Balıkçı'dan İran Kandil'i rehin alıyor iddiası
Abone olİmralı-PKK'daki gelişmelerle ilgili çarpıcı tespitleriyle dikkat çeken Balıkçı'dan şimdi de İran'ın Kandil operasyonuyla ilgili ilginç yorumlar geldi
İran ordusu PKK'nın İran kolu olarak bilinen PJAK'a
operasyon düzenledi. Son bir haftadır yaşanan çatışmalar sürerken
Öcalan'la devlet arasındaki görüşmelere arabulucuk ettiğini
söyleyen "Balıkçı" olarak tanınan İlhami Işık ilk kez açık kimliği
ve görüntüsüyle röportaj vererek süreci yorumladı.
İran'ın bir yıldır silah kullanmamasına rağmen ilk kez
düzenlediği operasyonla, Kandil'i rehin almak istediğini savunan
Işık, Öcalan, “Devrimci halk savaşını artık kaldırdık” dediği gün,
İran Kandil’e girdi. Bu anlamlıdır. Çünkü Öcalan’ın mutabakat
sağladık dediği üç konu, PKK’nin sınır dışına çıkmasıyla
sonuçlanacak mutabakatlardı. Şimdi Kandil, İran işgali altındayken,
gerilla nasıl sınır dışına çıkacak?"
Silvan olayıyla ilgili soru işaretleri koyan,
özerklik ilanının Öcalan'a rağmen yapıldığını
iddia eden Işık'a göre anayasal süreç olmadan
zorlanacak bir özerklik de iç savaş anlamına
gelecek...
17 YILDIR GÖRÜŞMELERİN TANIĞI
Taraf gazetesinden Neşe Düzel'e açık kimilğiyle röportaj veren Işık
Batmanlı olduğunu ve geçen yıla kadar tekstil işiyle uğraştığını
anlattı. 1996, 1997, 1998 ve 2010 yıllarında Öcalan'la devlet
arasında arabuluculuk yaptığını söyleyen Işık "Son 17
yılın, dolaylı ve direkt görüşmelerin tanığıyım" dedi.
Hiç bir zaman PKK'lı olmadığını İGD'nin Doğu ve Güneydoğu
sorumlusu olarak lisede örgütlenme çalışmaları yaptığını anlatan
Işık Öcalan'la da bu süreçte tanıştığını söyledi.
Işık, "İmralı'dayken hiç görüştünüz mü?" sorusuna şu yanıtı
verdi:
"İmralı'dan önce başlayan ve İmralı'da da sürdürülen görüşmelerin
tanığıyım ben. Devletin, Öcalan'la görüşmeleri İmralı'ya gelmeden
önce başladı. Benim, "dolaylı görüşmeler" dediğim de bunlardır
zaten. Bunlar, Öcalan'la Suriye'deyken yapılan görüşmelerdir. Ben,
2010 temmuzunda tekrar devreye girdim.
ORTAK AKIL İÇİN ARABULUCULUK YAPTI
Öcalan'ın İmralı'da görüştüğü heyettekileri tanıdığını söyleyen
Işık "Nasıl bir arabuluculuk yaptığı" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Siyasetteki gelişmelerle ve olabileceklerle ilgili stratejik
tesbitler konusunda arabuluculuk yaptım ben. Yani Öcalan'la devlet
arasında ortak bir akıl bulma arabuluculuğu daha çok benimkisi.
1996- 1999 döneminde yıllarca Öcalan'la devlet arasında bilgi
notları taşındı. 2010'de tekrar arabuluculuk yaptık ve bu
arabuluculuk temmuzdan aralık ayına kadar sürdü. Ve devlet artık
Öcalan'la direkt görüşmeye başladı. Dolayısıyla arabuluculuğa da
gerek kalmadı."
ÖZERKLİK İKİ YIL ERKEN İLAN EDİLDİ
Balıkçı olarak tanına Işık Öcalan'ın, Silvan baskınından önce
imzalayacağını açıkladığı Barış Konseyi'nin kurulması, PKK'lıların
dağdan indirilmesi ve yeni anayasayı içeren üçlü
mutabakat süreciyle ilgili şunları söyledi:
"Gerilla dağdan nasıl indirilir konusunda bir prensip anlaşmasına
varılmış. Zaten Öcalan’ın ilk açıklaması, görüştüğü devlet
heyetiyle sanki bu mutabakatlar imzalanmış gibiydi. Sonra Öcalan,
“imzalamadım” deyince, birileri apar topar “demokratik özerklik”
ilan etti. Oysa Öcalan, demokratik özerkliğin iki yıl daha
tartışılmasını istiyordu."
ÖCALAN'LA KCK'NIN STATÜ KAVGASI
Işık, "Neden böyle aceleyle özerklik ilan edildi?" sorusuna ise şu
yanıtı verdi:
"Öcalan’ın sözünü ettiği “mutabakat” gerçekleşirse, “o mutabakatın
içinde demokratik özerklik yok” diye böyle apar topar ilan
edildi. “Devletle Öcalan arasında bir mutabakata doğru
gidişat var. Ama bu mutabakat Kürtlere bir siyasi statü getirmiyor“
diye bir algılama oldu. Dağdan inecek ve kendisine “Sen niye dağdan
iniyorsun” diye sorulacak. “Demokratik özerkliği biz sağladık,
Kürtlere, biz bir statü kazandırdık ve onun için dağdan iniyoruz”
diyecek.
