Balçiçek İlter'den Kabataş için çok sert yazı!
Abone olGexzi olayları sırasında Kabataş mağduru olduğu iddia edilen kadınla röportaj yapan Balçiçek İlter bugün konuya açıklık getirdi.
Türkiye si yazarı Balçiçek İlter bugün Kabataş'ı yazdı. Gezi
eylemleri devam ederken ortaya atılan ve bütün Türkiye'yi
hayretleri içerisinde bırakan iddia gerçek mi?
Hatırlanacağı gibi Başbakan o tarihlerde "Benim başörtülü
bacıma saldırdılar" diyerek Kabataş'ta bir kadına 70-100
kişi kadar üstü çıplak, deri eldivenli erkeğin kadını taciz
ettiğini, bebeğini de darp ettiğini söylemişti. Bunun üzerine Star
Gazetesi'nden Elif Çakır ve Balçiçek İlter
"mağdur" kadınla röportaj yapmış ve iddiaların
gerçek olabileceğini, ikna olduklarını yazmışlardı.
Fakat 2 gün önce KanalD haberde ortaya çıkan görüntüler taciz ve
darp olayının olmadığını gösterdi. Başka görüntü var mı henüz
bilinmiyor. Balçiçek İlter bugün bu konuyu kendi penceresinden
yazdı. Mağdureye ulaşmaya çalıştığını ama bir türlü ulaşamadığını
yazan yazar, "bana kimse gazetecilik dersi
vermesin" diyerek mağdureyi açıklama yapmaya davet
etti.
GEZİ'NİN KABATAŞ ZEHRA DEVECİOĞLU GÖRÜNTÜLERİ ÇIKTI (TIKLA İZLE) |
İşte Balçiçek İlter'in röportaj sırasında yaşananları da anlattığı
o yazısı
BÜYÜK ŞAŞKINLIK YAŞADIM
Bir kaç gün önce Kabataş görüntüleri çıktı ortaya... Öyle diyorlar,
o anmış. Bakın, kesindir diyemiyorum artık. Çünkü son
yaşadıklarımdan sonra kime, neye inanacağımı şaşırdım... Kendimden,
gördüğümden ve yaşadığımdan şüpheye düşer oldum. Üstelik bunca
zamandır herkesin peşinde olduğu, aslında var olmadığı yetkililerce
açıklanan kamera kayıtları birdenbire ortaya çıkmış! Sizin gibi ben
de görüntüleri merakla izledim ve büyük bir şaşkınlık yaşadım.
NASIL OLUR?
Bırakın tacizi, itme-kakmayı, kalabalık grubu... Eğer bu
görüntüler o görüntülerse, o kadar kısa süre içinde bir grup geçip
gidiyor... (Montajlı mıdır, değil midir bilemem. Bu kayıt o güne mi
ait, başka kayıt var mı, onu da bilemem)
Ama sadece gördüklerimizse... Hiçbir şey yaşanmamış ki! Nasıl
olur?
HEMEN TELEFONA SARILDIM,
ULAŞAMADIM
Hemen telefona sarıldım, önce ‘’mağdure’’ ile görüşmemi sağlayan
meslektaşım Elif Çakır’ı aradım. Yaşadıklarını bizimle paylaşan
Zehra Develioğlu’nun telefonunu istedim. Mutlaka bir açıklaması
olmalıydı, mutlaka bir şeyler söylemeliydi... (Röportajı yapan Elif
Çakır’ın ne düşündüğünü açıklamak bana düşmez, kendisi yazacaktır
herhalde) O gece Zehra Hanım’ı o kadar çok aradım ki... Telefon
açılmadı... Ardından mesajlar yazdım, yolladım; bana mısın
demedi...
BECEREMEDİM
Ertesi sabah, olayın ardından canlı yayına çıkıp, gelininin başına
gelenleri anlatan Bahçelievler Belediye Başkanı kayınpeder Osman
Develioğlu’nu aradım... Yok! Kapı duvar... Kimse telefonlarıma
çıkmadı. Oysa bir açıklama yapılmalıydı. Bırakın benim düştüğüm
durumu, bu ülkenin bir döneminin doğru hatırlanması adına bir
şeyler söylenmeliydi... Beceremedim. Hiçbirinden ses çıkmadı.
Tekrar Elif’i aradım. O da mağdureye ulaşamamıştı. Sadece
kayınpederi ile konuşmuş, ‘’Zehra konuşmak istemiyor, çok perişan’’
yanıtını almıştı!
AVUKATI SUÇ DUYURUSUNUN
ARKASINDA
Bu yazıyı kaleme aldığımda Zehra Develioğlu’nun avukatından bir
açıklama geldi.
Avukat kısaca diyor ki;
‘’Biz suç duyurumuzun arkasındayız. Darp ve taciz gerçekleşmiştir.
