Balbay susturulunca mektubu konuştu!
Abone olİkinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Mustafa Balbay, mahkemenin konuşma izni vermemesi üzerine konuşma metnini yazılı olarak basına dağıttı
İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı CHP İzmir
Milletvekili Mustafa Balbay, ''Meclisin 550 üyesinden biri olarak,
1 Ekim'de beni oylarıyla TBMM'ye gönderen halkı temsil etmek ve
sorumluluklarımı yerine getirmek için göreve başlamak istiyorum''
dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, Balbay, Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese'nin konuşması için kendisine izin vermemesi üzerine, konuşma metnini yazılı olarak basın mensuplarına dağıttı.
Geçmişte hapisteyken milletvekili seçilme durumunun, üç kez yaşandığını belirten Balbay, 1950'de Mümtaz Faik Fenik, 1957'de Osman Bölükbaşı ve 2007'de Sebahat Tuncel'in seçimi kazanmalarının ardından yargılandıkları mahkemelerce serbest bırakıldıklarını anımsattı. Mustafa Balbay, yarım asrı aşan bu siyasi ve yargısal geleneğin, ilk kez bu mahkeme heyetinin 23 Haziran günü verdiği kararla bozulduğunu ifade etti:
''Demokrasi ve özgürlük kaybetmiştir. Milletvekili seçilmiş olmama karşın tutukluluğumun devamına karar vermekle bana fiilen 'Siyasi haklardan men' cezası vermiş durumdasınız. Kanımca bu ceza özgürlüğün kısıtlanmasından sonraki en önemli yaptırımdır''
Mahkemenin uygulamakta olduğu yasaların, TBMM tarafından
yapıldığına, yeni bir anayasa yapmak iddiasında olan Meclis'te,
yerine göre 1-2 oyun büyük önemi olduğuna dikkati çeken Balbay,
''Tutukluluğa devam kararınız, bu yanıyla yasama işlevini
sakatlamaktadır. Dolaylı olarak yasamaya müdahale etmiş
durumdasınız'' ifadesini kullandı.
BİN 300 SAATLİK YARGILAMA
''Bu durumda ben kendimi şöyle mi tarif etmeliyim. İktidar mahkemesinde yargılanan bir muhalif milletvekili'' diyen Balbay, 2 gün önce de Adnan Menderes'in idamının 50. yıl dönümü olduğunu anımsattı. Ülkelerin tarihinde en zor kapanan yaraların siyasi yaralar olduğunun, bunun yaşanarak görüldüğünü belirten Balbay, şöyle devam etti:
''Bizim yargılanmamız 3. yılına girerken, Yassıada davaları 9 ay 20 gün sürmüştü. Bu zaman dilimi içinde 1036 saat yargılama yapıldı. İkinci 'Ergenekon' davasında ise üç ana aşamadan birincisinin üçte biri tamamlandı. Kaba bir hesapla 1300 saat sürdü. İdam, dönüşü olmayan bir karardır. Bu yanıyla ceza da değil, taammüden adam öldürmektir. Ancak uzayan tutukluluk da dönüşü olmayan ağır sonuçlar doğurmaktadır. Bir kişiyi tutukladığınızda tüm ailesiyle birlikte tutuklamış oluyorsunuz. Doğan Yurdakul'un yaşadığı acı bunun son örneğidir. Evrensel hukukun gereği, adil, hızlı, tutuksuz yargılamadır.''