TÜRKLERLE KÜRTLERİ AYRIŞTIRIR
Özerkliğin Öcalan'a rağmen ilan edildiğini savunan Balıkçı
bundan sonra yaşanabileceklerle ilgili de kötü bir tablo çizdi:
Eğer demokratik özerkliği, demokratik yollardan konuşarak,
tartışarak, yeni bir anayasa yaparak, Türkleri de ve BDP’ye oy
vermeyen diğer Kürtleri de ikna ederek hayata geçirmek istiyorsan,
burada bir sorun yoktur. Ama özerkliği, devrimci halk savaşıyla
sürdürmek demek, sürekli ölüm demektir. Teorik olarak bir iç
savaştır bu ve demokratik özerkliğin savaşla kurulma şansı
sıfırdır."
SİLVAN'A 33 ASKER BENZETMESİ
Balıkçı'ya göre yaşanna son olaylara karşın mutabakatlar hala
yürürlükte. Silvan olayı da 1993'te Bingöl’de 33 askerin
öldürüldüğü olaya benziyor. PKK, bu olayı üstlenmiş ancak daha
sonra “İçimizdeki çeteler yaptı” demişti.
"3 yıl sonra da benzer bir açıklamanın yapılmasını
beklememek gerek" diyen Işık, "Barış süreci böylesine
olumlu giderken niye Silvan yaşandı? Eğer Silvan, PKK tarafından
sorgulanmazsa, çok daha vahim olaylara yol açabilecek" uyarısında
bulundu.
Silvan'da PKK'nın yaptığı savunma açıklamasını
haksız bulan Işık, "PKK açısından bir meşru savunmayı
göstermiyor. O askerî birlik, PKK’yi imha edebilecek, PKK’nin
elindeki rehineleri alabilecek kapasitede ve yetenekte bir birlik
değil. Özel bir birlik değil o. Üç ay eğitim almış, adı kâğıt
üzerinde komando olan bir birlik o. PKK’nin bunu bilmemesi mümkün
değil. Onun için olayın sorgulanması gerekiyor" dedi.
ÖCALAN'IN LİDERLİĞİ SÜRÜYOR MU?
Silvan sonrası PKK içinde Öcalan'ın etkisinin azaldığı yorumları
yapıldı. Balıkçı ise böyle düşünmüyor ve şunları söylüyor:
"PKK içinde tek hâkim hâlâ Öcalan’dır. Herkes bir şey
yaparken, onun adına yapıyor. Demokratik özerklik, Öcalan adına
ilan ediliyor. “Ben onun adına dağdayım” deniyor. Silvan
olayı dâhil bütün bunları Öcalan’ın argümanlarını kullanarak
yapıyorlar.
İRAN'IN KANDİL SALDIRISININ NEDENİ
Yaşanan kördüğümden çözümsüzlük sürsün diyenlerin faydalandığını
savunan Balıkçı İran'da PKK'nın kolu PJAK'a yapılan operasyonla
ilgili ise şunları söyledi:
"İran, Kandil’e girdi ve kendi uzantılarında ve Kürt kesimlerinde ,
“aslında, Kandil’i Türkiye vuruyor” algılaması yarattı. Nitekim
Duran Kalkan şu açıklamayı yaptı. “Aslında İran bize saldırmıyor.
Türkiye bize saldırıyor” dedi. Aslında İran, Kandil’i rehin
almak ve Kandil’i kendisine biat ettirmek istiyor. Öcalan,
“Devrimci halk savaşını artık kaldırdık” dediği gün, İran Kandil’e
girdi. Bu anlamlıdır. Çünkü Öcalan’ın mutabakat sağladık dediği üç
konu, PKK’nin sınır dışına çıkmasıyla sonuçlanacak mutabakatlardı.
Şimdi Kandil, İran işgali altındayken, gerilla nasıl sınır dışına
çıkacak?"
KANDİL'İ REHİN ALMAK İSTİYOR
İran ilk kez Kandil’e giriyor. Üstelik sadece PJAK’ın değil,
PKK’nin Harkuk bölgesine de giriyor. Aslında İran, Amerika
Irak’tan çekilirken hem Şii bölgesine bir koridor açmak, hem
Suriye’ye yönelik girişimleri önlemek hem de Kandil’i rehin almak
istiyor. Bunu da, uzantılarıyla, kendisine yakın olan insanlarla
yapıyor. Kısacası, saydığım bütün olayların bir haftada
yaşanmasında İran’ın etkisi var. Türkiye kendi içinde
büyük bir kargaşa yaşarsa Suriye’ye ya da başka bir ülkeye
demokratikleş diyebilir mi? Bakın Suriye çok önemlidir. Suriye
düşerse, İran da düşer!