bunun altında kalır. Bizce Başbakan bunu düşünsün, bunun hesabını yapsın.
Biz sürecin sona ermemesi için son derece sorumlu, duyarlı ve hassas yaklaşıyoruz. Aynı hassasiyeti Başbakan’dan ve hükümetten de bekliyoruz.
Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Başbakan’ın milliyetçi, ırkçı kesimlere göz kırptığının farkındayız. Bütün halkımız da bunu görüyor. Başbakan belki üç beş oy devşirebilir ama bu ucuz siyaset Türkiye halklarına kazandırmaz. Kendi siyasi ikbalı için barışı gözden çıkaracak, çözümü kendi iktidar hırsına kurban edecek bir zihniyet bu ülkeyi felaketlere sürükler. Herkesin bunu görmesi gerekir.
BAŞBAKAN BİR AN ÖNCE ÇATIŞMA DİLİNİ TERK ETMELİ
Buradan bir kez daha çağrı yapıyoruz:
Başbakan biran önce bu çatışma dilini terk etmeli, BDP’yi, HDP’yi, halkımızı ve Kürt halkının mücadele kurumlarını tehdet etmekten vaz geçmelidir. Demokratik Kürt siyasetini kriminalize eden, tehdit eden, hakaretler savuran bir dil ve yaklaşım barışın Türkiye kamuoyundaki zemini zora sokacaktır. Kürtleri hedef göstererek siz batıda Türkiye halkına barışın önemini nasıl anlatacaksınız?
Eğer varsa bir barış planı Başbakan bunu halkla, kamuoyuyla paylaşmalı ve gereğini yapmalıdır. İmralı’ya siyasi heyetlerin gidişine izin verilmeyeceğini söylemek, heyetimizi tehdit etmek çözümsüzlüğe hizmet eder. Başbakan her defasında çözüm sürecine sabote etmek isteyen güç odaklarından bahsediyor.
Ama kendisi ne yazık ki bilerek ya da farkında olmayarak kullandığı söylem ve sergilediği tutumla tam da çözümü bozmak isteyen güç odaklarına hizmet ediyor. Bunun biran önce farkına varması gerekir.
YEREL YÖNETİMLER VE SİVİL TOPLUM YASASI
Bir yıldır adım atılmamış olması kime hizmettir? Önce bunun cevabını vermeleri gerekir. Diyalogdan müzakereye henüz geçilmiş değildir. Bunun önünde hiçbir engel yoktu. Ancak hükümet işi ağırdan aldı, seçimi bahane etti, zamana oynadı. Şimdi artık bunun sonuna gelindi. Demokratik çözüm adımlarını atma dışında başka bir seçenek yoktur.
Bunun için süreci yasal güvence altına alacak yasal adımlar hızla atılmalıdır. Başbakan’ın sergilediği tutum, sürecin yasal güvence altına alınmasının ne denli hayati olduğunu gözler önüne sermektedir.
Dağa çıkış yasası olan TMK’nın kaldırılmasından TCK ve diğer yasalardaki değişikliğe varıncaya kadar özgürlüklerin ve demokratik siyasetin önünü açacak yasal dönüşümler hızlandırılmalıdır.
Sayın Öcalan’ın altını çizdiği Yerel Yönetimler Özerklik Yasası ile Demokratik Sivil Toplum Yasası Türkiye’nin önünü açacak, demokratikleşme hamlesini hızlandıracak ve barışa ulaşmamızı sağlayacak köklü, tarihi adımlardır.
Aynı zamanda çözüm süreciyle bağlantılı olarak Hükümet Rojava politikasını da değiştirmeli ve hasmane tutumdan vazgeçmelidir.
Hükümet acil olarak bu adımları gündemine almalıdır. Demokratikleşme, çözüm ve barış Başbakan’ın iki dudağı arasına mahkum edilecek, onuna insafına ve keyfine terk edilecek bir süreç değildir.
O yüzden bu ülkenin tüm yurttaşları, yine o yurttaşlar adına örgütlü mücadele yürüten demokrasi güçleri, sivil toplum örgütleri, meslek odaları, çözümü ve barışı sahiplenmeli bunun için güçlü bir irade ve mücadele ortaya koymalıdır. Barışı Türkiyelileştirebilirsek bundan 76 milyon kazançlı çıkacaktır. Demokrasi bundan güçlenerek çıkacaktır.
Biz bizzat Başbakan ve Hükümet tarafından süreci zora sokan tüm uygulamalara rağmen çözümde ve barışta ısrar etmeye devam edeceğiz.
HDP olarak çözümü ve barış adımlarını Türkiye’nin dört bir yanında geliştireceğimiz mücadeleyle öreceğiz, halkı bu sürecin içerisine katacağız. Herkes barışın sahibi olacak."