Bununla ilgili Adli Tıp raporu da elimizde mevcuttur. Bebek de darp
edilmiştir. Kamera kayıtları net değildir, ne olduğu
gözükmemektedir.’’
ZEHRA DEVELİOĞLU KAMERALAR KARŞISINDA
ANLATMALIDIR
Kanımca 1 Haziran’da olduğu öne sürülen bu olayın detaylarını Zehra
Develioğlu çıkıp kameralar karşısında canlı yayında anlatmalıdır.
Bütün sorular yöneltilmelidir, o da cevap vermelidir. Bunu bana,
ona, ötekine değil, bu ülkeye borçludur. Gezi sürecinde tarafları
en tahrik eden olaylardan birinin kahramanı olarak, bunu Gezi’de
hayatını kaybeden o çocuklara da borçludur. Ve en çok da onu
savunan Başbakan’a…
KİMSEDEN GAZETECİLİK DERSİ ALACAK
DEĞİLİM
Gelelim benim cepheme... Öncelikle şunu söyleyeyim; kimseden
gazetecilik dersi alacak değilim. Oturduğu yerden sallayanlara,
tehdit edenlere pabuç bırakmam, hiçbir zaman da bırakmadım. İşin
içine kadınlığımı, çocuklarımı sokan terbiyesizleri ise Allah’a
havale ediyorum.
Eğer o görüntüler bundan ibaretse.... Büyük bir yanlışa düşmüşüm
demektir... Ama avukatının açıklamasından anlıyorum ki,
söylediklerinin arkasında. Suç duyurusunda ne söylüyorsa o...
YANLIŞ YAPMIŞ OLABİLİRİM AMA YALAN
SÖYLEMEDİM
23 yıllık gazeteciliğimde birçok yanlışa imza atmışımdır. Yanlış
yapmamak mümkün değil. Ama okuyucuma da, izleyicime de “yalan
söylemedim”. Ne gördüysem, ne duyduysam, ne biliyorsam onu
yazdım.
PEKİ NE OLDU?
Peki bu olayda ne oldu? Madde madde anlatayım;
1-Kabataş’ta tacize uğradığını iddia eden Zehra Develioğlu ile
görüştüm. Olaydan tam 15 gün sonra, 16 Haziran’da görüştüm. Yanımda
Elif Çakır ve Halime Kökçe de vardı.
2-Röportaja gitmedim, televizyona çıkması için iknaya gittim. Kaldı
ki Elif Çakır zaten röportajı yapıp yayınlamıştı bile.
3-Evet, kollarındaki morlukları gördüm.
4-Evet, yaşadığı travmaya da tanık oldum. Bebeğini odada istemedi,
sürekli ağladı, gözlerini kaçırdı, sütten kesildiğini anlattı
vs...
5-Ve evet, ben o gün travma yaşamış, acı çeken bir kadınla sohbet
ettim.
Gelelim sonrasına... Meslektaşım Ayşe Arman aradı ve görüşmenin
ayrıntılarını sordu, ‘’Sen ikna oldun mu?’’ dedi. Yayına
hazırlanıyordum… ‘’Kimseye kefil olamam ama, ikna oldum. Çünkü
travma içindeydi’’ dedim. İznim ve haberim olmadan bu görüşme Ayşe
Arman tarafından kaydedildi ve ertesi gün köşesinde ‘’Balçiçek ikna
olmuş’’ diye yer aldı.
Yaşanan bu olaylardan sonra görüşmenin içeriğini yazmak
zorundaydım. Zehra Develioğlu ile konuştuklarımı, onun beyanlarını,
gördüklerimi yazdım ve Elif Çakır’a yolladım. Çünkü o dönem hiçbir
yerde yazmıyordum. Star Gazetesi de yayınladı...
Yani Zehra Develioğlu ile teyp koyarak söyleşi yapmadım....
EĞER BU GÖRÜNTÜLER DOĞRUYSA SİZLERDEN ÖZÜR
DİLERİM
Eğer bu görüntüler doğruysa ve gerçekten hiçbir darp, taciz
olmadıysa...
Ben kendi adıma, bir genç kadının hezeyanlarını sizlerle
paylaştığım için özür dilerim.
‘’Yanıltıldım… Evet yanıldım’’ diye düşünüyorum o görüntüleri
izleyince...
Ama Zehra Develioğlu anlattıklarının arkasında... ‘’Yaşadım’’
diyor.
‘’Adli Tıp’tan raporum, suç duyurum var’’ diyor.
Eee ! Onun söylediklerine ne diyeceğiz?
Kasette yaşadığı da gözükmüyor, yaşamadığı da...
Ha, siz beni linç edin, ona da eyvallah!
Ama servis edilen kaset durumu deyince orada biraz
duracaksınız...
Deniz Baykal ve MHP’li vekillerle başlayan süreçten başlayıp bugün
yaşadıklarımıza bakarsanız, ne demek istediğimi çok daha iyi
algılayacaksınız.